Erzincan Genel Bilgiler

Erzincan Doğu Anadolu'nun en eski kültür merkezlerinden birisidir.

Yüzölçümü: 11.903 km²

Nüfus: 223.633 ( 2014 )

İl Trafik No: 24

Doğu Anadolu Bölgesi'nde Fırat'ın yukarı kısmında yer alan Erzincan, Anadolu'nun en eski kültür merkezlerinden birisidir. Tarihi ipek yolu güzergahında yer alan kent Hitit, Urartu, Med, Pers, Hellen, Roma egemenliğinde kalmış, Malazgirt Zaferinden sonra Türk ve Osmanlı hakimiyetine geçmiştir. Erzincan kültürel zenginliği kadar doğal güzellikleri, coğrafyası, mutfağı ve alışveriş olanakları ile tam bir turizm cennetidir.

TARİHÇE

Tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan Erzincan, yüzyıllar boyu canlı bir tarihi ve kültürel yaşam sürmüştür. Tunç Çağı'ndan beri bir yerleşim olduğu tespit edilen Erzincan, Urartu, Med, Pers, Helen, Roma ve Bizans egemenliğinde kalmıştır. 1071 den sonra Türklerin eline geçerek Mengücek, Selçuklu ve Eretna dönemlerini yaşamıştır. 1473 yılındaki Oltukbeli Savaşı ile Osmanlı hakimiyetine girdi. I. Dünya Savaşında işgale uğrayan Erzincan 13 Şubat 1918 de Türk Ordusu tarafından kurtarıldı.

İLKÇAĞ DÖNEMİ
Erzincan’ ın İlkçağ Tarihi hakkında esaslı bilgiye henüz sahip değiliz. Ne var ki Tercihler ikinci bin yılda, bu yörede, Hurilerin yaşadığını, ikinci bin yılın ilk yarısı başlarında da Hayaşlılar’ la Azizler’ in hüküm sürdüğünü kaydetmektedirler. Anadolu’ da M.Ö. 1850-1180 Tarihleri arasında, Hattuşaş’ı merkez yaparak büyük bir imparatorluk kuran Hititler. Yakın Doğu’ yu egemenlikleri altına almışlardır. Şüphesiz ki Erzincan’ da Hititlerin yönetimi altında idi. Anadolu’ nun çeşitli yerlerinde yapılan kazılarda Hititler’ e ait bit çok yerleşim merkezi ve onlara ait çeşitli eserler ortaya çıkarılmıştır. Erzincan ve yöresinde Hitiler’e ait bir yerleşim merkezine rastlanmamışsa da, bu yörenin Hitit egemenliği altında kaldığından da hiç şüphe yoktur.

URARTU DÖNEMİ
Doğu Anadolu da kurulan İlkçağ Devletlerinden biri de Urartulular’ dır. M.Ö. 900 yıllarında kurulan bu devlet Van (Tuşpa)’ı başkent yapmış, sınırlarını hazar denizinden Malatya’ ya, Kuzey’ de Erzurum-Erzincan’ dan Güneyde Halep-Musul’ a kadar genişletilmiştir. Erzincan yakınlarında. Altıntepe’ de Prof. Tahsin ÖZGÜÇ tarafından yapılan kazıda (1953) Urartululara ait bir çok eser çıkarılmış. Bu yörenin Urartu egemenliği altında kaldığı kanıtlanmıştır. Çeşitli saldırılara maruz kalan Urartu şehirleri, teker teker tahrip edilirken, Medler’ in Anadolu’ yu istilası sırasında M.Ö. 600 yıllarında tamamen ortadan kaldırılmıştır.

MEDLER DÖNEMİ
Erzincan ve yöresi, Urartulular’ı yenerek Anadolu’yu istilaya başlayan Medler’in (M.Ö. 612) eline geçti. Med Kralı Kyaksar döneminde Lidyalılar’la yapılan Savaşlar, muhtemelen Erzincan ve civarında cereyan etmiştir. Bu yöreler M.Ö. 550 tarihlerinde Perslerin eline geçmiştir.

PERSLER DÖNEMİ
Hititler’ in Anadolu’ yu istila ettikleri sırada, İran yaylasını da Persler ele geçirdiler. Persler’ in yükselişi daha çok Ciros (550-530), Kambis (530-522) dönemlerine rastlar. Bu dönemde Erzincan ve havalisi de Persler’ in eline geçer. Perslerden sonra Küçük Asya (Anadolu) Makedonyalılar’ ın eline geçmştir.

HELENLER DÖNEMİ
Makedonya Kralı Filip’in ölümü (336) üzerine tahta geçen İskender, Anadolu’yu baştan başa fethederek, Mısır’ı, Mezopotamya’yı ve Pers İmparatorluğu’nun tümünü eline geçirdi.

ROMALILAR DÖNEMİ
Anadolu’ya çeşitli zamanlarda sefer düzenleyen Roma Ordusu M.Ö. 70 tarihinde, Lukullus komutasında Doğu Anadolu’yu ele geçirmeye başladı. Elazığ yöresindeki Sofen (Harput) (M.Ö.68) Bu sırada Pontuslular’da Erzincan yörelerinde Roma üstünlüğüne son vermişlerdi. Roma ordusuyla Pontus ve Tigran’ın arta kalan güçleri arasındaki uzun çatışmalar Romalıların lehine son buldu. İran ile Bizans arasında sürekli savaşlara sahne olan Erzincan ve yöresi en son Bizans İmparatoru Heraklius tarafından 629 tarihinde, yenilgiye uğratılan İran’dan geri alındı.

İSLAM DÖNEMİ
Halife Hz. Osman (644-656) zamanında Habib Bin Mesleme 35/655 senesinde Erzincan ve yöresini ele geçirerek, bu bölgeyi tamamen Müslümanların yönetimine soktu. Erzincan ve yöresi Abbasiler döneminde de çeşitli saldırılara maruz kaldı. Halife Mütevekkil Al-Allah (847-861) döneminde Malatya Valisi Ömer Bin Abdullah Arapgir, Eğin, Kemah, Erzincan ve Trabzon kentlerini Bizanslılardan geri aldı. (859) Böylece Erzincan tekrar Araplar’ın hakimiyetine geçti.

TÜRKLER DÖNEMİ
Türkler’in Anadolu’ya akınlar yaptığını daha önce belirtmiştik. Fakat Türkler’in Anadolu’yu vatan edinmeleri, genel kanaaate göre Malazgirt (1071) zaferinden sonradır. Malazgirt zaferi kazanılınca Alpaslan Karasu ve Çaltı nehirleri vadilerinin fethine Mengücek Ahmet Gazi’yi görevlendirmiştir.

MENGÜCEKLER DÖNEMİ (1072-1228)
Alpaslan’n komutanlarından olan Mengücek Ahmet Gazi, Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar yörelerini hakimiyeti altına aldı. Kemah’ı merkez yaptı. Ahmet Gazi’nin ölmü (114) üzerine, yerine oğlu İshak Bey geçti. Bu beyliği uzun süre yöneten İshak Bey ölünce (1124), yerine kardeşi Melik Mahmut geçti. İshak Bey’in oğulları onu tanımayınca, Mengücek Devleti parçalandı.

Kemah Melik Mahmut’a, Erzinnan Davut Şah’a Divriği’de Süleyman Şah’a düştü. Davutşah’ın öldürülmesi (1151) üzerine, Erzincan 13 yıl Süleyman Şah’a tabi olmuş; Davut Şah’ın oğlu Fahrettin Behram Şah (1165) yılında babasının tahtına oturunca, Mengücek Beyliği tekrar güçlenmiştir. Fahrettin Behram Şah, Kılıç Arslan’a itaatini belirterek, Anadolu Selçuklu Devleti’nin desteğini sağlamıştır. Behram Şah, Kılıçaslan’ın damadı olması da gözönünde bulundurulursa, Mengücek ve Selçuklu münasebeti daha iyi anlaşılır.

Behram Şah zamanında, Erzincan çok ilerlemiş, ticaret ve sanayii gelişmiştir. Zelzeleler sebebi ile o döneme ait eserler maalesef günümüze ulaşmamıştır. Behram Şah 1225 tarihinde Erzincan’da ölmüş, Aşağı Urla (Ula) köyünde defnedilmiştir.

Behram Şah ölünce yerine oğlu Davut Şah geçti. 1228 tarihinde Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat Erzincan ve Kemah’ı işgal ederek, Mengücek beyliğine son verdi. Alaattin Keykubat ile Celalettin Harzem Şah arasında Erzincan yakınlarında, Yassı-Çemen denilen yerde, 1230 tarihinde savaş oldu ve Celalettin Harzem Şah yenildi. Alaattin Keykubat’ın ölümü (1237) üzerine, yerine oğlu II. Gıyasettin Keyhüsrev geçti. Onun zamanında Devlet, Moğolların istilasına uğradı. 1240 tarihinde Erzurum’u işgal eden Moğollar Erzincan’ı geçerek, 1243 tarihinde Kösedağ savaşında Anadolu Selçuklu Ordusunu hezimete uğrattı. Böylece Erzincan ve yöresi İlhanlıların eline geçti.

İlhanlılar yöreyi Beylerle (Vali) yönettiler. Timur-Taş Bey Mısır’a kaçarken yerine Alaattin Ertane’yi bıraktı.

ERETNA BEYLİĞİ DÖNEMİ
Timur-Taş’ın Mısır’a sığınmasından sonra Valiliğe gelen Alaeddin Eretna, İlhanlı Hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han’ın ölümü (1335) üzerine, İlhanlılarla olan bağını keserek, görünüşte Celayırlı Hükümdarı Büyük Şeyh Hasan Han’a bağlı kalarak, bağımsızlığını ilan etti.

Bir ara Çoban Oğulları Hükümdarı Küçük Şeyh Hasan Erzincan yöresini kendi beyliğine katttıysa da, 1338’de Memluk Sultan Nasıreddin Muhammed’in yardımı ile Erzincan ve yöresi Küçük Şeyh Hasan’dan kurtuldu. Erzincan, bu beylik döneminde de el değiştirmiştir. Alaeddin Eretna 1352’da öldükten sonra yerine oğlu Gıyasettin Mehmet getirildi. Çıkan anlaşmazlıklar sonunda Erzincan bağımsız olarak, Burak Bey’e bırakıldı. Sırası ile Ahi Ayna Bey (Öl. 1362) Pir Hüseyin (Öl. 1379) Mutahherten Bey yönetimi ele aldı. Mutahherten döneminde, Kadı Burhanettin Erzincan’a ve yöresine bir kaç kez saldırı dözünledi. Bu saldırılar Akkoyunlu Hükümdarı Kutlu Bey’in yardımı ile atlatıldı.Bu dönemlerde de Erzincan üzerinde Akkoyunluların etkisini görmekteyiz.

OSMANLILAR DÖNEMİ
Erzincan Emiri Mutahherten’in Timur’a bağlanması Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt’ı kızdırmıştı. Beyazıt’da Erzincan’ı muhasara etti. (1401) Fakat çok geçmeden Ankara Savaşı patlak verince, yöre tekrar Timur’un eline geçti. (1402)

Yörede Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar Osmanlılar etkili olamadılar. 1419’da I. Mehmet zamanında Karakoyunlu Beyi Kara Yusuf Erzincan’ı zaptetti. Pir Ömer’i Vali tayin etti.
1455’de de, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan Erzincan’ı aldı. Kaleyi yeniden onardı. Yöre, Fatih ile Uzun Hasan arasında çıkan Otlukbeli Savaşı’na kadar (11 Ağustos 1473) Akkoyunluların elinde kaldı.Bu savaştan sonra da Osmanlıların denetimine geçti.

1502 tarihinde Safevi tahtına geçen Şahismail Erzincan’ı karargah yapmıştı. Anadolu’yu eline geçirmek isteyen Safevilere Yavuz Sultan Selim 23 Ağustos 1514’de Çaldıran Savaşı ile dur deyince Erzincan tekrar Osmanlılar’ın yönetimine geçti.

Kanuni Sultan Süleyman 1534’de Tebriz Seferi, 1540’da İran Seferi sırasında Erzincan’a uğramıştır.
Erzincan 1916’da Rus Ordusu’nun işgaline uğramış, ancak 1918’de Türk Ordusu tarafından kurtarılmıştır.(24 Temmuz 1916- 13 Şubat 1918)
1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ili olan Erzincan Erzincan 1939’da şiddetli bir depreme maruz kalmış ve şehir harabeye dönmüştür. Şehirde taş üstünde taş kalmamış onbinlerce insan hayatını kaybetmiştir. Depremden sonra demiryolundan yukarı yeni bir şehir inşaatına başlanarak bugünkü Erzincan şehri meydana gelmiştir.

Coğrafya

Erzincan ili genellikle dağlar ve platolarla kaplıdır. Dağ sıraları arasındaki çukurlarda yer alan ovalar ve düzlükler boğazlarla birbirine bağlanmış durumdadır. Ovalar ile dağ sıraları arasına akarsularca yarılmış, dalgalı platolar yerleşmiştir.

Erzincan'da ve Tercan çevresinin genel bitki örtüsü steptir. Yüksek dağların üzerinde çalılıklara ve meşeliklere rastlanır. Erzincan'ın batısında yer alan ve özellikle Refahiye'den başlayıp Kemah, Kemaliye çevresine kadar çam korulukları, meşelikler ve çalılıklara geniş ölçüde rastlanmaktadır. İlin en büyük akarsuyu Karasu Irmağıdır.

Erzincan karasal iklim özelliğine sahiptir. Erzincan çevre illere göre daha uzun ve sıcak yaz mevsimi yaşamaktadır.

İLÇELER

Çayırlı

Erzincan'a 114 km uzaklıkta, 1126 km2 yüzölçümlü Çayırlı ilçesinin nüfusu 2014 yılı nüfus sayımına göre 9.602' dir.
Önceleri Mans adıyla bilinen ilçenin hangi tarihte kurulduğu bilinmemektedir. 1071 Ma¬lazgirt Savaşı'ndan sonra, sırasıyla Mengücekoğulları'nın, Anadolu Selçukluları'nın ve İlhanlıların egemenliğine giren yöre, 1401'de Osmanlı topraklarına katıldı. Bir süre Timu'un ve Akkoyunlular'ın eline geçti. 1473'te kesin olarak Osmanlılara katıldı. 1916 yılında Rus işgaline uğrayan Çayırlı, Şubat 1918'de işgalden kurtuldu. Tercan ilçesine bağlı bir bucak durumunda iken 1954 yılında ilçe olmuştur.

Tarihi Yapılar

Eski Cami
1690 yılında yapılan caminin, kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Duvarı restore edilmiştir. Konak 1219 tarihinde Karslı Tahir Usta tarafından yapılmıştır. Duvarları yontma taşlarla örül¬müş, tavanı ahşap oymalarla süslenmiştir.

Aygır Gölü
Keşis dağı üzerinde bulunan Aygır gölü, tabiat güzelliğinin yan ısıra, krater gölü özelliği¬ne de sahip olan piknik ve dinlenme yeridir.
Bu göl dışında Büyük Yayla gölü, Yedi göller, A.Kartallı köyü gölü bulunmaktadır.

İliç

Erzincan'a 153 km uzaklıkta, 1397 km2 yüzölçümü olan İliç ilçesinin nüfusu 2014 yılı nüfus sayımına göre 7.717' dir.

İlçenin ilk yerleşim tarihi bilinmemektedir. Ancak, Erzincan'ın diğer ilçeleriyle aynı tari¬hi evreleri yaşamış olduğu sanılmaktadır.

Kuruçay adıyla, Kemaliye ilçesine bağlı bir bucak merkezi iken, 1938 yılında demiryolu¬nun İliç'ten geçmesi üzerine, Kuruçay kaza merkezi İliç'e taşınarak İliç ilçe yapılmıştır.
Ali Cevad, 19. yüzyıl İliç şehrine ilişkin şu bilgileri vermektedir:"Erzurum Vilayeti'nin Erzincan Sancağı'na bağlı ilçe merkezi bir kasabadır. Toprağı çok verimli olduğu için, her çeşit tarım ürünü yetişir. Küçük sanayi alanında, kaba dokumalar, bürümcük benzeri yünden ince şayaklar dokunur. Ayrıca, kapı perdesi ve döşemesi olarak kullanılan bir tür keçe de dokunur."

İliç'in köylerinde çok sayıda höyük ve tarihi yapı kalıntıları bulunmaktadır. Bunların ço¬ğunda bilimsel kazı ve araştırmalar yapılmamıştır. Refahiye-İliç-Kemaliye hattı ilk çağ ula¬şım sisteminin bir parçasıdır. Altıntaş köyünde, Romalılara ve daha sonraki dönemlere ait olan çok sayıda kalıntılar bulunmaktadır.

Kemah
Erzincan'a 52 km uzaklıkta, 2354 km2 yüzölçümlü Kemah ilçesinin nüfusu 2014 yılı nüfus sayımına göre 7.760' dır.Geçmişi eskiye dayanan ilçenin adına ilk kez, Hitit Kralı I.Şuppiluliuma döneminde yazılan bir metinde rastlanmaktadır. Metinde I.Şuppiluliuma ile Hayaşa Kralı Kranis'in, Ku¬maha (Kemah) yöresinde savaştıklarından söz edilmektedir. Kemah, antik çağlarda, Müslüman Arap akınları ve Türk dönemlerinde jeo-stratejik konumu nedeniyle anahtar rol oynamıştır.

Malazgirt zaferinden sonra, Mengücek Beyliği'nin ilk merkezi olan Kemah, sonraları sırasıyla, Selçuklulaı'ın, İlhanlılarıın ve Celayirliler'in eline geçti. 1370-1403 yılları arasında da Mutahharten'in yönetimine girdi. Timurun Anadolu seferi sırasında işgal edilen Kemah, kısa bir süre Akkoyunluların yönetiminde kaldıktan sonra, 1515'te Bıyıklı Mehmed Paşa ta¬rafından alınarak, Osmanlı Devleti'ne katıldı. Kemah, Osmanlı yönetiminde Diyarbekir Eyaleti'ne bağlı bir sancak iken, daha sonraları Erzurum Eyaleti'nin Erzincan Sancağı'na bağlı kaza durumuna getirildi.

