Prof. Dr. Recep Meriç: Türkiye bir arkeoloji cenneti

Prof. Dr. Recep Meriç: Türkiye bir arkeoloji cenneti

Kültür Mirasının Korunmasında Sponsorluğun Önemi panelinde konuşan Prof. Dr. Recep Meriç, 'Biz bu cenneti nasıl çalıştırır ve bu cennetin ürünlerini daha iyi nasıl gelecek nesillere aktarırız onun çabası içindeyiz' dedi.

Yaşar Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü Öğretim Üyesi Arkeolog Prof. Dr. Recep Meriç, tarihi korumanın vatandaşlık görevi olduğunu, halkın bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından "Kültür Mirasının Korunmasında Sponsorluğun Önemi" konulu panel düzenlendi.

Yaşar Üniversitesi Rektörlük Konferans Salonu'nda düzenlenen panelde konuşan Yaşar Holding Başkan Vekili Feyhan Yaşar, Ege Bölgesi'nin arkeolojik kaynaklar ve tarih açısından oldukça zengin olduğunu, bu zenginliklerin yeryüzünde tanıtılmasında katkılarının bulunmasından dolayı memnun olduklarını dile getirdi.

Oturum Başkanlığını yapan Yaşar Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Meriç, "Türkiye bir arkeoloji cenneti ve biz bu cennette yaşayan insanlarız. Zaman zaman bu cennetin farkına varamıyoruz, onları kırıp döküyoruz. Bazen de onlara değer verip ortaya çıkarıyoruz ve müzeleri dolduruyoruz. Biz bu cenneti nasıl çalıştırır ve bu cennetin ürünlerini daha iyi nasıl gelecek nesillere aktarırız onun çabası içindeyiz. Bu konuda sponsorluğun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor." dedi.

Onlarca medeniyete ev sahipliği yaparak paha biçilemez bir tarih zenginliğinin sahibi olan Türkiye topraklarında tarihi eser kaçakçılığına karşı mücadele bir türlü son bulmuyor. Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2013'ten 2016'ya kadar yapılan bin 366 operasyonda, 109 bin 354 adet tabiat ve kültür varlığı ele geçirilirken 2 bin 915 kişi hakkında da işlem yapıldı. "Tarihi korumak vatandaşlık görevidir" diyen Yaşar Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü Öğretim Üyesi Arkeolog Prof. Dr. Recep Meriç, halkın bilinçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

YILDA 30 BİNİN ÜZERİNDE ESER ELE GEÇİRİLİYOR

Kültür ve Turizm Bakanlığı girişimiyle, 2004'ten 2016 yılının Ağustos ayına kadar Türkiye'den yurtdışına kaçırılan 4 bin 269 adet kültür ve tabiat varlığının iadesi sağlandı. Ayrıca, güvenlik kuvvetlerinin de mücadelesiyle 2013'ten 2016'ya kadar 109 bin 354 adet tabiat ve kültür varlığı ele geçirildi. Yapılan operasyonların çok büyük kısmının kaçak kazı yapan kişilere yönelik gerçekleştirildiği görüldü.

BİLİM KURULLARINA DESTEK VERİLMELİ

Tarihi eser kaçakçılığının şehrin bir parçasını alıp koparmakla eşdeğer olduğunu ifade eden Prof. Dr. Recep Meriç, "Bilinçli arkeolojik eser kaçakçılığına karşı alınacak en önemli tedbirlerden biri bilim kurulları tarafından yapılan kazılara daha fazla destek vermektir. İster yerli, ister yabancı kurullar tarafından yapılmış olsun, sonuçta devlet tarafından denetlenen ve bilimsel kazı yapılan bir alanda kaçak kazı yapılması mümkün olmaz. Üstelik bilimsel kazıların yapıldığı alanda halk da daha bilinçli olur ve bölgenin korunması için destek verir. Öte yandan arkeoloji dersleri müfredata eklenerek çocukların ve gençlerin bilinçlendirilmesi sağlanabilir" dedi.

YENİ NESİL TURİZM

Türkiye turizminin gelişmesi için müze ve ören yerlerine yeni düzenlemelerin getirilmesi gerektiğini de belirten Prof. Dr. Meriç, ziyaretçi sayılarını artıracak önerilerde bulundu. Meriç, "Müzelerin durağan yapılarını değiştirmek için teşhir stratejileri yeniden ele alınmalıdır.

Öncelikle teknolojiye ayak uydurmak gerekir. Pek çok müze ve ören yerinde bilgi panoları güncellenemiyor. Ancak dijital panolar sayesinde bilgiler daha hızlı ve kolaylıkla güncellenebilir ve yeni bilgiler eklenebilir. Ayrıca antik kentlerin kazı çalışmaları süreklilik arz eder ve her yıl yeni eserler ortaya çıkar. Örneğin Efes, Foça, Limantepe, Smyrna Agorası, Perge, Side ve Bergama'daki çalışmalar uzun yıllardır devam ediyor. Dolayısıyla bir kere ziyaret etmek yeterli değil. Belirli aralıklarla ziyaretçiler gelip ortaya çıkan yeni eserleri, restore edilen anıtları görebilirler. Öte yandan sabit teşhirlerin yanı sıra özel konulu sergiler düzenlenebilir. Müzeler, gece ziyaretçilerine açılabilir. Bilim adamlarının katılımlarıyla çeşitli konferanslar düzenlenebilir. Canlandırma teknikleri uygulanabilir. Örneğin; 'Romalılar nasıl kahvaltı ederlerdi', 'Efesli tüccarlar nasıl pazarlık ederlerdi' gibi başlıklar ele alınarak ziyaretçilere tiyatral canlandırmalar yapılabilir" diye konuştu.

Paneldeki konuşmacılardan Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy da İzmir’in Konak ilçesindeki kültür varlıkları ve arkeolojik mirasla ilgili sunum gerçekleştirdi.

İzmir'in sadece arkeolojik mirastan oluşmadığını vurgulayan Ersoy, burada farklı dönemlerin farklı inançların mirasının da bulunduğunu, bunları korumak ve kollamak gerektiğini belirtti.

AA - DHA


Benzer Haberler & Reklamlar