Mürur tezkeresi ve Yol Hükmü

Mürur tezkeresi nedir? Yol Hükmü nedir? Osmanlı Döneminde Seyahat İzinleri nasıl verilirdi?

Mürur tezkeresi (seyahat izni - Yol Hükmü);  Osmanlı devrinde; Osmanlı topraklarında seyahat eden yabancılar ile yer değiştiren Osmanlı Vatandaşlarının yanında bulundurması gerekli belgeydi. Mürûr tezkiresinin süresi 1 yıldı. Osmanlı Devleti sınırları dâhilinde hem Osmanlı tebaâsı hem de yabancı tebaâ seyahat edebilmek için bir Mürur Tezkeresi almak zorundaydı. Bir anlamda pasaport yerine geçen belgeydi.

Osmanlı Döneminde Seyahat izinleri;  yol izni, il can name, icazet, yol izni ve mürur tezkeresi belgeleri ile yapılırdı. İl Can Name (İl Cân mektubu)  Fatih zamanında başlatılan bir uygulamaydı ve emniyetle seyahat etme ve yerleşme ile ilgili göçlerde kullanılan resmi belgeydi.

Klasik dönemde seyahat edeceklere Yol Hükmü verilirken verilirken, daha sonraları Mürur Tezkiresi verilmeye başlanmıştır. XVI. yüzyılda “yol hükmü” denilen belge, XIX. yüzyılda “mürur tezkiresi” adıyla anılmıştır. 

Asayiş ve emniyet açısından mahallî idarecilere kolaylık sağlayan ve iç göçü bir ölçüde kontrole yönelik bu uygulama, aynı zamanda seyahat belgesini elinde tutana da geçeceği yerlerde keyfî herhangi bir davranışla karşı karşıya kalmasını önleyici, vergi veya farklı maddî zorlamalardan koruyucu  güven temin ediyordu.

Yurt içi seyahat izinleri XIX. yüzyılda şehrin idarecileri ve mahkeme görevlilerince verilmekteydi. Bir şehre gitmek isteyen kişi önce mahalle imamından nereye ve hangi amaçla gideceğine dair bir pusula alır, kadıya gidip bunu gösterir ve haracını ödedikten sonra tezkire hazırlanırdı. Medrese öğrencileri izinli olduklarında müderrisleri kendisine kefil olur, ancak bu şartla tezkire alabilirlerdi. Büyük şehirlere göçü önlemek ve iç güvenliği sağlamak için mürur tezkiresi verme işi bilhassa 1830’lara doğru daha da önem kazandı, nüfus işleriyle ilgili Defter Nezâreti oluşturulunca bu nezârete havale edildi. 1841’de Men‘-i Mürûr Nizâmnâmesi çıkarılarak memleket içerisinde dolaşım bir nizam altına alınmıştır. Yabancılar için pasaport sisteminin devreye girişiyle bu tip geçiş ve seyahat belgelerine ihtiyaç kalmamıştır. Cumhuriyet devrinde yerli halkın mürur tezkiresi mecburiyeti kaldırılmıştır.

Özellikle yabancı tüccarların izin aldığı bilinmektedir. Osmanlı Devleti’nin yabancı pek çok devletle imtiyaz, antlaşma ve ahitnamesi bulunmaktadır. Padişah değiştiğinde bunlar onaylanıyor ya da değişiklik yapılıyordu. Ahitnameler ticari ilişkilerde önemliydi. 1535’de Fransa’ya verilen kapitülasyonlarda, Fransa kralına bağlı vatandaşların Osmanlı ülkesinde dolaşım hakkı tanındığını gösteren madde vardı.

Yol hükümleri genellikle yabancı elçilik mensuplarına, tüccara, yerli ve yabancı ruhbana yönelik olarak onların geçeceği yerlerin idarecilerine hitaben kaleme alınır ve kendilerinin korunması, vergi bahanesiyle herhangi bir şekilde rahatsız edilmemeleri, paralarıyla yiyecek içecek almalarının sağlanması gibi tembihatı ihtiva ederdi. Ahidnâme metinlerinde bu izinlerle ilgili maddeler yer alırdı.

Mürur Tezkiresi matbu olarak hazırlanıyor; verilecek kişinin ismini ve özellikleri elle doldurulması gerekiyordu. 14 x 28 cm ebatlarındaki bir çerçeve içerisine basılmış belgenin üst iki köşede birer ay ve aralarında altı köşeli yıldız bulunuyordu.

14 × 28 cm. ebadında kâğıtlar olup bilgilerin el yazısı ile doldurulduğu dikkati çeker. Kâğıdın üst tarafında bir çerçeve içinde “mürur tezkiresi” yazısı bulunur, boydan orta kısmında sağ tarafta hangi devletin tebaası olduğu, nerede ikamet ettiği, kendisi ve babasının adları, nereden nereye seyahat edeceği gibi hususlar yer alırdı. Yol üzerindeki zabtiye çavuşları ve diğer ilgililerce seyahatine engel olunmaması, bir güçlükle karşılaştığı takdirde yardımda bulunulması hususlarına yer verilir ve hemen altına mühür basılırdı. Bu kısmın solunda çerçeve içinde seyahat edecek şahsın eşkâlinin yazıldığı yer vardır. Burada yaş, boy, sakal-bıyık ve göz renkleri belirtilir. Tezkire sahibi silâhlı olarak seyahat edecekse buna da ayrıca işaret edilir. Tezkire sahipleri geçtikleri yerlerde bu tezkireyi ibraz ederler. Bir bölgeden çıktıklarında çıkış yaptıklarına dair tezkirenin arkasına şerh konarak mühür basılıp tarih atılır. Eğer geçilen yerde herhangi bir salgın hastalık varsa tezkire sahibinin bu hastalıktan salim olduğuna dair not konur.

Tezkire sahipleri kişiler geçtikleri yerde, belgeyi gösterir ve tıpkı pasaportlarda olduğu gibi kazadan çıkışta ayrılış tarihi yazılıp resmi mühür basılırdı.

Yabancıların ziyaretçilerin, 16. Yüzyıl itibaren artarak devam eden seyahatlerinin çok farkı nedenlere dayandığı bilinmektedir. Uzakdoğu ve İran’a giden yollar Osmanlı coğrafyasından geçiyordu. Gezi dışındaki amaçla gelenler, tıp doktorları, botanikçiler, bilim adamları, misyonerler, dil öğrenimi amacıyla gelenler, hac ziyareti için ve diplomatlar olmak üzere sınıflandırılabilir. Bu şahısların, 18. ve 19. Yüzyıllarda yabancıların Osmanlı’yı incelemek üzere geldikleri bilinmektedir

1540’da Venedik ve 1718’de Avusturya vatandaşları Osmanlı ülkesinde seyahat edebiliyorlardı. 1739 Belgrad Antlaşmasının 21. maddesi Rus vatandaşların seyahat iznini içerir. Rus vatandaşlarının Osmanlı topraklarında zararlı faaliyetlerde bulunamayacakları bir madde ile belirtilmişti. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’nın 8. maddesi seyahat izni ile ilgilidir.

18. Yüzyıl ve sonrasında yabancılar İstanbul’daki elçiliklere başvurup kişinin adı, ne amaçla nereye gideceği, yanındakiler hakkında bir dilekçe yazarlardı. Bu dönemde çok emirler çıkarılmış ve “Hilaf-ı Ahidname –i Hümayun”a aykırı davranılmaması istenmiştir. Gelen yabancı elindeki elçilik kâğıdı ve padişahın yol emri ile çıktığı yolculuk süresince soran yetkililere bu evraklarını göstermek zorundaydı. Ticaret yapacaklara ise ticaret yol emri hükmü veriliyordu.

19. Yüzyılın ortasına gelindiğinde yeni bir düzenleme yapılarak Pasaport Nizamnamesi çıkarılmıştır. Pasaportu olan yabancının Osmanlı ülkesinde gezdiği sürece mürur tezkeresi olması zorunlu hele gelmiştir. 10 Şubat 1841’de “Men-i Mürur Nizamnamesi” yurtdışına giriş çıkış için tekrar düzenlenmiştir. 1867 düzenlemesiyle kişi pasaportunu kendi devletinin konsolosluğunda Osmanlı Devleti’nin elçiliklerinde veya şehbenderlere vize ettirebiliyorlardı. 


Benzer Haberler & Reklamlar