Çatalhöyük Muamması: Kapalı kapılar ardında neler dönüyor?

Çatalhöyük Muamması: Kapalı kapılar ardında neler dönüyor?

Çatalhöyük arkeoloji kazılarını kimin sürdüreceği tartışılıyor. Hayati öneme sahip ismin, bilimsel ve etik eksende mi yoksa politik eksende mi belirleneceği merak ediliyor. Atanacağı iddia edilen ismin Çatalhöyük tecrübesi olmaması kafa karıştırıyor....

Konya'nın Çumra ilçesindeki Çatalhöyük, sadece Türkiye değil Dünya arkeolojisi açısından çok önemli bir kazı alanı. Çatalhöyük'teki arkeolojik keşifler ve bulgular, dünya arkeoloji camiasına yeni açılımlar kazandırdığı kadar, Türkiye'nin adının dünyaya duyurulmasına da büyük katkı sağladı.

Bu katkıda Çatalhöyük Kazı Başkanı Prof. Dr. Ian Hodder'ın katkısı da önemliydi.

Emekli olacağını 1 yıl önce açıklamıştı

Türkiye, Çatalhöyük Arkeolojik Kazıları Başkanı İngiliz Arkeolog Prof. Dr. Ian Hodder'ın emekli olacağını ilk kez 1 Ağustos 2017 tarihinde arkeolojikhaber farkıyla öğrenmişti.

O günden bu yana da kazıların akibetinin ne olacağı ve arkeolojik kazı başkanlığının kime devredileceği merak ediliyordu.

Kulislerde pek çok söylenti vardı ama resmi sayılabilecek tek ibare Catalhoyuk.com adresinden yayınlanan Çatalhöyük Araştırma Portalı'nda yer alıyordu: "Hodder’ın arkeoloji kazısı için aldığı izin 2018'de sona eriyor ve kazıların yönetimi Türkiye hükümetine geri verilecek. Onların rehberliğinde Çatalhöyük'ün hikâyesi daha yeni başlıyor..."

Öte yandan her ne kadar sitede bu ibare kullanılsa da, uluslararası eğilimlere göre; projeyi gerçekleştiren kurumlar, kazılara devam etmek istediği takdirde devam etmelerine izin veriliyordu.

Projesi ekibi kazılara devam etmek istedi mi? Prof. Ian Hodder kendisinin yerine isim önerdi mi?

Bugün arkeofili.com sitesinde yayınlanan "Çatalhöyük ‘Millileştirme’ Politikasının Kurbanı Oluyor" başlıklı habere göre; Prof. Ian Hodder'ın kendisinden sonra Çatalhöyük'te kazılara devam edebilecek kişiyi belirlediği hatta o isim için gerekli bürokratik işlemlerin yapıldığı iddia ediliyordu.

Haberin veriliş tarzı sosyal medyada büyük tartışma doğurdu...  Tartışmalar yerli-yabancı ekseninde yoğunlaştı. Fakat haberin içeriğindeki iddialar bu tartışmaların çok ötesinde problemlerin varlığına işaret ediyordu.

Haberdeki iddia doğru ise projeyi gerçekleştiren kurumların kazılara devam etmek istediği ortaya çıkar. Böyle bir resmi işlem gerçekleşmişse etik olarak, eğilimlere göre kazıların mevcut ekipçe devamına izin verilmesi gerekirdi.

Kriz mi var?

Herkesin şu anda cevap aradığı ilk soru şu; Çatalhöyük Araştırma Projesi ekibi kazılara devam etmek istedi mi? İstediyse eğilimler gözardı edilerek izin verilmedi mi?

Başkanlığını İngiliz Arkeolog Prof. Dr. Ian Hodder'in yürüttüğü Çatalhöyük Araştırma Projesi, Ululararası bir platfom. Platformda yer alan kurumlar ise şu şekilde sıralanıyor: Ankara İngiliz Enstitüsü, Stanford Üniversitesi,  Bordeaux Üniversitesi, Duke Üniversitesi, California Merced Üniversitesi, York Üniversitesi, Cardiff Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Adam Mickiewicz Üniversitesi, Suny Buffalo Üniversitesi, Türk Kültür Vakfı ve Oxford Üniversitesi...

