Batı Şeria'daki El Halil kentinde 9 bin yıllık taş maske bulundu

Batı Şeria'daki El Halil kentinde 9 bin yıllık taş maske bulundu

Neolitik döneme tarihlenen insan yüzü şeklindeki taş maskenin birkaç ay önce keşfedildiği ve şu anda İsrail Eski Eserler Kurumu ile İsrail Jeoloji Araştırmaları uzmanları tarafından incelendiği belirtildi. Pembemsi sarı kireçtaşından yapılmış maske arkeolojik dünyasını şaşırtan ilginç keşifler arasında yerini aldı.

Maske, 1967'deki Altı Gün Savaşı'nda İsrail tarafından işgal edilen Filistin toprakları arasında yer alan Batı Şeria bölgesinin (Yahudiye ve Samarya Bölgesi) El Halil (Hebron) kentinin güneyindeki Pnei Hever Yahudi yerleşim alanında bulundu. Ancak maskenin tam olarak nerede bulunduğu henüz tespit edilemedi.

Araştırmacılar, bu yıl başlarında İsrail yetkililerine teslim edilen maskenin, ölü atalarının ruhlarına benzemesi için giyilmiş olabileceğini tahmin ediyorlar.

Arkeologlar taştan yapılmış Neolitik dönem eserinin, günümüze ulaşan dünyanın en eski ritüel maskeleri arasında olduğunu söylüyor. Maske, insanlar geçim kaynağı olarak avcı-toplayıcılıktan, besin üretimine (tarıma) geçtiklerinde ve karmaşık toplumlar oluşturmaya başladıkları zamanda yapılmış.

Maskenin ve bölgedeki diğer buluntuların keşfi, onlarca yıldır kafaları karıştıran bu kaba görünümlü maskelerin işlevi hakkında daha fazla bilgi edinme şansı verebilir.

Bu maskelerin tarih öncesinde oynadığı rol bilinmiyor fakat arkeologlar, bunların ata kültü ile ilişkili bir rol oynamış olabileceğinden şüpheleniyor.

İsrail Eski Eserler Dairesi hırsızlık önleme birimi arkeologu Ronit Lupu, maskenin tam yerini ya da yerleşimcinin kimliğini bilmediğini, ancak herhangi bir yanlış durum ya da yağma girişimi olduğuna inanmak için sebep olmadığını söyledi.

Maskenin keşfedilmesinden bu yana arkeologlar, bulunduğu iddia edilen yeri araştırıyor ve orijinalliğini ve kimliğini doğrulamak için eseri test ediyorlar.

Bugüne kadar sadece 15 Neolitik maskenin gerçek olduğu doğrulandı

Bugüne kadar sadece 15 Neolitik maskenin gerçek olduğu doğrulandı ve hemen hemen hepsi, arkeolojik kazılar yerine, dünya çapında özel koleksiyoncuların ellerinde ortaya çıktı. Yani uzmanlar bunların kökeni veya işlevleri hakkında çok fazla bilgi toplayamıyor.

İsrail Eski Eserler Kurumu Arkeoloji Araştırma Bölümü başkanı Arkeolog Dr. Omry Barzila; “Bu maskeler gibi nadir tarih öncesi eserler, yağmacılar ve kaçakçılar için temel hedef ve antikacılar piyasasında her birini satmaya çalışıyorlar.” diyor. Bu tür nadir eserlerin ticareti, eserin gerçekliğini kanıtlamada ortaya çıkan güçlükler ve bölgede onunla ilişkili diğer eserlere ulaşma fırsatını kaybetmesi nedeniyle arkeologlara son derece zorluk çıkarıyor.

Neolitik maskelerin dini törenlerde ve şifa ve büyü amaçlı kullanıldığı düşünülmektedir.

Bazı maskelerin yanlarında delikler olsa da, yüze takılıp takılmadıkları belli değil ve bu amaç için çok hantal olabilirler. Neolitik maskelerin dini ayin ve sosyal törenlerde, şifa ve büyü amaçlı kullanıldığı düşünülmekte.Ölüm maskeleri olarak kullanılmış ya da başka bir şekilde sergilenmiş olabilirler.

Neolitik dönemden kalma insan yüzü taş tasvierleri çok nadir bulunuyor. Türkiye’deki Göbekli Tepe dahil olmak üzere, Levant bölgesinde taş maske olduğu düşünülen bazı arkeolojik bulgular söz konusu.  Fakat bunlar nispeten soyut olup, maske kabul edilip edilemeyeceği tartışılıyor.

Güney İsrail’de bulunan Neolitik maskeler, bu kültürel fenomenin en erken örnekleri arasında gösteriliyor.

2014 yılında İsrail Müzesi, dünya çapında bulunan Neolitik maskelerin bir sergisine ev sahipliği yaptı. Sergi, maskeleri bulmak için on yıl süren bir araştırmanın sonucuydu ve eserler özgünlüklerini belirlemek için çok sayıda bilimsel testten geçtiler. Belirlenen bir sahte maske çıkarıldıktan sonra uzmanlar, gerçek olanların Judean tepelerinde ve çevresindeki çölde yapılmış olduğu sonucuna vardılar.

Eretz İsrail Müzesi’nin baş küratörü yardımcısı Debby Hershman, “Maskeleri bulmak için çok fazla dedektif çalışması yaptık ve gerçek olup olmadığını belirlemek için bilimsel bir protokol geliştirdik.” diyor.

Ekibin ulaştığı sonuçlardan biri, maskelerin ritüellerde kullanılmak üzere yüzlere bağlanmış olabileceği. Bu sonuç, üç boyutlu rekonstrüksiyon ve eserlerin analizine dayanıyordu; Maskelerdeki gözler ve ağız arasındaki mesafeler, insan yüzünün oranlarını takip ediyordu ve kullanıcının kolayca görmesini ve nefes almasını sağlıyordu.

Yine de, buluntunun arkeolojik bağlamı ile ilişkilendirilmesinin bir alternatifi yoktu. Maskeyi bulan yerleşimcinin yardımıyla, arkeologlar yeni maskenin bulunduğu yeri tespit etti ve bir ön kazı yaptı. Çanak Çömleksiz Neolitik B adı verilen döneme özgü çakmaktaşı aletler ortaya çıkardılar ve bu dönem aynı zamanda diğer maskelerin de yapıldığı dönemdi.

Bulunan aletlerin ve maskenin üzerinde binlerce yıldır oluşan kalsit kabuklarındaki izotopların test edilmesi, bunların hepsinin aynı yere ve aynı zamana ait olduğunu kanıtladı.

Lupu, “Bu, son 35 yıl içinde bulduğumuz ilk maske, bu yüzden çok önemli. Ancak daha da önemlisi, siteyi tamamen kazma ve bu kült nesnenin ilişkili olduğu maddi yaşamı daha iyi anlama şansımız var. Nasıl kullanıldığı veya hangi bağlamda kullanıldığı anlaşılabilir.” diyor.

Bu maskenin, Nahal Hemar’da bulunan ile birlikte, Batı Şeria ve Judean çölü arasında bulunduğu gerçeği, bu fenomenin bu bölge ile sınırlı olduğu varsayımını güçlendiriyor. Taş maskeler, Levant’ın diğer bölgelerindeki benzer ikonografik fenomenlerin yerel versiyonları olabilir.

Kuzey İsrail’deki ve Şam’a kadar uzanan neolitik alanlar genellikle sıvalı kafatasları ile biliniyor. Bu kafatasları, ölülerin kafatasları çıkarıldıktan sonra, sıva, deniz kabukları ve diğer malzemelerle süslenerek yapılıyordu. Başka yerlerde, Ürdün Vadisi’nde ve doğusundaki arkeologlar insan figürlerinin alçı heykelciklerini buluyor.

En olası açıklama, bu eserlerin, avcı-toplayıcı olmaktan çıkıp tarıma başlayan insanların ata kültünün yerel varyasyonlarını temsil etmesi.

Araştırmacılar, “Bu, tahılların evcilleştirildiği Neolitik devrimin en zirve noktası. İnsanlar yerleşti ve güzel sıvalı zeminler ile evler inşa etti ve çok gelişmiş bir malzeme kültürü yarattı. Tarımsal bir topluma dönüştüğünüz zaman, arazi büyük ölçüde önem kazanır, çünkü ona çok fazla yatırım yapmış olursunuz ve bunu bir şekilde sizin olduğuna dair işaretlemelisiniz: mimari, mezar veya ritüel aracılığıyla.” diyor.

Başka bir deyişle, Neolitik maskeler, sıvalı kafatasları ve figürinler, neredeyse bir ritüel mülk kaydı olarak işlev görmüş olabilirdi. Sıvalı kafatasları, kelimenin tam anlamıyla – bu erken dönem çiftçilerinin atalarıydı; bu eserler, bir yerle bağlantılarını ve belli bir toprak parçasına sahip olma haklarını göstermek için sergilenmiş veya ibadet görmüş olabilirler.

Bu teorinin doğru olup olmadığı, yeni keşfedilen bölgedeki arkeolojik kazı sonucu ortaya çıkabilir veya çıkmayabilir. Ama düşünün ki, bu, insanların bugün Ortadoğu’da ve dünyanın diğer çatışan bölgelerinde yaptıkları şeylerden çok da farklı değil. 9.000 yıl sonra Yahudiler, Araplar ve diğer gruplar, aynı topraklarda atalarının varlığını hala hatırlatarak “Burada olma hakkımız var.” diyor.

Erman Ertuğrul - arkeofili.com (Haaretz. 28 Kasım 2018)


Benzer Haberler & Reklamlar