Pandaros

Pandaros nedir?

Pandaros:  Pandaros'un adı Ilyada'da Troas bölgesine yerleşmiş Lykialıların önderi olarak geçer.

İda dağının eteğinde bulunan Zeleia kentinden gelmiş ünlü bir okçudur Pandaros.

Babası, Karkabos'un oğlu Lykaon'dur.

Troya savaşına katılışı şöyle anlatılır:

Sonra Zeleia'da oturanlar gelir, Ida'nın ta dibinde,

Aisepos'un kara sularını içen zengin Troyalılar.

Başlarında Lykaon'un ünlü oğlu Pandaros var,

Apollon kendisi vermiştir Pandaros 'a yayını.

Pandaros'u tanrı Apollon'un koruduğu yiğidin Akha yiğidi Diomedes'e meydan okurken söylediği sözlerden belli:

Ulu canlı Troyalılar, atları mahmuzlayan erler kalkın,

vuruldu işte Akhaların en yiğidi,

Lykia'dan çıktığımda yola,

Zeus'un oğlu gerçekten sürdüyse beni öne,

sanmam dayansın zorlu okuma bu adam.

Ok atışı ilyada'nın ilk bölümünde tanrı Apollon'un Akha ordusuna veba salmak için ok atışını ne kadar andırır:

Kaldırdı okluğun kapağını Pandaros tam o sıra,

hiç atılmamış kanatlı bir ok çıkardı,

kara acılar kaynağıydı bu ok.

Kirişin üzerine yerleştirdi yakıcı oku.

Yurduna, kutsal Zeleie şehrine dönüşünde

değerli kurbanlar kesmeyi adadı, ilk kuzulardan,

ün salmış okçu Lykialı Apollon 'a. 

Oku arka kanatlarından, kirişinden tuttu,

yaklaştırdı kirişi memesine, demiri yaya.

Yusyuvarlak gerilince gıcırdadı koca yay.

Kiriş inledi, sivri ok fırladı birden,

uçtu kalabalığa doğru, vınlaya vınlaya.

Anadolulu tanrı Apollon'un tuttuğu bu yiğit Troya düşmanı tanrıların elinde bir oyuncak olur ama, Paris'le Menelaos arasındaki teke tek savaş başlayıp, öbür savaşçılar işe karışmamaya ant içince, Athena Pandaros'u kışkırtır andı bozmaya. Bir okla yaralar Menelaos'u. Diomedes'le karşılaşmasının iyi sonuç vermemesi de bu ünlü okçunun Troya savaşına yaya gelmiş olmasından, arabası bulunmamasındandır. Ölümünün nedeni olacak bu duruma şöyle yakınır:

Atlarım, arabam da yok ki bineyim.

Ama Lykaon'un sarayında on bir araba durur,

yepyeni, kız gibi arabalar, örtüler serilmiş, üzerlerine,

her araba önünde iki tane at,

kızılca buğday, ak arpa yiyen atlar,

kargı atan yaşlı Lykaon demişti bana

çıktığım gün derli toplu evinden,

atlara, arabaya bin demişti,

önderlik et zorlu savaşta Troyalılara,

atları düşündüm de dinlemedim onu

-dinleseydim ne iyi olurdu-

edemezler, dedim, karınlarını doyurmadan,

düşmanla kuşatılmış insanlar arasında

yemsiz kalmasınlar, dedim.

Bıraktım onları, tlyon'a yaya geldim,

güvenmiştim yayıma.

Oysa yayım hiç yaramayacakmış işime.

Bir gün dönersem yurduma,

gözlerimle görürsem toprağımı, karımı,

yüksek çatılı büyük evimi görürsem,

gelsin o gün koparsın başımı bir yabancı adam,

şu oku elimle kırıp atmazsam yanan ateşe.

Benimle boş yere gelmiş o.

Pandaros kargıyla vurur Diomedes'i, ne var ki Lykialı yiğidin kargısı delemez Akhalının zırhını, tanrıça Athena'nın yönelttiği Diomedes'in kargısıyla canını alır Pandaros'un.

Bu korkunç çarpışmada ise koruyucu Apollon Aineias'ı kurtarmak zorundadır, kendi yetiştirdigi ünlü okçuyu feda etmekten başka çare bulamaz.  

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar