Çelik Gülersoy'un unutulmaz başarıları ve projeleri

Çelik Gülersoy'un unutulmaz başarıları ve projeleri

Turizm, hukuk, edebiyat, şehir ve sanat tarihi alanında birçok özgün eserler vermiş araştırmacı-yazar Çelik Gülersoy'un İstanbul aşkını ve hizmetlerini bilmeyen azdır. Ama onu layıkıyla tanıyan da fazla değildir. Ünlü Kültür Tarihçisi ve editör arkeolog Nezih Başgelen, doğaya tutkun İstanbul âşığının unutulmaz başarını kaleme aldı.

Doğumunun 90. Yıldönümünde bütün yaşamını İstanbul’un güzelleşmesi, tarihi değerlerinin korunması için adamış, doğaya tutkun bir İstanbul âşığı: ÇELİK GÜLERSOY (23.09.1930 - 6.07.2003)

Bütün yaşamını İstanbul’un güzelleşmesi, tarihi değerlerinin korunması için adamış, doğaya tutkun bir İstanbul âşığıydı Çelik Gülersoy. 1970’lerden 2000’e İstanbul’da birbiri ardına düzenlenip halka açılmış yeşil alanlar, onarılıp fonksiyon verilmiş tarihsel yapılarla kültür alanında büyük dönüşümler gerçekleştirmiş bir kültür adamıydı. Turizm, hukuk, edebiyat, şehir ve sanat tarihi alanında birçok özgün eserler vermiş bir araştırmacı-yazardı. 6 Temmuz 2003’te kaybettiğimiz Çelik Gülersoy’u doğumunun 90. yıldönümünde İstanbul’da iz bırakan hizmetlerini ana hatlarıyla hatırlatarak hayırla anmak istiyorum.

23 Eylül 1930’da, babasının Doğu hizmeti sırasında Hakkâri’de doğan Gülersoy’un babası Akif Bey, Ünye’ye kadılar ve müftüler vermiş olan Müftüoğulları ailesindendir. Annesi Münevver Hanım ise Erzurumludur.

Aile, 1933 yılında Cumhuriyetin 10. yılı kutlama şenlikleri sırasında İstanbul’a gelerek önce Kariye Camii yakınında, 1934’den sonra ise Yıldız’da oturmuştur. Öğrenimi sırasında girdiği Türkiye Turing ve Otomobil Kurumunun 1966’da da Genel Müdürü olduğunda bu kuruluşu reorganize ederek, ülkenin ihtiyaç duyduğu bir çok hizmetleri kazandırmıştır.

Çelik Gülersoy’un altın yılları

İstanbul’daki ilk çevre düzenlemesini 1977’de Edirnekapısı’nda Kariye Camii ve çevresinde gerçekleştiren Gülersoy açısından 1979 yılı başlattığı büyük projelerle adının yurtiçinde ve yurtdışında duyulduğu dönemin başlangıcı olarak değerlendirilebilir. 1990 yılı ise, hükümetin triptik rejimini ansızın değiştirerek, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun ana gelirini kesmesi açısından olumsuz bir dönüm noktasıdır. Bu açıdan, 1979-1989 arasındaki on yıl, Çelik Gülersoy’un altın yıllarıdır.

Çelik Bey, 1979’da yayınladığı Kapalıçarşı’nın Romanı adlı kitabı ile Simavi Vakfı ödülünü aldığı törende hazır bulunan Aytekin Kotil’in şehir konularında Gülersoy’un fikirlerinden yararlanmak istediğini bildirmesi üzerine kendisi ve yardımcıları ile birlikte İstanbul’da bir gezi yaparlar. Çelik Bey Kotil’i Kariye Müzesi, Yıldız ve Emirgan parklarına götürür, harap durumdaki köşklerle, bakımsız parkları göstererek bir işbirliği teklifinde bulunur; Kurum, bütün Yıldız Parkı’nın bakımını üstüne alacak, birkaç köşkü onarıp halka açacak ve 15-20 yıl kullanıp karşılığında ayrıca kira da ödeyecek, parkın gelirleri de belediyeye kalacaktır. Restorasyon masrafları kiradan düşülmeyeceği gibi, ayrıca sigorta da yaptırılacaktır.

Çelik Bey’in sunduğu bütün şartlar, Belediye’nin dolayısıyla kamunun lehinedir.Kotil, iki mukavele ile, bu tesisleri Kurum’a verdiğinde, Çelik Bey, inanılmaz bir gayret ve beceri ile gece gündüz durup dinlenmeden uygulamalara girişir.

