Orpheus

Orpheus nedir?

Orpheus: Orpheus dillere destan olmuş bir ozan. 

İlkçağda ünü orfizm denilen mistik bir akım yaratacak kadar çok yayılmış, kişiliği üstüne anlatılan masallar her türden sanatçıyı esinlemişti.

Çalgısı vahşi hayvanları büyüleyen, ezgisiyle ölümü bile alt eden bu ozanı biz burada kuru kuru anlatmak istemedik. Latin şairi Vergilius'un "Georgica" adlı eserinden alınmış bir parçayla tanıtalım dedik. Aşağıdaki A.Kadir'in Turkcelestirdigi parça kitabın IV. bölümünde Aristaios'la ilgilidir; arı yetiştirmekte olan Aristaios Orpheus'un eşi Eurydike'nin ölümüne sebep olmuştu.

Yabana atılmaz bir tanrı öfkelenmiş kovalar seni;

bir suç işledin sen, büyük bir suç,

çekersin bugün onun cezasını:

Bir belaya çattıydı Orpheus,

kara bahtlı,

şimdi senin üstüne bindirmeye çalışır o belayı,

kader engel olamazsa, bindirecek de.

Deliye döndü Orpheus, kaçırılınca karısı,

kudurdu. Irmak boyu palas pandıras kaçarken senden o kadın,

kaçarken bir uçuruma atar gibi kendini tepetaklak,

dolanıverdi bacaklarına korkunç bir yılan.

Ömrü o kadarmış kadının,

görmedi boylu çimenler yüzünden oralara sinen zehirli yaratığı.

Yaşıtları, dağ perileri, başladılar bir ağızdan,

en yüce dağları çığlıklarıyla doldurdular...

Orpheus, oyuk kaplumbağa kabuğundan sazıyla yaslı sevgisini avuttu durdu.

Hep seni söylerdi, tatlı eşi,

hep seni, onunla baş haşaydın ya hani yalnız kıyılarda,

gün doğar seni söylerdi, gün batar seni.

Gitti sokuldu Taenarius dağının boğazlarına kadar,

yüksek kapılarının oraya yeraltı tanrısı Dis'in.

girdi kapkara bir korkuyla gölgelenmiş ormana,

ölü ruhların ve titreten kralların karşısına dikildi,

insan yakarışlarıyla yumuşamayan yüreklerin dikildi karşısına.

Ve Erebus konutlarının en kuytu yerlerinden hafif ruhlar çıkageldi,

onun ezgileriyle sarsılan,

ve görüntüleri çıkageldi ışıktan yoksun olanların,

yapraklar arasında saklanan kuşlar kadar çoktular,

gecenin ya da kasırganın dağlardan savurduğu kuşlar kadar çok.

Artık Orpheus, bütün belalardan kurtulmuş,

geri dönüyordu, ve kendisine geri verilen Eurydike,

gelmekteyken, Proserpina 'nın koştuğu şarta uyarak

kocasının ardından yürüye yürüye havanın daha yüksek katlarına doğru,

Orpheus birden bir çılgınlık etti, boş bulundu,

ölüm tanrıları bağışlamasını bilseler,

bağışlanır bir çılgınlıktı bu:

Eurydike'si ışığın altına tam çıktı çıkacakken, unutup duruverdi,

gönlüne yenildi döndü baktı arkasına.

İste biranda bütün cabalar oracıkta uçtu

Bitti, bir anda kopuverdi amansız zorbayla yapılan anlaşmalar,

bir gümbürtüdür yükseldi, hem de üç kez,

Avernus batağından. Haykırdı Eurydike:

"Bu ne, Orpheus, bu ne?

Bu ne çılgınlık böyle,

seni de yok eden, zavallı beni de?

İşte gene geri çağırır beni zalim kader,

uyku kapatır kararan gözlerimi,

dört yanımı saran gece götürür beni, elveda!

Giderim İşte uzata uzata ellerimi sana,

artık senin olmayan güçsüz ellerimi",

dedi ve birdenbire bir duman gibi karıştı hafif yellere,

gitti karşıt yöne doğru, görünmez oldu,

ve Orpheus göremedi bir daha

ruhlara tutunup dil dökmeye çalışan Eurydike'yi.

Yeraltı sandalcısı da aradaki bataklığı bir

daha komadı geçsin.

Ne yapsmdı? Nereye gitsindi? Kime basvursundu?

İkinci kez kaçırılmıştı karıcığı.

Bir daha ölü ruhları nasıl yumuşatırdı, tanrıları nasıl?

Eurydike, buz kesilmiş, gidiyordu işte,

Styks sandalıyla uçuyordu uzaklara.

Ya Orpheus ne oldu?

Derler ki onun için:

Issız Strymon ırmağı kıyısında ağlamış tam yedi ay,

havada asılı bir kayanın altında ağlamış,

buz gibi mağaralarda anlatmış durmuş başından geçeni,

kaplanları büyülemiş, ayaklandırmış meşe ağaçlarını ezgileriyle;

bir kavak ağacının gölgesinde bir bülbül vardır hani,

arar durur kaybolan yavrularını içi yana yana,

yuvayı gözetleyen katı yürekli bir çiftçi

alıp götürmüştür yavruları daha kanatları çıkmadan,

bülbül de bütün gece durmadan fır döner ağlar,

konar bir dala, başlar yeniden ezgilerine yanık yanık,

tutar acıklı iniltileriyle dört biryanı,

ta uzaklara kadar. Ne bir tutku yumuşatmış Orpheus 'un yüreğini,

ne de bir evlilik bağı yumuşatmış,

yürür gidermiş kuzeyin buzlarında bir başına,

karlı Tanais ırmağı kıyısında yürür gidermiş,

ve kışı hiç bitmeyen Ripha dağlarında yürür gidermiş

dövüne dövüne Eurydike'nin kaçırılmasına,

Dis'in boş armağanlarına dövüne dövüne.

O kadar bağlıydı ki Orpheus Eurydike'ye,

Kikonların bütün kadınlarını hor gördü.

Onlar da paramparça ettiler sonunda

delikanlıyı kutsal törenlerde ve gece şenliklerinde Bacchus'un,

saçtılar parçalarını ta uzaklara, tarlalara, kırlara.

Ama Orpheus 'un boynundan kopan mermer gibi başı

Hebrus ırmağının ters akıntıları arasında çalkalanıp giderken bile

soğumuş diliyle çağırıp durdu Eurydike'yi,

canı da "Ah kara bahtlı Eurydike'diye bağırdı uçarken,

"Ah kara bahtlı Eurydike!" 

Ve ardından ırmağın bütün kıyıları

"Eurydike! Eurydike! Eurydike!" diye yankılandı durdu,

ırmağın bütün kıyılan baştan başa.

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar