Buzullar eridikçe binlerce arkeolojik eser açığa çıktı

Buzullar eridikçe binlerce arkeolojik eser açığa çıktı

Arkeologlar eriyen Norveç buzullarının altında 2.000’den fazla arkeolojik eser buldular. Tarihi eserler dağ yerleşimcilerinin tarihini aydılatmaya yardımcı olacak türden.

Arkeoloji ve tarih müzelerinin daha çok taş heykeller, çanak çömlek ve ok uçlarıyla dolu olmasının nedeni, bu nesnelerin yüzlerce (hatta binlerce) yıl güneş, rüzgar ve yağmur etkisine maruz kalsa da çürümemesi. Dokumalar, kumaş ve deri ayakkabılar gibi organik materyallerse nadiren bulunuyor. Çünkü bu tür arkeolojik eserlerin bozulmadan kalması ancak olağanüstü koşullarda mümkün: O koşullardan biri de donma hali. .

Buzullar ve donmuş topraklar bu türden pek çok tarihi eser saklıyor.

Norveç'te iklimin değişmesiyle birlikte buzul altında saklı arkeolojik nitelikli eserler açığa çıkmaya başladı. Newsweek’ten Kastalia Medrano’nın haberine göre; arkeologlar Norveç buzullarından 2.000’den fazla arkeolojik eser çıkardı.

2011’den beri Buzul Arkeolojisi Programı’nın Buzun Gizemleri Projesi çerçevesinde, Birleşik Krallık ve Norveç’ten arkeologlar, Norveç’in en yüksek dağlarının bulunduğu Oppland buzullarını araştırıyor. MÖ 4.000 yılına kadar uzanan binlerce tarihi eseri açığa çıkardılar. Tahta kayaklar, neredeyse hiç bozulmamış Tunç Devri okları, tahta miller, Viking kılıçları, kıyafetler ve yük atlarının kafatasları bulunan eserler arasında.

Buzul Arkeolojisi Programı eş yöneticisi Lars Pilø, Medrano’da “Buz tutmuş dağ geçitlerinde her şeyi bulabilirsiniz. Bu müthiş kalıntılar arasında en çok dikkat çekenler kişisel buluntular. Yine de, bence, resmin bütününü görmek daha önemli.” diyor.

Royal Society Open Science’ta yayımlanan makalede araştırmacılar çalışmanın sonuçlarından bahsetti. Çıkarılan binlerce nesne arasından 153’ünün tarihi belirlendi. Tespit edilen tarihler, eserlerin her yıldan dengeli sayıda kalmadığını gösteriyor. Bazı çağlarda yığılma olurken diğerleri günümüze görece az sayıda eser bıraktı.

Araştırmanın baş yazarı, Cambridge Üniversitesi’nden James H. Barret’a göre daha detaylı incelemelerde bazı dönemlerdeki eser sayısının yüksekliği dikkat çekiyor. “Aktivitenin artmış olabileceği dönemler arasında bulunan Geç Antik Çağ’da yaşanan Küçük Buz Devri (MS 536-660 arası) bizi oldukça şaşırttı. Bu iklimin soğuduğu bir dönemdi. Hasat ve dolayısıyla nüfusun azalması olasıydı.” diyor. “ Dikkate değer bir şekilde, buzdaki buluntular bu dönemi de kapsayacak şekilde bir devamlılık gösteriyor. Düşen sıcaklıkla paralel azalan hasadın ikamesi olarak dağ avının (özellikle ren geyiği avının) arttığına işaret ediyor. Alternatif bir başka açıklama ise Geç Antik Çağ Küçük Buz Devri’nde yüksek bölgelerde aktivite azalmasının bulgularda görülemeyecek kadar az olması olabilir.” diye ekliyor.

Barret’a göre tarihi eser sayısındaki ani bir yükseliş de 8. ve 9. yüzyıllarda görünüyor. Bu yıllarda, artan ticaret ve hareketlilik nüfusu arttırdı. Ardından, artan nüfus da Norveç nüfusunun dışa açıldığı Viking Çağı’nı başlattı. Artan şehirli nüfusun daha çok dağ ürünü talep ediyor olması da daha fazla sayıda avcıyı buza yönlendirmiş olabilir.

Pilø’nun National Geographic’ten Elaina Zachos’a aktardığına göre, ren geyiği avı da bu dönemde değişmişti. Avcılar, ok ve yayla tek hayvanın peşine düşmektense daha fazla sayıda hayvanı sürüp tuzağa çektikleri yeni teknikler geliştirdiler. Pilø’ya göre “Böyle yoğun bir avlanmanın sürdürülebilir olduğunu düşünmüyoruz. Ren geyiği popülasyonunu azaltıyorlardı.”

11. yüzyıldan itibaren kalan eserlerin sayısı azalıyor. Bunun sebebi ren geyiği popülasyonundaki düşüş olabilir. Oslo Kültürel Tarih Müzesi’nden Brit Soli bir basın açıklamasında 14. yüzyılda bubonik veba salgınının ortaya çıkışının nüfusun azalmasının ve dağ mallarına olan talebin düşmesinin nedeni olabileceğini belirtti.

Araştırmacılar, İskandinav tarihinin pek anlaşılamayan bu periyodunu açıklığa kavuşturmak için daha çok eser ve bilgi toplamayı umuyor. Pilø ‘nun Zachos’a aktardığı üzere, buzul arkeolojisi araştırmacıların ellerinde malalar ve fırçalarla aynı yeri aylarca hatta yıllarca kazdığı geleneksel arkeolojiden oldukça farklı. Buzul arkeologları, karın en az olduğu ağustos ortasından eylül ortasına buzulu araştırıyor ve eserlerin bulunduğu yerleri daha sonra toplamak üzere tahta direklerle işaretliyorlar. Çözünmeye ve bozulmaya başlamadan önce nesneleri dağdan hızlıca indirmek ise başarılarının anahtarı sayılıyor.

İklim değişikliği sebebiyle buzun içinde tarihi eser çıkan tek yer Norveç değil. Marissa Fessenden’in Smithsonian.com’a yazdığı üzere, 2015’te Alp Dağları’nda Birinci Dünya Savaşı’nda kaybolan askerlerin bedenleri ve And Dağları’ndaki buzullardan İnka mumyaları bulunmuştu. Dokuma sepetler ve tahta maskeler de dahil olmak üzere Alaska’dan da 2.500 civarı arkeolojik kalıntı bulundu. Dahası, araştırmacılara göre en ünlü buzul mumyası Buz Adam Ötzi de iklimin ısınması sayesinde bulunabildi.

İklim değişikliğinin pek çok olumsuz yönü olmasına rağmen bu buluntuların ortaya çıkması beklenmeyen olumlu bir sonuç sayılabilir. İklimimizin belirsiz geleceği, farkında olmadan araştırmacıların geçmişimiz hakkında daha fazla bilgi edinmelerine yardımcı olabilir.

Pınar Günler - arkeofili.com / smithsonianmag.com. 26 Ocak 2018.


Benzer Haberler & Reklamlar