Sivas Kültür Envanteri

Sivas Kültür Envanteri

HÜKÜMET KONAĞI: Hükümet Konağı kentin o zamanki Valisi Halil Rıfat Paşa tarafından, 1884 yılında yaptırılmıştır. Binanın ilk iki katı kesme taş, üçüncü katı ise 1913 yılında ahşap olarak inşa edilmiştir. Geçirdiği bir yangın sonucunda üçüncü katı tümüyle yanmış, birinci ve İkinci katın yalnızca duvarları kalmıştı. 2005 yılı sonunda yeniden eski görünümüne ve işlevine kavuşmuştur.

SİVAS KALESİ: Sivas kent merkezinin gelişiminde önemli bir yer tutan kalenin (Topraktepe), Arkeolog Prof. Dr. Tahsin Özgüç tarafından 1946 yılında yapılan kazılar neticesinde MÖ II. bin başlarından itibaren iskân edildiği ispat edilmiştir. Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat, yaklaşan Moğol tehlikesine karşı Sivas surlarını tamir ettirmiştir. 1243 yılında Selçuklu ve Moğol orduları arasındaki Kösedağ Savaşı öncesinde yapılan bu tamiri anlatan kale kitabesi Sivas Müzesi'nde korunmaktadır.

Kenti tamamen kuşatan dış surların beş veya yedi kapısı vardır. Kapı sayılarındaki değişiklikler, her onarımda yeni kapıların açılması veya kapatılmasından kaynaklanmıştır. Bunlar; Kayseri Kapısı, Dolap Kapı, Tokmak Kapı, Cancun Kapısı, Şalpur Kapısı, Bağdat Kapısı, Tokat Kapısı gibi isimlerle anılmaktadır.

JANDARMA BİNASI: “1908 yılında Vali Reşit Akif Paşa zamanında Jandarma Dairesi olarak yaptırılmıştır.” Batı ve kuzey yönünde uzanan Jandarma Binası'nın planı “L” biçimindedir. Her iki kolun birleştiği köşe yapının ağırlık noktasını oluşturmaktadır. Bu köşede yapı üç katlı olarak düzenlenmiştir. Üçüncü katta tek mekân bulunur. İkinci katta ise bunun yanlarına ikişer mekân eklenmiştir. Zemin katta ise kollar tek katlı ve çok mekânlı olarak uzanmaktadır. Yapı; kolların kesiştiği köşede sekizgen olarak düzenlenmiş, her üç kattaki odalar bu plan düzenine uyularak yapılmıştır. Sekizgenin güney yönünde asıl giriş bulunmaktadır. Arazinin eğimi nedeniyle yapıya taş merdivenle çıkılırken, daha sonra bu giriş kapatılmıştır. Bugün yapıya köşenin iç tarafındaki kapıdan girilmektedir. Sekizgen planlı köşe kulesi denebilecek bölümün silmelerle çerçevelenmiş alınlığında yapım yazıtı bulunmaktadır.

İNÖNÜ KONAĞI: Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kadronun öndegelen şahsiyetlerinden biri ve 2. Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü'nün 1891 - 1897 yılları arasında ortaöğrenim gördüğü dönemde yaşadığı konak Sivas Belediyesi tarafından 1945 yılında satın alınıp müzeye dönüştürülmüş ve uzun yıllar müze olarak kullanıldıktan sonra Sivas İl Özel İdaresine devredilmiştir. 2000 yılında restore edilen konak halen müze ev ve Sivas mutfağından bazı lezzetlerin sunulduğu ve Sivas türkülerinin dinlendiği bir mekân olarak hizmet vermektedir.

ESKİ GÖĞÜS HASTANESİ /ÇEVRE KÜLTÜR SANAT EVİ: Çevre Kültür Sanat Evi aslında bir sağlık kurumudur. 1. Dünya Savaşından önce yapı Fransız Hastanesi olarak kullanılmıştır. 1920 yılında Memleket Hastanesi, 1925 yılında Öksüz Yurdu' nun yatakhane binasıdır. Daha sonra Numune Hastanesi olarak görevini sürdürmüştür. Bugünkü Numune Hastanesi yapılınca Verem Hastanesine dönüştürülmüştür. 1976 yılına kadar Göğüs Hastanesi olarak kullanılan yapı, bu tarihten sonra Sağlık Müdürlüğü olarak kullanılmıştır. Üç katlı yapının dört ana yönünde köşk odaları bulunan bölümü 1930-35 yılları arasında yapılmıştır. Zemin ve birinci kat duvarları kesme taş örgülüdür. Sonradan eklenen üçüncü kat ve köşk odalarının duvarları ahşap arası taş dolguludur. Çift taraflı ahşap merdivenlerle ulaşılan ikinci katın büyük salonunun tavanı ve paye başlıkları alçı, geometrik panolu bitkisel motiflerle süslenmiştir. Güneybatı köşede yer alan oda, Sivas yöresinde yaygın olan ve sivil mimaride çok rastlanan daire biçimli göbeğe sahiptir.

AHİ EMİR AHMED KÜMBETİ: 1332-33 yılında yaptırılan Ahi Emir Ahmet Kümbeti, kare planlı, köşeleri pahlanmış sekizgen gövdelidir. Giriş kapısı dar ve basıktır. Selçuklu özelliği taşıyan bir mihrap bulunmaktadır. Yazıtı saçak altındadır. 1960 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünün yenileme çalışması sırasında kare kaide ve esas mezar odası ortaya çıkarılmıştır. Mezar odasına giriş kuzeydedir. Yapı, 2005 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından bir kez daha onarılmıştır.

ZİYA BEY YAZMA ESERLER KÜTÜPHANESİ:  Ziya Bey Yazma Eserler Kütüphanesi 1908 yılında yapılmıştır. Kurucusu 7. Dönem Milletvekili Yusuf Ziya Başara'nın ölümüne kadar tüm giderleri onun tarafından karşılanmıştır. Yapı, 1978 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğüne devredilmiştir. 1981 ve 2005 yıllarında onarılan yapı halen yazma eserler kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

KALE CAMİİ: 3. Murad'ın veziri Sivas Valisi Ali Beyoğlu Mahmud Paşa tarafından 1580 yılında yaptırılmıştır. Kale planlı, tromp geçişli kubbesi dıştan onikigen tambur ve üzerinde onaltıgen kasnaklıdır. Caminin beden duvarlarıyla, kasnak tamburu kesme taştan ve mermerden yapılmıştır. Mihrabı ve minberi mukarnas süslemelidir.

ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE: Taç kapının hemen üzerinde üç yönden akan yazıttan medresenin, İlhanlı veziri Sahip Şemseddin Mehmet Cüveyni tarafından 1271/72 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Yapının günümüze ulaşan tek özgün yanı, Anadolu'nun en yüksek taç kapısına sahip görkemli ön cephesidir. Taç kapı üzerinde yükselen iki minare ise adeta Sivas'ın sembolü olmuştur. Anadolu'da yapılmış en abidevi medreselerden biri olup, Dârü'l-hadis adıyla da bilinir. İki katlı, dört eyvanlı bir yapıdır. Taçkapının üzerindeki tuğla minareler çini bezemelidir. Bitkisel ve geometrik motiflerle süslü taşkapı ile yanlarındaki mukarnaslı nişler yapıya hareketli bir görüntü kazandırmıştır. Köşelerde yivli yarım kuleler vardır.

ŞİFAİYE MEDRESESİ VE DARÜŞŞİFASI: Bu yapı, Selçuklu Devrinde hastaların tedavi edildiği ve aynı zamanda tıp tahsilinin de yapıldığı en önemli medreselerden biridir. Günümüze ulaşabilen bölümü, Anadolu'nun en büyük şifahanesidir. 1217/18 yıllarında 1.İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılmıştır. Görkemli taç kapıdan, dört eyvanlı, revaklı avluya girilir. Taç kapıda güneş ve ay sembolleri, ana eyvanda ise kadın ve erkek başı biçiminde rölyefler yer alır. 1220'de 1. İzzetttin Keykâvus'un buraya gömülmesiyle birlikte güney eyvanı türbeye dönüştürülmüştür.

BURUCİYE MEDRESESİ: Buruciye Medresesi, sağlam kalmış muhteşem taç kapısıyla Sivas'ın ve Anadolu'nun en ünlü yapıları arasındadır. 1271 yılında Selçuklu Sıltanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde yapılanmedrese Hamedan ( İran ) yakınlarındaki Burucerd'den gelme Muzaffer Burucerd'den gelme Muzaffer Burucerdi; fizik, kimya, astronomi öğretimi amacıyla yapmıştır. Mimari belli olmayan yapı, Anadolu'da simetrisi en düzgün medrese planına sahiptir. Açık avlulu medrese, kesme taştan örülmüştür. Dört eyvanlı ve iki katlıdır. Buruciye Medresesi, dışa taşkın taç kapısının yanlarındaki mukarnaslı iki penceresi ve köşelerdeki yivli kuleleriyle, uyumlu öğelerden oluşan çok düzenli bir görünüm taşımaktadır.

ARKEOLOJİ MÜZESİ: Vali Ahmed Muammer Bey Efendi tarafından 1914 yılında Mekteb-i Sanayi İmalathanesi olarak yapılan bina, Kültür ve Turizm Bakanlığınca 29.04.2009 tarihinde Sivas Arkeoloji Müzesi olarak ziyarete açılmış olup, Orta Anadolu'nun en büyük arkeoloji müzesi durumundadır. Müzede, bölgede 9 milyon yıl önce yaşamış çeşitli memeli hayvanlara ait fosil kalıntıları, Kalkolitik Çağa (M.Ö. 5500–3000), Eski Tunç Çağına (M.Ö.3000-2000) ve Hititlere ait birçok buluntunun yanı sıra Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserler de sergilenmektedir.

KESİK KÖPRÜ: Eski Sivas-Kayseri yolu üzerinde bulunan Kızılırmak üzerindeki köprü iki kısımdan meydana gelmiş olup, birinci köprü yuvarlak ve sivri kemerli 17 gözden oluşmuştur. İkinci bölümü yaklaşık 10 m uzaklıkta olup yuvarlak kemerli iki gözden oluşmuştur. İkinci kısım, altından su akmamasına rağmen birinci köprünün devamı olması nedeniyle kullanılmaktadır.

SİVAS ULU CAMİİ: Anadolu'nun en eski camilerinden biridir. Anadolu'daki mimarlık tarihinde, cami iç mekân fikrinin gelişmesinde önemli bir yapıdır.

Avlusuna üç yönden girişi ve düz damlı, dikdörtgen planlı, kufe tipli cami sınıfına giren ender örneklerdendir. Kubbe fikrinin henüz gelişmediği bir dönemde yapılmıştır. Bazı bilim adamlarına göre Danişmendi dönemi eseri olarak da kabul edilmektedir. Danışmendliler 1085–1178 yıları arasında Sivas, Kayseri ve Malatya'ya yerleşmişlerdir. Tokat, Niksar Ulu Camii (1145), Kayseri Ulu Camii (XII. . ortaları), Tokat Yagıbasan (Çukur) Medrese (1151-52), Niksar Melik Nizamettin Yağıbasan (1157-58), Niksar Kulak Tekkesi ile Türbesi; Kayseri-Pınarbaşı –Türbe Köyü Melik Danişmend Kümbeti Danişmendli eserlerinden bazılarıdır. Danişmendliler 1178'de Selçuklulara bağlanmasına rağmen adlarına yapılan yapılar yüzyılın sonuna kadar uzanmaktadır. Sivas Ulu Camii'nde Danişmedli döneminin önemli eserlerinden saymak mümkündür. Böylesine önemli bir eserin ne yazık ki avlusuna 1974 yılında betonarme bina yapılarak avlu plan tertibi bozulmuştur.

Asıl ibadet alanına, kuzey duvarının tam ortasında asıl ve köşelere yakın yerlerden birer olmak üzere üç ayrı kapı ile girilmektedir. İbadet alanının kuzey-güney doğrultusundaki Kıbleye (güney duvarı) dikey uzanan on bir sahnı oluşturan kesme taş örgülü yığma 50 adet kırma ayak birbirine sivri kemerlerle bağlanmıştır. Mihrap eksenine uzanan orta sahın diğerlerinden biraz daha geniş tutulmuştur. Ulu Cami, 54. 70 x 33. 70 m iç ölçülerindedir. Yapının asıl giriş kapısı ile diğer kapıları süslemesizdir. 1955 yılı onarımında ortaya çıkarılan özgün mihrabın üzerinde, birbirini kesen sekizgenlerden geometrik örgü motifli iç içe iki sekizgenin kenarlarından çıkan kollarla kesilmesi ile kareler oluşturan süsleme elamanları bulunuyormuş. Onarımda mihrabın süslemeleri taş malzemeyle sade bir şekilde düzenlenmiştir. Üstünde yukarıya doğru gittikçe daralan yedi sıra mukarnaslı kavsaradan başka süsleme elamanı görülmez. Ulu Camii'nin Osmanlı Devrine ait 23 mezardan oluşan bir haziresi bulunmaktadır. Kutbettin Melikşah döneminde Kızılarslan bin İbrahim tarafından Kul Ahi'ye yaptırılan caminin 1955 yılındaki onarımı sırasında, hem yapım hem de onarım yazıtı bulunmuştur.

TAŞHAN: 19. yüzyılın ikinci yarısında kesme taştan yapılmış olup açık avlulu ve iki katlıdır. Dikdörtgen planlı olan yapı, doğu, güney ve kuzey cephelerinde demir kanatlı ve yuvarlak kemerli üç girişe sahiptir. Orta avlunun tabanı blok taş döşemelidir. Avlunun ortasında elips şeklinde bir havuz ve havuzun ortasında zıt yönlerde ağzından su akan iki adet çift başlı aslan bulunur. Orta avlunun güney ve kuzeyinde tek parça silindir gövdeli altı büyük sütunun oluşturduğu revaklar yer alır. Revaklardaki sütunlar birbirine yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır. Revak gerisindeki odalar ve revak üzeri beşik tonoz ile örtülüdür. Dıştan ise her mekânın üzeri kırma çatılı ve kiremit kaplıdır.

KEMANKEŞ KARA MUSTAFA PAŞA CAMİİ: (Yıldızeli) Hükümet Konağı'nın arkasındaki caminin güneyinde sekiz köşeli sade bir mihrap nişi ile iç mekânda iki büyük filayağı bulunur. Yapının üstündeki kırma çatı, sonradan yapılmıştır. Özgün üst örtü, düz topraktı. İç mekândaki üst örtü, tavanda yatay ahşap dizilerinden oluşur. Ahşap malzemeli kadınlar mahfili ana mekânın kuzeyindedir. Kuzey doğu köşede yer alan minaresi yapıyla doğrudan bağlantılı görünür. Yapılan onarımda son cemaat yeri büyütülmüş ve minare bu alanın içinde kalmıştır. Kesme sarı taş malzemeli cami, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce onarılmıştır.

MİHRALİ BEY KONAĞI: (Ulaş) Konak, Türk evlerinin özelliklerini taşımaktadır. Zemin kat; haremlik, depo ve kiler olarak kullanılmıştır. Konağın zemin kat temeli 1 m yüksekliğe kadar kesme taştan, kalan kısmı moloz taştan, 1 kat ise ahşap ve kerpiç malzemeden yapılmıştır. 1995 yılına kadar içinde insanların yaşadığı, Mihrali Bey Konağı, sahiplerinin İstanbul'a yerleşmesi sonucu kaderi ile baş başa kalmış; ancak 2004-2006 yılları arasında onarılarak, yeniden tarih severlerin ziyaretine açılmıştır. Mihrali Bey, Gürcistan'da doğmuş, 1877 Osmanlı-Rus Harbinde büyük kahramanlık göstermiş ve daha sonra devlet tarafından maiyetiyle Sivas'a gönderilerek Ulaş'a yerleştirilmiş Kara Papak kökenli bir halk kahramanıdır. Bir süre Acıyurt'taki konağında kaldıktan sonra Hamidiye alayları içindeyeralan birliğiyle isyanları bastırmaküzere Yemen'e görevlendirilir ve orada şehit düşer. Meşhur “İndi m'ola Mihrali Bey Yemene” türküsü onun için söylenmiştir.

SİVAS ATATÜRK KONGRE VE ETNOGRAFYA MÜZESİ: Mülki İdadi olarak 1892 yılında hizmete giren ve 1911 yılında Vilayet-i Sultani olan bu bina milli tarihimizde müstesna bir yere sahiptir. Mustafa Kemal Atatürk'ün daveti ve düzenlemesiyle yapılan ve ilk milli kongre olma özelliğine sahip Sivas Kongresi 4-11 Eylül 1919 tarihlerinde burada toplanmıştır. Diğer taraftan 2 Eylül -18 Aralık 1919 tarihleri arasında (108 gün) fiilen ülkenin başkenti olarak İstiklâl Harbi'nin idare edildiği ilk milli mücadele karargâhı olma özelliğine sahiptir. 1924 yılında "Sivas Lisesi" hizmet binası olmuş ve 1981 yılına kadar lise olarak kullanılmıştır. 1983 yılında müze olarak son şeklini almıştır. Üç katlı binanın birinci katında etnografik eserler teşhir edilirken ikinci katında ise Atatürk – Sivas Kongresi ve Milli Mücadele ile ilgili bilgi ve belgelerin teşhiri yapılmaktadır.

GÜDÜK MİNARE: Eratnaoğulları' ndan Şeyh Hasan Bey' in türbesi olan Güdük Minare, 1347' de yaptırılmıştır. Kesme taş kare alt yapıya tuğladan iri üçgenlerle oturtulan silindirik gövdeyle ilginç bir mimari eser oluşturulmuştur. Tuğladan silindirik gövde, firuze çinilerle süslenerek renkli bir görünüm elde edilmiştir. Hemen her yönde penceresi olan yapının giriş kapısı kuzeydedir.

EĞRİ KÖPRÜ: Eski dönemlerde Bağdat (İpek) Yolu' nun üzerindeki Eğri Köprü, yakın zamana kadar Sivas - Malatya yolu ve Güneydoğu Anadolu' nun ulaşımını sağlamıştır. Selçuklu yapısı olan köprü 173 m uzunluğundadır. Biri 12, öteki 6 olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Köprü batı yönünde düz bir şekilde devam ederken orta kısımlarda güneye doğru eğik olarak kesme taştan inşa edilmiştir.

YARI AÇIK CEZAEVİ: “U” planlı Yarı Açık Cezaevi'nin iki yanı basamaklı ahşap sütunlu orta girişi üzerinde yer alan özgün yazıtın yeri görülebilmektedir. Mermere yazılmış beş satırdan oluşan yazıta göre bina, Sivas Valisi Reşit Akif Paşa tarafından 1902 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi (Sanat Okulu) olarak inşa edilmiştir. Yarı Açık Cezaevi, Sanat Okulu' nun Halı Atölyesi olarak kullanılmış, sonraki yıllarda yapının önünden geçen yol nedeniyle okulun diğer binalarından ayrılmıştır. Yığma taş duvarlı bahçe içinde, giriş kapısı demir kanatlıdır ve caddeye bakan bölümdedir. Pencere araları gömme sütunceli, kaidesi taş, gövdesi ahşaptır. Kafes işçiliğiyle bitkisel bezeli saçak altı, ahşaptan bitkisel frizlidir. Merdivenle ulaşılan giriş kapısı çifte kanatlı ve kartuşlu, kapı yanları birer pencerelidir. Biraz ilerideki eski Öğretmen Okulu, 19. yüzyılın son çeyreğinde yapılmış Osmanlı Devrinin önemli mimari eserlerinden biridir.

