Arkeolojik verilere göre Yumuktepe, teknolojinin beşiği

Arkeolojik verilere göre Yumuktepe, teknolojinin beşiği

Yumuktepe Höyüğü, Neolitik dönemden 14. yüzyıla kadar çok sayıda medeniyeti ağırladı. Uzun tarihler boyunca kale görevi gördü. Geçen yıl duvarları yan yana olan ev kalıntıları bulundu. Mevcut verilere göre metal üretimi Yumuktepe'de başladı.

Milattan önce 7 binli yıllara uzanan geçmişiyle  Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden Yumuktepe'de 2017 arkeoloji kazıları başladı. Bu seneki kazıların 2.5 ay sürmesi planlanıyor. 2017 yılı arkeolojik kazı çalışmaları 20 kişilik ekiple ve geçen dönem üzeri korunma amacıyla kapatılan alanlarda temizlik çalışmaları ile başladı.

Günümüzde Merkez Toroslar ilçesinde bulunan Yumuktepe, Çukurova üzerinden Mezopotamya'ya, güneyde Akdeniz'e, kuzeyde de Torosları aşan geçitler aracılığıyla Anadolu'ya bağlanan yollar üzerinde önemli bir konuma sahip olduğu için her dönem büyük medeniyetlerin ilgisini çekti.

Çok sayıda uygarlığın izlerini taşıdığı için "Medeniyetler Beşiği" olarak da anılan höyükte, Neolitik dönemden başlayan ve Orta Çağ'a kadar süren çok sayıda tabakanın kalıntıları bulunuyor.

İlk arkeolojik kazıları, İngiliz John Garstang başkanlığında 1936-1937 yıllarında yapılan höyüğe, İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması nedeniyle uzun bir süre kazma vurulmazken, 1946'da yeniden başlayan arkeoloji kazıları bir yıl sonra sonuçlandırıldı.

Tarihi höyükte, 1993 yılında yeniden başlanan ve her yaz aralıksız devam eden çalışmalar, bugün İtalya'nın Lecce Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Isabella Caneva başkanlığındaki arkeoloji ekibi tarafından sürdürülüyor.

- "Her çıkan, kimsenin bilmediği yeni bir şey"

İlk Tunç tabakada kazılar yapıldığını kaydeden Prof. Dr. Caneva, "Şu üzerinde çalıştığımız çok önemli bir tabaka. Bu tabaka, eski kazılarda çok az kazılmış. Her yeni çıkan şey, tamamen bizim için yeni bir şey, yani kimsenin bilmediği bir şey. Gittikçe aşağıya, Neolitik tabakalara kadar ineceğiz." dedi.

Caneva, Yumuktepe'nin bir çok dönemden bilgiler verdiğini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Yumuktepe'nin özelliği, uzun süre bir yerleşim yeri olması. Milattan önce 7 bin yılında, Neolitik dönemde başladı. Milattan Sonra 14. yüzyıla kadar kesintisiz devam etti. Bütün Mersin'in tarihi burada yatıyor. 9 bin senelik bir tarih. Bu, her şehirde olmayabiliyor. Bu nedenle Mersin için önemli, tarihi bir yer. Uzun tarih boyunca, mimari, teknoloji, evler nasıldı, inceliyoruz."

- "En eski erimiş bakır Yumuktepe'de"

Tarihler boyunca höyüğün önemli bir kale görevi gördüğünün altını çizen Caneva, sur duvarlarında incelemeler yaptıklarını anlattı.

Caneva, bölgenin stratejik anlamda önemine vurgu yaparak, şöyle devam etti:

"Sur duvarlarının ardında, yangınlar olmuş. Bunlardan, savaşlar olduğunu, başka krallıklar olduğunu anlıyoruz. Bunun dışında, 9 bin yıl boyunca belli ki çevre, iklim değişti. Bunu da anlamaya çalışıyoruz. Yumuktepe, deniz kenarında çok stratejik bir yerde. Doğuda Suriye, kuzeyde İç Anadolu, batıda denizler, Akdeniz, Kıbrıs, Avrupa... Yani anahtar nokta. Bulgulardan da görüyoruz ki burada ticaret çok önemli ve çok eski zamanlarda başladı. Her yerden tüccarlar, malzemeler burada buluşup, buradan farklı bölgelere dağılıyorlardı."

Höyükte çok eski teknolojik kalıntıların da bulunduğunu aktaran Caneva, "En eski teknoloji Yumuktepe'de başladı. Mesela en eski metal, metal deyince erimiş bakır burada bulunuyor, Milattan önce 5 bin yıl. Ondan sonra tabii başka yerlerde de başladı. Belki teknolojik bakımdan daha iyi yerlere gitti ama burada başladı." diye konuştu.

Caneva, dünya genelinde daha eski yerleşim yerleri olsa da Yumuktepe'nin, yerleşim devamlılığının fazla olması ve 14. yüzyıla kadar uzanması nedeniyle öne çıktığını kaydetti.

- "En altı Neolitik, en üstü Bizans"

Höyüğün her katmanının, farklı dönemlerin izlerini taşıdığını belirten Caneva, şöyle devam etti:

"Burada en alttaki Neolitik ile Kalkolitik ve Tunç dönemleri, ayırca tepenin zirvesindeki Bizans döneminde arkeolojik çalışmalar yapacağız. Buranın etrafındaki sur duvarı daha önce anlaşılmamıştı. Kalenin kullanılmasından dolayı güçlü bir köy yerleşimi olduğunu düşünüyoruz. Yakın doğuda ilk tarımın burada olduğunu biliyoruz. Ondan sonra yavaş yavaş Avrupa'ya doğru giden dalgalar var. Burada tarımı, tohumları farklı yerlere yaşatan insanlar, gruplar vardı."

Caneva, kazılar sırasında ortaya çok eski dönemlere ait tahıl ambarlarının çıkarıldığını ifade ederek, "Tahıl ambarlarının altlarını kaldırdığımızda aşağıdaki tabakada evler çıkıyor. Geçen yılki kazılarda yan yana duvarları olan evler çıktı. Bu sene onların devamını bulmaya çalışacağız. Bunlar özel evler. Mesela ortasında bir platform var. Burası kutsal bir yer mi bilmiyoruz, inceleyeceğiz. Önemli bir bina burası. Duvarlar dışarıdan küçük görünse de düşünün aşağıya doğru 3-4 metre yüksekliği olabilir. Burasının gerçek anlamda ilk kale olduğunu düşünüyoruz.

Önceki kazılarda, tarihi izleri milattan önce 4 bin 500'lü yıllara uzanan bir "saray"ın kalıntılarını bulduklarını anımsatan Caneva, höyükte, arkeologların yanı sıra arkeozoolog ve arkeobotanik uzmanlarıyla birlikte 2,5 ay boyunca çalışacaklarını bildirdi.



Sezgin Pancar- AA


Benzer Haberler & Reklamlar