Arkeoloji camiasına göre; Prof. Ian Hodder'ın kazılar için yerine birini önerip önermediği önemli. Bu, o, kendisiyle ilgili planlarını bitirdi ama kazıların geleceğine dair öngörülerini de paylaşmak istiyor demektir, önemsenmelidir. Prof. Ian Hodder yerine birini önerdi ise bu devamlılık ve vizyon açısından önem arzeder.  Onun önerdiği isim dikkate alınmadan, enine boyuna değerlendirilmeden karar alınması etik açıdan doğru olmaz...

Eğer bir isim önerildiği doğru ise; neden o ismin önerildiğinden, önerilen ismin kazılara ne kazandırıp, ne kaybettirebileceğine kadar pek çok soruya  cevap aranması gerekiyor. Doğaldır ki cevap arayan isimlerin de konunun tamamına hakim olması şart.

Madalyona diğer yüzünden baktığımızda ise önerilen ismin Türk makamlarınca niçin reddedildiğinin cevabının açık ve net verilmesi gerekiyor. Eğer önerilen isim bilimsel açıdan uygun, kazıların geleneği sürdürmesi açıdan yeterli bilgi ve birikime sahip, uluslararası vizyona sahip de sırf politik açıdan reddediliyorsa ortada ciddi problem var demektir. Uygun değilse de neden uygun görülmediğinin makul izahı yapılmalıdır.

Yeni Kazı Başkanı Ege Üniversitesinden bir akademisyen iddiası

Aynı haberde "Araştırmalar, burada çalışan ve içerisinde Türklerin de bulunduğu uluslararası ekipten alınarak, Ege Üniversitesi’nden bir akademisyene devredildi" iddiasına yer veriliyordu.

İlk iddianın doğru olup olmadığını teyit edemedik. Ancak ikinci iddianın gerçeklik ihtimali bulunduğunu doğrulayabildik. Sosyal medyada Ege Üniversitesi’nden ünlü bir akademisyenin haber paylaşımlarının altına "Atama yapılmadan haberi yapıldı" notunu paylaşması da dikkat çekti.

Bilimsel yeterlilik ve etik açıdan ciddi problemler söz konusu

Eğer Ege Üniversitesinden bir akademisyenin Çatalhöyük Arkeoloji Kazıları Başkanı olarak atanması söz konusu ise ilk sorulması gereken soru şu: Atamaya kimler, hangi kriterleri göz önüne alarak karar verdi? Atamaya karar veren (ya da verecek) kişiler arkeoloji alanında uzman ve Çatalhöyük konusunda hüküm verecek bilgi ve donanıma sahip mi?

Cevap verilmesi gereken ikinci soru ise; Atacak kişinin Çatalhöyük konusunda bilgi ve birikimi yeterli mi, Çatalhöyük tecrübesi var mı?

Ege Üniversitesi kurum olarak Çatalhöyük Araştırma Projesi içinde yer alan üniversiteler arasında. Platform kazılara devam etmek istiyorsa Ege Üniversitesi platformla bağlarını koparttı mı?

Bir diğer tartışma konusu; kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Ege Üniversitesi'nden üst seviyede bir akademisyenin Çatalhöyük Kazılarında resmi görev almaması. Oysa Çatalhöyük için önerilecek ismin bilgi birikiminin yanında pratiğinin de olması gerekir. Çünkü Çatalhöyük kazıları, "bir kaç yıl işin başında dursun, öğrenir" mantığına kurban edilemeyecek kadar önemli.

Tartışılan bir diğer konu ise;  mesele Çatalhöyük kazılarına ille de bir Türk arkelog atanması ise, gündeme getirilen isimden daha uygun isim yok muydu? İddialara yol açan isim gündeme nasıl, kimler vasıtası ile sokuldu?

Arkeoloji camiasında tartışılan altı çizilmesi gereken sorunlardan biri de şu: Daha önce alanda hiç deneyim yaşamamış bir akademisyenin 50 yıllık birikime sahip kazıya başkan olarak atanması ne kadar doğru, ne kadar bilimsel, ne kadar etik olur?

Mesele yerli-yabancı tartışmasına indirgenecek kadar basit mi?