KURŞUNLU HAMAMI: Beden duvarlarında bulunan demir bağlantılara kurşun dökülerek inşa edildiği için Kurşunlu Hamam adı verilen yapı, 1576 yılında Behram Paşa tarafından kesme taştan çifte hamam olarak yaptırılmıştır. Osmanlı Devri klasik hamamlarının özeliklerini taşıyan hamamda kadınlar ve erkekler için ayrı bölümler vardır.

MEYDAN HAMAMI: Sivas il merkezinde, Meydan Camisi'nin karşısında bulunan bu hamam 1564 yılında yaptırılmıştır. Klasik Osmanlı hamam mimarisinden bir örnek olup, soğukluk, ılıklık ve sıcaklıktan meydana gelmiştir. Kesme taştan yapılmış olan hamam dikdörtgene yakın bir olan düzeninde olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık bölümü dört eyvanlı olup, eyvanların içlerine kurnalar yerleştirilmiş, ortasına da sekizgen bir göbek taşı oturtulmuştur. 1980'li yıllarda harap durumda olan hamam daha sonra onarılmıştır. Bu onarım sırasında hamama dinlenme ve okuma salonları eklenmiştir. Hamam, Hürriyet Gazetesi tarafından 2003 yılı başlarında Türkiye'deki en iyi 10 hamam arasında yer almıştır.

SUSAMIŞLAR KONAĞI: Bugünkü konağın girişinin üstündeki köşk kısmı ile konağın önündeki çeşme 1815 yılında Benderli Ali Ağa tarafından yapılmıştır. Konağın diğer kısımlarının bu tarihe yakın bir zamanda yapılmış olduğu söylenebilir. Osmanlı döneminde bilhassa 17. ve 18.asırlarda konağın müştemilatının daha fazla olduğu bilinmektedir. O dönemlerde yazlık ve kışlık odalar, mutfak, kiler, çardak, yolcular için misafirhane (han), anbar, iki ahır, samanlık, kapıcı odası, fırın ve çeşme ile avlu ve bahçesi bulunuyordu. Günümüze ulaşan kısmı belediye tarafından restore edilerek eski ihtişamına kavuşturulan konak, Susamışlar'ın (Mehmed Nuri Susamış ve oğulları) adına izafeten Susamışlar Konağı olarak adlandırıldı.

AKAYLAR KONAĞI: Kaleardı Mahallesinde bulunan 19.yüzyıla ait Akaylar Konağı, Selçuklu Döneminin önemli eserlerinden biri olan Gök Medrese'nin yanı başından bulunan özgün bir Sivas evidir. Yapı bugüne ulaşamayan fırın evi, ahır, çeşme ve hela gibi birimlerle birlikte geniş bir ailenin rahat bir şekilde yaşayabileceği bir şekilde büyük bir bahçe içinde tasarlanmıştır. Sahipleri tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığına bağışlanan konak halen Cumhuriyet Üniversitesine tahsisli olup müze ev olarak ziyarete açıktır.

ESKİ PAŞA HAMAMI: Sivas il merkezinde, Uluanak Mahallesi'nde bulunan bu hamamın kitabesi bulunmamakla beraber, yapı üslubundan XVII. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Klasik Osmanlı hamam mimarisi üslubunda yapılmış olan hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Soğukluk ve sıcaklık bölümleri kesme taştan kare planlı olup, üzerleri merkezi birer kubbe ile örtülmüştür. Soğukluk kısmının içerisine yakın tarihlerde iki katlı ahşap soyunma hücreleri eklenmiştir. Soğukluk ve sıcaklık arasındaki ılıklık daha küçük ölçüde olup, çevresinde küçük odalar bulunmaktadır. Sıcaklığın üzerini örten kubbeye pandantiflerle geçiş sağlanmıştır. Sıcaklığın çevresinde halvet hücreleri vardır.

KANGAL AĞASI KONAĞI: Kangal Ağası Konağı olarak bilinen bina 1877 yılında Kangal Ağası Abdurrahman Paşa tarafından Mısır'dan, Arabistan'dan ve çeşitli ülkelerden gelen misafirlerini ağırlamak amacıyla yaptırılmıştır. 2002 yılında ailenin restore ettirmesiyle tekrar eski canlılığına kavuşan konak turizm işletme belgeli tesis olarak halkın hizmetine açılmıştır.

MEHMET ALİ HAMAMI: Sivas Akdeğirmen Mahallesi'nde bulunan bu hamamın kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yapı üslubundan XVII.-XVIII. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

GÖK MEDRESE: Sivas il merkezinde, Meydan Camisi'nin karşısında bulunan bu hamam 1564 yılında yaptırılmıştır. Klasik Osmanlı hamam mimarisinden bir örnek olup, soğukluk, ılıklık ve sıcaklıktan meydana gelmiştir. Kesme taştan yapılmış olan hamam dikdörtgene yakın bir olan düzeninde olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık bölümü dört eyvanlı olup, eyvanların içlerine kurnalar yerleştirilmiş, ortasına da sekizgen bir göbek taşı oturtulmuştur. 1980'li yıllarda harap durumda olan hamam daha sonra onarılmıştır. Bu onarım sırasında hamama dinlenme ve okuma salonları eklenmiştir. Hamam, Hürriyet Gazetesi tarafından 2003 yılı başlarında Türkiye'deki en iyi 10 hamam arasında yer almıştır. Türk mimarisinin ve süsleme sanatının birlikte görülebildiği en önemli yapılardandır. Yapının çeşitli bölümlerindeki yazıtlardan 4.Kılıçaraslan'ın oğlu 3. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Vezir Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından, 1271 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Gök Medrese'nin, mermer taş kapısı, ışık-gölge oyununu yaşatacak denli zengin bir görünüme sahiptir. Yapı, açık avlulu, dört eyvanlı, iki katlı plan özelliğine sahiptir. Yapıldığı tarihten itibaren dini ilimlerin tahsil edildiği medrese olarak hizmet verdiği bilinen bina 1926 yılında müzeye dönüştürüldü. 2006 yılında başlatılan restorasyon işi bitme üzere olan medresenin onarımı tamamlandıktan sonra Selçuklu Müzesi olarak hizmete açılması planlanmaktadır.

HATİPOĞLU CAMİİ: Akıncılar ilçesinde bulunan Hatipoğlu Camii 1852 tarihlidir. 1840'lı yıllarda yöreye yerleşen Hatipoğulları'nın ileri gelenlerinden İbrahim Efendi tarafından yaptırılmıştır. Caminin yazıtı Hatipzade İbrahim Efendi tarafından Mekke'den gönderilmiştir.

SARİSSA: (Altınyayla ilçesinde bulunmaktadır.) Burası surlu ve sanıldığından da büyük bir kenttir. Yöre halkının buraya “Kuşaklı” demesinin nedeni de buradaki surlardır. Çivi yazılı Hitit tabletleri, hem bir kralın varlığını, hem de bayram kutlamalarını göstermektedir. Kazılarda açığa çıkarılan, kazı ekibinin “C Binası” dediği 76 m uzunluğundaki tapınak binası M.Ö. 1525'e tarihlendirilmektedir. Bina , “ Hitit kentlerinde bulunanların en büyüğü” olarak tanımlanmaktadır. Mitolojide “Fırtına Tanrısı'nın hayvanları” arasındaki boğadan burada bir çift bulunması da buradaki tanrının önemli olduğu düşüncesini desteklemektedir. Yakın zamanda bulunan tabletler arasında 18 fal, 3 bayram metni, 12 dinsel kült dokümanı çıkmıştır. Hitit kralının altında kent krallarının ya da yerel kralların bulunduğu bilinmektedir. Burada bulunan kralın adının Mazitima ya da Mimazati olduğu mühürlerden anlaşılmaktadır.

DİVRİĞİ KALESİ: Çaltı Çayı'na bakan yamaçta kayalık arazinin üzerinde bulunan bu kalenin günümüze ulaşabilen hali Mengücekoğulları Dönemine aittir. Kalenin yapımını belirten iki satırlık yazıt kapı üzerinde bulunmaktadır. Kale kesme taştan, iç ve dış olmak üzere iki bölümdür. Günümüze yalnızca dış kaleye ait surların bir bölümü gelebilmiştir. Anıtsal, Aslanlı Burç buradadır. Bu burç 10 m.lik cephe üzerinde, 8 m yükseltilmiştir. Aslanlı Burç'tan kuzeye doğru devam eden düz bir çizgi üzerindeki iç kale surları, birkaç tane burç ayağı ve beden duvarlarının bir kısmının temelleri dışında tamamen yıkılmıştır.

DİVRİĞİ ULU CAMİ VE DARÜŞŞİFASI: Divriği Ulu Camii, Mengücekoğullarından hükümdar Süleyman Şah oğlu Ahmed Şah tarafından 1228 yılında aptırılmıştır. Mimarı Ahlatlı Hürrem Şah'tır. Cami kuzeygüney doğrultuda dikdörtgen planlı olup, tonozlu ve kubbeli 25 değişik bölümden meydana getirilmiştir. 1280 m² lik bir alana oturan camiye, kuzey, doğu ve batı yönünde yer alan taş süslemeleriyle hayret uyandıran üç güzel kapıdan girilmektedir. Darüşşifa ise, Behram Şah'ın kızı Melike Turan Melek tarafından 1228 yılında yaptırılmıştır. Bu eşsiz anıt 768 m² genişliğinde bir alana oturmaktadır. 18. yüzyılda medrese haline getirildiği için “Şifaiye Medresesi” de denilmektedir. Kullanılan motiflerin simetrik olarak yerleştirilmesine rağmen, süslemelerinin farklı oluşu yapıya duyulan hayranlığın en önemli nedenlerindendir.

GÜRÜN KİLİSESİ: Pınarönü Mahallesindedir. 19. yüzyıl başlarına tarihlenen kilise, kesme taştan yapılmıştır. Yüksekliği 11 m.dir. Girişi güneybatı yönündedir.

GÜRÜN HALK KÜTÜPHANESİ: Pınarönü Mahallesi'nde bulunan bina 1923 yılında yapılmıştır. Kesme taştan yapılan ve 1946'dan 2006 yılına kadar 60 yıl kütüphane olarak hizmet veren bu kültür yuvası “Gürün Kaymakamlığı Hanımlar Evi” olarak değerlendirilmek üzere restore edilmiştir.

ALACAHAN KERVANSARAYI: Eski Bağdat “İpek Yolu”; yeni Sivas-Malatya karayolunun 100.km.'sinde bulunan Alacahan Nahiyesi içindeki Han, hacim olarak oldukça büyük ve geniş, üstü tamamıyla kapılı, “kışlık han” özelliğindedir. Siyah-beyaz taş örgülü almaşa duvarlarında atfen Alacahan denilen hana dışa çıkıntılı yuvarlak kemer gerisindeki alçak basık kemerli kapısından girilir. Ortada beşik tonozlu büyükçe bir orta sahın ile bu sahından açılan yine büyük iki yan sahına geçilir.

AŞIK VEYSEL MÜZESİ: Sivrialan Köyü'nde bulunan Halk Ozanı Âşık Veysel Şatıroğlu'nun evi Kültür Bakanlığı tarafından 1979 yılında kamulaştırılmış ve 1982 yılında müze olarak ziyarete açılmıştır.

Müzede Âşık Veysel'in kişisel eşyaları, fotoğrafları, şiirleri ve onunla ilgili yayınlanan eserler sergilenmektedir. Âşık Veysel'in anısını yaşatmak için her yıl 9-11 Temmuz tarihleri arasında Sivas'ta ve Şarkışla-Sivrialan Köyü'nde anma törenlerinin yanı sıra, “Âşık Veysel Âşıklar Bayramı” adı altında festival düzenlenmektedir.


Benzer Haberler & Reklamlar