Myrina Antik Kenti

Aiolis Bölgesi’nin Kyme’den sonra ikinci büyük kenti olan Myrina, İzmir ili Aliağa ilçesinin kuzeyinde bulunmaktadır.

Myrina Gryneion’un (Şakran) güney batısında, Çandarlı (Elaitikos) körfezi kıyısında ve Güzelhisar (Titnaios) çayının ağız kısmında yer alır. İki tepe üzerine kurulmuş bir liman kentidir. Bugün bazı yapıların duvarları, liman yapısı ve tiyatronun olası yeri seçilebilmektedir. Kentin Amazon kraliçesi Myrina tarafından kurulduğu ve adını kurucusundan aldığı rivayet edilir.

M.S. 17’de geçirdiği deprem sonrası imparator Tiberius tarafından yeniden inşası yönünde yardım edilen kentin adı bir süreliğine Sebastopolis olarak değiştirilmiştir. Romalı yazar Plinius’un zamanında bu isim kullanılmaktaydı. Bir zamanlar Smyrna olarak anıldığı da rivayet edilmektedir. M.S.106 yılında büyük bir deprem geçirmiş olan kent, M.S. 4 ve 5. yüzyıllarda Ephesos Metropolitliği’ne bağlı bir piskoposluk merkeziydi.

Myrina’da Atina Fransız Okulu üyeleri E.POTTIER ve S.REINACH tarafından 1880-1882 yılları arasında 4000-5000 arasında mezarın kazısı yapılmıştır. Bu kazılarda az sayıda Arkaik (M.Ö. 570-480) ve çok sayıda Helenistik devir (M.Ö. 330-30) buluntusu ortaya çıkmıştır.

Çoğu kireçli tabana açılmış, dikdörtgen biçimde basit bir çukurdan ibaret olan mezarlarda tek gömü vardır. Mezarlar içerdikleri eşyaların zenginliği bakımından büyük çeşitlilik gösterir. Sikkeler, ölünün yeme-içmesiyle ilgili kaplar, gündelik yaşamda kullanılan eşyalar, kandiller, aynalar, iğneler, koku kapları ve şehrin ünlü pişmiş toprak heykelcikleri ölü hediyeleri arasındadır. Kıymetli takılar ise enderdir. Kazılar sırasında ele geçen 1000 civarında pişmiş toprak heykelcik arasında, her türlü figürine, erkeklere, kadınlara, çocuklara, tanrılara ve hayvanlara rastlanır. Eros ve Aphrodite heykelcikleri son derece yaygındır. Heykelciklerin işlevi tartışmalıdır, olasılıkla kişinin henüz yaşarken severek kullandığı eşyaları olmalıdır.

Söz konusu figürinler Yunanistan’ın Boeotia yöresindeki Tanagra figürinleri ile boy ölçüşebilecek incelikte olup, boyalı ve çoklu kalıp yapımıdırlar. Bu yönü ile Myrina Helenistik Dönem’de pişmiş toprak heykelcikleri ile ünlü bir merkezdi.

Kazılar sonucu bulunan eserler bugün Louvre Müzesi ile İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunmaktadır. Bergama Arkeoloji Müzesi 1970’li yıllarda Myrina’da kurtarma kazıları yapmış ve yine POTTIER ve REINACH’ın bulduğu gibi çok sayıda Hellenistik ve az sayıda Arkaik devir buluntu gün ışığına çıkarılmıştır.


Benzer Haberler & Reklamlar