Ardahan’ın Göle ilçesindeki Tigem Kalesi’nde yürütülen kurtarma kazılarında, Erken ve Geç Demir Çağı’na ait kalıntılar gün yüzüne çıkarıldı. Yaklaşık 3500 yıl öncesine tarihlenen buluntular, Kafkasya ile Anadolu arasındaki kültürel etkileşimi belgeleyen önemli veriler sundu. Kazılarda ortaya çıkan mimari katmanlar, seramik örnekleri ve sur yapıları, bölgedeki yerleşim organizasyonu, sosyal sınıflaşma ve siyasi yapı hakkında yeni ipuçları sağladı.

Kafkasya ile Anadolu Arasında Bir Kavşak: Tigem Kalesi’nin Stratejik Önemi
Ardahan’ın Göle ilçesinde yer alan Tigem Kalesi, yalnızca bölgesel bir savunma yapısı değil, aynı zamanda Kafkasya ile Anadolu arasında kültürel ve ticari geçişi sağlayan önemli bir merkez konumunda.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü izniyle yürütülen kazılar, Kars Müze Müdürü Hakim Aslan başkanlığında, Ardahan Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Ayşegül Akın Aras’ın bilimsel sorumluluğunda sürdürülüyor.
Kars Müzesi Müdürü Hakim Aslan
Kazılar, Valilik, Üniversite, Göle Kaymakamlığı ve Göle Belediyesi’nin desteğiyle ilerliyor. Çalışmaların amacı, kalenin mimari dokusunu, tarihsel katmanlarını ve bölgedeki yerleşim düzenini bilimsel olarak belgelemek. Bu çerçevede elde edilen bulgular, Erken ve Geç Demir Çağı’na ait iki ayrı yerleşim evresine işaret ediyor.
Kazı Başkanı Hakim Aslan, “3500 yıl öncesine ait seramik parçaları, mimari kalıntılar ve duvar izleri, bize dönemin sosyal yaşamı hakkında önemli bilgiler veriyor,” dedi. Arkeolojik tabakalarda ortaya çıkan çanak çömlek örnekleri, tarihlendirmede temel veri kaynağını oluşturuyor.
Dr. Taygun Kotan
Demir Çağı’nın En Büyük Yerleşimlerinden Biri: 220x185 Metrelik Kale Kompleksi
Kazılarda görev alan arkeolog Dr. Taygun Kotan, Tigem Kalesi’nin boyutları ve plan özellikleri bakımından, Ardahan bölgesindeki Demir Çağı kaleleri arasında en nitelikli ve en geniş örnek olduğunu vurguladı.
Kotan’a göre, 220’ye 185 metre boyutlarındaki kale yerleşimi, yalnızca askeri bir yapı değil, aynı zamanda bir kentsel organizasyon modelini temsil ediyor:
“Tigem, sadece savunma yapısı değil; yöneticilerin, idari sınıfın ve halkın birlikte yaşadığı, sosyal bir merkezdi.
Dış surun ötesinde mezarlık alanlarının yer alması, hem dini hem de sosyal ayrışmanın mekânsal bir göstergesi.”
Bu analiz, Kafkasya, İran’ın kuzeyi ve Anadolu genelinde tespit edilen Demir Çağı kaleleriyle yapısal benzerlikler taşıyor.
Sitadel (iç kale) ve çevresindeki sur yapıları, yalnızca savunma amaçlı değil, aynı zamanda politik güç ve toplumsal statü göstergesi olarak da kullanılmış. Böylece Tigem Kalesi, erken dönem siyasal organizasyonların arkeolojik bir temsili haline geliyor.

İki Evreli Bir Kale: Erken ve Geç Demir Çağ Katmanları
Kazı ekibinin bilimsel sorumlusu Dr. Ayşegül Akın Aras, Tigem Kalesi’nin mimari evrimini “iki katmanlı bir süreç” olarak tanımlıyor.
Üç ayrı alanda sürdürülen kazılarda, sitadel, ana yerleşim bölgesi ve çevre duvarları sistematik biçimde ortaya çıkarıldı. Aras, “Sur mimarisinin iç çevre duvarlarını tam olarak tespit ettik. Daha önce yüzeyde görülen kalıntıların devamını açığa çıkardık. Böylece hem kale planını hem de evre geçişlerini anlamamız kolaylaştı,” ifadelerini kullandı.
Arkeolojik veriler, Erken Demir Çağı kale yapısının daha sonra Geç Demir Çağı mimarisiyle yeniden biçimlendirildiğini gösteriyor.
Bu durum, bölgedeki güç dengelerinin ve yerleşim anlayışının süreklilik ve dönüşüm içinde ilerlediğine işaret ediyor. Elde edilen mimari ve seramik bulgular, Doğu Anadolu’nun kuzeyinde politik yeniden yapılanma ve kültürel adaptasyon süreçlerine dair yeni kanıtlar sunuyor.

Anadolu’nun Erken Sosyo-Politik Yapısına Işık Tutan Bulgular
Kazılarda ortaya çıkan veriler, yalnızca bir kalenin inşa tarihini değil, aynı zamanda Erken Demir Çağı toplumlarının hiyerarşik ve mekânsal organizasyonunu anlamaya katkı sağlıyor.
Tigem’deki tabakalar, halk ve yönetici sınıfın mekânsal ayrışmasını belgeleyen nadir örneklerden biri. Sitadel çevresindeki surlar, yalnızca askeri savunma işlevi görmüyor; aynı zamanda iktidarın sembolik mekânsal ifadesi olarak değerlendiriliyor.
Kazı ekibi, Tigem Kalesi’nin Anadolu arkeolojisinde yeni bir referans noktası haline geleceğini öngörüyor. Erken kentleşme eğilimleri, güç odaklı mekânsal yapılanma ve sınır ötesi etkileşimleri birlikte okumaya imkân veren bu buluntular, Doğu Anadolu arkeolojisinin kronolojisini yeniden değerlendirmeye açık kapı aralıyor.

Suriye'de Kayıp Ebla Arşivi İdlib Müzesi’ne Döndü
Zile’nin Çok Katmanlı Tarihi Turizmde Yeni Bir Dönem Açıyor
Gaziantep Kalesi Restorasyonu Tamamlandı
Karahantepe Ören Yeri'nde Karşılama Merkezi ve Çatı Çalışmaları Sürüyor