Ahlat’ta 50 Metrelik Burç Ortaya Çıktı: Kale, Farklı Medeniyetlere Ev Sahipliği Yapmış

Bitlis’in Ahlat ilçesinde ilk kez bu yıl kazılarına başlanan Selçuklu Kalesi’nde elde edilen mimari ve arkeolojik buluntular, bölgenin çok katmanlı tarihine ışık tutuyor. 50 metre çapındaki devasa burç, mutfak ve kiler alanları, sikkeler ve seramik parçaları, kalenin Ahlatşahlar’dan Osmanlı’ya kadar birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını gösteriyor. Kazılar, kalenin yalnızca askeri değil, yerleşim ve yönetişim merkezi olarak da kullanıldığını kanıtlıyor.

Kazılarda İlk Adım: Çok Katmanlı Bir Tarih Gün Yüzünde

Bitlis’in Ahlat ilçesi İkikkube Mahallesi'nde yer alan Selçuklu Kalesi, 2024 yılı itibariyle ilk kez sistemli arkeolojik kazılara sahne oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle yürütülen çalışmalara, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Sanat Tarihi Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Kulaz başkanlık ediyor.

Kazılar, kalenin güneydoğusunda yoğunlaştırıldı. İlk bulgular arasında 50 metre çapında devasa bir burç, mutfak, kiler ve tandır alanları ile çok sayıda seramik ve mimari kalıntı yer alıyor. Elenen topraklardan çıkan 22 adet sikke, yerleşimin farklı dönemlerde devam ettiğine işaret ediyor.

Dört Medeniyetin İzleri: Ahlatşahlar’dan Osmanlı’ya

Kazılarda bulunan sikke ve seramikler, kalede Ahlatşahlar, İlhanlılar, Eyyubiler, Akkoyunlular ve Osmanlı dönemlerine ait izler barındırıyor. Dr. Kulaz’a göre, kalede yapılan arkeolojik çalışmalar, bu alanın sadece askeri bir yapı değil; aynı zamanda farklı dönemlerde aktif yaşam alanı olduğunu da ortaya koyuyor:

“En alt tabakada Ahlatşahlar’a, üst tabakalarda ise İlhanlı, Eyyubi ve Akkoyunlu dönemlerine ait kalıntılara rastladık. En üst tabakada ise Osmanlı izleri belirgin.”

Bu tespitler, kalenin tarih boyunca farklı yönetim biçimleri altında aktif olarak kullanıldığını gösteriyor.

Devasa ve Muntazam Bir Yapı: Burcun Mimari Özellikleri

Kazılarda gün yüzüne çıkarılan 50 metre çapındaki burç, mimari açıdan dikkat çekici özellikler taşıyor. Dr. Kulaz, burcun kesme taşlarla örüldüğünü, içinin ise harçlı moloz taş dolguyla desteklendiğini ifade ediyor.

Burcun dış surlarla olan ilişkisini netleştirmek ve yapının tamamını ortaya çıkarmak, kazının ana hedefleri arasında. Mevcut haliyle yaklaşık bir metrelik orijinal doku ayakta kalmış durumda. Kulaz, sezon sonuna kadar burcun büyük oranda gün yüzüne çıkarılmasını hedefliyor.

Kale Sadece Askeri Bir Yapı Değil, Bir Şehir Merkeziydi

Dr. Kulaz’a göre, Selçuklu Kalesi, klasik anlamda bir “kale”den daha fazlasını ifade ediyor. İçinde mahalle, cadde ve sokaklar bulunan bu yapı, yöneticilerin yaşadığı iç kaleyi de barındıran bir yerleşim merkezi olarak değerlendiriliyor:

“Kale dediğimizde yalnızca askeri bir yapıdan değil, içinde günlük yaşamın sürdüğü bir şehirden söz ediyoruz.”

Ayrıca kalenin Harabeşehir, Emir Bayındır Türbesi ve Selçuklu Meydan Mezarlığı gibi önemli yapılarla yakın konumda bulunması, kazının tarihî ve kültürel önemini artırıyor.

Şener Toktaş - aa
 


Benzer Haberler & Reklamlar