Murat Bardakçı da Göbeklitepe tartışmalarına katıldı

Murat Bardakçı da Göbeklitepe tartışmalarına katıldı

Tarihçi Yazar Murat Bardakçı, "Arkeolojiyi bile ideolojik boyuta taşımayı becerdik ya, helâl olsun bize!" diyerek Göbeklitepe tartışmalarına katıldı ve Türk arkeoologları üzecek iddialarda bulundu.

Murat Bardakçı'nın Habertürk Gazetesindeki köşe yazısı şu şekilde:

Arkeolojiyi bile ideolojik boyuta taşımayı becerdik ya, helâl olsun bize!

TRT bir belgesel yayınladı, belgeselde Şanlıurfa yakınlarında ortaya çıkartılan ve senelerdir kazılan Göbeklitepe ile Hazreti İbrahim arasında bağlantı kurulduğunun, mekânın Hazreti İbrahim’in yıktığı putların bulunduğu tapınak olarak gösterildiğinin iddia edilmesi üzerine iş siyasî boyuta taşındı, yapımcılar “Böyle bir iddiada bulunmadık” dediler ise de belgesel yayından kaldırıldı.

Göbeklitepe, Türkiye’de son zamanlarda ortaya çıkartılan en önemli arkeolojik buluntulardan biridir ve böyle buluntuların tarihlendirilip hangi medeniyetlere ait olduğunun ortaya konabilmesi için çalışmaların uzun seneler devam etmesi gerekir.

Ama, Göbeklitepe’de öyle olmadı! Mekânın ortaya çıkartılmasından hemen sonra neyin ne olduğu henüz belli değil iken bir yaygaradır koptu, “Dünyanın en eski tapınağının bulunduğu” iddia edildi, “Buluntular tam sekiz bin yaşında” dendi, sonra dört bin sene ilâve edilip on iki bin yaşında oldukları söylendi ve bunu da az bulup Göbeklitepe’nin geçmişini 20 bin seneye götürenler de çıktı.

İşin aslı, Göbeklitepe’nin bugün değil yaşını, ne olduğunu, ne için inşa edildiğini bile tam olarak bilmiyoruz, zira henüz çok erken!

PİRAMİTLERİ HATIRLAYIN!

Böyle durumlarda bilimsel olmayan yayınların her türlü iddiayı ortaya atmaları, konuya popüler yaklaşmaları son derece normaldir ve TRT’nin yayından kaldırılan belgeselinde yapı- lan da göründüğü kadarı ile budur. Ortada kesin bir bilgi bulunmadığı takdirde işin içerisine hayal ve konuyu magazin boyutuna taşıma faaliyeti girer, yapılan çalışmanın daha fazla izlenmesi yahut okunması için ilk aşamada başka çare de zaten yoktur.

Konu ile alâkalı bütün gerçeklerin ortaya çıkartılmış olması hâlinde bu gibi yayınlar tabii ki pek doğru bir iş değildir. Ama gerçek bilginin henüz elde bulunmadığı şimdiki gibi dönemlerde işin içerisine hayal ile tahminin girmesi kaçınılmazdır ve diğer tarafın da konu hakkında kesin bir sonuca elde değilken “Vay efendim, böyle demekle gerçekleri saptırıyorlar” diye tepki göstermesi de gereksiz ve yanlış- tır. Belgeseldeki yorumları ve iddiaları beğenmeyenlerin işin aslı ortaya konduktan sonra konuşmaları lâzımdır ve Göbeklitepe gerçeğinin anlaşılmasına önümüzde daha çok uzun seneler var iken meseleyi ideoloji boyutuna götürmek de son derece hatalıdır.

Bir başka arkeolojik bölgeyi, meselâ Mısır’ı hatırlayın! Piramitler, firavun mezarları, vesaireler üzerinde iki asır boyunca ortaya atılmadık faraziye ve kurulmadık hayal kalmamıştı, hattâ 1980’li senelerde Müslüman Kardeş- ler’in bazı mensupları mumyaların Müslüman olmasalar bile dinî bakımdan gömülmeleri gerektiğini iddia edip bir firavunun mumyasını da gizli olarak defnetmişlerdi. Ama eski Mısır tarihi hakkında bilinmeyen birçok konunun aydınlatılmış olmasına rağmen kurgular hâlâ devam ediyor, bu kurgulara dayanan zengin bütçeli filmler çekiliyor ve hiç kimse kalkıp işi siyasî ve dinî boyuta taşımıyor.

YABANCI BULUR, BİZ ÇEKİŞTİRİRİZ

Göbeklitepe’nin ne olduğunu henüz bilmiyoruz; kazanlar da, üzerinde çalışanlar da kesin bir fikre sahip değiller. Mekân ile İngiltere’deki Stonhenge yahut Başkurtistan’daki Uçali kalıntıları, hattâ Hindistan’ın eski kutsal kitaplarındaki ifadeler arasında bile bağlantılar kuruluyor ve söylediğim gibi neyin ne olduğunun tam olarak öğrenilebilmesi için daha çok uzun seneler gerekiyor ve hattâ Göbeklitepe’nin aslının hiçbir zaman öğrenilemeyeceği ihtimali bile mevcut.

Türkiye’deki arkeolojik keşifler konusunda hiç değişmeyen bir kural vardır: En önemli keşifleri yabancılar yaparlar, sonra işin içine bizimkiler girer ve buluntuları başka taraflara çekiştirirler. Göbeklitepe bu değişmeyen kuralın tam bir örneğidir: Mekâna ilk dikkati Amerikalı arkeolog Peter Benedict çekmiş; kazıları bir Alman, Klaus Schmidt yapmış ve sonradan devreye giren bizimkiler de işi başka taraflara çekiştirmeye başlamışlardır.

Çekiştirmeler şimdiye kadar reklâm yahut menfaat derdi ile yapılırdı ama artık ideoloji ve “Yobazlar Göbeklitepe’ye saldırabilirler” terâneleri ile din boyutuna taşındı!

Arkeolojiyi de nihayet kamplaşma vasıtası hâline getirmeyi becerdik ya, helâl olsun!

Murat Bardakçı - Habertürk / 13 Ocak 2017 Cuma

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar