Beşiktaş kurganlarındakiler Türk mü, değil mi tartışması!

Beşiktaş kurganlarındakiler Türk mü, değil mi tartışması!

Beşiktaş arkeoloji kazılarında ortaya çıkan kurganlar için Prof. Dr. Şevket Dönmez; "bu mezarların Türklerle bir alakası yok" demişti. Profesör Doktor Semih Güneri, "neye göre Türk değil" diyerek kurganların Türk-Altay kültürüne ait olabileceğini savundu.

İstanbul'da Beşiktaş metrosu çalışmaları sırasında keşfedilen arkeolojik alanda, yaklaşık 3 bin 500 yıllık  35 mezar tespit edillmişti. Mezarlardan bir kısmı kurgan tipindeydi.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan başkanlığında yürütülen Beşiktaş Arkeoloji Kazılarıyla ilgili olarak geçtiğimiz günlerde Hürriyet'te Ömer Erbil imzası ile yayınlanan haberde kurgan tarzında mezarların "Türklerin de köken aldığı Proto Turan halkına ait olabileceği" iddia edilmişti.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Dönmez ise  İstanbul'da yapımı süren Kabataş-Beşiktaş-Mecidiyeköy-Mahmutbey metro hattının Beşiktaş istasyonda rastlanılan tarihi kalıntılarla ilgili olarak Anadolu Ajansı muhabirine, "Bu mezarların Türklerle bir alakası yok. Çünkü buradan çıkan gömüler, iskeletler yakılmış. Türkler tarihlerinde hiçbir zaman yakma gömü geleneğini kullanmamıştır." demişti.

Tartışma kurgan mezardakilerin kim olduğu sorusuna odaklandı.

Kafkasya ve Orta Asya Arkeoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Semih Güneri de Ulusal Kanal televizyonuna verdiği demeçte  "neye göre Türk değil" diye sordu ve İstanbul’daki kurganların Türk-Altay kültürüne ait olabileceğini iddia etti:

"Uzaktan bile bir İskit kurganını görmeyen, onu kazarak içine girmeyen bir adamın bu kadar büyük laflar etmesi sakıncalı kendisi açısından (…) Türk dili konuşan halkların Altay-Yenisey-Lena bölgesinden Neolitik Çağ öncesi göçleri var. 4 ana göç dalgasından söz ediyoruz. Bunlardan 3. Dalga Karasuk göçleridir. Son Tunç-Erken Demir Çağını karşılayan zaman aralığı. Bu göçler Altay- Yenisey-Lena bölgesinden çıkar, doğu da Çin’e Tibet’e kadar uzanır. Güneyde Hindistan’a kadar gider Batı’da da yakın Doğu’ya ulaşır. Yakın Doğu’nun doğusuna Siri Derya bölgesine ulaştığına tanık oluruz. Arkeolojik belgeler bunu söyler. Bu göçler Karadeniz’in kuzeyine kadar da muhtemelen ulaşmıştır. Şimdi bunun tarihi bizim İstanbul kurgan hikâyesiyle tam örtüşüyor. MÖ 1100-1200’ler. Yani Son Tunç-Erken Demir Çağı. “Türk değilmiş” falan gibi laflar ucuz laflardır, konuya hakim olmadan böyle büyük laflar edilmemelidir. Akademisyene yakışmaz. Ben bu kültürü Türk’tür, diye tanımlamıyorum. Değildir de diyemeyiz. Ama olabilir, diyorum. Çünkü Türk-Altay kuramına göre Altaylı Karasuk halkları Türkçe konuşan halklardır. Beşiktaş kurganları İskit öncesi Karasuk göçleri ile ilgili ise zaten adamların konuştuğu dile açıklama getirebiliriz. Ama hiçbir zaman bundan emin olamayız. Dolayısıyla, bu kurganların sahiplerinin Türk dili konuşan halklarla ilgili olma ihtimali her zaman vardır. Bunu unutmayalım."

Profesör Güneri, kurgandaki ölüm gömme sitilinin de Türk-Altay geleneklerine çok yakın olduğunu savundu:  "Kaldı ki kurgan mezarlarında hoker tipi, yani büzülmüş yan tarafına yatırılmış bir şekilde gömmeler var. Hoker tarzı Türk-Altay gömme gelenekleri içinde en yaygınıdır. Neolitik Çaçlardan başlar, Eneolitikten Tunç Çağlarına kadar gider. Tagar/İskit döneminin de yaygın gömme biçimidir. Diğer gömme biçimleri de elbette söz konusudur ancak Türk-Altay kültüründe en yaygın olan gömme hoker gömmedir. Diğer taraftan, Türklerde kremasyon (ölü yakma) geleneği yoktur diye ulu orta laf edilmez. Türklerde kremasyon geleneğinin olup olmadığını bilmeden göçebe kültürler alanında laf etme lüksüne kimse sahip değildir. Türklerde ölü yakma geleneği yok demek için cahil olmak lazım. Elbette Türklerde ölü yakma geleneği vardır."

9 Eylül Üniversitesi Kafkasya ve Orta Asya Arkeoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Semih Güneri önemli bir soru ortaya attı.

"Türk Değil diyorsanız bildiğiniz bir şey vardır. Nedir o zaman? Ortada “Trak” diye bir tespit de var. Peki Trak nedir? Birileri onlara Trak diyebilir. Ben demiyorum örneğin. Trak diye tanımlanmış bir etno-kültürel yapı yoktur. “Trakça konuşuyordu”, diyebileceğimiz bir Son Tunç-Erken Demir Çağı kültürel oluşumu da yoktur. Akademisyen böyle yuvarlak laflar etmez. Eğer Hint-Avrupalı halklardan bahsediliyorsa bu açıkça ifade edilmelidir. Ölüsünü yakıyor diye Trak mı dememiz gerekiyor bu adamlara? Türklerdeki ölü yakma geleneğini nereye koyacağız bu durumda? Hoker gömmeleri ne yapacağız? Sadece Trak lafı ile bu işler olmaz. İskit öncesi bu göçebe halkların İskit ile de Kimmer ile de etno-kültürel bağlantıları vardır. Ve her iki Demir Çağı göçebe kültürünün de kaynağı Altaylardır. Bunu bilebilmek için son iki on yıl içinde Altaylar kültür coğrafyasında yapılan Tagar-İskit-Pazırık dönemi kazılarının sonuçlarının okunması lazım. Bu halkların etnik kökenlerinin Türk dili konuşan halklarla ne kadar ilgili olduğunu ise Türk-Altay Kuramı kitabından bakıp öğrenmek mümkün. Uzman olmadan Avrasya arkeolojisine girmek bir akademisyen için risktir. Göçebe kültürler coğrafyasında çalışmadan nasıl “kurgan uzmanı” olunduğunu da bu arkadaşların bizlere bir anlatması lazım. İkisi yurt dışında olmak üzere, 6 tane Uluslararası Avrasya Arkeoloji Kongresi (ICEA) yaptık. Dünyanın bütün göçebe kültürler uzmanı bizim bu ICEA kongresinin üyeleridir. Ne var ki bu “kurgan uzmanı” ve “Avrasya göçebe kültürler uzmanı” arkadaşları o toplantılarda göremedik."

Ufuk Akkaya - Akın Kara / ulusal.com.tr

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar