Ani Ören Yeri ve çevresindeki kazılarda çıkarılan mezar taşları, Kars Müzesi’nde ziyaretçileri geçmişin sessiz tanıklarıyla buluşturuyor. Sanduka, koç, koyun ve at figürlü mezar taşları yalnızca defin geleneğini değil, aynı zamanda dönemin sosyal yapısını, inanç sistemlerini ve kültürel çeşitliliğini de yansıtıyor. Urartu’dan Osmanlı’ya uzanan tarihsel yelpazede bu taşlar, Türk mitolojisi ve İslamiyet ile özdeşleşmiş sembolleriyle Anadolu’nun kültürel sürekliliğine ışık tutuyor.
Mezar Taşlarının Tarihsel ve Sembolik Anlamı
Kars, Kafkaslar’dan Anadolu’ya giriş noktası olmasıyla farklı medeniyetlerin kültürel izlerini barındıran önemli bir coğrafya olarak öne çıkıyor. Bu birikimin en dikkat çekici unsurlarından biri, Ani Ören Yeri ve çevresinde gün yüzüne çıkarılan mezar taşlarıdır. Kars Arkeoloji ve Etnografya Müzesi bahçesinde sergilenen koç, koyun, sanduka ve haçkar benzeri taşlar, yalnızca ölüleri anmakla kalmayıp sosyal yapı, inanç ve sanatsal geleneklere dair önemli ipuçları sunmaktadır.
Kazı çalışmalarını yürüten Ani Ören Yeri Kazı Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan, bu taşların “tarihin sessiz tanıkları” olduğunu vurgulamaktadır. Ona göre, özellikle koç, koyun ve at figürlü taşlar, yalnızca anıtsal nitelikleriyle değil, aynı zamanda bir medeniyetin kültürel hafızası ve “tapu belgesi” olarak da değerlendirilmektedir.
Koç figürü, Türk mitolojisinde önemli bir sembol olup erlik, güç ve yüceliği temsil eder. Hunlardan Göktürklere, Uygurlardan Selçuklulara kadar uzanan geniş bir dönemde bu sembol sanatın farklı alanlarında kullanılmıştır. İslamiyet’in kabulüyle birlikte koç figürü Hz. İbrahim’in kurbanı ile özdeşleştirilmiş ve dini anlamda da güçlü bir sembol haline gelmiştir. Özellikle 14. ve 15. yüzyıllarda Akkoyunlu ve Karakoyunlu dönemlerinde bu figürlü mezar taşları yaygınlaşmıştır.
Ani Ören Yeri’nde Sanduka ve Haçkarlar
Ani Ören Yeri’nde yürütülen kazılarda, özellikle Selçuklu mezarlığında çok sayıda sanduka tipli mezar gün yüzüne çıkarılmıştır. Bugün bunların bir kısmı Kars Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu sanduka mezarların erken örneklerinde kandil motifleri gibi dini sembollere rastlanmaktadır.
Bunun yanı sıra, Kars ve çevresinde dikkat çeken bir diğer mezar taşı türü “haçkar”lardır. 8-10. yüzyıllarda bölgede hüküm süren Bagratlı Hanedanlığı dönemine ait bu taşlar, genellikle mezar taşı olarak kullanılmış, aynı zamanda mimari yapılarda süs unsuru olarak da değerlendirilmiştir.
Doç. Dr. Arslan’ın belirttiği üzere, Doğu Anadolu coğrafyası, farklı medeniyetlerin ardışık izlerini taşıyan bu mezar taşlarıyla kültürel sürekliliğin canlı bir laboratuvarı gibidir. Bu taşlar, yalnızca estetik bir değer sunmakla kalmaz, aynı zamanda bölgedeki kimlik oluşumunu, inanç çeşitliliğini ve tarihsel etkileşimleri de belgelemektedir.
Sonuç
Ani Ören Yeri’nde ortaya çıkarılan ve Kars Müzesi’nde koruma altına alınan mezar taşları, yalnızca arkeolojik bir buluntu değil; aynı zamanda Anadolu’nun çok katmanlı kültürel mirasının en somut belgelerinden biridir. Türk mitolojisinden İslam kültürüne, Hristiyan sanatsal geleneğinden Orta Asya inanç sistemlerine kadar geniş bir sembolik dünyayı yansıtan bu taşlar, geçmiş ile bugün arasında güçlü bir köprü işlevi görmektedir.
AA Cüneyt Çelik

Suriye'de Kayıp Ebla Arşivi İdlib Müzesi’ne Döndü
Zile’nin Çok Katmanlı Tarihi Turizmde Yeni Bir Dönem Açıyor
Gaziantep Kalesi Restorasyonu Tamamlandı
Karahantepe Ören Yeri'nde Karşılama Merkezi ve Çatı Çalışmaları Sürüyor