New York'taki Metropolitan'da Pergamon sergisi

New York'taki Metropolitan'da Pergamon sergisi

Pergamon Antik Kenti sergisi New York'taki Metropolitan müzesinde devam ediyor.

Bergama'daki Pergamon antik kentine ait eserler New York'taki Metropolitan Sanat Müzesi’nde sergileniyor. İşte bu kentin hikayesini BBC Dergi'de Alastair Sooke yazdı.

Büyük İskender MÖ 323 yılında daha 30’lu yaşlarında iken Babil’de öldüğünde üç kıtaya yayılan büyük bir krallık bırakmıştı, ama yerine geçecek varisi yoktu. Böylece Makedonyalı kralın Pers İmparatorluğu’nu ele geçirince elde ettiği büyük zenginlik ve topraklar ortada kalmıştı.

Sonraki yıllarda generalleri ve onların oğulları bunlar için az savaş vermedi. İskender’in ölümünden Kleopatra’nın MÖ 30 yılında intiharı arasında geçen bu dönem tarihte Helenistik dönem olarak bilinir.



MÖ 3. yüzyıla gelindiğinde yeni bir dünya düzeni ortaya çıkmıştı. Mısır’da Batlamyus, Suriye’de Selevkos imparatorluğu, Makedonya’da ise Antigonos hanedanlığı Romalılar gelinceye kadar doğu Akdeniz’de hakim olan üç büyük hükümdarlık olmuştu.
 

Zamanla birçok küçük ama önemli krallık bu hükümdarlıklardan koptu. Bunlardan birinin başkenti de bugünkü Bergama’nın kurulu olduğu Pergamon’du ve diğer Helenistik şehirlerin hepsinden daha göz alıcıydı.

New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’nde (Met) Pergamon sergisi devam ediyor. “Atina, Roma ve İstanbul’u muhteşem şehirler olarak biliriz; ama Helenistik dönemde sadece birkaç önemli başkent vardı ve Pergamon da onlardan biriydi” diyor serginin küratörü Carlos A Picon.



Arkeolojik kazılar sonucu Pergamon’u kısmen tanıyoruz. Diğer Helenistik şehirleri kazıyla ortaya çıkarmak mümkün değil. “Antakya sonsuza dek ortadan kayboldu” diyor Picon. “İskenderiye’nin çoğu su altında. Sicilya’daki Siraküza bugünkü şehrin altında kalmış. Ama Pergamon hemen hemen terkedilmiş durumdaydı. 1870’lerden beri Almanlar kazı yapıyor burada. Biraz bilgi sahibi olduğumuz tek Helenistik şehir burası.”

Bu nedenle Pergamon Helenistik dünyayı anlamak açısından büyük önem taşıyor.

Sahilden 24 km içeride kurulu olan Pergamon, Büyük İskender’in yenilgiye uğrattığı Pers generalinin karısı Barsine’nin sığınması üzerine adını duyurmuştu. Barsine'nin Büyük İskender'den Herakles adında bir oğlu olmuştu. Bir dağ kitlesi üzerinde kurulu olan kent savunma bakımından çok elverişliydi. İskender’in ölümünün ardından Makedon generallerinden biri, on binlerce kg. ağırlığında gümüş paradan oluşan savaş ganimetini buradaki akropolde saklamak istemişti.

Bu hazineyi korumakla sorumlu Philetairos biraz şansı yaver gittiğinden biraz da siyasi manevraları sonucunda bu zenginliği kendi hanedanlığını kurmak için kullandı. Babasının adını verdiği Attalos hanedanlığını kurdu (MÖ 282-133). Bunlar Selevkoslara bağımlılıklarını azalttı ve önemli bir güç haline geldi.


Pergamon Büyük Altarı'nda tasvir edilen tanrılarla devlerin savaşından bir detay.

Attaloslar Pergamon’u Klasik Atina’ya rakip olabilecek bilim ve kültür yuvası haline getirdi. Pergamon Kütüphanesi’nde bulunan dev Athena heykeli New York’taki sergide sergileniyor.

Attalosların eserleri bunlarla da sınırlı değildi. Kütüphanenin yanı sıra bir tiyatro da inşa ettiler. Saraylarını klasik resim ve heykellerle süslediler, ünlü mozaiklerini yaptırdılar.

Ayrıca Anadolu’ya sürekli akınlar düzenleyen Galatalılara karşı kazandıkları zaferleri kutlamak amacıyla muhteşem heykeller yaptırdılar. MÖ 230’larda kazandıkları nihai zaferle hanedanlık krallık statüsü kazandı ve Pergamon en görkemli dönemine girdi.


Berlin Müzesi'nde Pergamon antik kentinin modeli

Attalosların ihtişamını gösteren en önemli anıt Pergamon Büyük Altarı’dır. Berlin Devlet Müzesi’nde bu anıtın yeniden kurulmuş hali sergileniyor. Met’teki sergiye eşlik eden katalogda yazan Berlin Müzesi müdürü Andreas Scholl altarı “dünya sanat tarihinin en güzel eserlerinden biri” olarak niteliyor.

91 metreyi bulan altarda Olimpos Dağı’ndaki tanrıların kendilerine karşı çıkan devlerle savaşı tasvir edilir.

Picon’a göre Attaloslar kendilerini “yeni Atinalılar”, devleri ise ezdikleri düşmanları olarak görüyordu. Büyük Altar bir nevi güzel sanat kılığına bürünmüş kaba gücü ifade ediyordu.

Helenistik sanatın ihtişamını Met’te sergilenen lüks mücevherler, taçlar, cam ve gümüş eşyalar, bronz büstler, işlemeli kabartmalı taşlar da ortaya koyuyor.

Fakat Pergamon da siyasi önemini sonsuza dek koruyamadı. Son hükümdarı 3. Attalos MÖ 133 yılında ölmeden önce krallığını Roma’ya bıraktı. Belki de Siraküza’ya yaptıkları gibi parlayan Helenistik şehirlere sürekli sataşan Romalıların Pergamon’u yıkmasını engellemek için yapmıştı bunu.

Picon, Roma ile doğu Akdeniz’deki Helenistik krallıklar arasındaki ilişkilerin önemine dikkat çekiyor: “Roma Yunan dünyasının kanını emdi. Doğudan yağma edilenler Roma’ya aktı. Başlangıçta Doğunun lüksünü zevksiz ve kadınsı bulan Romalılar bir süre sonra Helen kültürünün etkisine kapılacaktı. Öyle ki Hadrian zamanında Romalılar Yunanlılardan daha Helenist olmuştu.”

Pergamon bu kültür etkileşiminde önemli bir rol oynadı. “Attaloslar Yunanistan’ın eski düşmanlarını yenmişti. Yunan ruhunun kurtarıcısı oldular ve Helenistik geleneği sürdürmekten gurur duydular” diyor Picon ve şöyle devam ediyor:

“Roma İmparatorluğu Pergamon’dan çok daha büyüktü ve çok daha uzun yaşadı. Batı dünyasına üç yüz yıl hakim oldu. Ama Doğudaki Yunan mirası ve dev öğrenme dalgasını özümsemiş olmadan yapamazdı bunu.”
 

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar