Smyrna Antik Kenti'nde ziyaretler engelsiz hale getirilecek

Smyrna Antik Kenti'nde ziyaretler engelsiz hale getirilecek

Smyrna Agorası, uygulanması plananan yeni proje ile yeni giriş kapısı, engelsiz ziyaretçi güzergahı ve çocukların arkeolojik çalışmaları deneyimleyebilecekleri bir atölyeye sahip olacak.

İzmir’in kent merkezindeki önemli arkeolojik noktalardan Smyrna Agorası’nda kazı çalışmaları sürerken, alanın ziyaretçi açısından niteliğinin artırılması için projeler geliştiriliyor. İnşaatına başlanan ana giriş kapısıyla, gişelerin merkeze ve ulaşım araçlarına yakın olması hedefleniyor. Yeni giriş kapısının yanı sıra engelsiz ziyaretçi güzergahı ve çocukların arkeolojik çalışmaları deneyimleyebilmesi için alan içerisine çocuk atölyesinin kurulması yeni projeler arasında yer alıyor. 2019 yılının sonunda Smryna Agorası’nın ziyaret edenlerin sayısının 50 bini geçmesini beklediklerini açıklayan Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Smyrna Antik Kenti Kazı Başkanı Doç. Dr. Akın Ersoy, kazı çalışmaları sürerken, tarihi lokasyonları ziyaretçi için daha çekici hale getirmek için çalıştıklarını ifade etti.

Smyrna Agorası’na engelsiz ziyaretçi güzergahı planlanıyor

Smyrna Agorası’na yapılan yeni giriş kapısının ulaşım yollarına daha yakın olduğunu söyleyen Doç. Dr. Ersoy, “Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu onayıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan yeni kapının eski giriş kapısına göre merkeze ve ulaşım araçlarına daha yakın bir konumu var. Yeni giriş kapısı yapıldığında eski gişe tamamen iptal edilecek, ziyaretçiler yeni kapıdan giriş yapacak” dedi.

Alan içerisinde yapılması planlanan projeleri anlatan Doç. Dr. Ersoy, “Alan içerisinde kısa ve uzun parkurlardan oluşan engelsiz ziyaretçi güzergahı projemiz var. Koruma Kurulunca onaylı engelsiz ziyaretçi güzergahı projesinin maliyeti karşılandığı takdirde, yeni giriş kapısına entegre olarak arkeolojik alana hizmet edecek. Bilgilendirme panoları ve yön levhaları ile ziyaretçilerin alanı daha nitelikli ziyaret etme imkanına kavuşacaklarına inanıyoruz. Üçüncü projemiz ise çocuklarımızın kültür mirasımıza yönelik koruma bilincini geliştirmek ve örnek bir arkeolojik alanı deneyimleme imkanı sağlamak adına bir çocuk atölyesi kurulması. İlkokul çocukları arkeolojik çalışmada bir objenin nasıl bulunduğunu, nasıl belgelendiğini, obje parçalarının nasıl temizlendiğini ve nasıl bir araya getirildiğini deneyimleyecekler. Belki de büyüdüklerinde meslektaşımız ya da kültürel mirasın korunması konusunda irade sahibi olacaklar” ifadelerinde bulundu.

“Kruvaziyer gemileriyle Agora’ya gelen turist sayısı artacak”

Kruvaziyer gemilerinin rotasını yeniden İzmir’e çevirmesiyle Smyrna Agorası’na gelen turist sayısının artacağını dile getiren Doç. Dr. Ersoy, “Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İzmir Büyükşehir Belediyesi üzerinden yapılan projelerle kruvaziyerle gelen turistlere Liman, Alsancak, Kemeraltı, Agora, Tiyatro ve Kadifekale, daha sonra Basmane ve Fuar alanını kapsayan bir destinasyon oluşturulabilir. Bu lokasyonlar ilgililerce de çoğunlukla kabul gören yabancı ve yerli turistler için uygun bir destinasyon olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu destinasyon çerçevesinde altyapı anlamında ışıklandırmadan dinlenme ve oturma yerlerine, güvenliğe, araç ve yaya trafiğine kadar en uygun koşulların sağlanması gerekiyor” açıklamalarında bulundu.
2019 yılının sonunda Smryna Agorası’nı ziyaret edenlerin sayısının 50 bini geçmesini beklediklerini açıklayan Doç. Dr. Ersoy, “2019 yılının sonunda biletli ziyaretçi sayısının 50 bini geçmesi bekleniyor. Agora’nın 3 yıl öncesine kadar 75 bin ziyaretçi kapasitesi vardı. 2015’te kruvaziyer gemileri limana yanaştığı zamanlarda 75 bine ulaşan ziyaretçi alana gelmişti. Kruvaziyer gemileri yeniden limana gelmesiyle Agora’ya gelen turist sayısı da artacaktır” diye konuştu.

“Mezarlık, Agora’daki yapıları korudu”

Son 11 yılda İzmir Müzesine bin 500 civarında eser teslim ettiklerini söyleyen Doç. Dr. Ersoy, Dokuz Eylül Üniversitesi adına, Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle Smyrna Agorası’ndaki çalışmaları yürüttüklerini belirtti. Agora içerisinde yer alan Sabatay’ın evi olarak ünlenen yapının restore edildiğini dile getiren Ersoy, “Sabatay’ın evinin geçmişte bir ibadethane olarak kullanıldığı ileri sürülüyor. Ancak son yüzyılda ise daha çok ikamet amaçlı ve küçük imalathaneler olarak kullanıldığını söylemek mümkün. İzmir’in çok sayıda yangın ve deprem geçiren bir kent olduğunu kabul edersek yapının bu son halinin 19. yüzyılın ortalarına ait olduğu ortaya çıkıyor” diye konuştu.

Alanın içinde bulunan ve arkeolojik çalışmalarla ortaya çıkarılan Hellenistik ve Roma dönemlerine ait antik kent meclis binasının üzerinde 2-3 yüzyıl süren Osmanlı Dönemi yapılaşmalarının olduğunu söyleyen Doç. Dr. Ersoy, “Bin 5 yüz ila 2 bin yıl öncesine ait bir kamu yapısının ayakta kalması mümkün değil. Bu nedenle yapılar ancak temel seviyesinde ortaya çıkartılıyor. Tiyatrolar, tapınaklar, stadyumlar büyük boyutlu oldukları ve büyük kesme taş bloklarla inşa edildikleri için diğer yapılara göre göreceli olarak daha şanslı. Bununla birlikte modern kentlerin altında uzanan İzmir örneğindeki gibi antik kentlerde kent içi mezarlıklar da koruyucu olabiliyor. Nitekim Smyrna Agorası’ndaki bazı yapıların korunmasında Osmanlı Dönemi boyunca gömü yapılan Namazgah ve Mezarlıkbaşı mezarlıkları etken oldu” dedi.

Smyrna Agorasında fiziki sınırlara ulaştıkları için artık komşu veya ilişkili yapıları ortaya çıkardıklarını belirten Doç. Dr. Ersoy, “Smyrna Agorası’nın hemen bitişiğinde büyük ölçekli bir Roma Hamamı kalıntılarına ulaştık. Ayrıca Smyrna Agorası’nın hemen batısındaki alanda Osmanlı Dönemi’ne ait bir han yapısını da ortaya çıkartma peşindeyiz” dedi.

“Akdeniz coğrafyası büyük bir tiyatro kazanıyor”

Dönemin kent plancılarının Smyrna Tiyatrosu için Kadifekale’nin alt yamacını seçtiklerini dile getiren Doç. Dr. Ersoy, “Milattan önce 3. yüzyılda ilk defa tiyatro Kadifekale’nin alt yamacında ortaya çıkıyor ve milattan sonra 4. yüzyılın sonuna kadar kullanılıyor. Tiyatro 700 yıl boyunca sosyo-kültürel ve dini etkinlikler için kullanılmış. Aradan yüzyıllar geçmesine rağmen tiyatronun bulunduğu yer, eğlence yeri anlamına gelen Temaşalık olarak bilinmiş ve adlandırılmış. Büyük bir tiyatroyu ortaya çıkartmanın eşiğindeyiz. Akdeniz coğrafyası Smyrna Tiyatrosu ile büyük bir tiyatro kazanıyor” açıklamalarında bulundu.

Batılı araştırmacıların 20. yüzyılın başında Smyrna Tiyatrosu’nun ölçümlerini yaptığını belirten Doç. Dr. Ersoy, “20. yüzyılda yapılan ölçümler üzerinden yola çıktığımızda tiyatronun 21 bin kapasiteli olduğu, 3 kademeden oluştuğu ortaya çıkıyor. Şu anda 3 kademeli tiyatronun birinci kademesindeki oturma sıralarını ortaya çıkartıyoruz. Kentin kurulduğu tarihten itibaren Smyrna Agorası’nda olduğu gibi Smyrna Tiyatrosu da sosyo-kültürel etkinlikler ile dini festivallere ev sahipliği yaptı. Tiyatroda kazı çalışmaları bittiğinde etkinliklerin düzenlenmesi için beklentiler var. Gereken her türlü alt yapı sağlanırsa 5 yıl içerisinde Smyrna Tiyatrosu’ndaki kazı çalışmaları bitebilecektir” diye konuştu.

Kadifekale ve Smyrna Agorası’nın çevresi 10 yıl öncesine göre değişti

Yabancı turistlerin yanı sıra İzmirlilerin Smyrna Agorası’nı deneyimlemesi gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Ersoy, “İzmirlilerin rahatlıkla metro ya da otobüs hatlarını kullanarak bu alanı deneyimlemesi gerekir. Kadifekale ve Smyrna Agorası’nın çevresi 10 yıl öncesine göre değişti. Sokaklarda çok sayıda insan geziyor. Kadifekale’de Pagos Üretici Pazarı yapılmaya başlandı, levhalar kondu. Kadifekale’den Kemeraltı’na bir tarih ve kültür ekseni oluştu. Sokaklarda ziyaretçi yoğunluğunu görmek mümkün olabiliyor. İzmirlinin tarihi ve kültürel mirasımıza sahip çıkması ve bilincinin oluşmasını güçlendirmek için Smyrna Agorası başta olmak üzere İzmir’deki arkeolojik miras alanlarını gezmelerini isterim” ifadelerinde bulundu.

Yerel yönetimler ve merkezi idarenin destek çıkması ile bu alanların kentimize değer kazandıracağını söyleyen Doç. Dr. Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yerel yönetimler ve merkezi idareler, proje yürüttüğümüz Smyrna Tiyatrosu ve Agorası’nda hem irade hem de finansman anlamında daha fazla destek sağlamaları halinde nitelikli koruma ve kültürel anlamda dönüşüm daha hızlı olacaktır.”

Seza Nur Demirparmak - Ticaretgazetesi.com.tr

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar