Dolmabahçe Sarayı’nda başlayan “Uluslararası Sempozyum: Milli Sarayların Yüzyılı”, Türkiye’nin saray-müze mirasının kurumsal gelişim sürecini bilimsel perspektifle ele alıyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki dağınık miras yönetiminden bugünkü merkezi kurumsal yapılanmaya uzanan yolculuk, restorasyon politikaları, koleksiyonun korunması ve sürdürülebilir kültürel miras yönetimi kapsamında değerlendiriliyor.
Milli Sarayların Yüz Yıllık Yolculuğu
Milli Saraylar Başkanlığı tarafından düzenlenen “Uluslararası Sempozyum: Milli Sarayların Yüzyılı”, Dolmabahçe Sarayı’nda uluslararası katılımla başladı. Üç gün sürecek program, Türkiye’deki saray, köşk, kasır ve taşınabilir sanat eserlerinin korunması, müzecilik vizyonu ve kültürel miras yönetim stratejilerini dünyadaki eşdeğer kurumlarla karşılaştırmalı olarak ele alıyor.
Açılış konuşmasını yapan Milli Saraylar Başkanı Yasin Yıldız, kurumun yalnızca bir miras yöneticisi değil; aynı zamanda kültürel sürekliliğin simgesel koruyucusu olduğunu vurguladı. Türkiye’de saray-müze kavramının gelişim çizgisine işaret eden Yıldız, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinin bu açıdan kritik bir eşik teşkil ettiğinin altını çizdi.
1924’ten Bugüne Kurumsallaşma
Yıldız, 1924 ve 1925 yıllarının, Türkiye kültürel mirasının yeniden tanımlandığı bir döneme karşılık geldiğini belirtti. Osmanlı yönetim geleneğinden Cumhuriyet’e geçişte, saraylarla birlikte taşınabilir koleksiyonların farklı kurumlara dağıtılarak parçalı bir yapıya büründüğünü ifade etti. Bu durum, müzecilik standartları açısından uzun yıllar sorunlar doğurdu.
Bu çerçevede, Milli Saraylar Müdürlüğü’nün 1925’te kurulmasının, saray ve koleksiyonların korunmasını hedefleyen ilk kurumsal atılım olduğunu hatırlatan Yıldız, Topkapı, Dolmabahçe, Beylerbeyi, Yıldız ve Edirne saraylarıyla birlikte kasır ve köşklerin bu kapsamda yasal kimlik kazanmaya başladığını belirtti.
Dr. Yasin Yıldız
Dönüşüm, Restorasyon ve Sürdürülebilirlik
Milli Sarayların kurumsal gelişiminin ikinci ve güçlü evresi, 1983 yılında TBMM Teşkilat Kanunu’nda yapılan değişiklikle başladı. Bu süreçte saraylar, yalnızca ziyaret edilebilir yapılar olmaktan çıkarılarak müze kimliğiyle yeniden değerlendirildi; restorasyon ilkeleri, koleksiyon yönetimi ve kültürel etkinlikler akademik standartlara göre düzenlendi.
Başkan Yıldız, 2018’de Başkanlığın Cumhurbaşkanlığı’na bağlı müstakil bir miras kurumu olarak yeniden yapılandırılmasıyla, dağınık miras alanlarının tek bir çatı altında toplandığını vurguladı. Bu sayede restorasyon, koleksiyon yönetimi ve insan kaynağında uzmanlaşma sağlanarak kamu bütçesine yük getirmeyen bir finansal model oluşturuldu. Yıldız, “Milli Saraylar bugün restorasyon çalışmalarını öz kaynaklarıyla sürdürebilen nadir kurumlar arasındadır.” ifadelerini kullandı.
Koleksiyonların Uluslararası Dili
Sempozyumun ilk oturumunda söz alan Milli Saraylar Bilim ve Değerlendirme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sadettin Öktem, saray koleksiyonlarının yalnızca korunmadığını; aynı zamanda toplumsal kimliği besleyen bir bellek alanı olarak değerlendirildiğini belirtti. Öktem, saray müzelerinin hem ulusal kimlik hem uluslararası etkileşim açısından “geçirgen kültür anlayışının zorunlu temsilcileri” olduğunu söyleyerek, bu mirasın medeniyetler arası iletişimde hayati rol taşıdığını vurguladı.
Dolmabahçe, Topkapı ve Yıldız saraylarında gerçekleşecek oturumlarla devam edecek sempozyum, Türkiye’nin kültürel miras politikalarını küresel ölçekte tartışmaya açan önemli bir platform niteliği taşıyor.
Mikail Bıyıklı aa


Suriye'de Kayıp Ebla Arşivi İdlib Müzesi’ne Döndü
Zile’nin Çok Katmanlı Tarihi Turizmde Yeni Bir Dönem Açıyor
Gaziantep Kalesi Restorasyonu Tamamlandı
Karahantepe Ören Yeri'nde Karşılama Merkezi ve Çatı Çalışmaları Sürüyor