Taş Tepeler Projesi Neolitik Dünyayı Yeniden Yazıyor

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen Taş Tepeler Projesi, beşinci yılını geride bırakırken bilimsel çalışmaların ulaştığı yeni veriler, Neolitik çağın toplumsal, ritüel ve estetik dünyasına dair benzersiz bilgiler sunuyor. Bakan Mehmet Nuri Ersoy, mikro analizlerden uluslararası sergilere, arkeometri laboratuvarlarından yeni buluntulara uzanan kapsamlı çalışmaların, Taş Tepeler’i “dünyanın Neolitik başkenti” olarak tescilleyeceğini vurguladı.

Taş Tepeler’in Beşinci Yılında Yeni Bilimsel Ufuklar
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Şanlıurfa Karahantepe’de düzenlenen Taş Tepeler Projesi 5. yıl toplantısında yaptığı konuşmada, projenin insanlık tarihine yönelik kritik soruları yeniden gündeme getiren bir bilimsel hamle olduğunu belirtti. Ersoy, Taş Tepeler’in yalnızca kazı projeleri bütünü değil, “Neolitik yaşamın tarihsel, sosyal ve sembolik sistemlerini çözümleyen çok katmanlı bir araştırma ağı” hâline geldiğini vurguladı.
Taş Tepeler Projesi’nin özellikle mimari, heykeltıraşlık, ritüel pratikler, toplumsal örgütlenme ve tarıma geçiş süreçlerinin çok boyutlu değerlendirilmesine imkân tanıdığını dile getiren Ersoy, 2020 yılında başlatılan projeyle Göbeklitepe, Karahantepe, Sayburç ve Sefertepe gibi yerleşimlerin arkeolojik verilerinin ortak bir bilimsel çerçevede anlamlandırıldığını ifade etti.

Neolitik Çağ’ın “Toplumsal Dönüşüm Havzası”: Fırat-Dicle Arası
Bakan Ersoy, Şanlıurfa çevresinin Neolitik dönüşümlerin en yoğun izlenebildiği bölge olduğunu vurgulayarak, Fırat ve Dicle’nin kuzey kesimlerinin yalnızca tarımsal gelişimlerin değil, toplumsal örgütlenme ve ritüel sistemlerin de merkezinde yer aldığını belirtti.

Göbeklitepe’de 1995 yılında Arkeolog Klaus Schmidt’in başlattığı kazıların, T biçimli dikilitaşlar ve anıtsal yapılar sayesinde dünya tarih yazımını değiştirdiğini hatırlatan Ersoy, “Göbeklitepe artık yalnızca bir ritüel merkezi değil; karmaşık bir sosyal yapının, erken toplumsal hafızanın ve sembolik iletişimin mimarisidir” ifadesini kullandı.

Bilimsel Diplomasinin Merkezinde: Uluslararası İşbirliği Ağı
Taş Tepeler Projesi bugün 36 akademik kurumun işbirliğiyle yürütülüyor. 15’i Türkiye’den, 21’i ise yabancı ülkelerden olmak üzere geniş bir araştırma ağı oluşturuldu.

Japonya Altes Prensesi Akiko Mikasa’nın katılımıyla başlatılan Ayanlar Höyük kazılarının projeye eklenmesi, uluslararası diplomatik bilim işbirliklerini güçlendiren önemli bir adım olarak değerlendirildi. 2025 itibarıyla projede 219 bilim insanı ve öğrenci görev alıyor; arkeometri, mikroskobik analiz, etnoarkeoloji ve koruma bilimleri birbirini tamamlayan disiplinler hâline gelmiş durumda.

Ersoy, bu yapının “Türkiye’yi arkeoloji alanında küresel liderlerden biri konumuna taşıdığına” dikkat çekerek, Taş Tepeler’in bilimsel diplomasinin örnek projesi olduğunu ifade etti.

2025 Kazı Sezonunun Öne Çıkan Buluntuları
Toplantının en dikkat çekici bölümünü, 2025 kazı sezonunda gün yüzüne çıkarılan eserler oluşturdu. Göbeklitepe’de D Yapısı’nın duvarının içine olasılıkla adak olarak yerleştirilmiş insan heykeli, estetik üslubu ve dönemin heykeltıraşlık anlayışını yansıtan detaylarıyla öne çıktı. Heykelin, jestleri ve sembolik konumu nedeniyle ritüel bağlamda yer aldığı tahmin ediliyor.

Sayburç’ta bulunan ve ağzı dikili biçimde betimlenen heykel, ölüm ritüelleri, gömüt gelenekleri ve olası ruh kavramları üzerine yeni tartışmalar açtı. Bu buluntu, tarih öncesi insanların ölüm ile kurduğu ilişkiyi yalnızca gömme pratiklerine değil, sembolik gösterimlere de taşıdığını gösteriyor.

Sefertepe buluntuları ise Taş Tepeler’de sanat üsluplarının çeşitliliğine dair önemli gelişmeler sundu. Bu yıl aynı alanın çalışmaları sırasında iki blok taş üzerinde yüksek ve alçak kabartma olmak üzere iki farklı insan yüzü işlendiği tespit edildi. Ayrıca, siyah serpantinden üretilmiş ve her iki yüzünde insan motifi bulunan delikli bir boncuk ortaya çıkarıldı. Bu boncuk, ritüel veya kimlik ifadesine yönelik takı-gösterge sistemi olasılıklarını gündeme taşıdı.

Koruma, Müzeleşme ve Küresel Tanıtım Stratejisi
Taş Tepeler Projesi yalnızca kazı alanlarıyla sınırlı kalmayıp kültürel mirası geleceğe taşıyacak koruma ve müze stratejileriyle ilerliyor. Göbeklitepe’de Aslanlı Yapı ve son olarak C Yapısı’nın restorasyonları tamamlandı; Karahantepe’de A ve D Yapıları üzerindeki uygulamalar sürüyor. Göbeklitepe için yeni bir karşılama merkezi, Karahantepe için ise arkeometri altyapısına ev sahipliği yapacak bir araştırma merkezi inşa ediliyor.
Projenin uluslararası tanıtımı için Roma Kolezyumu’nda açılan ve 6 milyon ziyaretçi ağırlayan Göbeklitepe: Kutsal Bir Yerin Gizemi sergisi önemli bir başarı olarak kayda geçti. 2025’te Berlin James-Simon Galerisi’nde Toplumun Keşfi: 12.000 Yıl Önce Taş Tepeler sergisi gerçekleştirilecek; ardından Birleşik Krallık ve Japonya’da tematik sergiler düzenlenecek.

12.000 Yıllık Toplumların İzinde: Neolitik Başkent Tartışması
Bakan Ersoy, 1500 yıl boyunca kesintisiz yerleşimi belgeleyen bulguların erken toplum düzenini, hane ve kamusal alan ayrımını, beslenme stratejilerini ve kaynak kullanımını aydınlattığını belirterek, Taş Tepeler’in insanlık tarihinde toplumsal örgütlenmenin ilk kanıtlarını sunduğunu vurguladı. 2025’in “Aile Yılı” olarak ilan edilmesinin, Şanlıurfa ve Taş Tepeler topluluklarının erken aile yapısının tarihselliğini görünür kıldığını ifade etti.
Sonuç olarak Ersoy, mikro analizlerin, arkeometrik çalışmaların ve sembolik buluntuların yeni bir tarih anlatısı sunduğunu belirterek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Kapsamlı veriler, Taş Tepeler’i Neolitik dünyanın başkenti olarak tescillemektedir.”

Eşber Ayaydın, Rauf Maltaş aa

 


Benzer Haberler & Reklamlar