Malta Köşküyle başlayan büyük dönüşüm 

1979 başında Malta Köşkü’nün onarımı dört ay gibi kısa sürede bitirilip, binanın bütün odaları kısa sürede döşendiğinde ortaya çıkan sonuç herkesi şaşırtmıştır. Malta Köşkü, Kurum’un organizasyonu olan uluslararası bir, kongre ile açılır: Turing Kurumları (AIT) Uluslararası Federasyonu Avrupa Toplantısı. Reşit Saffet Bey’in 1930’da İstanbul’da topladığı bu önemli kongre, 49 yıl sonra yine İstanbul’da toplanmaktadır.

Aynı yılın yazında, Yıldız Parkı’ndaki Çadır Köşkü’nün ön ve arka bahçeleri, Emirgan Parkındaki Sarı Köşk de, yine “sihirli bir değnek” değmişçesine yenilenerek halka açılmıştır. Bu mekanlardaki olağanüstü değişimler hemen basının ilgisini çeker ve her cins yayın organında, bu yeni tesisleri tanıtan resim ve yazılar çıkmaya başlar.

1980 yılı yazında bu tesisleri gezen dönemin Kültür Bakanı Tevfik Koraltan da, Gülersoy’a Kültür Şeref Ödülü vermeyi kararlaştırır, ödül töreni de Çadır Köşkü’nün bahçesinde yapılır. Çalışmalar yurtdışında da duyulmuş ve geniş yankı yaratmıştır. Bunun sonucunda Avrupa Konseyi’ne bağlı bir kuruluş olan Europa Nostra Vakfı bile ilgi duyar ve kendi tarihinde ilk defa, Türkiye’ye bir ödül verir. Ödülün nedeni Malta Köşkü, sahibi de Çelik Gülersoy’dur. Bu gelişmelerin ardından, Fransız hükümeti de Çelik Gülersoy’a ulusal takdir nişanının “Officier” rütbesini verecek, töreni de Malta Köşkü’nde yapılacaktır.

Gülersoy’un Çamlıca Tepesi, Kariye, Yıldız ve Emirgan Parkları Düzenlemeleri Dünya çapında ün kazanmıştı… 

Aynı süreçte Belediye Başkanı Aytekin Kotil, İstanbul, Kurum ve Çelik Bey’in hayatında çığır açacak önemli bir kararı, Şehir Meclisi’nden geçirerek, Çamlıca Tepesi’nin düzenlenmesini Kurum’a verir. Şehir Meclisi’nde engellemelere rağmen çıkan bu önemli karardan sonra gerçekten de kısa sürede Çamlıca Tepesi’nin çehresi inanılmaz şekilde değişecek, aylar sonra Çelik Bey onu, görevinden ayrıldıktan sonra açılış törenine getirdiğinde, Kotil gördüğü manzara karşısında duygulanacak, “bu kadarını ben de beklemiyordum...” diyecektir.

Çamlıca düzenlemesi ile, ilk kez, hem Kurum hem de Çelik Gülersoy, geniş halk kitleleriyle direkt temas etmiştir. Bir mezbeleliğin ve pislik yuvasının, kısa zamanda farklı bir yapıda düzenlenmesi ve buraya tarihi karakterde ulusal bir kimlik kazandırılması, bu konudaki yayınların yetersizliğine karşılık, halkın geniş ilgisini ve sevgisini çekmiştir.

Anadolu Uygarlıkları Belgeselleri 

Açılışının duyulmasından sonra onbinlerce insan burayı ziyarete gelmiş, tatil günlerinde, çevre trafiği uzun süre kilitlenmişti. Halkın bu olağanüstü ilgisi, o günlerde toplumda halk yararına yapılan olumlu hizmetlere duyulan samimi hasretin de bir göstergesiydi. Bu arada TTOK’nun sponsorluğunda hazırlanan kültür filmleri dizisi Suha Arın’ın yönetimindeki yapımlarla, birbiri ardınca devam etmekte, büyük beğeni ile tekrar tekrar gösterilmekte ve Antalya Festivali ödüllerini almaktadır.

Kapıkule Düzenleniyor 

Ayni süreçte Kapıkule Gümrüğü’nün düzenlenmesi de 1981’de tamamlanır. O güne kadar tam bir kargaşa görünümündeki Türkiye’nin bu en büyük kapısı, tanınmaz derecede düzelmiş, 70 dönümlük bir arazi ele alınarak modern bir görünüm kazandırılır. Buna karşılık açılış töreninde, Kurum’a yer verilmediği gibi Çelik Bey’e de konuşma hakkı tanınmaz. Ancak olaya en geniş şekilde yer veren TV ve basın sayesinde, bu haksızlık, kamu vicdanında geniş yankılara yol açmıştı. Bu bağlamda 1981’de Askeri yönetim, gerçekdışı iddialarla, Kurum aleyhinde bilgilendirilecek ve Kurum’un fonksiyonlarını Turizm Bankası’na devreden bir kanun hazırlattırılmaya bile çalışılacaktır.

Gülersoy, 1981 Atatürk Yılı’na anlam katan bir dizi hizmeti de gerçekleştirir. Büyük Ata’nın Samsun’a gitmeden önce 1919 yılında bir süre kaldığı Şişli’deki tarihi ev, kısa sürede Kurum kadroları seferber edilerek onarılır. Metnini kendisinin yazdığı ve Suha Arın’a hazırlattığı Dolmabahçe ve Atatürk belgeseli geniş ilgiyle izlenir. Eser, Güvenlik Konseyi’nin ve TRT’nin ilgisi ile, 10 Kasım gecesi TRT televizyonunda gösterilir.

Yıldız Parkı’nda Gülersoy’un Pembe ve Yeşil Seraları 

Çelik Bey’in “İstanbul’u koruma ve güzelleştirme çalışmaları”, 80’li yıllarda peş peşe yine hizmetlerle her geçen gün artarak ve yankıları genişleyerek sürer, Yıldız ve Emirgan koruları içindeki restorasyon ve sıhhatleştirme programları sonucu; Beyaz Köşk, Pembe Köşk, Sarı Köşk, Malta Köşkü, Çadır Köşkü onarılarak, fonksiyon verilerek halka açılmıştır. Yıldız Parkı’nda, Pembe ve Yeşil seralar Çelik Bey’in çizgi ve yönlendirilmesiyle ile inşa edilerek farklı konseptlerle halkla buluşur. Çamlıca Tepesi’nde doğal çevre düzenlemeleriyle içinde çeşitli ünitelerden oluşan Osmanlı kahvehaneleri ve çiçekler dolusu bahçeler İstanbul’la birlikte tüm dünyanın ilgi odağı olur.

Sultanahmet‘te bir öncü girişim: Yeşil Ev

Ayni zamanda müziğin duyarlı dostu olan Gülersoy’un, Beyaz Köşk’te düzenlendiği klasik müzik konserlerinin unutulmaz tadı izleyenlerin hafızalarındadır. 1983’te Ihlamur Mesiresi, Kayıklar, İstanbul Estetiği kitaplarını yayınlar.

1984’te Sultanahmet’te otel olarak düzenlediği eski konak, Yeşil Ev adıyla bitirilerek açıldığında yurtiçinde ve dışında büyük yankılar yapar. Bu öncü örnek tüm ülke çapında eski yapıların kaderini etkiyecektir. Aynı yıl Çubuklu’daki Hidiv Kasrı’nın da onarım ve restorasyon çalışmaları tamamlanır, içi döşenerek bahçesiyle birlikte halka açılır. 1984’te İstanbul’un Anıtsal Ağaçları ve Dolmabahçe kitaplarını yayınlar.

1985’te Kariye Müzesi karşısına tarihi tarzda bir pavyon yapılır ve buradaki meydan trafiğe kapatılarak korunmuş bir tarihi çevre oluşturulur. Aynı yıl, Hidivler ve Çubuklu Kasrı, Hotel d’Angleterre, Küçüksu ile Reklamlar ve Biz adlı eserlerini peş peşe yayımlar. 1985’te tüm mal varlığını, kendi adını taşıyan vakfa vasiyet yoluyla bırakmıştır.

Gülersoy’un unutulmaz başarıları ve onu kahreden gelişmeler …

1986’da Ayasofya’nın yanındaki Soğukçeşme Sokağı’nda türünün öncü bir örneği olarak Ayasofya Pansiyonları’nın açılışını gerçekleştirir. Ayrıca Soğukçeşme Sokağının içinde tamirhane olarak kullanılan antik sarnıç da onarılarak tipik bir restoran olarak düzenlenir. Aynı yıl Sultanahmet Konağının yanındaki harap Cedid Mehmed Efendi Medresesi onarılarak İstanbul El Sanatları Çarşısı olarak fonksiyon kazandırılır. Şehir etüdleri çalışmalarında İstanbul Şarkısı, Taksim, Soğukçeşme Sokağı kitaplarını yayımlar.

1987’de Soğukçeşme Sokağı içindeki İstanbul Kitaplığı binası bitirilerek açılır. Kapıkule Gümrüğü arkasında 70 dönümlük bir alana Teknik ve Turistik Hizmet Merkezi kurulur. Soğukçeşme’de Soğukkuyu Medresesi’nin onarımına da destek verilir. Boğaz’ın karakteristik köşesi üzerine Göksu’ya Ağıt kitabını yayımlar.

1988’de şehir dışına taşınarak Zekeriya Köy’e yerleşir ve burası için kurduğu Vakıfla köydeki birçok evin ve bahçenin ıslahını gerçekleştirir. 1989’da, Tramvay İstanbul’da ve tüm yaşamını konu alan Kırk Yıl Olmuş kitaplarını yayımlanır.

1990’ların başında Çelik Gülersoy yurtiçinde ve dışında herkesin yakından tanıdığı, Cumhuriyet Türkiyesi’nin gerçek yıldızlarından, ülke kültürünün anıt isimlerinden birisidir. Ancak “Şark’ta” adet olduğu veçhile her türlü sıradışı başarı ve toplum adına yapılan iyilikler onun açısından da bu ülkede cezasız kalmayacaktır. Fenerbahçe’nin imarı ile uğraşırken, belirli çevrelerin yönlendirmesiyle Özal hükümetinin Maliye Bakanlığı’nca kurumun ana gelirleri kesilir.

Böylece Çelik Bey’in ve Kurum’un kamuya yönelik ve tüm ülkede büyük beğeni ve ilgi gören projelerinin engellenmesi süreci başlatılır. Kurum bu sıkıntılı süreçte ülkeye kazandırdığı değerleri bir bir peşine elinden çıkarmak zorunda kalır. Bolu Koru Oteli’ni, İstanbul’daki Kariye Oteli ve evlerini satar, 1974’ten beri imar edip ve bakım altında tuttuğu Kariye'de tümüyle elinden çıkar.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen eldeki kısıtlı imkanlarla yeni projelere devam etmiş, 1991’de Fenerbahçe’de altı taş üstü cam büyük bir pavyon “Romantika” 1993’te, Soğukçeşme Sokağı’nda konukevi ile Büyükdere’ye bir park yapmıştır. 1994‘te Danıştay’ın içtihat değiştirmesi ile, kurum 71 yıllık tarihinde ilk kez vergilendirilip, borcun geriye doğru işletilmesi üzerine kurum Şişli Meydanı’ndaki merkez binasını da satmak zorunda kalır.

1994’te değişen Belediye yönetiminin de Çamlıca’yı, Emirgan ve Yıldız Parkları dahil tüm köşkleri Turing’ten alması, yüreğinde onulmaz yaralar açar. Tüm olumsuzluklara karşın 1996’da Gülersoy, Büyükada için yeni bir proje başlatarak, belirli yerlerin onarımını sağlamış, at arabaları dizayn ettirilmiş,1998’de kargir ve harap Fabiato Köşkü tümden onarmış, bahçesini yeniden düzenleyerek “Kültür Evi” adıyla kitaplık, konser salonu ve cafe olarak açmıştır.

Bu dönemde Büyükada’ya çekilmiş burada kendisine yeni projeler ve yayınlarla ayrı bir dünya kurmaya çalışmıştır. Çevresine farkettirmemeye çalışsa da gecesini gündüzünü vakfederek ortaya koyduğu bu eserlerin elinden alınmasının üzüntüleri, burada da onu için için tüketecektir.

Aynı yıl Fenerbahçe Parkı’nda kurulan Doğal Gıda Pazarında doğal ürünleri toplatıp halka sunar. 2000’de Safranbolu’da “Cevizli Konak” otel olarak düzenlenir, 2001’de Büyükada İskelesi’nin üstü “Turing Cafe” olarak hizmete açılır, Büyükada Araba Meydanı düzenlenerek bir kontrol merkezi yapılır. 2002’de Eski Bebek İskelesi onarılır ve “Turing Bebek Cafe” olarak hizmete girer.

1999’daki Danıştay’da üç kez kazanıldığı halde tahakkuk ettirilen “gecikme” cezalı ağır vergiler, en verimli çağında elini kolunu bağlamış, siyasetin mağruz bıraktığı haksızlıklar onu kahretmiştir. Bu olumsuz süreçte tutulduğu amansız hastalığın sonucu 5 Temmuz 2003’te Büyükada’da fenalaşmasının ardından kaldırıldığı Osmanoğlu Kliniği’nde 6 Temmuz‘da vefat etmiştir. 8 Temmuz Salı günü sevdikleri, dostları ve T.T.O.K. çalışanlarının katıldığı bir törenle son yolculuğuna uğurlanarak, arzusu doğrultusunda çok sevdiği annesi Münevver Hanım’ın yanına, Demirciköy mezarlığında toprağa verilmiştir. Mezarı daha sonra özel bir tasarımla düzenlenmiştir.

Onun deyişiyle “Turing, tarihte ve ülkede bir ışıktı”. Bu güçlü ışığın kaynağı ise Çelik Gülersoy’un sevgi dolu erdemli yüreği, yılmaz iradesi ve eşsiz aklıydı. Bu güçlü ışık kaynağını, çok daha önemli eserler vereceği bir dönemde, yüreği ülke-doğa ve İstanbul sevgisi dolu, kafasında gerçekleştiremediği projelerinin hayalleriyle yitirdik.

Ruhu şad olsun, Nur içinde yatsın.

Nezih Başgelen

 

(Yazı ve fotoğraflar için Sayın Nezih Başgelen'e teşekkür ederiz.

Arkeolojikhaber.com)

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar