Şahruhiye Kazılarında Türk Dünyasının Ortak Tarihine Işık Tutuluyor

Şahruhiye Kazılarında Türk Dünyasının Ortak Tarihine Işık Tutuluyor

Taşkent yakınlarındaki tarihi Şahruhiye kentinde Türkiye ve Özbekistanlı arkeologların ortak yürüttüğü kazı çalışmaları, Orta Asya’daki Türk uygarlıklarının kültürel ve sanatsal mirasına dair yeni bulgular sunuyor. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Doç. Dr. Tuba Tombuloğlu’nun liderliğinde yürütülen proje, Şahruhiye’nin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kazandırılmasını da hedefliyor.

Türk Dünyasının Kalbinde Ortak Bilimsel İşbirliği
Türk tarihçi ve arkeologlar, Özbekistan’da Türk dünyasının ortak tarihine ışık tutacak nitelikteki kazı çalışmalarına imza atıyor. Türkiye ve Özbekistanlı bilim insanlarının işbirliğinde, Taşkent yakınlarındaki Şahruhiye Antik Şehri’nde yürütülen çalışmalar, iki ülkenin kültürel diplomasi alanındaki en somut ortak girişimlerinden biri olarak görülüyor.

Kazı projesi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuba Tombuloğlu yürütücülüğünde, Özbekistan Bilimler Akademisi Milli Arkeoloji Merkezi, Türk Tarih Kurumu (TTK) ve Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) işbirliğiyle sürdürülüyor.

Proje, hem Türk hem de Özbek akademisyenleri, arkeologları, antropologları ve biyologları aynı çatı altında buluşturmasıyla dikkat çekiyor. Tombuloğlu, “Bu işbirliği yalnızca iki ülke arasındaki kültürel ilişkileri güçlendirmiyor, aynı zamanda Türk dünyasının ortak tarihsel kimliğini de yeniden tanımlıyor.” ifadelerini kullandı.

İpek Yolu’nun Stratejik Noktasında Kadim Bir Şehir: Şahruhiye
Büyük İpek Yolu güzergâhında yer alan Şahruhiye, geçmişi iki bin yıl öncesine dayanan önemli bir ticaret ve zanaat merkezi olarak biliniyor. Tarihi kaynaklara göre şehir, 1. yüzyılda Benaket adıyla anılıyordu ve zamanla güçlü surlarla çevrili bir yerleşim haline geldi.

5. yüzyılda Ak Hunlar döneminde gelişen Şahruhiye, ilerleyen yüzyıllarda Batı Göktürk Kağanlığı, Karahanlılar ve Timurlular gibi Türk devletlerinin hâkimiyetine girdi. 9. ve 12. yüzyıllar arasında altın çağını yaşayan şehir, özellikle demircilik, cam işçiliği ve çömlek üretimiyle ön plana çıktı.

Tarihi kayıtlarda bakır ve gümüş sikkelerin basıldığı merkezlerden biri olarak anılan Şahruhiye, 1220 yılında Cengiz Han’ın orduları tarafından tahrip edildi. Daha sonra Emir Timur’un oğlu Şahruh onuruna yeniden inşa edilen kent, uzun yıllar boyunca Orta Asya’nın önemli ekonomik ve kültürel merkezlerinden biri olmayı sürdürdü.

Türk ve Özbek Bilim İnsanlarından Ortak Kazı Hamlesi
2024 yılında başlatılan “Şahruhiye Şehri Kazı Projesi”, iki ülkenin tarihçilerini ve arkeologlarını ilk kez ortak bir kazı platformunda buluşturdu. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Doç. Dr. Tuba Tombuloğlu liderliğindeki ekipte, Türkiye’den 12 araştırmacı ve öğrenci yer alıyor.

Kazı ekibinde; Prof. Dr. Hayrunnisa Alan (İstanbul Medeniyet Üniversitesi), Dr. Öğr. Üyesi Hüseyin Şen (İstanbul Üniversitesi), Dr. Öğr. Üyesi Ayça Gerçek (Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi), Dr. Öğr. Üyesi Çağım Özcan (Kütahya Dumlupınar Üniversitesi) ve çeşitli üniversitelerden lisansüstü öğrenciler bulunuyor.

Tombuloğlu, proje kapsamında Şahruhiye’nin yalnızca arkeolojik değil, aynı zamanda jeolojik ve ekolojik açıdan da korunması gerektiğini vurguladı:
“Seyhun Nehri kıyısındaki yerleşim, zamanla su taşkınları nedeniyle büyük ölçüde zarar gördü. Amacımız, bu alanı belgeleyip koruma altına alarak UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kazandırmak.”

Tarih Katmanlarında Yeni Bulgular: Saray, Cephanelik ve Metalürji İzleri
Kazıların ilk aşamasında, Emir Timur dönemine ait tahkimat duvarlarının altında potansiyel saray kalıntıları ve cephanelik bölgesi tespit edildi. Bu alanlarda iskelet kalıntıları, zırh parçaları, kasklar, bıçaklar, ok uçları ve çok sayıda seramik ile cam eser bulundu.

Elde edilen bulgular, Şahruhiye’nin 9.–12. yüzyıllarda yalnızca bir yerleşim alanı değil, aynı zamanda Türkistan’ın en büyük metalürji ve cam üretim merkezlerinden biri olduğunu ortaya koydu.

Kazılarda ayrıca, 1560 yılına tarihlenen bir insan iskeleti bulundu. Bu bulgu, dönemin beslenme alışkanlıkları, sağlık koşulları ve olası salgın hastalıkları araştırmak için önemli bir biyolojik veri sağladı.

Ortak Mirasın Korunması ve Bilimsel Vizyon
Tombuloğlu, projenin yalnızca arkeolojik bulgulara odaklanmadığını, aynı zamanda Türk dünyasının ortak kültürel mirasını koruma bilinci oluşturmayı amaçladığını vurguladı.

“Bugün Şahruhiye’nin yaklaşık 400 hektarlık alanının üçte ikisi yok olmuş durumda. Bu çalışmayla, kalan alanların sistemli bir biçimde belgelenmesini ve koruma altına alınmasını hedefliyoruz.”

Beş yıl sürecek kazı projesi kapsamında elde edilecek bulgular, Türkiye ve Özbekistan arasında sürdürülebilir bir arkeolojik işbirliği modeli oluşturacak. Proje, gelecekte diğer Türk coğrafyalarındaki kazılara da örnek teşkil etmesi açısından önem taşıyor.

Şahruhiye’nin UNESCO Yolculuğu
Araştırmacılar, kazılarda elde edilen verilerin uluslararası düzeyde tanıtılmasıyla Şahruhiye’nin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmesini hedefliyor. Bu girişim, hem Özbekistan’ın hem de Türkiye’nin kültürel miras alanında görünürlüğünü artıracak.

Doç. Dr. Tombuloğlu, projenin nihai hedefini şu sözlerle özetledi:
“Kazılardan elde ettiğimiz verilerin, sadece iki ülkeye değil, 300 milyonluk Türk dünyasının ortak tarihine katkı sağlayacağına inanıyoruz.”

Kaynak: Şahruhiye Kazı Ekibi


Benzer Haberler & Reklamlar