Yunan Uygarlığı

Yunan Uygarlığı nedir?

Yunan Uygarlığı nedir?

Yunan Uygarlığı yaklaşık İ.Ö. 1200 yıllarından başlar. 

İ.Ö. II. binin sonlarına doğru Doğu Avrupa ve Ön Asya'daki kavimlerin arasında çıkan kargaşalar, tarihte "Ege Göçleri" olarak anılan göçlere öncülük etmiştir. 

Balkan Yarımadası'ndaki Thrakların bulundukları bölgeler İllyrialıların girmeleri  üzerine, Kuzey Yunanistan'da yerleşmiş bulunan Dorlar güneye inerek ülkenin büyük bir kısmını ele geçirmişlerdir. Bununla yetinmeyen Dorlar Ege adaları ile Anadolu'nun batı kıyılarına göç ederek buralarda koloniler kurmuşlardır. 

Halikarnassos - Bodrum ile Knidos bunlardan biridir. 

Yunanista'ı etkisi altına alan bu kargaşa  İ.Ö. II. yüzyıla doğru durulmuş ve ilk sanatsal ürünler verilmeye başlanmıştır. 

Geometrik dönemle başlayan Yunan sanatının kronolijisi 

Proto Geometrik Dönem                                               İ.Ö. 1050-900

Geometrik Dönem                                                          İ.Ö.    900-700

Erken Geometrik Dönem       İ.Ö.   900-800

Orta Geometrik Dönem         İ.Ö. 800-740

GeçGeometrik Dönem          İ.Ö. 740-700

Orientalizan Dönem                                                      İ.Ö. 720-640

Erken Korinth Dönemi          İ.Ö. 720-700

Orta Korinth Dönemi             İ.Ö. 700-650

Geç Korinth Dönemi             İ.Ö. 650-640

Arkaik Dönem                                                                İ.Ö. 650-480

Erken Arkaik Dönem            İ.Ö. 650-580/570

Orta Arkaik Dönem               İ.Ö. 580/570-540/530

Geç Arkaik Dönem                İ.Ö. 540/530-480

Klasik Dönem                                                                İ.Ö. 480-330

İlk Klasik Dönem                     İ.Ö. 480-450

Olgun Klasik Dönem                İ.Ö. 450-420

Zengin Klasik Dönem               İ.Ö. 420-390

Geç Klasik Dönem                    İ.Ö. 390-330

Hellenistik Dönem                                                        İ.Ö. 330-30

 

Proto Geometrik Dönem (İÖ 1050-900)

Bu dönemde vazolar üzerinde genel zemin koyu renklidir. Motifler vazonun omuz kısmında ya da kulplar arasında yer alan panelde görülmektedir. Panelin alt ve üst kısımlarında ince ya da kalın bantlar (register) görülür. Motifler, pergelle çizilmiş iç içe geçmiş konsantrik daireler, yarım daireler, köpek dişi, üçgenler, dalga motifi ya da çizgi gruplarıdır. Bu motifler ve çizgiler kalın uçlu fırça ile yapılmışlardır. Geç örneklerde kum saati ve meandr motifleri görülmeye başlar. Mimari olarak; insanlar oval ve tek odalı evlerde oturmaktaydılar.
Geometrik Dönem: (İÖ 900-700) Bu dönemde vazo yüzeyi parlaklığını yitirmiş, dönem boyunca vazo zemininde koyu renkten açık renge doğru geçiş görülmeye başlamış ve motifler büyümüştür. Motifler küçük panellerin içinden çıkıp tüm vazoyu kaplamaya başlamıştır. Geç dönemde, geometrik desenli motiflerin yanısıra insan figürleri de görülmeye başlar. Vücutların belden yukarısı üçgen formludur. Bu dönemin sonuna doğru figürler soyutlaşır ve geometrik bezemelerle birlikte resmedilmezler. İnsan figürlerindeki üçgenlikte ise bir yumuşama gözlenir. Meandr motifi yine en çok tercih edilen motif olmuştur. Aynca; silüet at, kum saati, zikzak motifleri ve dikey çizgiler görülmektedir. Geç Geometrik dönemde insan figürlü ve özellikle ölü gömme törenlerini k¬nu alan konulu sahneler yer almaya başlar. İnsan ve hayvan figürleri silüet şeklinde ve firnis boyayla yapılmıştır.
 

Orientalizan Dönem (M.Ö. 720-640) Geç Geometrik dönem ile iç içe geçen bu dönemde Yunan sanatçılar, etkilendikleri doğu üslubunu kendi sanatlarına uyarlayarak yeni bir tarz oluşturmuşlardır. Kullanılan motifler; çoğunlukla aslan, sphinks, lotus-palmettir. Ayrıntılara önem verilmiştir. Düz ve köşeli hatlar yerini yuvarlak ve eğri hatlara bırakmıştır. Geometrik dönem vazolarının geniş kaideleri yerine, kaideleri daha dardır. Geniş karınlı bodur kap formlarında incelme görülmektedir. Vazonun çevresini dolanan düz hatlarla birlikte, geniş bir bant içinde efsanevi hayvanlar ve kuş başlı sphinks ler yer almaktadır. Bu doğu üsluplu sanat kendini hayvan ve bitki motifleriyle göstermektedir. Bu üslup Yunan aleminin çeşitli şehirlerinde ağırlık kazanırken, bu etkilerin ilk görüldüğü atölye Korinth atölyesi olmuştur. Korinth atölyesi orientalizan seramiği çiçek, kuş ve hayvan motifleri ile belirginleştirir. Balık, hayat ağacı, lotus-palmet gibi motifler doğulu olmalarına karşın bu dönemde görülmektedir. Orta Korinth döneminde siyah figür tekniğin deki ilk örnekler görülmeye başlar. Bu dönemde İon kentlerinde mimaride belirgin gelişmeler kaydedilmektedir. Konut mimarisinde ayrı çatılı, iki odalı ve ön avlulu bir ev tipi ile karşılaşılmaktadır. (Örnek; Eski İzmir).
 

Arkaik Dönem: (M.Ö. 650-480) Vazo resim sanatı konusunda bu dönemde Attika önde gelmektedir. Siyah figür tekniğinde yapılmış vazo resimleri, mitolojik konulan ve günlük yaşamı konu alan sahneler ile bezenmiştir. Attika Siyah Figür Tebliği: Antik Yunan vazolarında uygulanan bir boyama tekniğidir. M.Ö. VII. yüzyılın başından itibaren ortaya çıkıp, M.Ö VI. yüzyılın sonuna kadar kullanılmıştır. Bu teknikte figürler açık kırmızı ya da turuncu renkteki kil zemin üzerine siyah renkli firnis boya ile siluet halinde boyanmıştır. Ayrıntılar ise sivri uçlu bir aletle kazınarak belli edilmiştir. Kadın figürlerinin tenleri beyaza, bazı kısımlar ise koyu kırmızı, vişne rengine boyanmıştır. Basit fırınlarda pişirilen vazoların firnislenmiş kısmıları parlak siyah renge dönüşmüştür. Bu alanda ünlü vazo ressamları; Kleitias, Amasis, Ekseldas, Gorgo Ressamı, “C” Ressamı, Sophilos, Psiaks, Lydos’dur. M.Ö 530 yıllarında Yunan vazoları üzerinde yeni bir boyama tekniği olarak ortaya çıkan ve Hellenistik döneme kadar devam eden Attika kırmızı figür tekniği görülmeye başlar. Attika Kırmızı Figür Tekniği: M.Ö 530 yıllarında ortaya çıkan antik Yunan vazoları üzerinde uygulanan bir boyama tekniğidir. Bu teknikte, figürler kil renginde, yani turuncu renkte boyanmış, geri kalan alan koyu metal ile, parlak firnis boyayla boyanmıştır. Figür ve motiflerin dış çizgileri ve iç ayrıntılar, fırça sapma bağlanan kılların kil boyaya batırılarak çizgilere akıtılması ile yapılmaktadır. Bu nedenle de çizgiler kabarıktır. Bu alandaki ünlü vazo ressamları; Phintias, Euphronios, Epiktetos, Andokides, Euthymides, Douris, Byrgos, Panaitos, Makron’dur. M.Ö V. yüzyılın ortalarına doğru altın sansı yaldız, beyaz ve vişne rengi de kullanılarak resimlere çok renklilik (polykromy) havası verilmek istenmiştir. Vazolar üzerine kırmızı figür tekniği ile yapılan resimlerde günlük hayattan alman sahnelerin yanışını tarihsel ve mitolojik sahneler de yer almaktaydı.
Kırmızı figür tekniğinin ilk uygulandığı yıllarda bir vazo üzerinde bir yüzün kırmızı figür, diğer yüzün siyah figür tekniğinde aynı ressam tarafından yapıldığı görülmektedir.

Arkaik dönem Yunan sanatında heykel önemli bir yer tutmaktadır.
İnsan vücudunu kendine esas alan Yunan heykeli önceleri tapınaklara konmak üzere yapılmaktaydı. Zamanla heykel kült eşyası olma niteliğini aşan bir önem kazanmıştır.

Yunan sanatının Arkaik döneminde yapılmış ayakta duran kadın heykellerine kore denirdi.
Kore Yunanca genç kız anlamındadır. Korelerin doğal ölçülerdeki ilk örnekleri M.Ö VII. yüzyılın ortalarına kadar inmektedir. Böylece, yapımlarına, genç erkek heykelleri olan kouroslardan daha önce başlandığı anlaşılmaktadır. Yüzde görülen çocuksu gülümsemeye “arkaik gülümseme” denmektedir. Kouros ismi verilen, ayakta duran çıplak erkek heykeli Yunanca genç erkek anlamındadır. Kouroslar frontal ve dik durur biçiminde, bacaklardan biri hafifçe öne atılmış, her iki kol yanda, yumruk şeklinde ve vücuda yapışık olarak betimlenmiş tir. Erken örneklerinde omuzlar geniş, bel ise incedir. Vücudun ağırlığı her iki bacak tarafından eşit olarak taşınmaktadır. Zamanla kollar ve eller vücuttan ayrılmaya ve heykel serbestlik kazanmaya başlar. Genellikle doğal ölçülerdedir, ancak ilk örneklerinde, bu ölçülerin üzerinde olanlar da vardır.
Kleobis ve Biton heykelleri Arkaik dönemin önemli örneklerindendir.

Bu dönemde seramik ve heykelde olduğu gibi mimarlık alanında da ortaya örnek yapıtlar koymuşlardır. Fenike ve Hitit etkisi altındaki Aiol tapanakları ve dünyanın yedi harikasından biri olan, mermerden inşa edilmiş, 18 metre yüksekliğinde ve 55 x 110 metre boyutlarındaki Ephesos- Artemis Tapmağı ilk anıtsal örneklerdir.
Klasik Dönem: (M.Ö 480-330) Klasik dönemde vazo ressamları, duvar re¬simlerinin etkisinde kalmışlardır. Duvar resimlerinde işlenen konular vazo resimlerinde de görülmektedir. Doğa betimlemeleri sıklıkla kullanılmıştır. Olgun Klasik dönemde, mezarlara ölü hediyesi olarak bırakılan açık renk zeminli lekythoslar üzerinde ev ile ilgili sahneler ve ölen kişiye ait betimlemeler yer almaktadır. Vazo resim sanatı M.Ö IV yüzyıldan itibaren üslup ve nitelik açısından gerilemeye başlamıştır. M.Ö V. yüzyıl heykel sanatında, yüzyılın başlarında, Klasik dönem korelerinde saçlar ön kısımda ayrı ayrı örgüler halindedir. M.Ö 490 / 480 yıllarından itibaren de “arkaik gülümseme” artık görülmez. Bunun yerini ciddi ve düşünceli bir yüz ifadesi alır. Vücut duruşunda, bir bacak önde, diğer bacak dizden kırılarak geriye gitmiştir. Sırt çizgisinde hafif yaylanma görülür. (kontrapost) Omuzlardan biri düşüktür. Aigina-Aphaia Tapmağı’nın alınlık yontu eserleri bu dönemin seçkin örneklerinden biridir. M.Ö V. yüzyılın ilk yarısında, Miletos’lu Hippodamos tarafından geliştirilen “ızgara şehir plânı” mimarlık tarihinin en önemli buluşları arasındadır, (bkz. Hippodamos Plan) M.Ö IV. yüzyıl heykel sanatında, insan vücudunun idealize edilmiş olarak gösterilmesinden vazgeçilerek, doğal olarak incelenmesi olarak nitelenebilecek gerçekçi bir tarz geliştirilmiştir. Bu gerçekçi tarz sonunda portre sanatını ortaya çıkarmıştır. Bu dönemde kadın ve erkek vücutlarının tüm güzelliklerini gözler önüne seren heykeller yapılmıştır. Örneğin ünlü heykeltraş Praksiteles’in yaptığı; Knidos’lu Aphrodite, kolunda çocuk Dionysos bulunan Hermes heykeli en seçkin eserleridir. Ayrıca; Leokhares, Bryaksis ve Skopas da bu dönem heykeltraşlannın en önemlileridir.

Hellenistik Dönem (M.Ö 330-30) Hellenistik dönem vazo resimleri sanat açısından kıyaslandığında, önceki dönemlere göre oldukça silik kalmaktadır. Ele geçen örnekler de, sadece tarihlendirme açısından önemli olmak dışında resim açısında bir özellik göstermezler. Ancak, Pompeii’de ele geçmiş ve İskender mozaiği olarak bilinen eser, ana figürlrin portre özelliklerini taşıması nedeniyle, bu dönemin resim sanatı açısından önem taşıyan bir eseridir, eserlerinde, insan vücudunun tüm ayrıntıları işlenmiştir. Baş daha küçük, gövde ise daha ince ve narin yapılmıştır. Bu dönemin en önemli heykeltraşı Lysippos’tur. En ünlü heykellerinden biri Apoksyomenos adını taşıyan, spordan sonra strigilis ile vücudunu temizleyen bronz atlet heykelidir.
Bu dönemin diğer ünlü eserlerinden bazıları; sanatçıları bilinmeyen Samothrake Nikesi ve Milo Venüsü’dür.
İon mimarisi Hellenistik dönemin başlarında hiçbir değişiklik göstermez. Ayakta duran eski görkemli yapıların varlığı, Yunan mimarlığının gelişmesine engel olmaktaydı. Ancak bu dönemde İon mimarlığında, mimar Pytheos tarafından, opisthodomosun derinliğinin, iki sütun arasındaki genişliğe eşit olması şeklinde bir yenilik getirilmiş ve bu uygulama Anadolu mimarisinde gelenek haline gelmiştir, (örnek; Priene Athena Tapınağı)
İon mimarlığındaki bir diğer önemli özellikte mimar Hermogenes tarafından geliştirilen, tapınaklarda içteki sütun sırası bulunmayan pseudodipteros plan tipidir. İçteki sütun sırasının kaldırılmasıyla, geniş pteron gezinti yeri olarak kullanılmıştır. Hellenistik dönemde geniş galerili yapılara büyük bir ilgi duyulmaktaydı. Çatıda eğimli geisonun (saçaklık) altına diş sırası ille kez Magnesia Zeus Tapınağı’nda uygulanmıştır. Yapıların ağırlığını hafifletmek amacıyla, alınlıklarda pencere ve kapı şeklinde açıldıklar yapılmaya başlanmıştır. Hellenistik dönemde mimarlar Dor düzenine bazı ufak yenilikler getirmişlerdir. Architravenin üzerindeki metop sayısı ve sütunlar arasındaki açıklık artmış, M.Ö II. yüzyılda tapınaklarda her iki sütun ekseni arasında üç metop yer almıştır. Bu dönemde, Hellenistik dönemin çeşitli düzenleri birarada çok katlı yapılarda kullanılmıştır. Çok basamaklı yapılar Hellenistik mimarlıkta önemli bir yer tutarlar.

Roma döneminin podiumlu tapınak tipi, Hellenistik mimarlıktan alınmıştır. (Örnek; Roma - Ara - Pacis) Çok katlı yapılar da yine bu dönemde yapılmaya başlanmıştır. (Örnek; Xanthos - Nereidler Anıtı, Halikarnassos - Maussoleion)
 


Benzer Haberler & Reklamlar