Beyköy Yazıtını James Mellaart uydurmuş ama bir gariplik var!

Beyköy Yazıtını James Mellaart uydurmuş ama bir gariplik var!

Dünyanın en ünlü arkeoloğu niçin hiç var olmamış eserleri uydurmaya çalıştı? 'Arkeolog James Mellaart -ben dahil- bilim insanlarını ömrü boyunca kandırdı' diyen Dr. Eberhard Zangger, bu soruya cevap arayanlar arasında. Dr. Zangger, Mellaart'ın Beyköy Metnini uydurduğunu kabul ediyor ama ünlü arkeologun yeni keşfedilen bir hiyeroglif işaretini o metinde kullanmasına da hayret ediyor!

Arkeolog James Mellaart'ın Fantezi Dünyası ve Büyük Prens Gizemi

2017 yılında Dünya'da büyük heyecan uyandıran ve Türkiye'yle ilgili olduğu için yurdumuzda yoğun ilgi gören Beyköy Yazıtı gündeme damgasını vurmuştu. Habere göre; Afyonkarahisar yakınlarındaki şu anda üzerinde Beyköy Camisinin bulunduğu arazide gömülü olduğu iddia edilen Luvice bir yazıtın üzerindeki yazıların çözülmüştü.

Beyköy Yazıtının kopyası İngiliz arkeolog  James Melaart'ın evinde bulunmuştu

James ve Arlette Mellaart calisma odalarinda (James Mellaart’in 80. dogum gününde) © Charlie Hopkinson

Peki yazıt gömülü ise yazılara nasıl ulaşılmıştı? İddia oydu ki 1878 yılında köylüler yazıtı caminin temelinde inşaat malzemesi olarak kullanmadan önce, Fransız arkeolog George Perrot dev kitabenin üzerindeki yazıları bir kağıda kopylamıştı. 

Bir dönem Çatalhöyük arkeoloji kazılarının Başkanlığını yapan James Melaart öldükten sonra bu kopya onun evinde bulunmuştu. 2012 yılında İngiliz arkeolog  James Melaart'ın evinde bulunan kopya, oğlu tarafında,  Luvi Araştırmaları vakfı Başkanı Dr. Eberhard Zangger'e gönderilmişti.

Independent gazetesinin haberine göre Dr. Fred Woudhuizen tarafından deşifre edilen Beyköy Yazıtında; Anadolu'daki yaşayan Luvilerin "Deniz İnsanları" olarak adlandırılan grupların baskınlarına destek verdiğini ve Doğu Akdeniz'de Bronz Çağı'nın böylece sonlandığını anlatıyordu.

Kendi tezlerini destekleyen bu metin için Dr. Eberhard Zangger, o zaman büyük bir heyecanla "Akdeniz arkeolojisinin en büyük gizemlerinden biri böylece çözülmüş oldu" diyordu....

Doç. Dr. Hasan Peker, "kesinlikle ve tartışmaya gerek kalmayacak kadar sahte" demişti

Doç. Dr. Hasan Peker’in Sunumundan “Sözde yazıtın sahte olduğunu ispatlamaya çalışan temelsiz açıklamalar”

Sözde “yazıtın bilimsel toplantılarda tartışılması sonuçlarının yayımlanmasını beklemekten yanayım” diyen uzmanlar ve “29 m... Guinness rekorlar kitabına girer.” gibi kafa karıştıran, temelsiz çürütme yaklaşımlarına karşın İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nün geleneksel olarak her yıl düzenlediği, bu sene 13 - 15 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen Arkeoloji Kazı ve Araştırmaları Toplantısının son gününde, “Anadolu Hiyeroglif Yazılı Çalışmalar Üzerine Bazı Notlar (2019)” başlıklı bir sunum yapan İstanbul Üniversitesi Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümünden Doç. Dr. Hasan Peker, yazıtın kesinlikle sahte olduğunu şu kanıtlarla ortaya koymuştu:

Doç. Dr. Hasan Peker’in Sunumundan “Sözde yazıtın sahte olduğunu gösteren bilimsel kanıtlar”


 

“Yazıtın boyutlarını abartılı bulup, 30 metre olmasından dolayı sahte derseniz, 1970 yılında bulunan Yalburt Anıtının ne olduğunu sorarlar. Böyle saçma itiraz olmaz. Zaten bu sahte yazıt çizimi çok büyük ihtimalle Yalburt Anıtına öykünerek yapılmış. Öte yandan 1973 yılı Anadolu Hiyeroglif çalışmaları açısından bir dönüm noktasıydı. J. D. Hawkins - A. Morpurgo-Davies - G. Neumann imzalı “Hittite Hieroglyphics and Luwian: New evidence for the connection” başlıklı makaleyle Anadolu Hiyeroglif Yazısı’nın 4 işaretinin ses değerlerini kesin olarak saptadı. 1973 sonrası bilgilerimizle yazıta baktığımızda sahte olduğunu rahatlıkla savunabiliriz. Sahte yazıt kopyasının soy kısmında kralların birbirleriyle soy ilişkisinin oğlu, oğlu, oğlu olarak geçmesi (oğlu, torunu, torununun oğlu sözcükleri olmalı) tamamen hatalı. Sözde yazıt sahte olduğunu daha bu noktadan bağırmaya başlıyor. Sözde yazıttaki bu bölümde Alantalli’nin adı yazılmaya çalışılmış, n sessizi na işareti ile bu ismin yazılışında kullanılmış. Ancak Anadolu Hiyeroglif yazısında sessizlerden önce gelen n sessizleri yazılmaz. Belli ki bu bu ismi yazmaya çalışan kişinin sahte yazıtı oluşturduğu dönemde bu kuraldan haberi yokmuş. Sahte yazıtı oluşturan kişinin/kişilerin bilgisi var ama güncel değil, ya da 1970’lerin başındaki bilgiler. 1970’lerin başındaki bilgilerimizdeki eksikliklerden kaynaklanan böyle pek çok hata var. Adana kentinin, Palastin ülkesinin yazımı hatalı. Öte yandan bu yazıtta farklı dönemlere ait işaret formları bir arada kullanılmış. Bütün bu ve burada sıralayamayacağım kadar çok imla ve gramer hatası var olduğu iddia edilen yazıt kopyasının kesinlikle ve tartışmaya gerek kalmayacak şekilde sahte olduğunu kanıtlamaktadır”

Doç. Dr. Hasan Peker’in Sunumundan “Sözde yazıtın sahte olduğunu gösteren bilimsel kanıtlar”

Not: Bu sunumun tüm görsellerini ve Doç. Dr. Hasan Peker'in konuşma dışı yorumunu Fotogaleri bölümümüzde bulabilirsiniz.

Konu bir süre gündemden düşmüş görünüyordu ama şimdi yeniden başka bir yönüyle tartışmaya açıldı.

Dr. Eberhard Zangger: 3000 yıllık olduğunu iddia ettiği metinleri Mellaart’ın oluşturduğu anlaşıldı

Talanta – Proceedings of the Dutch Archaeological and Historical Society dergisine yazıdığı makalelerle konu hakkında araştırmaları sürdüren Dr. Eberhard Zangger, popular-archaeology.com sitesinde 15 Ağustos'ta yayınlanan makalesi ile  konuyu farklı şekilde yeniden gündeme taşıdı.

Makalede; İngiliz prehistoryen James Mellaart’ın evinde Şubat 2018’de yapılan inceleme sonucu ünlü arkeoloğun 3000 yıllık olduğunu iddia ettiği metinleri kendisinin oluşturduğunun anlaşıldığı belirtiliyor. 

Geçtiğimiz yıl Mellaart’ın evinden elde edilen notlar ve taslak metinlere dair bir değerlendirme Proceedings of the Dutch Archaeological and Historical Society’de yayınlandı.

Beyköy yazıtını tasarlamak icin hazırlanmış notlar ve yazılar © Luwian Studies

Makalede yer alan bilgiler ana hatları ile şunları içeriyor.

İngiliz prehistoryen James Mellaart (1925–2012) vefatından önce bazı önemli taslak metinleri hemen yayınlanmak üzere işaretlemişti. Ancak, Şubat 2018’de Mellaart’ın evinde günler süren bir inceleme sonunda, Mellaart’ın oğlu ve varisi Alan ile İsviçreli arkeolog Eberhard Zangger, Mellaart’ın söz konusu metinleri kendi ürettiğine dair kuşku bırakmayacak ipuçları ile karşılaştılar.

Bu konundaki kapsamlı bilimsel değerlendirme Talanta – Proceedings of the Dutch Archaeological and Historical Society’de yayınlandı. Tutanakların 220 sayfalık 50. cildindeki tüm makaleler Mellaart’ın evinden elde edilen belgeler ile ilgilidir.

Mellaart, Türkiye’de aralarında Beycesultan, Hacılar ve Çatalhöyük’ün olduğu Neolitik ve Tunç Çağı yerleşimlerinin keşif ve kazıları ile isim yapmış bir bilim adamıydı. Henüz otuzlu yaşlarında iken dünyadaki en ünlü arkeolog olarak kabul ediliyordu. Öte yandan, 1959 ve sonrasında adı skandallarla anılmaya başladı. Meslektaşları pek çok defa onu bulguları tahrif etmekle suçladılar, ancak bu iddialar ispatlanamadı. Mellaart’ın evinden çıkan ve yayınlanmış olan belge ve notlar bu iddialara pek çok açıdan açıklık kazandırıyor.

İddiaya göre Çatalhöyük’ün restore edilmiş resimleri © Luwian Studies

Beycesultan, Hacılar ve Çatalhöyük kazılarında ortaya çıkarılan ve yerinde kataloglanan eserler elbette gerçekti. Çoğu dünyaca ünlü olan bu objeler Türkiye’deki arkeoloji müzelerinde sergilenmektedir. Mellaart’ın fiziksel eserlerin sahtesini ürettiğine dair bir bulgu yoktur. Onun “yaratıcı” çalışmaları çizim ve metinlerle sınırlı görünmektedir.

Mellaart’ın Çatalhöyük kazılarının tamamlanmasından yirmi yıl sonra yayınladığı “restore edilmiş” duvar resimlerinin tümü (70 civarında resim) kesinlikle sahteydi. Çatalhöyük’teki bazı odaların duvarlarında gerçekten de duvar resimleri vardı. Bunlar kazılar sırasında belgelenmişlerdi ve şu an müzelerde sergilenmektedirler. Sonradan ortaya çıkarılan panoramik manzaralar ise tümüyle Mellaart’ın icadıydı.

 

Çatalhöyük'ten “rekonstrüksiyon” yapıldığı iddia edilen bir duvar © Luwian Studies

Tümüyle sahte olan başka bir belge de sözde Beyköy Metni’dir. 1993 yılından sonra James Mellaart – bazen akademik yayınların içinde – Batı Anadolu’da bulunmuş büyük bir Geç Tunç Çağı çiviyazısı belgesinin İngilizce çevirisine sahip olduğunu iddia etti. Gerçekte ise, Mellaart’ın yirmi yıl boyunca, bu metni adım adım kendisinin oluşturduğu anlaşılmaktadır.

Alan Mellaart ve Eberhard Zangger bu sahte metni kurmak için gerekli olan not ve taslaklara ulaştılar.

Mellaart’ın sahtecilik ile suçlandığı ilk büyük skandal 1959 yılında yayınlanmış olan sözde Dorak Hazinesi ile ilgiliydi. Mellaart’ın evinde bu hazine ile ilgili yayınlanmamış taslak bir kitap bulundu, ancak bu eserlerin Mellaart tarafından uydurulduğuna dair yeni ve net bir kanıt elde edilemedi. Yine de, Mellaart’ın bugün hayatta olan meslektaşları böyle bir hazinenin hiçbir zaman var olmadığını düşünmektedir. Mellaart’ın eserleri gördüğünü iddia ettiği evde de eserlerin izine rastlanmamıştı.

Mellaart'ın Emmanuel Laroche’un onu 1953’te Beyköy Metni ile tanıştırdığını iddia eden notu © Luwian Studies


Büyük Prens hiyeroglif işareti metnin bulunduğu 1989 yılında bilinmiyordu!

Öte yandan Beyköy Yazıtı ortaya ilk çıktığında metnin gerçek olduğuna inanan ve Akdeniz arkeolojisinin en büyük gizemlerinden birini çözdüğünü savunan Luvi Araştırmaları Vakfı Başkanı Dr. Eberhard Zangger, yazıtın bulunuş hikayesinin sahte olduğunu kanıtladıklarını açıklarken, James Mellaart'ın sahtekarlık yaparken dahi inanılmaz bir keşif yapmasını çok şaşırtıcı buluyor ve diyor ki "Yine Mellaart’ın evinde bulunan, büyük Luvi Hiyeroglif yazıtının kökeni ise halen net değildir. Talanta’nın güncel sayısındaki çoğu makale bu belge ile ilgilidir"..

James Mellaart'ın bir fotoğraf albümünde tuttuğu “Beyköy Metni" © Luwian Studies

Dr. Eberhard Zangger'e göre metne kaynaklık eden bir asıl metnin olması gerekiyor.

Eberhard Zangger, kendisinin ve Hollandalı dilbilimci Fred Woudhuizen'ın bu belgenin bir aslının olması gerektiğine işaret eden çok sayıda kanıt ortaya koyduğunu belirtiyor ve "Örneğin, metinde yer alan 'büyük prens' hiyeroglif işareti metnin günışığına çıktığı 1989 yılında bilinmiyordu, ancak 2001 yılında bir Luvi taş yazıtında bulundu.

Eğer Mellaart bu yazıtı kendi üretmiş olsaydı, yıllar sonra gerçekliği onaylanacak bir hiyeroglif işareti icat etmiş olurdu.

Luvi Araştırmaları Vakfı (Luwian Studies) Başkanı Dr. Eberhard Zangger'in orijinali Popular-archaeology.com sitesinde yayınlanan Makalesi'nin Türkçe'ye çevrilmiş tam metnini okumak ve word dosyası olarak indirmek için tıklayınız.

Zangger’in 58 sayfalık “James Mellaart’s Fantasies” raporunu PDF olarak şu adresten ücretsiz indirilebilir: https://luwianstudies.academia.edu/EZangger (https://luwianstudies.org)

Arkeolojikhaber.com

Görsel telif hakları: © Luwian Studies

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar