Sinop Tarihi Cezaevi

Sinop Tarihi Cezaevi

Sinop kaçmanın imkânsızlığı ve zaman zaman cezasını orada çekmiş ünlü kişileri ile anılan Cezaevi ile gündeme gelmektedir.

Sinop adının geçtiği her zaman akla gelen yeşil ve mavinin birlikteliği, farklı coğrafyası yanı sıra sürgünleri, kaçmanın imkânsızlığı ve zaman zaman cezasını orada çekmiş ünlü kişileri ile anılan Cezaevi’dir.

Sinop Cezaevi yaklaşık 13.000 m²’lik bir alanı kaplar. 1214 yılında şehrin Selçuklular tarafından alınışının anısına Sultan İzzettin Keykavus tarafından yaptırılan iç kale içinde yer alır.

Cezaevini çevreleyen iç kale 11 adet burç ile desteklenmiştir. Burçların yüksekliği denize hâkim güney bedende 32 metreye kadar ulaşmaktadır. Kuzey-güney konumlu ve üzerinde 5 adet burç olan bedende ise 22 metre yüksekliğe ulaşmaktadır. Sur bedenleri 18 metre yükseklikte 3 metre kalınlıktadır. Sur bedenlerinin ve burçların yapımı sırasında antik çağ mimari unsurları yoğun bir şekilde devşirme olarak kullanılmıştır. Bir nevi mimari parçaların bir araya toplandığı müze şeklindedir.

İç kale yapılışından itibaren aynı zamanda tersane olarak kullanılmıştır. Tersaneye ait 2 büyük kemer sonradan kapatılmış olup güney bedende hala görülebilir durumdadır. İç kale burçları 1560 yılından itibaren zindan olarak kullanılmıştır.

Zindanda ilk yatanlar 1560’lı yıllarda çıkan bir ayaklanmada yağmacılıkla suçlanan İbrahim ve Mehmet adlı iki şahıstır. Zindanların bir başka misafiri ise 1713’te Kırım Hanı Devlet Giray’dır.

Evliya Çelebi Sinop zindanını şöyle anlatır : “Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı dev gibi gardiyanlar, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkûmlar vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar.”

Selçuklu döneminden itibaren uzun süre tersane ve zindan olarak kullanılan iç kale 1882 yılından itibaren Cezaevine dönüşmüştür. Sinop Mutasarrıfı Veysel Paşa amaca uygun olarak bugün mevcut olan eski hapishane binasını yaptırmıştır. İki kat üzerine kesme taştan ve sık pencereli olarak “U” planlı olarak tasarlanmıştır.

Eski Cezaevi binası kuzey ve güney cephede birbirinin simetriği 2, ortada 1 olmak üzere 3 kısımdan oluşmaktadır. Ve kuzeyden itibaren 1.-2.-3. kısım olarak adlandırılmaktadır. Her üç bölüm birbirinden yüksek avlu duvarları ile ayrılmıştır. Ayrıca ortadaki 2. kısmın sağında ve solunda duvarlarla sınırlandırılmış iki avlu daha yer almaktadır. Yapıda toplam 28 koğuş bulunmaktadır. Genelde 50 kişilik koğuşlar olarak kullanılmıştır.

Cezaevinin 3. kısım olarak bilinen güneydeki bölümünün zemin katı güney ve batı cephesinde 21 disiplin hücresi yer almaktadır. Bu bölüm ‘Karadağ’ olarak adlandırılmaktadır. Kuzeydeki 1. kısmın kuzey cephesi zemin katında yer alan 2 oda kadın mahkûmlar için kullanılmıştır.

Cezaevi binasının güney-doğu cephesinde küçük bir hamam mahkûmlar için Cezaevi binası ile aynı tarihte yapılmıştır. Hamam tek kubbeli olup girişinde küçük bir ılıklık bölümü vardır. Başlangıçta 5 kurması olan hamam daha sonra 7 kurnalı olarak değişikliğe uğramıştır. Arka kısımda külhanı yer almaktadır.

İç kaleyi oluşturan kuzey-güney konumlu surun doğu cephesine bitişik, atölyeler yer almaktadır. Atölyeler cilt sanatına, mobilyaya, halıcılık vb. faaliyetlere ayrılmıştır.

Cezaevi binasının kuzey cephesinde doğu batı konumlu uzanan yüksek bir sur bedeni ile içkale daha yüksek bir kotta kalan ikinci bir bölüme ayrılmıştır. Bu bölümde 2 katlı 9 koğuşlu, taş bir bina çocuk ıslahevi olarak 1939 yılında yapılmıştır. Bu bölümde ayrıca 64 gözlem hücresinden oluşan müşahede binası yer almaktadır. Ayrıca sonradan yapılan karakol binası, mutfak vb. müştemilatlar bulunmaktadır.

Kaçmanın imkânsız olduğu bu Cezaevinde geçen yüzyılın başında güzel bir uygulama başlatılmıştır. Mahkûmlara el sanatları öğretilmiş ve marangozluk, matbaacılık, kuyumculuk, oymacılık gibi sanatlarla üretime yöneltilmiştir. Böylece üretilen eşyalar dışarıya satıldığı gibi, mahkûmlarda el emeklerinin karşılığını almışlardır. Daha da önemlisi “zaman yükü”nün ağırlığı hafifletilmiştir.

Sinop Cezaevi “esaslı bir ceza”dır mahkûmlar için. Anadolu’nun en kuzeyinde binlerce yıllık bir kalenin surları ardına gizlenmiş, Karadeniz’in hırçın dalgalarına terkedilmiş, rutubetini bir yiyenin bir daha iflah olmayacağı 120 yıllık Cezaevi 1997 yılına kadar toplumdan tecrit edilmek istenilen yazar ve şairlerin, azgın mahkûmların sürgün yeri olmuştur.
1960 yılına kadar Cezaevinde arşiv tutulmadığı için burada yatan ünlüler hakkında detaylı bilgiye ulaşmak zordur. Burada yatan ünlü yazar ve şairler hakkında en gerçekçi bilgileri, yine onların Cezaevindeyken veya sonra yazdıkları anılarından elde etmek mümkündür.

Cezaevi 1996 yılından itibaren boşaltılmış ve Kültür Bakanlığı’na devredilmiştir. 2003 yılında İl Özel İdaresine tahsisi yapılmıştır. 2000 yılından itibaren ziyarete açılan Cezaevini sanat galerileri müzeleri, konaklama tesisleriyle tam teşekküllü bir kültür kompleksi haline getirme çalışmaları halen devam etmektedir.

Koğuşlar sağır ve dilsiz şimdi.

SİNOP CEZAEVİNDE YATAN ÜNLÜLER

REFİK HALİT KARAY: 12 Haziran 1913’de Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesi ile başlayan ve bu suikastı takiben “İttihat ve Terakki karşıtı” olması sebebiyle İstanbul dışına sürülüyor. 1913–1918 yılları arasını Sinop, Çorum, Ankara ve Bilecik’te geçiriyor.

MUSTAFA SUPHİ: İttihatçı rejimin halk düşmanı niteliğini ve haksız savaş yaklaşımlarını eleştiren yazıları nedeniyle Şevket Paşa’nın öldürülmesini bahane edilerek 1913 yılında 15 yıl mahkûmiyetle Sinop’a sürülüyor. 1914 yılında bir kayıkla Rusya’ya kaçmıştır.

AHMET BEDEVİ KURAN: 1884–1966 yılları arasında yaşamıştır. 1913’de önce Bodrum’a sonra Sinop’a sürülmüş, buradan Sivastopol’e kaçmıştır.

REFİİ CEVAT: 1890–1968 yılları arasında yaşamıştır. Alemdar gazetesindeki yazıları sebebiyle 1913’te Sinop’a sürülmüştür.

HÜSEYİN HİLMİ: 1910 yılında Osmanlı Sosyalist Fırkası kurucuları arasında yer alan Hüseyin Hilmi 1913 yılında Sinop’a daha sonrada Çorum ve Bâlâ’ya sürülmüştür. 1923 yılında öldürülür.

BURHAN FELEK: Çok kısa bir süre Sinop’ta sürgün kalmıştır.

OSMAN CEMAL KAYGILI: 1913 sürgünlerindendir.

CELAL ZÜHTÜ BENNECİ: (Tayyareci Celal) Nişantaşı Güzelbahçe’de bakkal.

SEBAHATTİN ALİ: 26 Aralık 1932 – 29 Ekim 1933 yılları arasında önce Konya sonra Sinop Cezaevinde tutuklu olarak kaldı.

KERİM KORCAN: 1918 doğumlu–1938 Harp Okulu davası sonucu 10 yıl Sinop Cezaevinde kalmıştır.

OSMAN DENİZ: Talat Aydemir hareketindeki önemli isimlerden biridir. Kurmay Yarbaylık görevini sürdürürken 22 Şubat 1962 olaylarına karışması sebebiyle emekliye çıkarılır. 21 Mayıs 1963 eyleminde öncülük yaptığı gerekçesiyle ölüm cezasına çarptırılır. Cezası müebbete çevrilerek 26.06.1964’te kesinleşen cezası nedeniyle Sinop’a gönderilir. 1974’te affında çıkmıştır.

ZEKERİYA SERTEL: Gazeteci yazar 1925 yılında Resimli Ay dergisindeki yazılarından ötürü İstiklâl Mahkemesi tarafından üç yıl süreyle Sinop’a sürgün edilir.

Nazım Hikmet’in Sinop Cezaevinde kaldığı söylenmekle birlikte bu konuda kesin belge yoktur. 


Benzer Haberler & Reklamlar