Erinysler

Erinysler nedir?

Erinysler: Kimi zaman bir, kimi zaman birçok, kimi zaman da üç tanrıça olarak gösterilen öç alma tanrıçaları.

Erinyslerin doğuşunu, Hesiodos Aphrodite'nin yeryüzüne çıkışıyla bir arada anlatır (Theog. 176 vd.);

Uranos'un kesilen erkeklik uzvundan köpükler denize yayılınca, ak dalgalardan Aphrodite doğdu, öte yandan da uzuvdan akan kanlar toprağa yayıldı, bu kandan Gaia, yani Toprak Ana gebe kaldı ve Erinysleri doğurdu.

Erinyslerle birlikte Devler ve Orman perileri de doğar.

Hesiodos Erinysleri üç diye sayar ve adlarını şöyle bildirir. Alekto, Tisiphone, Megaira.

Bu perilerin kişilikleri ve eylemleri üstünde pek durmaz Hesiodos bunların destanda ve tragedyada oynadıkları rol için. 
 


2. Erinys'ler: 
Kimi zaman bir, kimi zaman birçok, kimi zaman da üç olarak gösterilen öç alma tanrıçaları Erinys'lerin doğumunu Hesiodos şöyle anlatır: Kronos anası Gaia'nın verdiği tırpanla Uranos'un hayalarını keser:

Koca Uranos geldi kara geceyle,

indi yere arzudan yanıp tutuşarak,

yaklaşıp sardı toprağı boydan boya.

Ama pusuda bekleyen oğlu

uzattı sol elini ve sag elindeki tırpanla koskoca,

upuzun, sivri dişli tırpanla biranda kesti babasının hayalarını

ve kaldırıp attı arkasından bir yere.

Ama boş değildi elinden savrulup giden:

Kanlar fışkırıp saçıldı içinden

ve hepsi gömüldü kaldı toprağın bağrında,

ve bunlardan gebe kalan toprak yıllar sonra doğurdu

yaman Erinys'leri, öç tanrıçalarını.

Bu tanrıçalarla birlikte Devlet ve Orman perileri doğmuştur, der Hesiodos. Sayılarını ve isimlerini vermez. Sonraları Erinys'lerin üç kadın ve adlarının da Alekto, Tisiphone, Megaira olduğu kabul edilmiştir.
Erinys'ler suçu işleyenin ve özellikle adam öldürenin peşine takılan köpekler diye düşünülür; bu köpekler dişidir, kan kokusunu hemen alıp koşarlar ve peşine takıldıkları suçluyu sonsuzca kovalayarak çıldırtırlar. Erinys'lerin en çok rol oynadıkları şiir eseri Aiskhylos'un "Agamemnon", "Khoephoroi" ve "Eumenides" trilogia'sıdır. Bu eşsiz tragedya anıtında son oyun Erinys'lerin adını taşımaktadır, ne var ki Yunanlıların sık sık başvurduğu "euphemismos" denilen bir dil çaresiyle Erinys'lere "Eumenides" yani "iyi niyetliler adı takılmıştır. Bundan amaç, amansız tanrıçaları yatıştırmak, kötülüğü i y i l i ğ e  ç e v i r m e l e r i n i sağlamaktır . A ynı görüşle, s e r t v e t e h l i k e l i o l a r a k b i l i n e n Karadeniz'e "Pontos Eukseinos" yani konuksever deniz denirdi. Eumenides tragedyasında babası Agamemnon'u öldüren anası Klytaimestra'dan öç alan Orestes'in peşine takılan Erinys'ler sonunda birer af tanrıçasına dönüşürler, Orestes de böylece suçundan ve çektiği vicdan azabından arınmış, kurtulmuş olur. Bu sürecin nasıl sahneye konduğu üzerinde durmadan "suç" kavramını incelememiz gerek.
İnsan ne zaman suç işler, yani adam öldürür? Yunan efsanesinde adam öldürme çokluk bir yanılgı sonucunda olur: Ate tanrıça insanı gaflete düşürür ve insan istemeyerek, kimi zaman bilmeyerek öldürür, kan döker. Bir de kan davası güderek, kısas kurallarını uygulayarak adam öldürür. Her iki halde de suçundan arınmak için çareler vardır, insan tanrılara yakarmak, kurbanlar kesmekle affını sağlayabilir. Zeus'un kızları sayılan Litai (Yalvarı) tanrıçalar suçlular adına aracı olurlar, Zeus'tan bağışlamayı elde ederler (Yalvarırlar). Suçtan arınma yalnız tanrılar katında değil, insanlar arasında da mümkün olmalıydı; Homeros dünyasında bu suçun cezası bizim hak ve hukuk anlayışımıza göre hafiftir: Yurdunda adam öldüren yurdu için bir pislik, bir uğursuzluk sayılır, bu yüzden de sürülür, kendisi gidip sığınacak bir yer bulmalı, kendisini arındırmayı göze alan bir temiz adam bulmalı ve ona hizmet etmelidir. Homeros destanlarında adı gecen birçok ünlü yiğitler sue islemiş kişilerdir. Sürgünde yaşarlar, ama konukları seven ve koruyan Zeus tanrının kolu kanadı altında bulunduklarından sürgünleri tatlı gelir onlara. Bunlardan biri Patroklos, öbürü de Akhilleus'un lalası Phoiniks'tir. Her ikisi de yurtlarından kovulmuş, Peleus'un yanına sığınmış kişilerdir (Patroklos, Phoiniks). Ne v a r k i işledikleri suçlar Erinys'lerin kovalamasını gerektirmez. Öç köpekleri herhangi bir adamı öldürenlerin peşine takılmaz, onlar babasını ve özellikle anasını öldüren suçluyu kovalarlar. Yunan mythos'unda ünlü bir baba, bir de ana katili vardır: Oidipus'la Orestes. Oidipus babası Laios'u bilmeyerek öldürür, gördüğü ceza korkunçtur, oysa Orestes bile bile öldürür anası Klytaimestra'yı. Alkmaion gibi o da babasının kanına giren anasını öldürür, ama suçu Alkmaion'unkinden daha da ağırdır, çünkü daha hesaplı, daha bilinçlidir (Alkmaion).

Agamemnon tragedyasında Mykene kralıyla birlikte Troya'dan dönen bilici Kassandra, Aigisthos'la Klytaimestra'nin cinayet hazırladıklarını sezer ve bu sezgiyi şu sözlerle dile getirir (Ağam. 1186vd.):
Bir koro var ki, hiç ayrılmıyor bu evden, tek sesli söylüyor ezgilerini,

 ama sesi kulağa hoş gelmiyor, övgü değil çünkü söyledikleri, insan kanı içmiş yüreklenmekiçin, evet, insan kanı icmis
bu evde oyalanan koro.
lor atarsın onu bu konaktan:
Aynı soyun Erinys'leri bunlar.
Piyesin sonunda sahnede Agamemnon'la Kassandra'nın yan yana yatırılmış ölüleri görülür. Mykene'de yönetimi ele alan çift kendi ölülerinin öcünü almak için kralı ve Troyalı tutsağını öldürmüşlerdir. Bunların öcünü alacak kuşak da yetişmekte, yedi yıl sonrasını gösteren "Khoephoroi" (Sunu taşıyan kızlar) adlı tragedyada Orestes öç alıcı olarak anasının karşısına dikilmektedir. Klytaimestra oğlunun ne amaçla geldiğini anlayınca, urbasını yırtıp memesini gösterir ve Orestes'in ayaklarına kapanarak yalvarır. Ana oğul arasında şöyle bir konuşma geçer (Khoe. 922 vd.):
Klyt. —Ananı mı öldüreceksin, yavrum benim?
Or. —Seni ben değil, kendin öldüreceksin.
Klyt. —Ama bak, ananın kinli köpeklerinden sakın
Or. — Ya babammkilerden nasıl kaçarım senden sakınırsam? Klyt. —Diriyken boşuna mı yakarıyorum bir mezara karşı? Or. — Babamı öldürdün ya, senin de ölmen gerek.
Klyt. — Demek bir yılan doğurmuş, büyütmüşüm ben.
Orestes anasını öldürür, daha önce Algisthos'u da vurmuştu, sahnedeki kapı açılıp ge ne ikisinin ölüsü görülür. Orestes eylemini haklı gösterir: Evet, der, anamı öldürdüm, ama o da babamı öldürmüştü, tanrıların tiksindiği pis bir kadındı anam, oysa benim elime güç katan, Pytho tanrısı Loksias'tır, yani Apollon'dur. Böyle konuşurken, birdenbire yanı başında kara urbalı kadınlar belirir, bakar ki Gorgo yüzlü, saçları yılanlarla örülmüş Erinys'ler bunlar. Ellerinden taptaze kan damlamakta. Orestes bağırır, çağırır ve deli gibi atar kendini dışarıya. Koro yakınır. Atreus' tan bu yana üçüncü ölüm kasırgasıdır bu. Sonu nereye varacak? Ate'nin öfkesi dinecek mi?
Üçüncü "Eumenides" tragedyası Delphoi tapınağının önündeki bir sahneye açılır:
Apollon'a sığınmış olan Orestes evrenin göbeği sayılan taşın üstüne yıkılmış, yalvarmaktadır. Erinys'ler korkunç hırıltılarla dört dönmektedir çevresinde. Apollon gelir, onları uyutur, derken Klytaimestra'nın tayfı dürter, uyandırır köpekleri, Apollon

 oklarıyla onları kovduktan sonra sahne değişir ve Atina'daki Akropolis görülür. Orestes'in davası Athena'nın tapınağı önünde görülecektir bu kez. Tam bir mahkeme sahnesidir bu. İki hak ve hukuk anlayışının çarpıştığı bir mahkeme: Geleneksel kısas kurallarını simgeleyen Erinys'ler, kendini ve eylemini savunan bir insanla karşı karşıya gelip tartışmaktadırlar, sonuç mahkemenin vereceği oylara bağlıdır. Orestes Athena tanrıçanın verdiği bir oy fazlasıyla beraat eder. Böylece tanrı kararı, kader ağırlığı yerine insanların mahkemesi, yani Areopagos kurulmuş olur. Tragedyanın sonunda yenilgiye uğrayan Erinys'ler korosu öfkeyle çekilmek üzeredir ki, Athena onları Atina'nın koruyucuları olarak şehirde kalmaya çağırır, buna karşılık Atina halkından sonsuz saygı göreceklerdir. Erinys'ler değişir, iyi niyetliler diye çıkarlar ortaya, bunun simgesi eski hukukla yeni hukuk anlayışının birleşmesi olsa gerek. Erinys'ler bundan böyle Atina'ya bet bereket saçacak tanrıçalar olarak intikamı değil, adaleti gerçekleştireceklerdir. Aiskhylos'un, Atina din ve devlet anlayışını yüceltmekte ve yeni yeni kavramlar kurup, onları canlandırmaktaki ustalığı bu üçlüde en yüksek zirvesine erişmiştir.
Zaman geçince, Erinys'ler, insanları yeraltında cezalandıran tanrıçalar olarak görülmeye başlar. Eski metinlerde beliren bu inanış Vergilius'un " Aeneis" destanında dile gelmektedir: Erinys'leri Tartaros'un dibinde ruhlara ellerindeki kamçılar ve yılanlarla korku salıp eziyet eder görürüz. Cehennem kavramına yaklaşan bu görüşler Roma mythos ve şiirinde Etrüsk etkisiyle gelişmiş olabilir.


Benzer Haberler & Reklamlar