Çin’in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde düzenlenen 7. Sınır Arkeolojisi Sempozyumu, hem antik uygarlıkların izlerini gün yüzüne çıkarmayı hem de günümüz toplumunda güçlü bir ulusal kimlik bilinci oluşturmayı amaçlayan çift yönlü bir platforma dönüştü.
Çin Arkeoloji Derneği, Çin Sosyal Bilimler Akademisi Arkeoloji Enstitüsü, Ulusal Arkeoloji Merkezi ve Sincan Sosyal Bilimler Akademisi’nin ortaklaşa organize ettiği etkinlik, akademisyenlerden devlet kurumlarına uzanan geniş bir katılım ağına ev sahipliği yaptı.
Yaklaşık 80 uzman, Çin’in farklı bölgelerinden Yining kentine gelerek sınır bölgelerindeki arkeolojik bulguları, kültürel mirasın korunmasını ve bu mirasın günümüzdeki toplumsal rolünü tartıştı.
Antik sınırların izinde yeni araştırmalarSempozyumda sunulan araştırmalar, yalnızca kazılardan elde edilen arkeolojik bulgularla sınırlı değildi. Katılımcılar, Çin’in sınır bölgelerinin tarihsel gelişiminde farklı etnik grupların, dini geleneklerin ve kültürel alışverişlerin rolünü masaya yatırdı. İç Moğolistan’dan Guangxi’ye, Tibet’ten Liaoning’e uzanan geniş bir coğrafyada yürütülen kazı ve incelemeler, antik Çin’in sınır yönetimi pratiklerini ve bu bölgelerin İpek Yolu üzerindeki stratejik işlevlerini aydınlattı.
Öne çıkan örneklerden biri, Sincan’ın Changji Hui özerk bölgesinde yer alan Başbaliq veya Beiting antik kentiydi. Tang (618-907) döneminden Yuan (1271-1368) hanedanına kadar bölgenin siyasi, askeri ve kültürel merkezi olarak işlev gören bu yerleşim, hem büyüklüğü hem de koruma durumu bakımından benzersiz bir miras olarak değerlendiriliyor. Tianshan Dağları’nın kuzey eteklerinde konumlanan kent, İpek Yolu üzerindeki hareketliliğin ve kültürlerarası etkileşimin somut bir kanıtı olarak öne çıkıyor.
Sempozyum, yalnızca kazı sonuçlarını duyuran bir platform olmanın ötesine geçerek disiplinlerarası bir tartışma ortamı sundu. Antik mimariden sergi tasarımına, dini ritüellerden şehir planlamasına kadar farklı uzmanlık alanlarının buluşturulması, arkeolojik verilerin yorumlanmasına yeni boyutlar kazandırdı.
Bilimsel bulguların ötesinde toplumsal bir mesajEtkinliğe dair dikkat çekici yorumlardan biri, Çin Sosyal Bilimler Akademisi Arkeoloji Enstitüsü Başkan Yardımcısı Fan Enshi’den geldi. Fan, sempozyumun sınır arkeolojisi alanında kalıcı bir akademik değişim platformu oluşturduğunu vurgulayarak, akademik camiada daha geniş bir uzlaşıya zemin hazırladığını belirtti.
Bir diğer vurgu ise sempozyumun bu yılki çok disiplinli yapısına ilişkin oldu. Araştırmacı Guo Wu, önceki yıllarda ağırlıklı olarak yeni keşiflerin sunulduğunu, bu yıl ise farklı uzmanlık alanlarından bilim insanlarının davet edildiğini ifade etti. Ona göre bu yaklaşım, yalnızca kazıların teknik raporlarını paylaşmakla kalmadı, aynı zamanda bulguların tarihsel ve kültürel bağlamda anlamlandırılmasına da katkı sağladı.
Guo, bu genişletilmiş perspektifin sempozyumun sosyal değerini artırdığını ve arkeolojiyi yalnızca geçmişe değil, bugüne de ışık tutan bir alan haline getirdiğini kaydetti. Çin ulusu için topluluk duygusunun geliştirilmesi, farklı medeniyetlerden öğrenme kültürünün teşvik edilmesi ve insanlık için ortak bir gelecek vizyonunun desteklenmesi de bu akademik çerçevenin ötesinde toplumsal mesaj olarak öne çıktı.
İpek Yolu’ndan bugüne uzanan kültürel mirasSempozyumun Sincan’da yapılması tesadüf değil. Bölge, tarih boyunca yalnızca Çin’in batıya açılan kapısı değil, aynı zamanda Doğu ile Batı arasında fikirlerin, dinlerin ve teknolojilerin dolaştığı bir kavşak oldu. Budizm’in Çin’e geçiş yollarından biri olan bu coğrafya, aynı zamanda Tang döneminde askeri stratejilerin şekillendiği bir sınır hattıydı.
Bugün yürütülen arkeolojik kazılar, yalnızca taş duvarları veya şehir planlarını ortaya çıkarmakla kalmıyor. Aynı zamanda bu bölgelerin antik dönemdeki çok kültürlü yapısını da görünür hale getiriyor. Kazılardan çıkarılan yazıtlar, dini yapılar ve ticari eşyalar, Çin’in sınır bölgelerinin yalnızca savunma hatları değil, aynı zamanda kültürlerarası etkileşim alanları olduğunu gösteriyor.
Sempozyumun sonunda yapılan değerlendirmelerde, arkeolojinin yalnızca akademik bir disiplin değil, aynı zamanda toplumsal birlik ve kültürel kimlik inşasında önemli bir araç olduğu mesajı yinelendi. Böylece sınır arkeolojisi, hem antik geçmişi aydınlatan hem de günümüz toplumunun kendisini tanımlamasına katkı sağlayan bir alan olarak konumlandı.
Kaynak: Çin Arkeoloji Derneği, Çin Sosyal Bilimler Akademisi Arkeoloji Enstitüsü

Suriye'de Kayıp Ebla Arşivi İdlib Müzesi’ne Döndü
Zile’nin Çok Katmanlı Tarihi Turizmde Yeni Bir Dönem Açıyor
Gaziantep Kalesi Restorasyonu Tamamlandı
Karahantepe Ören Yeri'nde Karşılama Merkezi ve Çatı Çalışmaları Sürüyor