New York’ta demir tabutta bulunan mumyanın tuhaf hikayesi

New York’ta demir tabutta bulunan mumyanın tuhaf hikayesi

New York’ta demir bir tabut içine sıkı sıkıya gömülmüş ceset bulunduğunda, polisler bunun yakın zaman önce işlenmiş bir cinayet olduğunu düşündü. Ancak demir tabuttan çıkan Afro-Amerikan kızın cesedinin 160 yıllık olduğu anlaşıldı

İnşaat işçileri 2011’de New York’un Queens ilçesinde genç bir Afro-Amerikan kadının mumyalanmış vücudunu gün yüzüne çıkardıklarında, polis, cesedin yeni cinayetlerden birinin kurbanına ait olduğunu düşündü. Fakat biraz inceleme sonucu, vücudun sanıldığından daha yaşlı ve kızın hikâyesinin yapılan tahminlerden daha garip olduğu ortaya çıktı.

Yapı malzemelerinin etrafına saçılmış olan kırık metal parçacıkları, bir süsün ve pahalı metal bir tabutun parçaları olarak belirlendi. Bulunan tabutun muhafazalı kaplaması kadının kalıntılarını mükemmel bir şekilde korumuştu, bu durum görevlilerin kadını yeni kurban sanmasına yol açtı.

Demir tabutlar 19. yüzyılın ortalarında sadece kısa bir dönem üretildi. Uzmanlar, tabutun dönemini ve kadının gömüldüğü kıyafetlerin biçemini hesaba katarak, kalıntıların 1800’lerin ortalarına ait olduğunu belirledi. Peki, bu kadın kimdi ve nasıl olmuştu da bu denli olağandışı bir tabut ile gömülmüştü?

Adli arkeolog Scott Warnasch, bir ekip ile yarı gömülü kalıntıları belgelemek ve kurtarmak için olay yerine çağırıldı. Warnasch, daha önceden New Jersey’deki bir kazıda benzer demir tabutlara rastladığı için, olay yerine geldikten hemen sonra demir parçalarının tabuta ait olduğunu anladı.

Warnasch, “2005’den beri demir tabutlara kafayı takmış durumdayım, iki tanesi Newark’taki Prudential Center’da bulunduğunda, ekibe ‘Burası suç mahalli değil, tarihi bir yer.’ dedim” diyor.

Bir kepçe, tabutu açtıktan sonra bedeni sürükledi ve bir toprağın üstüne bıraktı. Warnasch ve diğerleri fırça ile kiri temizlediler ve cesedin, 19. yüzyıl geceliğine benzer bir kıyafet, örgü bir başlık ve kalın diz çorabı giyen Afro- Amerikan bir kadına ait olduğunu gördüler.

Kalıntılarla ilgili başka bir şey daha dedektiflerin dikkatini çekti. Kadının cildi o kadar iyi korunmuştu ki, alnında ve göğsünde çiçek hastalığından kaynaklı oluşmuş küçük yaraları bile ayırt edebildiler. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin temsilcileri virüsün aktif olmadığını belirleyene kadar, ceset üzerindeki incelemeler geçici olarak askıya alındı.

Manyetik rezonans görüntüleme ve hesaplanan X-ray tomografi taramaları, bilim insanlarına vücudu noninvazif (zarar vermeyen) biçimde inceleme ve kadının biyolojik bir profilini oluşturma imkanı tanıdı. Kadın

Warnasch’a göre, kızın bulunduğu yer önceden Afro-Amerikan mezarlığı ve kilisesiydi. Kilise 1828’de bölgenin ilk özgür siyahileri tarafından kuruldu fakat bölgenin o dönemden on sene önce Afro-Amerikan mezarlığı olduğunu belirten gazeteler de bulunmakta.

1850’lere ait derin bir nüfus sayımı incelemesi, kadının kimliği konusunda araştırmacılara yardım etti. Kalıntıların, New York’ta oturan ve John ve Jane Peterson’ın kızı olan Martha Peterson’a ait olabileceği keşfedildi. 1.6 metre boyunda, Afro-Amerikan kökenli ve 20 ile 30 yaşları arasındaydı. Kız muhtemelen 26 yaşında ölmüştü ve cenazesi titizlikle hazırlanmıştı. Warnasch’a göre, bu titizlik, kızın da içinde bulunduğu, özgürlüklerine yeni kavuşmuş Afro-Amerikan topluluğunun üyelerinin birbirlerine bağlılığının bir temsili olabilir.

Warnasch, “Kız, bulaşıcı ve ölüm riski taşıyan bir hastalık olan çiçek hastalığını taşıyor olmasına rağmen, vücudunu temizlediler, kıyafetlerini giydirdiler ve saçını yaptılar.” diyor.

Demir tabutlar on yıldan daha az bir zaman zarfı aralığında üretildiler, fakat kullanılabilir oldukları bu dönemde büyük bir etki yarattılar.

Tasarımını bir fırın üreticisi olan Almond Dunbar Fisk yaptı ve 1848’de patentini aldı. Hava geçirmez ve vücudu saran bir yapı almaları için şekillendirildiler. Warnasch’a göre, bu özellikler onları, tren ile uzun süre seyahat etmesi gereken cesetler için ideal kıldı ve bu tabutlar hızla Washington, D.C.’nin siyasi elitleri arasında popüler oldu.

Warnasch, “1849’da, Dolley Madison, eski devlet başkanının eşi, bu tabutlardan birini kendi cenazesi için kullandı ve bu sayede Fisk adını duyurmaya başladı.” diyor.

Nasıl oldu da New York’lu genç Afro-Amerikan kadın Fisk’in ünlü tabutlarından biri ile gömüldü?

Peki, nasıl oldu da bu New York’lu genç Afro-Amerikan kadın Fisk’in ünlü tabutlarından biri ile gömüldü? Hava geçirmez tabutların bir diğer avantajı da, salgın bir hastalığa sahip olan bir cesedi karantina altına alıyor olmasıydı. Eğer birisi çiçek hastalığı gibi bulaşıcı bir hastalık sebebi ile yaşamını yitirirse, demir bir tabut vücudun güvenli bir şekilde gömülmesine yardımcı olabilirdi.

Adli uzmanlar ilk başta Peterson’un demir tabut ile gömülme sebebinin, yakınlarının hastalığın yayılmasından korktukları için olduğunu düşündüler. Biraz analiz yapan araştırmacılar farklı bir sonuca ulaştı fakat Warnasch “çok fazla detay vermek istemiyorum” diyor.

Warnasch’a göre, Kızın demir bir tabut ile gömülme sebebini bir kenara bırakırsak, tabutun hava geçirmeme özelliği kesinlikle işlevini yerine getirmiş.

Warnasch, “Kız 160 yıldır ölü olmasına rağmen, henüz bir haftadır ölüymüş gibi gözüküyor,” diyor. Warnasch’a göre, belki de en önemlisi, kızın sıradan bir vatandaş olmasıydı. Ünlü, zengin ya da ayrıcalıklı değildi, sadece “normal bir insan”dı. Bu yüzden veriler bize o dönemde New York’ta yaşayan Afro-Amerikan kesimin gündelik hayatları ve ölümleri hakkında çok fazla bilgi veriyor.

Haber: Live Science. 3 Ekim 2018 (Türkçeleştiren: Ecem Özkol _Areofili.com)


Benzer Haberler & Reklamlar