Aias

Aias nedir?

Aias:  İlyada'da iki Aias'ın adı geçer, biri, "küçük Aias" Oileus'un oğludur ve Lokris'lilerin önderi olarak gelmiştir Troya savaşına, öteki, "büyük Aias" Telamon'un oğlu, Akhilleus'un amca çocuğu ve Salamis adasının kralıdır. 

Bu iki Aias birbirinden çok ayrı kişilerdir, ama hep omuz omza savaşırlar. Bu dayanışmayı şöyle tanımlar Homeros.

Oileusun çevik oğlu Aias hiç, ama hiç

ayrılamaz Telamonun oğlu Aias'tan,

yeni sürülen tarlada şarap rengi İki öküz nasıl

gönüldaş olur da çekerlerse sabanı;

boynuzlarının kökü bol bol ter döker,

gittikleri zaman yarık boyunca uca doğru

yalnız cilalı boyunduruk ayırır onları birbirinden,

işte Aias 'lar da tıpkı öyle, omuz omza destek oluyordu birbirine.

Bu iki yiğit Akha ordusunun canı ciğeridir, katılmadıkları hiçbir savaş, başaramayacakları hiçbir yiğitlik yoktur.

Aias'lar arasındaki bu birlik, beraberliğin asıl nedenini, bu iki yiğidin nitelikleri ve kaderleriyle birbirinden çok değişik olmalarında aramalı. Bunu daha iyi anlamak için her birini ayrı ayrı incelemeliyiz.

1.  Aias: Oileusoğlu Aias İlyada'da şöyle çıkar karşımıza. 
Lokris'lilere Oileus oğlu çevik Aias komuta eder,

Telamonun oğlu Aias'ınki kadar değil

boyu posu ondan ufak, hem çok ufak,

'kendirden' bir zırh giymiş küçümencik bir adamdır ama,

bütün Hellen'leri, Akha'ları kargı atmakta geçer.

Aias kırk tane kara gemiyle gelmiştir Troya'ya, ama onun komuta ettiği bölükler hiç benzemez öbür savaşçılara. Okçular Lokris'liler, hafif silahları kullanmakta ustadırlar, öteye de hiç gidemezler.

Aias Hektor'a karşı teke tek savaşa da hazırdır, gemilerin yanındaki çetin boğuşmaya katılır. Patroklos'un ölüsünü Troyalıların elinden kurtarmaya da yardım eder. Ama sert, kavgacı ve kimi zaman kabadır; Patroklos'un ölüsü için yapılan araba yarışmasında Aias İdomeneus'la kavgaya tutuşur, Girit'lilerin önderi de şöyle tanımlar onu:

Aias, kavgacı başı, akılsız adam,

Akha'lardan geri kalırsın her İşte,

senin aklında hiç çeviklik yok.

Aralarını sonunda Akhilleus bulur, yatıştırır Aias'ı bu kötü huyu Aias'ın başına bela olacaktır. İlyada'daki olaylardan sonrasını anlatan destanlarda Aias'ın işlediği büyük bir suç söz konusudur: Troya şehrinin düştüğü, Akha'ların eline geçtiği sırada Priamos'un kızı Kassandra Athena tapınağına sığınmış, tanrıçanın heykeline sımsıkı sarılmıştır. Aias kızı sığınağından ayırmak, dışarı çekmek ister ve dinsel töreleri hiçe sayarak bu işi başarır. Akha'lar bu günahı kendisine ödetmek için Aias'ı taşlamaya koyulurlar. Ne var ki bu kez kendi de Athena sunağına sığınıp yalvarır. Tanrıça yiğidi böylece ölümden korumuş olur, ama cezasız bırakmaz.

Dönüş yolculuğunda Akha'lar korkunç bir fırtınaya tutulurlar, Aias'ın gemisi batar, Poseidon Aias'ı kurtarır, ama bu kez Aias Athena'nın öfkesine karşın kurtulduğuna böbürlendiği için tanrıça Zeus'un yıldırımını alarak kendi öldürür akılsız yiğidi.

Aias'ın işlediği günahların cezasını yurdu da çeker: Yiğit öldükten sonra bile uzun bir süre Lokris toprağı verimsiz kalır, ikide bir salgınlar baş gösterir. Delphoi'ye çare sorulduğunda, tanrı sözcüsü şu cevabı verir: Kassandra'nın kaçırılıp ırzına geçilmesinin kefareti olarak her yıl Lokris'ten Troya'ya iki genç kız gönderilmeli ve Athena tapınağına kurban edilmelidir. Bu töre de bin yıl sürdürülmelidir. Lokris'liler bunu yapmışlar, ikinci
yılından sonra kızlar kurban edilmeyip Athena rahibesi olarak Troya'da alıkonulmuşlar.

2, Aias: Telamon oğlu.

Telamon'un oğlu Salamis'li Aias Troya savaşına yalnız on iki gemi getirdiği halde, Akha'larınn, Akhilleus'tan sonra en yiğit savaşçısıdır.

Görünüşü, boyu bosuyla küçük Aias'ın tam karşıtıdır. Akha'ların kalesi diye anılan Aias'ı, Priamos surların üstünden görünce, yanındaki Helene'ye sorar.

Kim o, öbür Akha'lı, soylu, iriyarı yiğit,

Argos'luları başıyla, geniş omuzlarıyla asan?

Helene de bu yiğidin "eşi görülmedik Aias" olduğunu söyler.

Savaşa hazırlanırken şöyle tanımlanır Aias:

Aias giydi ışıldayan tunç zırhını,

silahlarla sarıp sarmaladı bedenini,

fırladı, tıpkı dev yapılı Ares gibi yürüdü,

Kronos oğlunun, yürek kemiren savaş gücüyle

birbirleri üstüne saldırttığı erler arasında

savaşa giden Ares gibi tıpkı.

İşte böyle atıldı öne o, dev yapılı Aias, Akha'ların kalesi.

Korkunç yüzünde bir gülümseme.

Geniş adımlar atıyordu altında ayakları,

uzun gölgeli kargısı sallanıyordu.

Aias kalkanıyla dikkati çeker Akha'lar arasında. Korkunç diye nitelenen bu kalkan yedi kat deri, bir kat da tunçtan yapılmıştır.

Hektor'la savaşta Troya'lı yiğidin kargısı altı kat deriyi geçer, son katına saplanır kalır, derken Hektor, "ovada duran, kara, pürtüklü, iri" bir kaya parçası alır ve Aias'ın kalkanını tam göbeğinden vurur. Ama Aias daha büyük bir kayayla onu saf dışı eder. Aias Hektor'u alt etmekle kalmaz, Troya'nın sayısız yiğidini tepeler, öldürür; saldırıda da, savunmada da hep başta gelir, önde yürür, Akha'ların gevşediğini gördü mü, hemen koşar, kışkırtır onları, güçlerine güç katar.

Aias kendi çıkarını hiç düşünmeyen ülkücü bir kahramandır, savaşın en çetin anlarında aslan gibi dövüşür, sorumluluk duygusu Agamemnon'unkinden daha üstündür, Akhilleus'un bir kız uğruna savaştan çekilmesini, savaş arkadaşlarını hiçe saymasını sert sözlerle kınar. Öyle ki tanrılar bile derin bir saygı beslerler Aias'a, Akha'lara söz geçirmek için ona baş vururlar.

İlyada'da en erdemli yiğit olarak karşımıza çıkan Telamon oğlu Aias'ın adına birçok efsaneler daha kurulmuştur. Bunların arasında şair Sophokles'in "Aias" adlı tragedyasında ele aldığı yürekler acısı dramı üstünde duralım:

Akhilleus öldükten, Troya savaşı da bittikten sonra, Thetis'in tanrı Hephaistos'a yaptırıp oğluna getirdiği silahlar kime kalacak diye kavga kopar Akha komutanları arasında. Thetis ister ki Akhilleus'tan sonra en yaman savaşçı kimse o alsın silahları. O adam da Telamon oğlu Aias'tır, ama Agamemnon ile Menelaos ne yapıp yapıp silahlan Odysseus'a verirler. Aias çileden çıkmış, küçük düşürülmüş, ünü, değeri hiçe sayılıp ağır bir hakarete uğramıştır. O sırada bir bunalım geçirir, bizim bugünkü deyimlerimizle bir şizofreni ya da paronaya krizi, bir gece pusu kurar, elinde kılıcıyla Akha ordusunu yok edeceğim diye bir sığır sürüsüne saldırır, hayvanların hepsini bir bir öldürür, soykaları çadırına taşır, öç aldım diye şenlik yapar.

Bu işte tanrı parmağı vardır, Aias'ı tanrıça Athena bu korkunç yanılgıya düşürür. Aias kendine gelip ne yaptığını, kimleri öldürdüğünü görünce düşmanlarının karşısında rezil olmaya dayanamaz. Çektiği acı korkunçtur. Bunca büyük bir kahramanın böyle gülünç bir duruma düşmesi Aias'ın katlanacağı bir çöküntü değildir: Kılıcının üstüne atar kendini ve canına kıyar. Sophokles'in bu tragedyasında ününü ömrünün sonuna kadar koruyamayan büyük adamın dramı dile getirilmiştir.

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar