Kilis Tarihi Eser Envanteri

Kilis Tarihi Eser Envanteri

Kilis Tarihi Eser Envanteri

Ravanda Kalesi: Ravanda Kalesi Kilis'in 24 km. kuzeybatısında Polateli ilçesine bağlı Belenözü (Ravandan) Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Afrin Çayı’nın doğusunda oldukça geniş bir açısı olan kale yüksek konik bir tepe üzerine kurulmuştur. Kale, dağın sivri tepesi oyulmak suretiyle yapılmıştır.

Kaleye ait yapılar zirvedeki düzlüktedir. Surlar ve birbirinden farklı uzaklıkta köşeli ve yarım yuvarlak biçimindeki burçlarının bir kısmı hala ayaktadır. Surun büyük bölümü yıkılmış ve toprakla örtülmüş durumdadır.

Kalenin iç kısmının doğu bölümünde ön tarafında merdivenler bulunan iki büyük su sarnıcı vardır. Sarnıçlardan gizli bir yolla Afrin Çayı'na inilebildiği sanılmaktadır. Kuzey bölümünde ise, saray olduğu düşünülen bir yapı kalıntısı bulunmaktadır.

Kalenin giriş kapısı güneydedir. Kapının çeşitli tarihlerde onarım gördüğü, yapı tarzından ve kullanılan malzemenin farklılığından anlaşılmaktadır. İç kale kapısının genişliği 2.20 m., yüksekliği 3.10 metredir. Kalenin kaç kat olduğunu tespit etmek mümkün olmamıştır.

Ravanda Kalesi ve çevresinde günümüze kadar arkeolojik kazı gerçekleştirilmediğinden kalenin geçmişi hakkındaki bilgiler tahmine ve bölgede eğemenlik kuran uygarlıklara dayanmaktadır.

Yesemek Heykel Atölyesi'nin Ravanda Kalesi'ne olan yakınlığından ve kalede görülen Hitit mimarisine ilişkin izlerden dolayı Hititler tarafından kullanıldığı görüşü ağır basmaktadır. Memlukluların uzun süre egemen olduğu kale Bizans döneminin ardından Arap akınları sırasında ve Osmanlı Döneminde de kullanılmıştır. Bu dönemde kaleye yeni ilaveler yapılarak genişletilmiştir. Bugün ayakta kalan kısım iç kaledir. Dış kale duvarlarından ancak bazı yerlerde döküntüler ve temeller kalmıştır. İslami devirlerde de ilaveler yapılmış, tahkim edilmiş ve genişletilmiştir.

Kaleye ait kesin bilgiler XI. yüzyıla ve bu yıllardaki Haçlı Seferleri’ne dayanmaktadır. İslam ve Latin kaynakları kalenin varlığından ilk kez Haçlı Seferleri sırasında söz etmektedirler. İslam kaynaklarında “er-Ravendan”, Haçlı kaynaklarında “Ravendel/Ravandal/Ravenel”, Ermeni kaynaklarında “Aréventan” olarak geçen kale, tarihsel süreç içerisinde bölgeye egemen olan tüm devletlerce kullanılmıştır. Özellikle VII. yüzyılın ortalarında bölgede yaşanan hristiyan-müslüman çatışmasında “avasım, sügur” adı verilen bölge içerisinde bulunan Ravanda Kalesi İslam Devletlerince hristiyan Bizans’a karşı verilen savaşlarda önemli bir askeri üs olmuştur. Bölge ilk islam devletlerini koruduğu için avasım şeklinde adlandırılmıştır. Söz konusu bölge; Halep ile Antakya arasında yer almaktaydı. Yâkût el-Hamevî, Yezîd İbn-i Muaviye zamanındaki avasım beldelerini sayarken şu isimleri yazar; Kınnassarin, Antakya, Menbic, Dülük, Raban, Korus, Tizin. Sayılan yerlerde bulunan kaleler de avasımdan idi ki, bunlardan birisi de Ravandan'dır.

Ravanda Kalesi, 1097 yılından itibaren adından oldukça sık söz ettirmiştir. I. Haçlı Seferi'ne katılan Baudouin de Boulogne ile ön planda olmuş ve ünlenmiştir.

Kasteller (Çeşmeler): Yerel ağızda “çeşme” anlamında kullanılan bu sözcük, Arapça kökenli olmasına karşın Karacaoğlan’ın dizelerinde de yer almıştır. “Munbuc’un kapısı altın tokalı / Kimse yaptırmamış felek yıkalı / Ulu şadırvan çatal birkeli / Katsalında apdest alanlar hani. Karacaoğlan Hayatı ve Şiirleri, S.N.ERGUN, 1942, s.101”

İlde bulunan “16” kastelden (çeşme) bir kısmı özgünlüğünü yitirmiş, bir kısmı da susuzdur. Aşağıda açıkladığımız kasteller taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilmiş yapılardır.

Yöredeki kastel, sebil ve şadırvanların suyu kent dışında (ilezi) açılan kuyulardan ve kaynak suları çevresinde yapılan kaptaşlardan sağlanıp; yerleşim birimlerine kanallar, su depoları, maskemler (savak, maslak) ile getirilmiştir.

Salih Ağa Kasteli: Tabakhane Mahallesi’nde Tabakhane Camisi yakınında olan bu kastel, 1855 yılında Salih Ağa adlı bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır.

Yol kotundan biraz aşağıda, sundurmalı bir yapı olan bu kastelin bir ana girişi, iki de yan girişi vardır. Kasteli gösterişli kılan sivri kemerler ayaklara bindirilmiştir. Kastelin önündeki musluğun altında taştan yapılmış bir tekne; ayna taşının da iki yanında maşrapa koymağa yarara birer tane niş (maşrapalık) vardır.

Taştan yapılmış yazıtının çevresi bitki ve zincir desenli motiflerle süslenmiş, sivri kemerli bir pano içersindedir.

Günümüzde suyu olmayan bu kastelin suyu, geçmişte İlezi yöresindeki beş ayrı kaynaktan sağlanırmış.

İpşir Paşa Kasteli: Şehit Sakıp Mahallesi’nde İpşir Paşa Caddesi’ndedir.

Dikdörtgen planlı, önü sundurmalı bir kasteldir. İki girişi sivri kemerli olup, kemerler

ayaklar üzerine oturtulmuştur. Kastelin ana girişini sağlayan sivri kemerin tepesinde çevresi zincir biçimli bir motifle süslenmiş bir delik ve bunun iki yanında bitki desenli motiflerle süslenmiş birer rozet vardır. Ana girişin solundaki kemer ise yalındır.

Ayna taşının üzerinde bulunan ve çeşitli desenleri içeren (yaprak, palmet) yapım, onarım yazıtları ile rozeti mermer olup, oldukça dikkat çekicidir.

İpşir Paşa Kasteli lülesi, yazıtları, su teknesi,sekisi, maşrapalık olarak kullanılan iki küçük nişi ve rozetiyle döneminin özelliklerini yansıtan, tipik bir Osmanlı çeşmedir.

Günümüzde suyu akmayan kasteli 1654 yılında sadrazam Mustafa Paşa (İpşir Paşa) yaptırmış ve suyunu da İlizi yöresinden getirtmiştir.
 

Fellah Kasteli: Ebulula Mahallesi’nde Tokatlı Reşit Sokağı ile Mercidabık Caddesi yakınındadır.

Arapça adının dilimizdeki karşılıklarından biri “ekinci, çiftçi, ekin eken ve biçen;” sözcüğü olduğundan bu kastel daha çok bu tür insanları gereksinm

1643 yılında yapılan bu kastel, canlı (kaynak kişi) ve yazılı kaynaklara göre yörede Belediyece yapılan yol çalışmaları sırasında yeri değiştirilmiş ve özgünlüğünü yitirmiştir.

Dikdörtgen bir planı içeren yapı sundurmalı olup, tek yönlüdür. Yüzeysel bir nişe yerleştirilen musluklar yapının önünde olup, yol kotundan birkaç basamak alttadır.

1643 yılında Hasan Ağa tarafından yaptırılan kastelin biri yapım diğeri onarım olmak üzere iki tane yazıtı vardır.

Halen akmakta olan suyu, Kurdağa Kasteli’nden gelmektedir.
 

Kurdağa Kasteli: Bölük Mahallesi’nde Kurdağa Caddesi ile Binbaşı Sokağı yöresindedir.

1635 yılında Kilis voyvodası Kurdağa tarafından yaptırılmış tek girişli bir çeşmedir.

Ön yüzü düzgün kesme taş, arka tarafı moloz taşlarla örülmüştür. Kastelin önünde sivri kemerli derin bir niş ile ayna taşının iki yanında maşrapa koymaya yarayan (maşrapalık) sivri kemerli iki niş daha vardır.

İkinci bir su deposu, hayvanların kullanımı için yapılmış ayrı bir teknesi (yalak) de olan yapıya sonradan üç yandan açık kemerli ve üzeri kubbe ile örtülü bir sundurma eklenmiştir.

Yazıtı olmayan kastelin suyu halen akmakta olup; Kalleş Dağı yöresindeki Mıh Kuyusu adı verilen kuyulardan sağlanmaktadır.

Nemika Kasteli: Deveciler Mahallesi Adnan Menderes Parkı köşesindedir.

1911 yılında Abuş Hanım adlı bir hayırseverin, kızı Nemika Hanım için yaptırdığı bu kastel sonradan yapılan onarım ve müdahalelerle özgünlüğünü yitirmiştir.

Yapının bir duvarı düz olup diğer üç duvarı sağır kemerlidir. Kastelin görünümü etkileyen süslemeler, yuvarlak kemerler ile bunların oturduğu mukarnaslı konsollardır.

Yazıtı yıpranmış olan kastelin suyu halen akmakta olup, Koyunoğlu yöresindeki kuyulardan gelmektedir.


Hamamlar:

Kilis’te taşınmaz kültür varlığı günümüze ulaşan beş tane hamam vardır. Eskiden bu hamamlar, katı evsel atıkların (yöredeki adı ‘külhan zibili’) yakılmasıyla ısınır (külhanda yanan zibilin külüne ‘kursümbül / kursünbül’ denir; duvar sıvasında ve damlarda dolgu malzemesi olarak kullanılır) ve kentte bugünkü gibi vahşi çöp deponi alanı olmazmış. Bu alışkanlık yöre ağzında “külhan zembili (külhanda yakılacakların doldurulduğu hasırdan yapılmış araç)” , “külhan zibili (hamamda yakılmak üzere toplanan katı atıklar)” , “külhan şilifi ( külhanda yakılacakların doldurulduğu kıldan yapılmış büyük torba)” , “külhancı eşeği (külhan zibili ve külhan şilifi taşıyan eşek)” gibi söz öbekleri doğurmuştur.

Belirttiğimiz bu hamamlar haç planlı, dört eyvanlı ve köşe hücreli olup; hepsinde, “soğukluk, ılıklık, sıcaklık” bölümleri vardır. Kilis’teki hamamlarda bir de “mağdas” adı verilen “su tekneleri” bulunmaktadır. Farklı din ve inançlı kişilerle birlikte yaşayan Kilisli bu “mağdasları” Yahudilerin kullanması için yapmış, yaptırmıştır.

Eski Hamam: Meşhetlik Mahallesi Eski Hamam Sokağı’nda bulunan bu hamamı Emir Kasım oğlu Emir Canbolad yaptırmıştır.
Soğukluk, ılıklık, sıcaklık bölmeleri ayni eksen üzerinde olan bu hamamda sadece soğukluk bölümü düzgün, kesme sarı taştan; diğer bölümleri ise, sarı ve siyah renkli taştan yapılmıştır.

Hamamın girişi sağlayan taç kapı ve düz atkılı üç pencere oldukça dikkat çekicidir. Kapının atkı taşı zıvanalı taşlarla örülmüştür. Buranın üstünde üste sıralanmış; sülüs karakterli yazıyla yazılmış bir yazıt (dikdörtgen biçiminde,yonca yapraklı ), taştan yapılmış düz bir silme ve bir alınlık bulunmaktadır.

Girişten sonra beşik tonozla örtülü bir dehliz ve sonunda sivri kemerli kapısı olan “soyunma yeri” gelir. Mekanı örten kasnaksız kubbe, birbirine sivri kemerlerle bağlanmış dört payeye üzerine oturmaktadır. Kubbenin eteğinde dört pencere, tepesinde konik bir aydınlık feneri, altında sekizgen bir şadırvan ve yanlardaki dikdörtgen biçimli düz atkılı beş pencere bu bölümün diğer ayrıntılarıdır.

Bu bölümden sonra soğukluk bölümü ve ondan sonra da üzeri basık kubbeyle örtülmüş ılıklık bölümü gelir. Geçişleri beşik tonozla örtülü, sivri kemerli dehlizler sağlamaktadır.

Hamamın sıcaklık bölümü dört eyvanlı ve dört halvetli olup; orta mekan yıldız ve altıgen biçimli aydınlık delikleri kaplı basık bir kubbeyle örtülmüştür. Sekilerle çevrili olan sıcaklık bölümünün ortasında beyaz ve kırmızı mermerden yapılmış sekizgen biçimli bir göbek taşı vardır
 

Hoca Hamamı: Aşıt Mahallesindedir. 1545’te Kanuni Sultan Süleyman döneminde Canbolat bey yaptırmıştır. Soyunma yeri, Soğukluk – Sıcaklık bölümlerinden oluşan sade bir hamamdır. Kare planlı, büyük kubbelidir. Orta mekan biri büyük beş kubbeyle, eyvanlar beşik tonozla örtülüdür. Köşelerde kubbeyle örtülü hal hücreleri bulunmaktadır.Hoca Ramazan Şeyh Gökçe,Canbolad Paşadan sonra tekrar tamir ettirdiği için adı Hoca Hamamı olarak kalmıştır. 2010 yılında Vakıflar Müdürlüğü tarafından restore ettirilmiştir.


Soğukluk bölümünden sonra dehlizle helalara ve ılıklık bölümüne geçilir. Üç kollu haç planlı olan bu bölümde sivri, beşik tonozlu üç eyvan, üzeri kubbe ile örtülü iki hücre ile sonradan bozulan/değiştirilen bir mağtas vardır.

Ilıklık bölümünden sonra basık kemerli kapısı o haç planlı, dört eyvanlı, dört halvetli sıcaklık bölümü gelir. Ortadaki alan ile halvetler kubbe ile eyvanlar beşik tonozlarla örtülmüştür. Ortada büyük ve tek kubbe dört köşede dört küçük kubbenin altında sekiz yıkanma yeri/bölmesi vardır. Merkezi alanın ortasında beyaz, sarı, kırmızı, siyah renkli mermerlerden yapılmış sekizgen biçimli göbek taşı vardır.

Paşa Hamamı: Tekke Mahallesi Sabah Pazarı yöresinde bulunan Paşa Hamamı dikdörtgen planlıdır.

Sivri kemerli derin bir niş içinde bulunan cümle kapısı oldukça görkemlidir. Bu kapının düz atkısı üzerindeki silmelerin yukarısında yapının Kilis Sancak Beyi Canbolad Bey tarafından yapıldığını belirten yazıtı vardır.

Portaldan sonra dehlizlerden geçilerek hamamın soğukluk bölümü gelir. Bu bölümü örten kubbenin ağırlığı sivri kemerlerle köşelerdeki ayaklara bindirilmiştir Dıştan altıgen içten yuvarlak olan kubbe kasnağında sekizgen biçimli aydınlık feneri vardır.

Soğukluk bölümünden iki basamaklı merdivenle soyunma (soyunmalık) bölümüne geçilir. Toplam on üç pencere ile iyice aydınlık olan bu bölümün tabanı siyah beyaz mermerle kaplı olup ortada taştan yapılmış yuvarlak bir şadırvan vardır.

Yapının kuzeybatı yönündeki dehlizin sonunda sivri kemerli bir kapısı olan üç eyvanlı iki halvetli ılıklık bölümü gelir. Kubbe ile örtülü olan halvetler buradaki cam fanuslardan gelen gün ışığı ile aydınlanır. Bu bölümde büyüğü tahrip olmuş küçüğü halen var olan iki su teknesi vardır.

Sivri kemerli bir kapısı olan sıcaklık bölümü haç planlı, dört eyvanlı, dört halvetlidir. Merkezi alan kubbe ile haç planın kollarını oluşturan eyvanlar beşik tonozla örtülüdür. Halvetletler haçın kollarında ve üzerlerinde küçük kubbeler vardır. Tabanı siyah, beyaz, pembe renkli taşla döşeli olan bu bölümün ortasında beyaz mermerden yapılmış sekizgen göbektaşı ve on yedi kurna vardır.
 

Hasan Bey Hamamı (Çukur Hamamı): Çaylak Mahallesi Hasan Bey Hamamı Sokak’ta bulunan bu hamamı, XVI.Yüzyılda Canboladoğulları’nın kahyası Hasan Bey yaptırmıştır. Yapının çevresinde sonradan yapılan müdahalelerle hamam yol kotunun altında kaldığından, halkın arasında “Çukur Hamam” olarak anılır.

Hamamın giriş kapısı yapının kuzey yönünde olup dilmeli bir kemer içersinde basık kemerlidir. Buradan dar ve uzun dikdörtgen biçimli dehlizle soğukluk bölümüne geçilir. Ahşap atkılı bir kapısı olan soğukluk bölümü sivri kemerle birbirine bağlanan ve köşelerde dört payeye oturan kubbe ile örtülüdür. Ongen biçimli kasnağı olan kubbenin eteğinde beş küçük pencere ile tepede piramit külahlı bir aydınlık feneri vardır. Sekilerle çevrili olan soğukluk bölümünün tabanı siyah, beyaz, kırmızı taşlarla döşenmiş olup; ortasında taştan yapılmış sekizgen biçimli fıskiyeli bir şadırvan bulunmaktadır.

Dehlizli geçişle varılan ılıklık bölümüne sivri kemerli bir kapıyla girilir. Dikdörtgen planlı olan bu bölümüm üzeri basık bir kubbe ile örtülmüştür. Tabanı sarı, siyah, kırmızı renkli taşlarla döşeli olan ılıklık bölümünde eyvanlar, halvet ve su teknesi (mağtis) vardır.

Ilıklığın güneybatı ucu basık kemerli bir kapısı olan dehlize ve dehliz sonu da sıcaklığa açılır. Haç planlı, dört eyvanlı, dört halvetli olan sıcaklık bölümün orta alanı kubbe ile örtülmüştür. Orta alana açılan eyvanların üzeri beşik tonozlarla örtülüdür. Sivri kemerli küçük kapılı halvetleri; beyaz, kırmızı mermerden yapılmış sekizgen biçimli göbektaşı ve toplam sekiz tane kurnası hamamın göze çarpan diğer özellikleridir.

Tuğlu Hamamı (Yeni Paşa Hamamı, Daltaban Paşa Hamamı):  Şeyhler Mahallesi Efeler Sokak’ta bulunan hamamı; Kilis ve yöresinin yönetiminde bir süre egemen olan (1782-1788) ve daha sonra “paşa” sanıyla ödüllendirilen Daltaban oğlu Mehmet Paşa yaptırmıştır.

Duvarları renkli, düzgün kesme taşlarla; kubbesi tuğla ile örülen hamam 1785 yılı yapımıdır.

Taç kapıdan dehlize, dehlizden basık kemerli girişi olan soğukluk bölümüne girilir. Bu bölümdeki eyvanların üzeri beşik tonozla, ortadaki alanın üzeri de kubbe ile örtülüdür. Kubbenin ağırlığı sivri kemerlerle köşelerdeki dört ayağa aktarılmış olup; tepesinde sekizgen biçimli aydınlık feneri, altında da siyah ve beyaz taşlardan yapılmış sekizgen bir şadırvan vardır.

Tabanı siyah, beyaz, kırmızı renkli taşlarla döşeli olan bu bölümden sonra dehlizli bir geçişle, tabanı siyah, beyaz, sarı, kırmızı renkli taşlarla döşenmiş, ılıklık bölümüne geçilir. Üç eyvan, birinde su teknesi olan iki halvet bulunan bu bölümün üzeri basık kemerli bir kubbe ile örtülmüştür.

Ilıklık bölümünden yuvarlak kemerli giriş kapısı olan haç planlı, dört eyvanlı, dört halvetli sıcaklık bölümüne geçilir. Eyvanlar sivri beşik tonozlarla, orta alan da, kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin altında siyah, kırmızı mermerden yapılmış göbek taşı vardır. Üç eyvanda ve dört halvette birer tane olmak üzere, toplam yedi tane kurna bulunur.

Portal ve portalın bulunduğu yüzeyde kullanılan siyah ve beyaz taşlar ile sarı, beyaz, kırmızı mermerlerle gerçekleştirilen geometrik geçme biçimli silmeler yapının görünen süslemeleridir.

Konaklar

Konut yaptıracak olanlar ustaya gider:”bizim evde kibleye, boyraza karşı iki taga (pencere) bir kapı ev yaptıracağım.” diyerek taş ustasıyla anlaşırmış.

Yapım işi saptanan zamanda bitmezse ev sahibi çalışanlara yemek verirmiş. ‘Hamislik’ adı verilen bu yemek verilmezse yonucular kendi aralarında ‘şirin gel’ diye karşılıklı konuşurlarmış.

Yonucular işe ustada önce geldiği için evin hanımı ustadan önce tanırlarmış. Usta iş yerine geldiğinde yonuculara !musavat iyi mi?’ diye sorar;musavat yani evin hanımı güler yüzlüyse ‘evet usta musavat iyi’ der; asık suratlı ise ‘yok usta, musavat taş keşkeşe’ dermiş.

Kilis Evi: Kilis’te tüm evler avlulu (havuş) olup; taş, kerpiç ve leften (Kilis ve yöresinde taş ocaklarından çıkarılan kirli beyaz renkli yapı taşı) yapılmıştır. Yaşam havuşa dönük olduğundan pencereler avluya açıktır. Dışarıya yani sokak ve caddeye açılan pencere çok azdır.

Geleneksel ‘Kilis Evi’ avlu, mutfak odalar ve mağaralardan oluşur.

Genellikle tek katlı olan kerpiç evler kırsal kesimde, bir ve iki katlı taştan yapılmış konutlar da kent merkezinde, eski Kilis yerleşiminin (Hindioğlu Mahallesi, Tekye Mahallesi,Çaylak Mahallesi, Ketenciler Mahallesi, Salih Efendi Sokak, Hacı Ömer Ağa Sokak, Abidin Ağa Caddesi, Akcurun Caddesi) bulunduğu mahalle ve sokaklardadır. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü olarak kullanılan “Neşet Efendi Konağı (1924/1925), Dağlı Ahmet Bey Konağı, Eski Kaymakam Evi, Süpürgeci Konağı, Müftü Salih Efendi Konağı, Hacı Mehmet Efendi Konağı (1895), Yahya Efendi Konağı (1880/1890), Hacı Muhammed Efendi Konağı / Akıncı Konağı (1895), Kulaksız Binbaşı Konağı ve Mısırlıoğulları Kantarması (kırsal kesimdeki iki katlı ağa evlerine yörede ‘kantarma’ denir) önemli sivil mimari örnekleridir.

Bunlardan “Neşet Efendi Konağı (Kilis Müzesi)” , “YOYAV (Yoksullara Yardım ve Eğitim Vakfı)” ait yapı (Prof.Dr.Alaiddin YAVAŞÇA’nın doğup, büyüdüğü ev) ve “Çok Amaçlı Toplum Merkezi-ÇATOM (Bu yapı 1850 yılında Ermeni kökenli Toros Ağa tarafından konak olarak yaptırılmış daha sonra Şehit Sakıp İlkokulu olarak hizmet vermiştir.) her zaman gezilip görülebilecek mekanlardır.


Neşet Efendi Konağı

Yaşam Alanları- Kullanılan Mekanlar

Ahmet Bey Konağı

Azize Uygur

Hayrettin Mimaroğlu

Kifayet Barışkan

Meliha Üzümbalı

Muhlis Salihoğlu

Safder Tümay

Zübeyde Ülgen Neci


Yörenin Kültür Alt Yapısı - Arkeolojik Alanlar:

Avlu (Havuş) havuş
Ana giriş kapısından (cümle kapısında da denilen bu kapılarda kilit, anahtar olmadığından ’kelebi’ adı verilen mandallı açacaklar kullanılırdı) girilen bu açık alanın sağında ve solunda ayakyolu, çardak; hayme (gölgelik); kuyu; ekinlik / ekinnik (avluda çiçek yetiştirmek için ayrılan toprak alan, çiçek dikilen küçük bahçe. Ekinlik ya avlunun orta yerinde olur ya da duvar diplerinde) ; curun (içinde çiğnenerek üzüm taneleri ezilen, önünde küçük oluğu bulunan taş, beton ya da sert ağaçtan yapılmış havuz); buğday, kurutulmuş kırmızı biber, zahter (zehter) döğmeye yarayan soku / sohu (tokmak,soku taşı ile içinde bazı maddeler dövülen büyük havan), mercimek, firik, çekmeye yarayan el değirmeni ...gibi günlük yaşamı kolaylaştıran araç-gereçler ve küllük (kireçli dolayısıyla sert olan sular külle yumuşatıldığından yanan ateşin küllerinin toplanıp biriktirildiği büyükçe kap, küp) bulunur.

Hayvan Barınakları
Etinden, ürünlerinden ya da gücünden yararlanılan hayvanlar için yapılan barınaklar (ahır, ağıl, kümes) genellikle avlu kapısına (dış kapı) yakın mekanlarda düşünülmüştür.

Mağara
Sıcak iklim koşullarında çabuk bozulan yiyecekleri saklamak, tazeliğini korumak için hemen hemen her evin alt katında, bodrumunda; soğuk hava deposu / buzdolabı işlevini gören bir düzenleme yapılmıştır.

Mutfak
Kapısı avluya açılan mutfak yapıdan ayrı, bağımsız bir bölüm olarak düşünülmüştür. İçinde iki ya da çok gözlü ocak, “puharı (ocak üzerinden başlayıp çatıyı biraz geçen genişçe baca)” adı verilen duman bacası ve dolaplar vardır. Bazı eski evlerin mutfaklarında ekmek pişirilen gömme ekmek tandırları varmış.

Odalar(Meskenler)
Kilis Evi’nde odalar oturma, yemek yeme, yatma / yatak, konuk ağırlama… gibi birbirinden farklı gereksinim ve hizmetlere yanıt verecek biçimde düzenlenmiştir. Odalara avludan ya doğrudan girilir ya da merdivenle (dereç) çıkılır. Pencereleri kuzeye bakan odalar “yaz odası”, güneye bakan odalar da “kış odası” olarak düzenlenmiştir. Oldukça yüksek tavanlı olan odalar, avluya bakan pencereler ve bunların üstündeki “kuş tağalarından” giren gün ışığıyla aydınlanır. Aydınlatma ve havalandırma gibi işlevsel özelliği olan “kuş tağaları” , konutun dış görünüşüne estetik bir değer katacak biçimde düzenlenir. Avluda sıralanan odalarda (oda sayısı ailenin ekonomik gücüyle ilintilidir) “eşik” adı verilen bir girişten (banyo da yapılan eşiklik boyutları yönünden farklı bir mekan olup, genellikle mermerdir) sonra taştan yapılmış üç gözlü bir gömme dolap (yöre ağzında ‘tazar’ olarak geçen bu taş dolabın alt gözünde ayakkabı, süpürge; orta gözde ibrik, testi, küp, carra, kenne, tağar gibi topraktan yapılmış kaplar; ‘kübbiye’ adı verilen üst gözde de tencere, tabak, tepsi türü eşyalar bulunur) yüklük olarak kullanılmak için yapılmış gömme dolap ve yörede “mahmil” adı verilen dolaplar bulunur. Kış odalarında ısınma için ayrıca “çukur tandır (ısınma tandırı da denilen bu tandır; 40-60 cm çapında, 50 cm derinliği olan bir çukur ve üstüne konulan ‘tandır kürsüsü’ ile bir ‘yorgandan’ oluşur.)” vardır.

Çıkma
Mutfak ve ahır gibi fazla yüksek olmayan bölümlerin üzerine yapılan ve merdivenle çıkılan basık tavanlı bir oda olup, bir tür sandık odasıdır. Çıkma bölümündeki odacıkların genel olarak ‘hazne (fazla eşyanın konduğu, saklandığı odacık, hazna)” denir.

Livan
Tüm odaların açıldığı geniş bir alan bu bölüm, odalararası ilişkilerin sağlandığı ortak kullanım alanıdır. Önü açık olan livanlarda, konut sahibinin ekonomik gücü ve zevkini yansıtan süslemeler görülür.


 

ÖREN YERLERİ

Kurukastel Ören Yeri: Kilis İli’nin kuş uçumu 3 km. batısında yer almaktadır. Kurukastel su kaynağının kuzeyindeki üzüm bağlarının bittiği yerde başlayan yaklaşık 30-40 m yükseklikteki tepe arkeolojik yerleşim yeridir.

Tepede bulunan gözetleme kulesi ve çevresindeki mimari kalıntılar “I.Derece” ; tepenin güneyi eteğinde konuşlanan yerleşim yeri de “III.Derece” arkeolojik sit olabilecek değerlerdir.

Ağcakent Ören Yeri:Musabeyli İlçesi Akçakent Köyü Haraba yöresindedir. Erken Bizans Dönemi’ne ait bir köy yerleşkesi olduğuna dair arkeolojik buluntu ve kalıntılar vardır. Kalker kökenli moloz taştan yapılmış bu kalıntıların bulunduğu alan mozaik kaplı ve üzeri örtülüdür.
 


ASKERİ YAPILAR

Evliya ÇELEBİ Seyahatnamesi’nde Kilis’te kale ve surlardan söz etmesine karşın günümüze bu yapılardan Ravanda Kalesi dışında hiçbiri ulaşamamıştır.

DİNİ YAPILAR


Cami ve Mescitler:

Osmanlı Devleti kayıtlarına göre Kilis’te “55” cami, “10” mescit bulunmakta. Ama bunlardan “11” cami, “2” mescit günümüze ulaşabilmiş; “13” cami sonradan yapılan onarımlarla özgünlüğünü yitirmiş; “31” cami de tamamen yok olmuştur.

Ulu Cami, Alacalı Cami, Akcurun Camisi ve Ali Çavuş Camisi Osmanlı Dönemi öncesi yapılardır.

Bu dönem yapılarından Ali Çavuş Camisi’nin adı kalmış; Alacalı Cami onarımlarla özelliğini yitirmiş olup; özgünlüğünü koruyarak günümüze ulaşabilen sadece Ulu Cami ile Akcurun Camisi’nin minaresidir.

Diğer cami ve mescitler Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi yapılarıdır.

Osmanlı Dönemi Öncesi Yapılar:
Ulu Cami (Cami-i Kebir)

Kilis’in en eski mahallelerinden Hacı Gümüş Mahallesi (Hurufat Defteri’ndeki kayıtlarda Sibat Mahallesi) Ulu Cami Sokak, No:41 adresinde bulunan bu cami Kilis’in en eski ve en büyük camisidir.

Kıbleye parelel olarak uzanan dikdörtgen planlı ve mihrap önü kubbeli olan bir camidir. Kubbesinin doğu ve batı bölümleri çapraz tonozlarla örtülüdür. Son cemaat yeri olmayan caminin mihrap önü kubbesi, “7.30 m” çapında olup; iki sahın boyunca uzanmaktadır. Dört tane gömme ayağa oturan kubbe tuğladan yapılmış ve dışı saçla kaplanmıştır. İçi yuvarlak dışı onikigen olan kubbe kasnağında, kemerli on iki pencere bulunmaktadır.

Harimin orta eksenine yerleştirilen mihrap sivri kemerlidir. Nişindeki mukarnaslar ile ahşap malzemeden yapılmış minber, yapılmıştır.

Caminin harimi kuzeydeki avluya açılmakta olup, avlunun doğusunda ve batısında medrese hücreleri bulunmaktadır.

Avluya, kuzeydoğudaki portaldan ve batıdaki kapıdan girilmektedir. Basık kemerli kapı açıklığından çapraz tonozla örtülü ara mekana geçilir. Beşik ve çapraz tonozlarla örtülü avlunun etrafındaki hücrelerle revak, düz damlıdır.

Avlunun kuzey yönünde yığma ayakların ikisinde birer mihrap nişli vardır. Sivri kemerli, üzeri çapraz tonozlarla örtülmüş revaklı alan, geçmişte (Hurufat Defteri kayıtlarındaKilis’te Cami-i Kebir, Şafiye Mescidi) “Şafiler Mescidi / Cami- Kebir Eyvanında Şafii Camii” olarak kullanılmıştır.

Kaidesi kare planlı olan minare sarı/sarımtrak ve siyah düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. Kaidenin üst köşeleri pahlı olup, güney yönünde basık kemerli bir kapısı vardır.

Çokgen olan minare gövdesi sekizgen bir pabuç üzerinde yükselmektedir. Minarenin peteği ile külahı, bileziksiz gövdesi gibi yalındır. Alemi bulunmayan minare, tek şerefelidir. Şerefealtı bindirmeliklerindeki mukarnaslarla peteğin üst kısmına ajur tekniğiyle yapılmış yıldız motifleri yapının dikkat çeken süslemeleri arasındadır

Camideki göze çarpan süslemeler harime açılan portalda, portalın iki tarafındaki mihrabiyelerin üzerinde ve mihrapta toplanmıştır. Yuvarlak kemerli portalın kemer karnı ve kemerin bindiği gömme ayaklarda sekizgen; alt kemerde kare, dikdörtgen; baş kemerde de dikdörtgen geometrik şekillere yer verilmiştir. Portalın iki yanında bulunan mihrabiyeler de pahlı silmelerle çevrilmiştir.

Yaptıranı ve yapanı bilinmeyen bu camide renkli, düzgün kesme taş kullanılmış olup; 1924 yılındaki onarımını Halep’in ünlü mimarı Hacı Ahmet Azizi gerçekleştirmiştir.

Akcurun Camisi

Hacı İlyas Mahallesi’nde (eski kayıtlarda Kızılca Mahallesi) kendi adıyla bilinen çarşıdadır.

Kilis ağzında “curun” sözcüğü “yalak,havuz” anlamını taşıdığından, caminin içindeki kuyunun havuzu nedeniyle bu adı (curun,ak taştan yapılmış havuz) vermişlerdir. Geniş bir avlusu bulunan caminin çevresi medrese hücreleri ile çevrilidir.

Akcurun Camisi dikdörtgen planlı olup; iki sahınlı son cemaat yeri ile tek sahınlı harimden oluşmuştur. Son cemaat yeri çapraz tonozlarla örtülmüş; tonozlar da; beş yığma, beş gömme ayaklarla harimin kuzey tarafındaki konsola oturtulmuştur.

Son cemaat yerinden harime basık kemerli bir bir kapıdan girilir. Kapının iki yanında dikdörtgen biçiminde düz atkılı üç tane pencere vardır.

Süssüz bir niş olan mihrab oldukça sadedir. İki yanında dikdörtgen biçimde düz atkılı iki, üstünde de, sivri kemerli muhdes büyük bir pencere vardır.

Mihrabın sağ tarafında mermerden yapılmış minber de mihrap gibi yalın ve süssüzdür.

Avlunun kuzeybatı yönünde olan minarenin dikdörtgen bir kaidesi olup; kaidenin üst köşeleri pahlıdır. Sekizgen olan pabuçla minarenin gövdesi arasında iki tane sekizgen silme vardır. Gövdesinde bir tane kuşak bulunan minarenin şerefe altı mukarnaslarla doldurulmuştur.

Alacacı Camisi (Katran Camisi
1460 yılında Hacı Yusuf Ramazanoğlu Emir Nasreddin yaptırılan bu cami İnaplıkütah Mahallesi’nde ( Hurufat Defterlerindeki kayıtta Kızılca Mahallesi İplik Pazarı ) olup,diğer adı da Küçük Cami’dir. 

Yöre halkının “Katrancı Camisi” adıyla andığı bu yapı gördüğü onarımlarla özgünlüğünü yitirmiş yerine 1962 yılında bugünkü cami yapılmıştır. 


Osmanlı Devleti Dönemi’nde Yapılan Camiler:

Tekke (Tekye) Camisi


Hacı Derviş Camisi


Kadı Camisi


Muallak Camisi (Hasan Bey Camisi)


Hindioğlu Camisi


Çalık Camisi


Pirlioğlu Camisi


Hasan Attar Camisi


Zeytinli Camisi


Şeyh Camisi


Cüneyne Camisi


Şeyh Hilal Camisi (Şeyh Ahmet Camisi)


Şeyh Süveden Camisi (Hacı Özbek Camisi)


Tabakhane Camisi


Murtaza Ağa Camisi


Şeyh Süleyman Camisi ( Şeyhler Camisi)


Kürtler Camisi


Mehmet Paşa Camisi Minaresi


Şeyh Efendi Tekkesi (Nakşibendi Tekkesi)


Mevlevihane: Kilis Tekke Mevlevihanesi (Tekye Mevlevihaesi)

Tekke Mahallesi, Cumhuriyet Alanı’nda olan bu yapı Adliye Sarayı (eski Hükümet Konağı) ile karşı karşıya olup; ülkemizde (XIX.Yüzyılda ülkemiz topraklarında “90” tane Mevlevihane vardı) ayakta kalabilen “32” Mevlevihane’den biridir.

Evliya Çelebi’nin “Asitane-i Hazret-i Mevlana” sözüyle belirttiği “Mevlevihane” şeyh ve derviş yetiştiren büyük bir tekkedir.

Günümüze sadece mescit ve semahanesi kalan Mevlihane’nin, Hurufat Defterleri’ndeki adı “Kilis Mevlevihane Mescididir.”

Düzgün, beyaz, sarı / sarımtrak renkli kesme taşlardan yapıldığı için yöre halkı arasında “Ak Tekke / Ak Tekye” olarak bilinir.

Kare planlı olan yapı, “L” biçimli dört ayağın üzerine oturan bir merkezi kubbe ile köşelerdeki köşe kubbelerinden oluşmuştur. Dört yığma ayağa binen merkezi kubbenin ayak tablaları mukarnaslıdır. Onikigen bir kasnağa oturan bu kubbe, dışarıdan payandalarla desteklenmekte olup, kurşun kaplıdır.

Semahanenin doğu ve batı cepheleri diğer cephelere göre daha farklıdır. Örneğin batı cephesinde kapı, kapı üstünde bir tane yuvarlak pencere yanında, altlı üstlü sıralanmış toplam sekiz pencere vardır. Altları düz atkılı, üstleri sivri kemerli olan bu pencereler ile kapı, yüzeysel bir niş içinde ve düz mukarnas kornişle sonlanmaktadır. Yapının güney cephesinde de aynı özellikleri taşıyan altlı üstlü sıralanmış dörder pencere; doğu cephesinde niş içinde olmayan altı pencere bulunmaktadır. Kuzey cephesi ise süssüz ve penceresizdir.

Yapıda sivri, at nalı kemerli mihrap nişi yanında doğudaki duvarda iki, kuzeydeki duvarda dört adet dolap nişi vardır.

Mukarnaslarla doldurulmuş olan mihrap nişinde çeşitli boyutlarda bitki motifleri ile süslenmiştir. Ayrıca mihrap kemerinin yan dolgularında kandil koymaya yarayan konsollar, kaval, silme, silme ile mihrap arasındaki yüzey de, bitkisel ve geometrik desenlerle süslüdür.

Günümüzde cami / mescit olarak kullanılan Mevlihane Mescidi iki yan duvarındaki nişler, üstlerindeki mukarnaslar - yapının batı ve güney tarafındaki nişlerden düz saçağa geçişte kullanılanılan mukarnaslar - ve mihrabındaki desenli kalem işçiliği, iki döneminin özelliklerini yansıtan güzelliklerdir.

Türbeler

 

Hıristiyan Bizans ile Müslüman Arap Devletleri arasında kalan yöre toprakları, din amaçlı pek çok kanlı çatışmaya mekan olmuştur. Kilis ve yöresindeki türbelerin çoğu, bu kutsal amaç uğrunda şehit olmuş din ulularına aittir. Kilis'te meşhedlik (şehitlik) adı verilen mahalle, bu yörelerden biri olup, geçmiş yıllarda buradan geçen Kilisliler, ölenlere saygı gereği ayakkabılarını çıkarırlarmış.

Şeyh Mansur Türbesi

Bu türbe, Kilis'in 3 km güneyinde bağ ve bahçelerin içerisindedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde: "Şehrin kıblesinde aydınlık bir kubbe içinde Şeyh Mehmet Simati isminde Hz. Peygamber'in çeşnigir başının yattığını, Hz. Peygamber'in sofrasını / simatını döşediği için kendisine 'simati (sofra, yemek masası, sofraya gelen yemekler, ziyafet)' denildiğini, her zaman tekkesine gelen fakirlerin ağırlandıklarını, Hz. Peygamberin ashabından olup, Hz. Ebu Bekir'in halifeliği zamanında şehit olduğunu ve bu türbenin yanında da küçük kubbeli bir yapının da Şeyh İzzeddin ve Şeyh Yusuf a ait olduğunu" belirtir.

Hz. Peygamber'in çeşnigir başı olan bu zatın, Hz. Peygamberin yanından gelen sahabelere hizmet ettiği ve gelen fakir insanlara da sofra açarak onların karnını doyurduğu söylenmektedir


Şeyh Muhammed Bedevi Türbesi

Türbe, Kilis'in batısındaki tepenin (Kalleş Tepesi) güneyindeki yükselti üzerinde olup; XIV. Yüzyıl'ın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır.

Şeyh Muahammed Rittali, Şeyh Muhammed Arabi adlarıyla da bilinen türbenin ait olduğu yapı kare planlı, dört kemerli ve üstü sivri kubbelidir. Doğu ve batı yönünde bir, güney yönünde iki penceresi vardır, içeride, üstü yeşil bir örtü ile örtülmüş tahta bir sanduka bulunur. Sandukanın üstünde kimliğini belirtecek herhangi bir kitabe yoktur. Ancak Evliya Çelebi'nin: "Şehrin batısında bir büyük tekke vardır. Burada Sahabe-i kiramdan Şeyh Muhammed Arab-i ve Rıttal-i diye meşhur bir zat yatar." şeklindeki açıklamasından bu türbedeki sandukanın Şeyh Muhammed Arabi ve Rıttal diye ünlü bir sahabeye ait olduğu anlaşılmaktadır.

Savaşta ve barışta hurma dağıtıcılığı görevinde bulunan bu zatın, Hz. Ömer'in halifeliği zamanında Ebu Ubeyde Bin Cerrah komutasındaki islam ordusu ile bu bölgeye geldiği ve 639 yılında burada şehit düştüğü bilinmektedir.


Şem'un Nebi Türbesi (Küt Küt Dede Türbesi)

Nureddin Mahallesi'nde Hasırcı Sokağı ile Medrese Sokağı arasında küçük kubbeli kagir bir yapıdır. Düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. Doğu yönünde girişi olan yapının giriş kapısı ve pencerelerinde düz atkılar kullanılmıştır. Soldaki pencerenin atkısı üzerinde taştan yapılmış bir rozet ve üçgen biçimindeki alınlığında da, kabartma bitki motifi vardır. Dikdörtgen planı olan türbe mescit ve sanduka olmak iki bölümden oluşmuştur. Mescit bölümündeki mihrabı oluşturan nişin iki yanında bitki motifleri ve hattat Mehmet adlı kişinin yazdığı Allah'ın ve melekleri adları ile bazı ayet ve hadisler yazılıdır.

Sanduka bölümündeki zatların kime ait olduğu bilinmemektedir. Hurufat Defteri kayıtlarına göre XVIII. Yüzyıl'da yapılan türbenin, kapısındaki yazıtta, 1885 yılında onarım gördüğü belirtilmektedir.

Kuranı Kerim'de ŞEM'un adında bir peygamber olmadığı gibi, burada yatan kişinin kimliği hakkında da farklı görüşler (bir görüşü göre Hz. Yakup'un oğlu havari Petros ile Yuda'nın diğer adı, bir başka görüşe göre de, Hz. Muhammed'in ashabından biri) vardır. Yöredeki yaygın inanca göre bu türbe, Hz. Peygamber'imizin ashabından (eshab) olan ve 83 yıl at üzerinde savaşan Şem'una aittir.

 


Mezarlıklar

Anıt Mezar: Polateli ilçesi Ömeroğlu Köyü Balık Deresi yakınında olup; yöre halkı bu kalıntıyı "domuz damı" sözüyle nitelediği için, buraya "Domuzdamı Yöresi" denir. Tonoz örtülü, tek parça olan anıt mezar, 4. 60 cm x 1. 15 cm boyutunda, 3. 30 cm yüksekliğinde bazalt kesme taştan yapılmıştır. Mezarın 9. 00 cm x 1. 15 cm boyutunda giriş kapısı ve 50 cm x 30 cm aralığında bir mazgal deliği vardır.

Nekropol: Merkez Topdağı Köyü'nün Kuşkayası yöresindedir. Acar Dağı'nın yamacındaki dere yatağından 15 metre yükseklikte olan bu alanda, ana kaya parçasına açılmış; Geç Roma Dönemi özellikleri taşıyan beş adet "oda mezar" , beş adet de "kaya dolgu mezar" vardır.
 

HÖYÜKLER

İl sınırları içersinde; Çatal Höyük (Elbeyli İlçesi Güvendik Köy), Kulsurun Höyük (Elbeyli İlçesi Geçerli Köyü), Leylit Höyük (Kilis merkez, Öncüpınar karayolu üzerinde Leylit mevkii), Yavuzlu Höyük (Kilis merkez, Yavuzlu Beldesi), Sinnap Höyük /Acar Höyük (Kilis merkez, Acar Köyü), Belentepe Höyük (Musabeyli İlçesi Belentepe Köyü), Polatbey Höyük (Polateli İlçesi Polatbey Köyü), Karamelik Höyük (Kilis merkez, Karamelik Köyü), Murat Höyük (Musabeyli İlçesi Murat Höyük Köyü), Taşlıbakar Höyük (Elbeyli İlçesi Taşlıbakar Köyü), Sinnap Höyük / Çörten Höyük (Kilis merkez Çörten Köyü), Akpınar Höyük (Kilis merkez Demirciler Mahallesi İçeri Bahçe Akpınar Mevkii), İnanlı Höyük (Kilis merkez İnanlı Köyü), Çamurlu Höyük (Elbeyli İlçesi), Tileyli Höyük (Elbeyli İlçesi Taşlıbakar köyü), Kızıl Höyük (Elbeyli İlçesi Yağızlı Köyü), Kumludere Höyük: (Kilis ,Merkez) adlı höyükler bulunmakta ve bunların bulunduğu yöreler de Birinci Derece Arkolojik SİT Alanıdır.

Oylum Höyük

Tarihsel süreç içersinde pek çok kavme (Babil, Hurri, Mitanni, Arami, Asur, Pers, Makedon, Roma, Bizans, Selçuk, Memluk,Osmanlı) ev sahipliği yapan Kilis ve yöresi, Bereketli Hilal (Verimli Hilal, Fertile Crescent) adı verilen bölgenin kuzeybatı kesiminde olup; Anadolu’yu ÖnAsya’ya bağlayan tarihsel karayolları üzerindedir.

Arkeobotanik araştırmalara göre buğday, arpa, zeytin, üzüm gibi yeme-içme kültürüyle ilgili tarımsal ürünlerin kültüre edildiği topraklar olan “Verimli Hilal Bölgesi” aynı zamanda neolilitik, kalkolitik kültür katmanlarının (Tell Halaf / Tel Halaf / Tel - el Obeyd) da, yayılım alanı içersindedir.

Bu ekinsel kalıttan günümüze kadar ulaşanların başında geçmişin yerleşim birimi olan “höyükler” gelmektedir.

Küçücük Kilis coğrafyasında (10.521 km2) da taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen ve her biri “arkeolojik sit” olan toplam on sekiz adet höyük vardır. Arkeolojik araştırma sonuçlarına göre, bunların içinde en önemlisi Geç Kalkolitik Dönem’den (M.Ö:3500-3000) bu yana sürekli iskan yaşayan Oylum Höyük’tür.
Oylum Höyük biri 22, metre diğeri 37 metre olmak üzere iki farklı yüksekliği; 460 metre uzunluğu ve 370 metre genişliği ile Anadolu’nun en büyük höyüklerindendir
Oylum Höyük’te 1989 yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Engin ÖZGEN’in başkanlığında başlayan kazı çalışmaları, Cumhuriyet Üniversitesi’nden Yard. Doç. Dr. Atilla ENGİN, Yard. Doç. Dr. Erdal ESER, Yard. Doç. Dr. Meryem Acara ESER’in danışmanlığında her yıl kesintisiz olarak sürmektedir. Kazı sonucu ele geçen buluntular Kilis’te müze olmadığı için Gaziantep Müzesi’nde sergilenmektedir.

 

MOZAİKLİ BAZİLİKA

Oylum Höyük’ün yaklaşık güneybatısında yer alan ve 1999 yılında sadece bir kısmı, 2004 ve 2006 yıllarındaki kazı çalışmalarında ise tamamına yakını açığa çıkartılan, M.S. 6. yüzyıla tarihlenen Erken Hıristiyanlık Dönemi'ne ait. 800 metrekarelik bir alanı kaplayan tabanı mozaik döşemeli bazilikal planlı kilisedir.

Uzun dikdörtgen planlı olduğu anlaşılan bu yapıda yöresel taş (siyah renkli bazalt taş ile kireç taşı) kullanılmıştır. Batı yönünden girişi olan bazilikanın iç mekanı iki sıra sütunla üç nefe ayrılmıştı .

Kazı sonucunda iki tane yazıt, çok miktarda Roma ve Ortaçağ dönemlerine ait sikke ve sütun kaidelerine ait kalıntılar bulunmasına karşın, bu sütunlara ait sütun başlıkları (11 Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün bahçesindeki sütun başlığının buradan getirildiği söylenmektedir.) bulunamamıştır.

Kırmızı, kahverengi, beyaz, gri, kavuniçi, siyah renkli taşlarla bitki (yaprak), malta haçı ve çeşitli geometrik (kesişen daire, baklava dilimi, kare ve zikzak) desenlerle kompoze edilen bu döşeme mozaiği, Erken Bizans Sanatı Dönemi'nin özelliklerini yansıtmakta olup, yaklaşık 800 metrekarelik bir alanı kaplar.
 


TARİHİ CAMİLER

KADII CAMİİ:

1238 yılında mabedin muntazam kesme taşı ile yapılan minaresi solda
fetvahanenin bitişiğindedir, taşlarının Resulosman dağındaki kesmelikten getirildiği söylenmektedir.
53 basamaklı minarenin şerefealtı istelaktitlidir ( ? ) caminin avlsus bir arkeoloji müzesi gibi dir
son cemaat yerini 7 yığma sutunun üstünde yükselen tonoz kubbeler örter

MUALLAK CAMİİ :

muntazam ak kesme taş ile yapılan cami ve minaresi çok muvaffak bir mimari yadigardır cami nin avlu kapısı
batıya açılır 16 renkli taşla kemerlennen kapısının üstünde
slün endamlı ve şerefe altı istelaktitli minaresi yükselir
minare ninkülahı da taştandır mabedi tek bir kubbe ötrter mihrabı taşdandır

MURTAZA CAMİİ :

cami taş yapıdır solunda taştan kısa bir minaresi vardır külahı çnko kaplanmıştır
son cemaat yerini beş beton sutun üzerine yüklenen beton bir dam öreter
minber taştansır.

ŞEYH CAMİİ:

camii büyük kütah mahallesindedir muntazam kesme taşından yapılmıştır
avlsuunda iki meşruta odası vardır sağındaki kısa minaresinin şerefe altı istelktitlidir
mabedi tek kubbe örter asil bir mimari yapıdadır camii sultan ikinci selim zamanında 977
H.1569 M.yılında yaptırılmıştır bu tarihlerde koca ağa sinan hassa mimarları başı idi

TEKKE:

cami adını verdiği tekke mahallesinde hükümet konağı ve mevlevi hane meydanının güney tarafındadır
vakfiyesinde (tekke camii) şeklinde adlandırılmıştır. 
Evliya Çelebi mabedi (canboladoğlunun padişahane camii ) şeklinde vasıflandırılmıştır kilis abideleri zümrüt tesbih danelerine benzzetilir se tekk camii onun pırlanta imamesidir

ULU CAMİİ:

CAMİİ ADINA UYGUN BİR MABETTİR : Kilisin en büyük camiidir çok geniş havlusunun iki kapısı vardır kapıdan girince yedi lüleli bir çeşmesi vardır suyu Kilis'in en iyi suyu kabul edilen kurtağa suyundan alınmıştır, caminin hemen sağında muntazam kesme taşla yapılmış şerife altı istelaktitli minaresi yükselir.caminin orta kısmını derin ve sagır bir kubbe örter, etegindeki oniki pencereden mabede ışık akar. Bu yüce mihrapta ma'na gözüyle görenler:Hz.peygamberi bir çok defalar güneş gibi görmüşlerdir.
Kitabede bu şerefli yerin gelecekte yücelenmesi ve muhterem tutulması için bu satırlar yazılmıştır.Cami 740 H.1339 M.yılında abdullah oğlu Hacı Halil tarafından Mısır Türk Kölemen Hükümdarlarından En-nasır nasr-üd-din Muhamed'in üçüncü defaki Hükümdarlıgının son yıllarında yapılmıştır.

 



 


Benzer Haberler & Reklamlar