Enstitü girişimine bir tepki de Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu'ndan

Enstitü girişimine bir tepki de Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu'ndan

Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu; Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü adına Ankara'da gerçekleştirilmeye çalışılan şura girişiminde Sivil Toplum Kuruluşları ile temas kurulmaması, kültür varlıklarının korunması konusuna duyarsız kalınması, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine aday, Yesemek Hitit Heykel atölyeleri ve yöredeki benzer yerlerin tahribatının hiç bir komisyonda yer almamasına tepki gösterdi.

Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu Yönetimi adına yapılan açıklamada, " I. Arkeoloji Şûrası’ında ve komisyonlarında deneyimli  bilim insanlarının da üye olduğu ulusal STK’lara yer verilseydi, onların deneyim ve önerilerinden yararlanılsaydı AB’nin önderlik ettiği “Kamu-STK İşbirliği –Diyalog” yaklaşımı güçlü bir şekilde vurgulanmış olacaktı" denilerek, Kültür mirasın korunması için çalışan Sivil Toplum Kuruluşları il temas kurulmamasına tepki gösterildi.

Kültürel Mirası Koruma konusunun yok sayıldığı şura girişiminde Gaziaptep'te STK'ların girişimi ile Hitit Heykel Atölyesi'nin bulunduğu arkeolojik sit alanındaki çalışmaların egenllenmesi çalışmalarına değinilmemesi de kınandı ve "Gaziantep yöresinde Yesemek köyünde bulunan son derece önemli Hitit Heykel Atölyesi, herkesin gözü önünde 2017 yılında yapılmaya başlanan resmi kurumlara ait bir çalışmada “sit alanı göz ardı edilerek” ciddi ölçüde tahrip edilmiştir. Bu da bölgede, arkeolojiyi koruma adına, daha nelerin yapılması gerektiği konusunda öncül bir örnektir. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine aday, Yesemek Hitit Heykel atölyeleri ve yöredeki benzer yerlerin tahribatının Şura’nın hiç bir komisyonda yer almaması esefle karşılanacak bir durumdur. Nitekim ülkemizin kültür mirasını acımasızca yok eden defineci tahribatlarına da Şura’da yer verilmediğini üzülerek gözlemlenmektedir" denildi.

Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu'nın basın açıklaması şu şekilde:

KÜLTÜREL VE DOĞAL MİRASI İZLEME PLATFORMU'NDAN TÜRK ARKEOLOJİ VE KÜLTÜREL MİRAS ENSTİTÜSÜ ARKEOLOJİ ŞURASI İLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

Avrupa Birliğinin (AB) mali desteği ile hayata geçirilen, T. C.  Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin Proje faydalanıcısı olarak yer aldığı Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü, 15-17 Haziran 2022'de I. Arkeoloji Şûrası'nı Ankara'da gerçekleştirdi. Şura’da açılış oturumları ve 11 ayrı komisyonu Türk Arkeolojisine bir deklarasyon oluşturma iddiasıyla bir araya geldi ve bu yönde bir Şur’a Sonuç Raporu yayınlandı. Ancak Şura için oluşan komisyonlarda ulusal düzeydeki sivil toplum kuruluşlarına (STK) yer ve görev verilmemesi kültür varlıklarının korunması konusunda çalışmalar yapan ve bu çalışmaları uluslararası sivil toplum kuruluşları veya hükümetler arası kuruluşlarca kabul gören, bazılarının kırk yıllık geçmişi olan STK’larda  derin hayal kırıklığı yaşattı.

AB her zaman katılımcı bir yönetişimi ve güçlü bir sivil toplum vurgusunu tüm projelerde ve iş tanımlarında vurgular, burada da durum farksızdır. STK'lar olmadan projelerin sürdürülebilirliğinden,, yerel ve ulusal düzeyde   sahiplenmesinden ve katılımcı süreçlerden söz edilmesi mümkün değildir. Bu yaklaşımın tüm AB projeleri için geçerli kural olduğu bilinmektedir.Şayet ulusal  STK’lara adı geçen Şura’da ve komisyon görevlerinde hak ettiği yer verilmiş olsaydı AB Projeleri için geçerli olan bu temel kural örselenmemiş olacaktı.Bilindiği üzere ülkemizin AB üyeliği sürecinde Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali Yardım Aracının (IPA) 2014-2020 yıllarını kapsayan ikinci döneminde, “sivil toplum” ayrı bir öncelik alanı olarak kabul edilmiştir. Bu dönemde sivil toplumun ve sivil toplum diyaloğunun güçlendirilmesi, kamu kurumları - sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesine yönelik olarak AB   ve T.C. İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumlar İlişkiler Genel Müdürlüğü  yoğun destek vermiş ve vermeye devam etmektedir. I. Arkeoloji Şûrası’ında ve komisyonlarında deneyimli  bilim insanlarının da üye olduğu ulusal STK’lara yer verilseydi, onların deneyim ve önerilerinden yararlanılsaydı AB’nin önderlik ettiği “Kamu-STK İşbirliği –Diyalog” yaklaşımı güçlü bir şekilde vurgulanmış olacaktı.

Kültür mirasın korunması için çalışan Sivil Toplum Kuruluşlarında (STK’lar) bir araya gelen vatandaşlar sektörel stratejilerin ve politikaların belirlenmesi ve uygulanmasında önemli bir unsur olarak kabul edilir. William Morris ve Philip Webb 1877 yılında İngiltere’de Eski Binaları Koruma Topluluğu’nu (SBAP) kurdu. Topluluk, kısaca “SBAP Bildirisi” olarak adlandırılan “Eski Binaları Koruma Topluluğu’nun Kuruluşuyla Öne Sürülen İlkeler”i yayınladı. Eski binalara yönelik önleyici ve yenilikçi ilk koruma felsefesini ve yaklaşımlarını içeren bildiri sivil toplumun daha sonraki pek çok koruma politikasının başlangıç noktası olarak nitelendirilir. O günden bu yana, özellikle II. Dünya Savaşı’nın akabinde gerek ulusal gerek uluslararası STK’lar taşınabilir ve taşınamaz kültürel mirasın korunmasının tanımlanmasında, bu konuda ve ilgili sözleşmelerin, protokollerin, tavsiye kararlarının uygulanmasının gerekliliği hakkında kamusal ve politik farkındalığın arttırılmasında aktif rol almaktadır. Bu nedenle Dünya Mirası Sözleşmesi’nin uygulanmasında UNESCO Dünya Mirası Komitesi’ne danışmanlık yapan konsey bir hükümetler arası örgüt (ICCROM - Uluslararası Kültürel Varlıkları Koruma Araştırma Merkezi) ve iki STK’dan (ICOMOS - Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi;  IUCN - Doğa ve Doğal Kaynakların Korunması için Uluslararası Birlik) oluşmaktadır. Bu oluşum hiç kuşkusuz sivil toplumun deneyiminin ve saygınlığının uluslararası düzeyde kabul gördüğüne ilişkin en güçlü kanıttır.

Bu güçlü kanıt gereği I. Arkeoloji Şûrası’ında ve komisyonlarında Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü tarafından  ulusal STK’lara gereken katılım imkanı sunulsaydı kültür varlıklarımızın korunmasında ulusal STK’larımızın rolünün altı  güçlü bir şekilde çizilmiş olacaktı.

Son olarak kültür mirasını koruma, arkeoloji konusunda çalışan UNESCO, Avrupa Konseyi..vb  gibi hükümetlerarası kuruluşlar (IGO’s)  ve ICOMOS, ICOM..vb gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları (NGOs) tarafından bağlayıcılığı olsun olmasın yayınlanmış direktifler, tüzükler, tavsiye kararları, mesleki etik kuralları ..vb , üye ülkelerin ve AB’nin adı geçen kuruluşlarla yaptığı anlaşmalar veya birbirleriyle yaptığı anlaşmalar…vb “AB Müktesabatı”nı  (acquis communautaire-Kısaca: acquis)  oluşturmaktadır. Her üye devlet gibi ülkemiz de AB’ne üyelik sürecinde bu müktesabata uyum çalışmalarını yürütmektedir.vAdı geçen IGOs ve NGOs  tarafından yayınlanan belgelerdeki maddelerde taraflara kültürel mirasın korunması konusunda kamuoyu oluşturmada ve farkındalık artırımında sivil toplum ile işbirliği önerilmektedir.vSon olarak Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunun Uluslararası Afet Azaltma Stratejisi ve Hyogo Eylem Çerçevesi (HFA), 2005’i (HFA, 2005, 1-20), ardından  Sendai / Japonya’da 2015 yılında düzenlenen toplantıda Sendai Afet Riski Azaltma Çerçevesi 2015-2030’un kabul edilmesiydi (Sendai Framework, 2015, 1-37). Kısaca Sendai Çerçevesi, “kültürel miras”ın korunmasına referans sağlamakta ve bu bağlamda Sivil Toplum Örgütlerinin (STÖ) oynadığı/oynayacağı önemli rolü vurgulamaktadır (Sendai Framework, 2015, 24 d, 24 o)1.. 

Arkeoloji Şûrası’nda ve komisyonlarına ulusal STK’ların ve ilgili platformların davet edilmemesi Türkiye’nin de taraf olduğu  sözü edilen  AB ve BM  müstebatının ilgili maddelerinin  geliştirilmesi ve uyumu açısından ciddi bir samimiyetsizlik örneği ortaya koymuştur. Ülkemiz Güney Doğu Anadolu Bölgesi, son yıllarda ortaya çıkan ve çıkmaya da devam eden eşsiz nitelikli arkeolojik buluntuların yoğun olduğu bir bölgedir. Burada yapılan kazı çalışmalarına ait belgelerin toplanması, arşivlenmesi, toplum ve bilim dünyası ile paylaşılması, bölgede yapılması gerekli diğer işlerin ve laboratuvar çalışmalarının tamamlanması için bilimsel bir oluşum elbette ki gereklidir. Bölgede kültürel mirasının korunması konusunda yapılacak pek çok çalışmaya ihtiyaç vardır.

Örneğin Gaziantep yöresinde Yesemek köyünde bulunan son derece önemli Hitit Heykel Atölyesi, herkesin gözü önünde 2017 yılında yapılmaya başlanan resmi kurumlara ait bir çalışmada “sit alanı göz ardı edilerek” ciddi ölçüde tahrip edilmiştir. Bu da bölgede, arkeolojiyi koruma adına, daha nelerin yapılması gerektiği konusunda öncül bir örnektir. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine aday, Yesemek Hitit Heykel atölyeleri ve yöredeki benzer yerlerin tahribatının Şura’nın hiç bir komisyonda yer almaması esefle karşılanacak bir durumdur. Nitekim ülkemizin kültür mirasını acımasızca yok eden defineci tahribatlarına da Şura’da yer verilmediğini üzülerek gözlemlenmektedir. 

Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu Yönetimi - 25 Haziran 2022

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar