Tacikistan'ın Khuroson bölgesindeki Halqacar mevkiindeki arkeoloji kazıları, tarihte kadına bakış açısı konusunda nadide bir buluntu ortaya çıkardı: İki kulplu, üzeri yazılı bir testi. Bu testi, “kadın” kelimesine maddi bir karşılık veriyor ama kimliğini yine de gizli tutuyor. Arkeolojik bulguların çoğunda olduğu gibi, bunda da kadının adı yok!
Tacikistan - Khuroson Bölgesi, 2025
Tacikistan Ulusal Müzesi’nin arkeologları, 20 Mayıs 2025 tarihinde Halqacar (Halkadjar) arkeolojik sahasında başlattıkları kazı çalışmalarında, Baktirce yazıt taşıyan nadir bir testi buluntusunu gün yüzüne çıkardı. Khuroson vilayeti sınırları içindeki Kızılkala köyünde gerçekleştirilen bu kazı, 1958, 1973 ve 1981 yıllarında yapılan önceki çalışmaları takip eden yeni bilimsel sürecin bir parçası olarak sürdürülüyor.
Bu su testisi, Sagkin’in hanımına aittir.
Kazı sırasında ortaya çıkarılan iki kulplu seramik testinin yüzeyinde, Bactria bölgesine özgü bir dil olan Baktirce ile yazılmış bir yazıt yer almaktadır. Bu yazıt, uzmanlar Nicholas Sims-Williams ve Joe Cribb’in katkılarıyla çözümlenmiş ve şu şekilde okunmuştur:
“eiado gō(l)z[o ]sido finzo sagkino ol(o) mo(.)”
“Bu su testisi, Sagkin’in hanımına aittir.”
Yazıtın bütünlüğünün iyi korunmuş olması, söz konusu buluntunun hem dilbilimsel hem de arkeolojik açıdan değerini artırmaktadır.
Halqacar Alanının Tarihçesi
Halqacar, özellikle Kushan dönemine tarihlenen kalıntılarıyla öne çıkan bir arkeolojik bölgedir. Geçmişte T. I. Zeimal, B. A. Litvinsky ve A. V. Sedov gibi isimlerin yürüttüğü kazılarla bilinen saha, bağımsızlık sonrası 2001 yılında akademisyen Yusufshoh Yakubov’un liderliğinde yeniden bilimsel araştırmaların odağına alınmıştır. 2014 ve 2020’de yapılan kazılarla çeşitli arkeolojik eserler gün yüzüne çıkarılmıştır.
2025 yılı kazıları, Tacikistan Hükûmeti’ne bağlı Tarihî ve Kültürel Mirası Koruma Ajansı tarafından verilen resmi izinle gerçekleştirilmekte olup, bu bağlamda Halqacar’daki bilimsel incelemelerin sürekliliği sağlanmaktadır.
**********************************************************************
Baktirce ( Baktriya dili / Αριαο / ariao)
Tarihî Dönem: MÖ 300 – MS 1000
Dil Ailesi: Hint-Avrupa > Hint-İran > Doğu İran
Konuşulduğu Bölge: Baktriya (günümüz Afganistan, Tacikistan, Özbekistan)
Yazı Sistemi: Yunan alfabesi + özel harf “Ϸ” (ş sesi için)
Resmî Statü: Kuşan ve Eftalit İmparatorluklarının resmî dili
Öne Çıkan Özellik:
- Yunan alfabesiyle yazılan tek İranî dil
- “Sho” harfiyle /ʃ/ sesi temsil edilmiştir
- Yazıtlar, sikkeler, mühürler ve el yazmalarıyla belgelenmiştir
Dilbilimsel Önemi:
- Doğu İran dillerinin evrimine dair eşsiz veriler sunar
- Rabatak ve Surkh Kotal yazıtları gibi belgelerle Kuşan hanedanının tarihi aydınlatılmıştır
Bugünkü Yakın Akrabaları: Peştuca, Munci, Yidga
**********************************************************************
Testinin Dil ve Sosyal Yapıya Katkısı
- Baktirce yazılı belgelerin azlığı göz önünde bulundurulduğunda, bu buluntu, Doğu İran dilleri üzerine çalışan araştırmacılar için özgün bir kaynak oluşturmaktadır.
- Yazıtın aidiyet bildirisi içermesi, antik dönemde mülkiyet ifadesi ve toplumsal ilişkiler hakkında yeni değerlendirmelere alan açmaktadır.
- Nesnenin gündelik kullanım amaçlı oluşu, maddi kültür analizleri kapsamında sıradan yaşam pratiklerine dair veri sağlar.
Halqacar kazısında ortaya çıkarılan Baktirce yazıtlı bu testi, antik Bactria bölgesinin dilsel ve kültürel yapısına dair önemli bilgiler sunmaktadır. Yazıtın anlamı, bireysel mülkiyetin ifade biçimleri ile yazılı kültür arasındaki ilişkiye dair araştırmalar için veri teşkil etmektedir. Kazının devamı, bölgedeki toplumsal tarih çalışmalarını zenginleştirecek yeni bulgulara kapı aralamayı amaçlamaktadır.
BACKTRİA'DA KADININ ADI OLMASA DA STATÜSÜ VARDI
Öte yandan; Antik Bactria’da kadınlar Antik Yunan Krallıklarındaki gibi tamamen pasif değil; ritüel, sosyal, hukuki ve bazen siyasi statü sahibi, erkek egemen sisteme rağmen aktif katılım sağlayan bireylerdi.
Antik Bactria toplumu genellikle patriarkal (erkek egemen) bir yapıdaydı, yani toplumun resmi ve kamusal alanlarında erkekler baskındı. Ancak bu, kadınların tamamen görünmez veya pasif olduğu anlamına gelmez. Kadınlar özellikle aile içinde, dini ritüellerde, ev ekonomisinde ve bazen siyasi ya da sosyal rollerle önemli işlevler üstlenmişlerdir. Örneğin bazı kraliçeler ya da soylu kadınlar (örneğin Agathokleia gibi) siyasi karar alma süreçlerinde aktif rol oynayabilmişlerdir.
Hukuki belgeler de kadınların bazı durumlarda miras hakkı, mahkemede şahitlik gibi haklara sahip olduğunu gösterir. Yani, kadınlar toplumda görünürlük kazanmış, belirli ölçüde özerklik ve etkinlik sahibi olmuş ama bu durum toplumun tüm katmanlarında ve her alanda eşitlik anlamına gelmemektedir.
Özetle: Kadınlar tamamen pasif değil, ama erkeklerle eşit derecede ön planda da değillerdi. Sosyal ve kültürel bağlama göre roller değişkenlik gösterebiliyordu.
Zülfikar Emin - Arkeolojikhaber