Kamus ül-Alam'da Kemah'a ilişkin şu bilgiler vardır:"Erzurum Vilayeti'nin Erzincan Sancağı'nda, ilçe merkezi bir kasabadır. Kasabanın 4.000 nüfusu, kilim dokuma tezgahları, 1 rüştiyesi vardır. İlçe, 7 bucak ve 75 köy ile 18.872 nüfusa sahiptir.
Verimli tarım ve toprak ürünleriyle ünlüdür. Yerel sanayi ürünlerini kilim, seccade, ço¬rap ve eldiven oluşturur. İlçede kömür madeni çıkarılmaktadır.


TARİHİ YAPILAR

Kemah Kalesi
Karasu'ya egemen yalçın kayalar üze¬rinde inşa edilmesi nedeniyle, elde edilme¬si güç bir kaleydi. Yapım tarihi ve yapımcı¬sı bilinmemektedir. Arsak (Arşak) krallarının adı geçtiğinden Artaksiadlar döneminde yapıldığı sanılmaktadır.

Bizans döneminde Ani, Darana-Kemaghe, Gamahha ve Arap döneminde Berberi adlarıyla bilinmekteydi. Burç ve bedenleri büyük blok kesme taşlardan yapılmış, beş¬gen planlı burçlarla güçlendirilmiş bir yapıdır.

Yavuz 8ultan Selim'in kaleyi aldıktan sonra bir burç eklettiği söylenir.

Gülabi Bey Camii
Kemah ilçe merkezinde Çarşı Mahallesi'ndedir. Uç kitabesi vardır. Başka bir yer¬den getirildiği sanılan yazıtta, 1328 tarihi görülmekte, asıl yazıtta. 1450'de Emir Gü¬labi Bey'in yaptırdığı bildirilmektedir. Ayrıca, 18. yüzyıla ait onarım kitabesi bulunmaktadır. Kare planlı, eğimli çatıyla örtülü bir yapıdır. Doğu ve batı duvarlarında 2 dizide 3'er, güney duvarında mihrabın yanlarında 2 dizide 2'şer penceresi vardır. Kuzeye, daha geç dönem¬de son cemaat yeri eklenmiştir. Mihrap mukarnas dolguludur, çevresi Barok süslemelidir. İbadet mekanına sütunceli taç kapının nişinde bulunan yuvarlak kemerli kapıdan girilir.

Gülabi Bey Hamamı
Caminin 10 m batısındadır. 1328'de camiyle birlikte yapıldığı sanılmaktadır. Soyunma, soğukluk, sıcaklık ve külhan bölümlerinden oluşan, klasik Osmanlı hamamları planındadır. Haç biçimi üç eyvanlı ve köşe hücrelidir. Sıcaklık ortada büyük bir kubbe, eyvanlar beşik tonozla örtülüdür. İki halvet hücresi kare planlı ve kubbelidir.

Melik Gazi Türbesi
1071-1228'de yöreye egemen olan Mengücek Beyliği dönemine aittir. Kemah'ın kuzeybatısındaki, kayalık platform üzerinde yapılmıştır. Tığla duvarlı, sekiz köşeli bir yapıdır. Alttaki mezar odasının ortasında üst katı taşıyan sekizgen bir sütun vardır. Orta direk, tavan silmeleri ve tavan, tuğla örgü düzenindedir. Türbe, inşa malzemesi ve cenazeliğin orijinal şekli ile dikkat çekmektedir.
Halk arasında "Sultan Melek" olarak adlandırılan türbede, Mengücek Beyliği döneminde yaşayan Sultan Melik'in mumyası ve 5 mezar bulunmaktadır.

Melik Gazi Zaviyesi

Melik Gazi türbesinin yanında, dikdörtgen planlı bir yapıdır. Bina iki ayrı bölme tipi gösterir. Bunlar tuğladan küre biçiminde kubbelere sahiptir ve penceresizdir. Biri küçük, ikisi büyükçe 3 mezar, sol bölme içerisinde yer almaktadır. Tugay Hatun Kümbeti

Çarşı Mahallesi'nde, bahçe içindedir. 13. yüzyılda Mengücek Beyliği döneminde yapıldığı sanılmaktadır. İki katlı olup, altta yemek pişirilir, fakirlere ve yolculara yedirilirmiş. Silin¬dirik gövde ve konik kubbeden oluşmuştur.

Haç biçimli planlı mezar odası, pandantifli kubbeyle örtülüdür. Yapının taç kapısının taşları çeşitli şekil ve motiflerle bezenmiştir. Özenli taş işçiliği ilginçtir. Kıvrık dallar-rumiler, Selçuklu geçmeleri, örgü ve bitki palmet motiflerinden dört dizi süslemeyle çevrelenmiştir. Çatı boyunca, palmetlerden bir korniş yapıyı çevrelemektedir. Taç kapının özenli taş işçiliği hayli güzeldir.

Behramşah Kümbeti
Melik Gazi Kümbeti'nin yanındadır. Biri tromplu, öbürü pandantifli iki kubbeyle örtülü¬dür. Birbirine geçmeli iki kare mekandan oluşmaktadır. Ana yapı taştan, anıtsal kapısı tuğladandır.

Gülcü Baba Kümbeti
Taşboğası çevresinde, yüksek bir tepe üzerinde yapılmıştır. 13. yüzyılın ilk yarısına ait olduğu sanılmaktadır. Düzgün kesme taştan, iki katlı bir yapıdır. Altta mezar odası, üstte sekizgen gövdeden oluşmaktadır. İçten kubbe, dıştan piramit biçimi çatıyla örtülüdür. Ali Baba Türbesi

Çarşı Mahallesi'ndedir. 1969 yılında onarılmıştır. Kare planlı, kubbeli bir yapıdır. Güney¬de girişi ve her yüzde birer penceresi vardır.

Meryemana Kilisesi
Koruyolu köyündedir. Yapım tarihi ve yapımcısı bilinmemektedir. Alaettin Bey Çeşmesi
ilçe merkezinde bulunan Alaettin Bey Çeşmesi, 1879 yılında Alaettin Bey tarafından yaptırılmıştır. Mimarisi, batılı dönem özellikleri taşımaktadır.

Hacı Mehmet Bey Çeşmesi
İlçenin eski pazar yerinde bulunan çeşmenin, 1875 tarihli bir kitabesi bulunmaktadır.

Taşdibi Kilisesi
İlçenin kuzeyinde, Karasu kıyısında kayalara yapılmıştır. Hıristiyanlığın ilk dönemlerin¬de, Tarsuslu Aziz Paulus'un müritlerinden Azize Aya Thekla'nın yaptırdığı sanılmaktadır. İçte, siyah zemin üstüne al renkte melek-Meryem Ana ve İsa üçlüsü çizilmiştir.

Buz Mağaraları
İlçenin Ayranpınar köyünde bulunan buz mağaraları, kışın sıcak, yazın soğuk olma özelliğini taşımakta ve soğuk hava deposu olarak kullanılmaktadır. Mağaranın içinde büyük buz külteleri ve buzların oluşturduğu sarkıt ve dikitler bulunmaktadır. Buz mağarasında, ilçe köylerinin peynir, yağ gibi gıda maddeleri muhafaza edilmektedir.
Soğuksular Mesire Alanı Kemah ilçesindeki bu mesire yerinin özelliği, her yıl Haziran ayı sonunda çıkan ve Ağustos ayı sonunda kaybolan, beyaz köpüklü, soğuk sularıdır.

Kemah Tuzlası
İlçenin, Kömür-Tımısı-Yerhan tuzlaları; Tekel Genel Müdürlüğüne bağlı olarak işletilmekte ve Haziran-Kasım dönemlerinde üretim yapılmaktadır.

Kemaliye

Erzincan'a 194 km uzaklıkta, Keban Baraj Gölü kıyısında güzel bir vadi içinde kurulmuştur. 1168 km2 yüzölçümlü Kemaliye ilçesinin nüfusu 2014 yılı nüfus sayımına göre 5.238' dir.
İlçenin hangi dönemde kurulduğu bilinmemektedir. Kemaliye yöresi, MS 4. yüzyıldan iti¬baren Bizans İmparatorluğu'nun toprakları içinde kalmış, 7. yüzyılda Müslüman Araplaı'ın akınlarına uğramıştır. Türklerin Anadolu'ya gelişleri ile Anadolu Selçukluları'nın, İlhanlı Devleti'nin ve Akkoyunlular'ın egemenliği altına girdi. Çelebi Mehmed döneminde Osmanlı Devleti'ne bağlandı. Uzun süre Diyarbekir Eyaleti'nin Arapkir Livası'na bağlı bir kaza mer¬kezi olarak yönetildi. 19. yüzyılda Mamuret ül-Aziz (Elaziz) Vilayeti'nin Harput Merkez Sancağı'na bağlı bir ilçedir. 1926'da Malatya'ya bağlı bir ilçe iken, 1938 yılında Erzincan ili¬ne bağlanmıştır. Geçmişte Eğin olarak bilinen ilçenin adı, Mustafa Kemal'in adından esin¬lenerek Kemaliye'ye çevrilmiştir.
İlçe merkezi ve bağlı diğer yerleşimleri geleneksel yöre mimarisini ve dokusunu büyük öl¬çüde korumaktadır. Yakın çevresindeki doğal güzellikleri ve zengin folkloruyla büyük bir tu¬rizm potansiyeline sahiptir.
Halıcılığı ile ünlü olan ilçede, her yıl halı festivali düzenlenmektedir.

TARİHİ YERLER

Endiçi Kalesi
Aşutka köyü arazisindedir. İlk çağdan günümüze ulaşan yerleşim alanıdır

Roma Mezarlığı
İlçenin güneyinde, Fırat nehrinin içindeki taşlar üzerindedir.

Pigan Kalıntıları
İlçenin kuzeybatısındadır. Roma, Bizans, Selçuklu dönemlerine ait kalıntılar vardır.

Hasgel Kalıntıları
İlçenin doğu kesiminde, Roma döneminden günümüze ulaşan kalıntılardır.

Arsanias Kalıntıları
Kale, toplantı salonu ve kilise önemli yapılardır. Çoğu yıkık durumdadır. Kalıntılar Ro¬ma dönemine kadar uzanmaktadır.

Topkapı Kalesi
Dutluca köyü yakınındadır. Son cemaat yeri sonradan eklenmiştir. Minaresi Selçuklu özelliği gösterir. Mescit bölümü orijinal özelliğini korumuştur.

Orta Camii
Kadıgölü'nün kıyısında bulunan Orta Camii'nin, 17. ve 18. yüzyıla ait olduğu sa¬nılmaktadır. Dört ana ayak üzerine oturan kubbe, caminin tüm tabanına hakimdir.
Ayrıca ilçede; 1596 yılında Melik Ahmet Paşa tarafından yaptırılan Kışlacık Köyü Camii, 1305 tarihinde yaptırılan ve halen kullanılan Salihli Köyü Camii, 1641 yılında ilçe merkezinde yapılmış Taşdibi Camii, 1858 tarihinde Padişah Abdülmecid tarafın¬dan yaptırılan Yeşilyamaç Köyü Camii ve Başpınar Köyü Cami vardır.

Kadıgölü
Çeşitli efsanelere konu olan bir su kaynağıdır.

Ala Mağarası
İlçenin kuzeydoğusunda bulunan Ala Mağarasının içinde dehliz ve kanallar bulunmaktadır. Girişinde sızıntı olarak akan suyun, ala ve sedef hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir.

Ocak Köyü (Hıdır Sultan Abdal Ocağı)
Çok eski yüzyıllarda, "Şeyhler" olarak bilinen köyün, günümüzdeki adı Ocak'tır. Ancak, köyün kurucusunun maneviyat dünyasına candan bağlı olanlar, bu isim yerine çoğunlukla Hıdır Abdal Sultan Ocağı ismini kullanırlar. Köy, ilçe merkezi Kemaliye'ye 40 km uzaklık¬tadır. Konuk evleri, hamamları, camileri, kütüphanesi ve okulu gibi sosyal tesislerinin yanı sıra müzesi, helikopter pisti, çeşmeleri, düzenli ve bakımlı yolları ile örnek ve görülmeye değer bir Anadolu köyüdür.

Hıdır Abdal Türbesi
Türbe, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin özelliklerinde yapılmıştır. Yapıya tümüyle taş işçiliği hakimdir. Yapılış tarihi ve kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Varlığı dönemin padişah farmanlarıyla tescil edilen, daha sonra 1925 yılında yürürlüğe konan bir yasa uya¬rınca kapatılan ve 24 yıl sonra yeniden açılan Hıdır Abdal Sultan Türbesi tarihe ışık tutan anıt bir eser olarak halkımızın ziyaretine açıktır.
Anadolu insanının "ermiş", "veli", "evliya" olarak nitelendirdiği kişilerden biri olan Hıdır Abdal, Hacı Bektaş Veli tarafından "Düşkünocağı" göreviyle onurlandırılmış ve onun mane¬vi dünyasından feyz almıştır. Yaklaşık 700 yıl önce burada kurduğu tekkesinden, Türk gü¬cünün çevreye yayılmasında etkili hizmetleri olmuştur. 

Otlukbeli
Erzincan'a 142 km uzaklıkta, 254 km yüzölçümlü Otlukbeli ilçesinin nüfusu 2014 yılı nüfus sayımına göre 2.630' dur.
Daha önceleri Karakulak olarak bilinen, 1473'te Fatih Sultan Mehmed ile Akkoyunlu Hü¬kümdarı Uzun Hasan arasındaki Otlukbeli Savaşı burada olmuştur. Otlukbeli, 1800'lü yıl¬larda bucak haline getirilerek, idari yönden Tercan ilçesine bağlı iken, 1954 yılında Çayırlı ilçesine bağlanmıştır. 7 Haziran 1971 yılında Belediye teşkilatı kurulan Karakulak beldesi¬nin ismi 10 Nisan 1973 günü Otlukbeli olarak değiştirilmiştir. Otlukbeli beldesi 9 Mayıs 1990 tarihinde ilçe olmuştur.

Ekonomik bakımdan her türlü tarım ürünlerinin yetiştirildiği ve hayvancılığın büyük önem taşıdığı ilçede, ayrıca zengin manganez madeni rezervleri bulunmakta ve halen özel sektör tarafından işletilmektedir. Nüfusunun %80'i hayvancılık ile uğraşmaktadır.

Otlukbeli Gölü
İlçe merkezinin 6 km kuzeybatısında bulunan göl, traversten seddi (Maden sularının oluş¬turduğu traversten seddi) gölü olup, oluşumu günümüzde de devam etmektedir. Yüzölçümü 6500 m2 olan gölün derinliği 15-18 m civarındadır.

Otlukbeli gölünün en önemli özelliği, çanağının ve oluşumunun göl türleri içerisinde günümüze kadar bilinenlerin içerisinde dünyada tek tip oluşudur. Göl, bu özelliğinden dolayı, doğal anıt olarak nitelendirilmektedir.  

Refahiye
Erzincan'a 71 km uzaklıkta, 1744 km2 yüzölçümlü Refahiye ilçesinin nüfusu 2014 yılı nüfus sayımına göre 11.660' dır.
Eski adı Gercanis olan Refahiye'nin tarihine ilişkin ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Erzincan yöresi ile aynı yönetimler altında yaşadığı sanılmaktadır. İlçeye, Erzincan Mutasarrıfı Şefık Paşa tarafından, bolluk anlamına gelen Refahiye adı verilmiştir.

İlçe, batısındaki çam ormanları ve merkezden 10 km mesafede Soğukgöze ve Karaçam mevkileri arasında yer alan, yüksekliği 2000 m olan Dumanlı yaylaları, soğuk su kaynakla¬rı, göleti, piknik alanları ve kayak imkanları ile yaz ve kış turizmi açısından önem taşımak¬tadır. Her yıl Ağustos ayında bal festivali düzenlenmektedir.
Ekonomisi toprak ve tarım ürünlerine dayanmaktadır. Çavdar, bakliyat, ceviz, kavun ve karpuz bolca yetiştirilir.

TARİHİ YERLER

Kutlutepe Kalıntıları
Cengerli köyü çevresinde bulunmaktadır. Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılar vardır. Çevrede bulunan önemli yerleşim alanıdır. Tarihte Kemah-Başguvar-Dariza üçgeninde, Malatya'ya uzanan yolun kilit noktası özelliğini taşımaktaydı

Kadıköy Kilisesi
Kadıköy kilisesi, günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir. Kesme taştan yapılan kilisenin, giriş kapısı bezemeleriyle dikkat çeker. Kapıdaki atkı taşı üzerinde kabartma olarak işlenmiş haç motifi bulunmaktadır. Kilisenin içinde, duvar resimlerinin izleri mevcuttur. Apsisin önünde, ağaçtan yapılmış ince bir işçiliğe sahip bezemeli pano vardır.

Kutsal Kaya-Roma Antreposu
Kökeni Hititlere kadar uzanmaktadır. Kutsal kayanın kuzey kesiminde bulunan Roma Antreposu üç yuvarlak binadan oluşmaktadır.

Merkez Camii
İlçe merkezinde bulunan Merkez Camii, batılı dönem bezeme özelliklerini göstermekte, avlusunda ise Bahaettin Paşa şehitliği bulunmaktadır.

Köroğlu Mağarası
İlçenin Altköy mevkiinde bulunan mağaraya taş merdivenlerle çıkılmaktadır. Mağaranın içerisinde kesilmiş taşlardan oturma bankları vardır. Mağaranın içinde bulunan izlerin, Köroğlu'nun kır atının izleri olduğu söylenmektedir.

Bal Kaya
Yatan arslan görünümünü andıran kayadaki oluklara, arılar yaz aylarında yuva yapmaktadır. Bu yuvalarda oluşan ballar, oyuklardan aşağıya aktığından, kayaya Bal Kaya adı verilmiştir.

Gölet
Kalkancı köyüne 2 km mesafede bulunan Kalkancı göleti ve Akarsu köyü göleti sulama amaçlı kullanılmakta ve piknik yeri özelliği de taşımaktadır.

Dumanlı Yaylaları
İlçenin batısında, Soğukgöze ve Karaçam mevkiileri arasında yer almaktadır. Denizden yüksekliği 2000 m olan dumanlı yaylaları genelde çam ormanları olmak üzere çayır ve bitkilerle kaplıdır.
Doğal güzelliği, temiz havası, bol soğuksu kaynakları, av hayvanları ve kamp imkanları ile yaz ve kış turizme açıktır.

Refahiye Ormanları
Refahiye ilçesinin çevresinde yer alan çamlık alanlardır. Soğuk suları ve serin havası ile en güzel mesire yerlerindendir.

 

Tercan

Erzincan'a 88 km uzaklıkta, 1592 km2 yüzölçümlü Tercan ilçesinin nüfusu 2014 yılı nüfus sayımına göre 17.771' dir.
Eski bir tarihi olan ilçe, Urartular ve Asurlular'ın etki alanı içinde kalmıştır. Tercan, da¬ha sonraları sırasıyla Medler'in, Persler’in, İskender İmparatorluğu'nun, Araks Devleti'nin ve Roma İmparatorluğu'nun egemenliğine girdi. Malazgirt Savaşı'nı izleyen dönemlerde, Mengücek Beyliği'nin yönettiği yöre, sonraları Eretna Beyliği'ne bağlandı. Timur'un saldırılarına da uğrayan Tercan, uzun bir süre Akkoyunlular'ın yönetiminde kaldı.
Otlukbeli Savaşı'ndan (1473) sonra Osmanlı İmparatorluğu'na katıldıysa da, Akkoyunlular Tercan'ı, bir süre için geri aldılar. Tercan, Kanuni Sultan Süleyman zamanında kesin ola¬rak Osmanlı egemenliğine girdi.

TARİHİ YERLER VE ESERLER
Çadırkaya bucağında Çadırkaya tepesi, Konarlı köyünde Şirinli kale, Esenevler köyünde Şirinkayalar mağaraları, Üçpınar köyünde Vank kilisesi, yörenin ören yerlerindendir.

Kadın Hükümdar Mama Hatun ve Külliyesi
Saltukoğulları Hükümdarı II.İzzettin Saltuk'un kızı olan Mama Hatun, 1191 yılında Saltukoğulları Beyliği'nin hükümdarı olmuştur. Eyyubiler'in Ahlat'ı kuşattıkları sırada çevre beyliklerine ait ordularla, Ahlat'a yardıma giden Saltuklu kuvvetlerinin başında bulunmaktaydı.
Hükümdarlığının ilk yıllarındaki durumu açıklık kazanmamış olmakla beraber, yeğenlerine karşı kararlı ve güçlü bir şekilde mücadele ederek 10 yıl hükümdarlığını sürdürmüştür.
Mama Hatun'un Mısır ve Suriye Meliki El Adil'den kendisine uygun soylu biriyle evlenmesi konusunda istekleri gerçekleşememiş, kadın hükümdar olmanın güçlükleri nedeniyle siyasi yaşamından ayrılmıştır.
Onun daha sonraki yıllarda nasıl yaşayıp, kaç yaşında öldüğü bilinmiyor. Ancak, hayatının son yıllarını Tercan'da geçirmiş olması ve buradaki türbede defnedilmesi ile Tercan, bir süre onun adıyla anılmıştır. Bu soylu kadın hükümdar, Tercan'da Orta Çağ Türk mimarisinin en ilginç ve önemli eseri kervansaray, hamam, mescit ve kendi türbesinden oluşan büyük bir külliye inşa etmiştir.

Mama Hatun Türbesi
Saltuklu dönemine ait olan türbenin, 1192 yılında ölen Saltuklu Erzurum sa¬hibesi Mama Hatun için yaptırılmıştır. Mimarı Ahlatlı Ebul-nema bin Mufad¬dalü'1-Ahval'dır. Türbe, dairesel planlı mimari özelliği ile Anadolu türbe mimarisi içindeki tek özgün eser olarak dikkat çeker. Türbe kapısı üzerinde bulu¬nan 5 kitabenin dördünde kurandan alı¬nan ayet, Hazreti Muhammed ile 4 Hali¬fenin adları, birinde ise mimarın adı ya¬zılıdır. Ortadaki sivri külahlı kümbet, kimi ayrılıkları dışında, genel çizgileriy¬le Ahlat kümbetlerini andırmaktadır. Sarımsı kesme kireç taşından inşa edi¬len yapı, iki bölümden oluşur. Ortadaki kümbet ve çevresinde 2.50 m kalınlığın¬da dairesel duvarla çevrilmiştir. Çevre duvarı, içten 11 nişlidir. Bu nişlere Mama Hatun'un yakınlarının sandukaları yerleştirilmiştir. T.Erdoğan Şahin'e göre, Evliya Çelebi'nin gördüğü orijinal süslemeli mermer sandukanın yerine, günümüzde geç dönemlere ait sembolik bir sanduka bulunmaktadır. Ortada yükselen kümbet iki katlıdır. Dıştan 8 dışbükey dilimler, köşelerde ince uzun sütuncelerle son bulmaktadır. 8 köşeli kaide üstünde yükselen kümbetin altında çapraz to¬nozlu mezar odası vardır. Üst kattaki mescide 7 basamakla çıkılmaktadır. Taçkapı mukar¬nas dolgu, geometrik motifler, çok dilimli rozetler ve dörtlü düğümlerle bezenmiştir. Bordür¬lü dikdörtgen niş içindeki mazgal pencereler üzüm salkımı, palmet ve rumi süslemelidir.

Mama Hatun Kervansarayı, Hamamı ve Mescidi
Yapım kitabesi bulunmayan kervansarayın 13. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. T.Erdoğan Şahin; A.Tevhid ve Ravendi'yi kaynak göstererek yapının 13. yüzyılda inşa edil¬diği görüşündedir.
Türbenin 30 m doğusundadır. Onarımlar nedeniyle özgün biçimini yitirmiştir. Yakın bir geçmişte çevre düzenlemesi ile birlikte restorasyonu yapılmıştır. Ana hatlarıyla Osmanlı kent hanları planındadır. Sarımsı renkte, düzgün kesme kireç taşı ile inşa edilmiştir. Çevre duvarı konik çatılı 16 silindirik yarım kuleyle desteklenmiştir. Doğuda sivri kemerli taçka¬pı vardır. Girişin sağ ve solunda dikdörtgen planlı mekanlar sıralanır. Ortada üstü açık av¬lu, kuzey ve güneyinde yük hayvanları için uzun ahırlar ve bir dizi hücre bulunmaktadır. Planı ve mimari özellikleriyle 12. yüzyıl sonunda yapıldığı sanılmaktadır.
Kervansarayın kuzeydoğu köşesinde yer alan Mama Hatun Hamamı, kitabesi olmamakla birlikte kervansarayla aynı zamanda yapıldığı sanılmaktadır. Orijinal özelliklerini oldukça yitirmiştir.
Külliye içerisinde bulunan ve Evliya Çelebi'nin sözünü ettiği mescit, I.Dünya Savaşı'nda yıkılmış, daha sonra yerine bir cami inşa edilmiştir.

Kötür Köprüsü
Tıızla suyuyla, Karasu'nun birleştiği yerdedir. Tümüyle yontma taştan olan yapının, gü¬nümüze yalnızca ayakları kalmıştır.

Pekeriç Kalesi (Çadırkaya)
İlçenin Çadırkaya beldesinde bulunmaktadır. Yaklaşık 100 m yüksekliğinde doğal kayadan oluşmaktadır. Kayaya oyulmuş odalar, merdivenler, sarnıçlar bulunmaktadır. Sur¬lardan günümüze çok azı gelebilmiştir.
Kalıntılar buranın çok eski bir yerleşim alanı olduğunu göstermektedir.

Abrenk (Vank) Kilisesi
Üçpınar köyü yakınlarındaki Vank dağının güneydoğusunda, çukurca bir alan içerisindedir. Giriş kapısının üzerinde 1854 tarihi yazılıdır. Kilise ile birlikte bir şapel ve iki adet dikili taş bulunmaktadır. Bu taşlar, mimarisi ve bezemesiyle dikkat çekici olup, 12. yüz¬yıldan sonra Selçuklu Beyi Nasurettin dönemiyle tarihleşen kitabeleri taşırlar.

Kefrenci Tapınağı
İlçenin Oğulveren köyündedir. Bezemeleri önem taşımaktadır. Yapı, Pers özelliğine sahiptir.

Oklu Baba
İlçeye 20 km uzaklıkta, Çadırkaya beldesinde bir tepe üzerinde bulunan mezarlık, savaşta ok ile şehit düşen bir ermişe ait olduğu söylenir.

Ağ Baba
İlçeye 15 km uzaklıkta Akyurt köyün¬de, Ağaçlık ve sulak bir mesire yeridir. Yöre halkı tarafından kutsal sayılan bu yer, ziyaret edilmekte ve kurban kesil¬mektedir. 

Üzümlü

Erzincan'a 23 km uzaklıkta, 410 km2 yüzölçümlü Üzümlü ilçesinin nüfusu 2014 yılı nüfus sayımına göre 11.376' dır.
İl merkezine bağlı kasaba iken, 1987 yılında çıkarılan kanunla ilçe merkezi olmuştur. İlçe, adını yetiştirdiği siyah üzümden alır.

TARİHİ YERLER

Akkoyunlu Camii
Akkoyunlular zamanında yapıldığı bilinmektedir. 1965 yılında restore edilmiştir. Günümüzde de cami olarak kullanılmaktadır.

Hacı Nutullah Camii
Karakaya beldesindedir. İki asırlık geçmişiyle, çok değerli ahşap süslemelere sahiptir. Hacı Nutullah Efendi'nin yaptırdığı bilinir. Günümüzde de cami olarak kullanılmaktadır.

Şeyh Karpuz Türbesi Mağarası
Merkez köy tepesi denilen yerde bulunmaktadır. Yaklaşık 30 m2 büyüklüğündedir. İçindeki bir taştan ince bir toprak akmaktadır.

Aygır Gölü
İlçenin kuzeyinde bulunan Keşiş dağı üzerindedir. Tabiat güzelliğinin yanı sıra, krater gölü özelliğine sahiptir.

Hıdırellez Gölü
İlçenin, Çadırtepe köyünün kuzeyindedir. Bol kaynak suları bulunmaktadır.

Bayırdağ (Değirmenönü) Mesire Yeri
Bayırbağ beldesindedir. Pahnik çayı çevresinde, bol ağaçlık ve yeşilliği ile zengin bir doğa örtüsüne sahip olan bir mesire yeridir. Mesire alanının altyapı çalışmalarının büyük bir bölümü tamamlanmış durumdadır.

Karakaya (Çermik) Mesire Yeri
Karakaya beldesindedir. Soğuk suları, yeşilliği ve yerden kaynayan kaynarca adı verilen şifalı sularıyla doğal bir güzelliğe sahip olan Çermik'te alabalık yetiştirme göletleri de var¬dır. Her yıl 20 Mayıs'ta Kaynarca şenlikleri düzenlenmektedir.

Şeyh Karpuz Mağarası
Üzümlü köy tepesinde, 4-5 m2 büyüklüğünde ve 3 m yüksekliğinde, halkın ziyaret yeri olarak kabul ettikleri bir mağaradır. Mağaranın içerisindeki taş duvarlarda çizgiler ve mum koymak için yapılmış oyuklar mevcuttur.

Efsaneye göre mağarada, kış mevsiminde etrafın karlı olduğu bir zamanda yemyeşil dallar arasında bir karpuzun çıktığı görülmüş. Kış ortası büyük bir karpuzun yetiştiğine hayret eden köylüler, buranın büyük bir velinin türbesi olduğunu düşünmüşler.
Bir başka efsaneye göre ise; Rus işgali sırasında, tepeye doğru Rus askerlerinin çıktığı biliniyormuş. Bu sırada şeyh Karpuz ziyaretinde bir el silah atışı yapılmış. Bu atışı duyan köylüler, Rus askerlerini çevirerek köye girmelerini engellemişler.  

Nasıl Gidilir?

Karayolu: Terminale şehir içi olmuş ve otobüs hattıyla ulaşmak mümkündür.

Otogar Tel: +90 446 214 1603

Demiryolu: Tren garına şehir içi dolmuş ve otobüs hattıyla ulaşmak mümkündür. Erzincan Divriği arasında günlük tren seferleri bulunmaktadır. Ayrıca Doğu Ekspresi her gün çalışmaktadır.

İstasyon Tel: +90 446 225 2024

Havayolu: Erzincan Havaalanın il Merkezine Uzaklığı 7 km.dir. Havalimanına ulaşım şehir içi taksileriyle yapılmaktadır.

Hava Limanı Tel: +90 446 226 2106 (4 hat) 

Tarihçe
Coğrafya
Çayırlı
İliç
Kemah
Otlukbeli
Refahiye
Üzümlü
Kemaliye
Tercan

 


Benzer Haberler & Reklamlar