II. Abdülhamid ile Osman Hamdi Bey'in arkeoloji bilgisi kıyaslandı!

Anadolu’nun Gözyaşları kitabının yazarı Yaşar Yılmaz, ‘Yurt dışına kaçırılan kültür varlıklarının iadelerinin sağlanması ve mevcut eserlerin korunması’ Araştırma Komisyonu'nun son toplantısında İkinci Abdülhamid ile Osman Hamdi Bey'in arkeoloji bilgisini kıyaslayarak herkesi şaşırttı.

TBMM’de çalışmalarını sürdüren  ‘Yurt dışına kaçırılan kültür varlıklarının iadelerinin sağlanması ve mevcut eserlerin korunması’ Araştırma Komisyonu’nun son toplantısına davet edilen, “Anadolu’nun Gözyaşları “ kitabının yazarı araştırmacı Yaşar Yılmaz, Osmanlı’nın zor günlerinde 5 emperyalist ülkenin savaş gemileriyle gelip yıllarca tarihi eserleri yağmalayıp ülkelerine götürdüklerini söyledi.

Yılmaz, “Abdülhamid’in, evet, tarih bilinci yok ama Abdülhamid, Osman Hamdi’den daha çok müze düşkünü” diye konuştu. Araştırmacının bu sözleri komisyonda şaşkınlık yarattı.

Savaş şartlarına, Osmanlı’nın iflasını ilan etmesine dikkat çeken Yılmaz, “En önemlisi de bence Osman Hamdi Bey’in müze müdürü olması. Osman Hamdi Bey’in bir eğitimi yok, idadi mezunu, arkeolojiyi bilmiyor, hiçbir şey bilmiyor” dedi.

Hakkında sempatik şeyler yazdığı Osman Hamdi ile ilgili Amerikan, Fransız belgeleri eline geçtiğinde  kitabının baskısını durdurduğunu anlatan Yılmaz, “Kitabımı durdurun, her şeyi değiştireceğim.” dedim çünkü sorumluluğum var. Benden yirmi yıl sonra genç bir araştırmacı çıkar “Bunları niye görmedin sen? Sadece yüzeysel bilgiyle bunu ne hakla yazdın?” diyebilir diye ve yayınevimin ricası üzerine minimize ettim, herhangi bir kanaat belirtmeden belgeleri koydum” diye konuştu.

 Sakarya Milletvekili Mustafa  İsen’in Başkanlığını yaptığı  komisyonun son toplantısında  araştırmacı yazar Yaşar Yılmaz’ın konuşması şöyle:

“5 emparyalist ülke Osmanlı’yı savaş gemileriyle yıllarca yağmalamış”

ARAŞTIRMACI YAZAR YAŞAR YILMAZ –Yaklaşık, itibarî olarak yüz seksen yedi yıldır biz, aslında, bu ilginin gösterilmesi ve ciddi olarak adım atılmasını bekliyorduk halk olarak, 1830’dan bu yanayı itibarî ele alıyorum. Birincisi, o bakımdan, bu Komisyona hizmet veren her arkadaş, bence çok kutsal ve güzel bir görev yapıyor çünkü bu, bana göre antiemperyalist bir tavırdır, beş emperyalist ülke Osmanlı’nın zor günlerinde savaş gemileriyle gelip yıllarca ülkemizi yağmalamışlar. Bunu kendilerinin günlüklerinden öğreniyorum yani eserleri götürenlerin. Onların öykülerini yazdım zaten, belgeleriyle, kayıtlı kaynaklarıyla ama ben, burada, şimdi, sizlere birkaç öneride bulunmak istiyorum. Eserlerin geri getirilişiyle ilgili ne yapabiliriz? Batılıların tezi ne? Almanların, İngilizlerin, Fransızların müzelerini doldurmuş bu insanlar. Önümüzde, bizden sonraki nesiller de bu davayı devam ettirecekleri için bizim de bazı tezlerimizi güçlendirmemiz lazım.

Birincisi, Batılıların yani beş ülkenin İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya ve Amerika- doğrudan gelip yıllarca kazarak, gemilerle taşıdıkları bu eserlerimize karşı ileri sürdükleri bir sav var, diyorlar ki: “Sult anlar bize izin verdi ve taşıdık.” Bence, bu, sadece geçersiz bir gerekçedir. Benim düşündüğüm, 1839’da Gülhane Hattı Hümayunu’yla Osmanlı sultanlarının yetkisi azaltılmaya başlanmıştı. Sonra, Birinci ve İkinci Meşrutiyet’le de artık sultanın mutlak iradesinin yerini yasalar almıştı. Onun için, yasa değişmediği müddetçe herhangi bir yetkilinin verdiği imza bahane edilemez ve geçersizdir.

“Humman tarafından Gaziantep’te Zincirli soyulurken”

Ayrıca, verilen izinleri istemeliyiz. Hani? Bu kâğıtları görelim. Doğru mu, kaç eser için verilmiş? Araştırma izni mi, kazı izni mi, eser götürme izni mi? Bazen Osmanlı “Bu İngiliz cezeryesinden gelen -adasından- gelen bu 2 kişiye fahiş at kiralaması olmasın, otellerde fazla fiyat çıkarılmasın.” diye izin vermiş, bir kâğıt, her gittiği yerde göstermiş. “Bunlar tarihî eser araştırıcıları” diye verilmiş, adam gitmiş kazı yapmış bu kâğıtla. Hangi izinle yapmış? Bir defa, verilen, onların iddia ettiği kâğıtları incelemeliyiz. Örneğin, Gaziantep’te Zincirli soyulurken Humman tarafından… Humman’ın anılarında görüyoruz, vahşice orayı kesiyor Humman yani şu masanın yarısı kadar büyük bazalt duvarın yüzüne işlenmiş kabartmaları Humman 20 santim derinliğinde kazdırıyor -bu ne arkeolojiye ne bilime uyacak bir şeydir ve orada düz duvarlar bırakıyor, kesiyor, bunları sandıklıyor.

“Osman Hamdi Bey’in evinden çıkmayan bir insandır Humman”

Şimdi, Osman Hamdi Bey’in evinden çıkmayan bir insandır Humman ve Humman’ın da çok güzel yağlı boya tablolarını yapmıştır. Osman Hamdi Bey öğreniyor ki çok eser çıkıyor. Yani hani 50-100 eserse bunu al götür de ama bakıyor ki, duyuyor ki Osman Hamdi, İstanbul’dan çok büyük… Humman’a bir telgraf gönderttiriyor, diyor ki: “Ben gemiyle İskenderun’a geleceğim, gel orada konuşalım.” Humman acele geliyor. Diyor ki: “Git, merkezden biraz kazı izni al.” Humman geliyor, 16 eserlik izin alıyor. Osman Hamdi Sidon’a gidiyor Abdülhamit’in talimatıyla lahitleri getirmek üzere.

“Berlin Müzesi’nde tespit ettiğim 600’ün üzerinde eser”

Şimdi, benim Berlin Müzesinde envanter numaralarıyla tespit ettiğim, Humman’ın sadece Zincirli’den götürdüğü eser 600’ün üzerinde. Şimdi resmî belgede Almanlar bize “16 eser” diyecekse peki bu geridekiler nedir? Şimdi, onun için, söylemek istediğim Şu: Anadolu insanı artık uyanıyor ve uyanmışken Batılıların karşısına daha sistemli, daha donanımlı olarak inşallah sizlerin bu çalışmalarıyla çıkacağız. Demek ki Batılıların “Sultan verdi.” işini pek ciddiye almayan…

“Osman Hamdi Bey’in bir eğitimi yok, idadi mezunu, arkeolojiyi bilmiyor, hiçbir şey bilmiyor”

ARAŞTIRMACI YAZAR YAŞAR YILMAZ – Şimdi, ben Kültür Bakanlığımızın tespit ettiği ve istediği eserlerimiz müzayedeler ve daha sonra ihbarla izi sürülmüş eserlerdir. Benim tespit ettiğim eserler aşağı yukarı 84 bin küsur fotoğraf çekmişim. Yalnız bu rakamın içinde bazı nesneleri birkaç açıdan çektiğim de olduğu için ama buradan Başkanın sandalyesine kadar olan yer, koca bir vitrin, örneğin Tübingen Müzesi’nde, örneğin Metropolitan Müzesi’nde vitrinin içine küçük küçük objeleri doldurmuş, hepsinde “From Anatolia” diyor. Bunları tek tek çekmek mümkün değil, saymak da mümkün değil. Bunun için rakamdan çok, eserlerimizin niteliği ve geçmişte hepsi kaçaktır, hepsinde hakkımız var. Tekrar söylüyorum : “Sultan verildi.” Lafı bizde sadece bir slogandır. Göreceksiniz, ileride bunların hepsi ortaya çıkacak.

Ayrıca, savaş şartları ve işte Osmanlı’nın iflasını ilan etmesi, en önemlisi de bence Osman Hamdi Bey’in müze müdürü olması. Osman Hamdi Bey’in bir eğitimi yok, idadi mezunu, arkeolojiyi bilmiyor, hiçbir şey bilmiyor. Ben, baştan, Osman Hamdi’yle ilgili çalışmalarımda, klasik, öğrenciliğimden bu yana duyduğum hep sempatik şeyler yazıp gitmişim. Sonra, Amerikan belgeleri, Fransız belgeleri elime geçince yayınevine rica ettim: “Kitabımı durdurun, her şeyi değiştireceğim.” dedim çünkü sorumluluğum var. Benden yirmi yıl sonra genç bir araştırmacı çıkar “Bunları niye görmedin sen? Sadece yüzeysel bilgiyle bunu ne hakla yazdın?” diyebilir diye ve yayınevimin ricası üzerine minimize ettim, herhangi bir kanaat belirtmeden belgeleri koydum, okuyacaksınız.

“Abdülhamid’in tarih bilinci yok ama Osman Hamdi’den daha çok müze düşkünü”

O nedenle size başka bir şey söylemek isterim- baktığım zaman evet Abdülhamid’in, evet, tarih bilinci yok ama Abdülhamid, Osman Hamdi’den daha çok müze düşkünü. İki örnek vereyim: Bir; Hasbahçe’yi Arkeoloji Müzesi’ne ayırmış, hibe etmiş; kendi mülkü, sarayının mülkü, değil mi?

BAŞKAN – Tabii, Topkapı’nın devamı.

“Topkapı Sarayı'nı hibe eden Abdülhamid”

ARAŞTIRMACI YAZAR YAŞAR YILMAZ – Topkapı Sarayı’nı hibe eden Abdülhamid.  İlk açılışına -doldurulmuş kuş heykelcikleri varmış hani doldurma sürgünler filan oluyor- o koleksiyonunu ilk oraya vermiş.

Başka bir bey, öyküyü ben şöyle bilirdim: İskender Lahdi dahi Sidon’dan tarihî eserleri Osman Hamdi buldu -tırnak içinde- ve taşındı diye bilirdim, hiç ilgisi yok. Oradaki bir taş ocağı sahibi dinamit kullanırken görüyor ki orada bir şey var, ruhsatı iptal edilmesin diye Şam’a dilekçe veriyor. Şam vilayetine geliyorlar, rapor hazırlıyorlar. Abdülhamid’e geliyor, o diyor ki: “Bizim genç müze müdürünü gönderin, şunu bir öncelesin.” Rapor hazırlıyor, getiriyor. “Bir gemi al, bunu taşıyın.” diyor.

Şimdi, bakıyorum, bu öykülerde bir yanlış şey, hayır, ben yanlış öğrenmişim yani kimseyi suçlayamam ama belgelere baktığımda böyle görüyorum.

“Abdülhamid’in ne kültür varlığı bilinci var,  hiç kimsenin yok, Osman Hamdi de “

Abdülhamid’in ne kültür varlığı bilinci var, hiç kimsenin yok. Osman Hamdi’de kimseyi suçlamıyorum. Size üzülerek bir şey söyleyeyim: Şu gün yeterli var mı? Gerçekçi olalım. Çünkü Bergama’yı hâlâ kazıyorlar.

BAŞKAN – Burada yalnız dikkatimi çeken bir şey, Osman Hamdi hakikaten arkeoloji dünyasında bir efsanedir.
ARAŞTIRMACI YAZAR YAŞAR YILMAZ – Tabii.
BAŞKAN – İlk defa siz bu balonu patlatıyorsunuz, ilginç.
ARAŞTIRMACI YAZAR YAŞAR YILMAZ – Evet yani gerçek neyse odur.

Hülya Karabağlı - t24.com.tr


Benzer Haberler & Reklamlar