Arkeoloji camiasının kaygıları bununla da bitmiyor:

Meselenin Yerli-Yabancı boyutuna indirgenerek tartışılmaya çalışılması ise akademik çevreleri şaşkına çeviriyor

İddialarla ilgili tartışmanın bilimsel yeterlilik ve etik ilkeler sorgulanmaksızın "millilik - gayrı millilik" eksenine taşınması rahatsız edici bulunuyor.

Bilimsel açıdan tartışılması gereken hayati öneme sahip atamanın; bir anda konuyla alakalı-alakasız kişilerce, kasıtlı olarak bağlam dışına çıkarılması, meseleye ne kadar bilimsel yaklaşıldığına dair ciddi kaygılar doğuruyor.

Evrensel biilim ilkelerine aykırı atamaların, Türkiye açısından kötü imaj oluşturacağı gibi bilimsel açıdan büyük önem arzeden kazıların geleceğine de zarar verebileceğinden endişe ediliyor.

Çatalhöyük Kazılarına dair göz ardı edilemeyecek önemli noktalar 

1- Çatalhöyük gibi uzun yıllara yayılan arkeolojik kazılar; kazı başkanı kadar görev alan ekip tarafından da yürütülen projelerdir. Kompleks çalışmalar içerir. Bilgi paylaşımının denetimi ve akış trafiğinin sorunsuz işlemesi kazıların selameti açısından önemlidir. İdeali kazı projesinin geçmişini ve potansiyel geleceğini bilen birinin liderliğine verilmesidir.

2- Çatalhöyük gelenek oluşturmayı başarmış arkeolojik bir kazıdır. Türkiye'ye pek çok alanda örnek olmuş bir projeye sahipti. Bu geleneğin yaşatılması ve devamlılığı önemlidir.

3. Çatalhöyük'te bugüne dek, pek çok milletten arkeoloğun emek verdiği uluslararası proje sürdürüldü. Projenin katkıları yabana atılmayacak kadar önemlidir. Konuya Yerli-Yabancı meselesi olarak değil, evrensel proje olarak bakmak gerekiyor. Arkeoloji evrensel bilimdir. Çok uluslu projeler bu bilimin doğasında var. Sadece bilimsel açıdan değil tanıtım ve turizm açısından da kazıların uluslararası ekiplerce yürütülmesinin yararı daha fazladır.

4. Kazıların ekonomik boyutu da önemli. Çatalhöyük gibi önemli kazılar finansman kaynaklarını da kendileri yaratırlar. Bu anlamda hem ülkeye ekonomik girdi sağlar hem de ülkenin potasiyeline uluslararası şanslar sağlarlar. Örneğin, uluslararası sponsorların finans kaynağı ile dünyanın her hangi bir yerinde önemli bir laboratuvarda Türk uzmanlar yetiştirilebilir. Elde edilen bilgi birikimi de laboratuvarda kullanılabilir. Projeye sadece maliyet açısından değil geniş perspektiften bakmakta yarar vardır.

5. Çatalhöyük kazılarının, katılan arkeologlara ve üniversitelere sağlayacağı prestij tartışılmaz. Bu nedenle her üniversite ve arkeolog bu kazıda görev almak ister. Ancak görev almak istemekle, göreve layık olmak farklı meselelerdir. Çatalhöyük'te görev verilecek üniversite ve isimlerin gerekli potansiyel, bilgi-birikime sahip olması yetmez. Projeyi uluslarası düzeyde ve uzun soluklu sürdürebilecek vizyon ve potansiyele sahip olup olmadığı da önemsenmelidir.

6. Türk Arkeologları bugüne dek imza attıkları kazılarda yetenek ve bilgi birikimleri ispatladılar. Ancak onları son yıllarda kendi keşfettikleri alanlardaki başarıları ile parlatmak yerine, yabancı arkeologların keşfettiği alanların başına geçirme eğilimi dikkat çekiyor. "Ismarlama başarıların" Türk Arkeologlarının kariyerini nasıl etkilediğini ve etkileyeceğini de artık tartışmak gerekiyor.

7. Çatalhöyük, Türkiye'nin kıymeti riske edilemeyecek kadar önemli bilim markasıdır. Bu markanın zarar görmemesi için atacak ismin liyakatı kadar, atama sürecinde yürütülecek kulis faaliyetlerinin; ülkemize, bilimsel kurumlara ve akademisyenlerin isimlerine zarar vermemesine özen gösterilmesi önemlidir.

arkeolojikhaber.com

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar