Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, son sekiz yılda 9 binden fazla kültür varlığının Türkiye’ye iade edildiğini açıkladı. Bodrum’da tanıtılan “ICOM Risk Altındaki Kültür Varlıkları Kırmızı Listesi: Türkiye” çalışması, kaçakçılık riski yüksek eser türlerini belirleyerek hem ulusal hem uluslararası düzeyde kültürel mirasın korunmasına yeni bir vizyon kazandırıyor.
Kültür Varlığı Kaçakçılığına Karşı Küresel Mücadele
Muğla’nın Bodrum ilçesinde düzenlenen “Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) Risk Altındaki Kültür Varlıkları Kırmızı Listesi: Türkiye” programı, Türkiye’nin kültürel mirasını koruma yönündeki kararlı adımlarını uluslararası platformda bir kez daha ortaya koydu. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, açılışta yaptığı konuşmada kültür varlığı kaçakçılığının yalnızca bir hırsızlık değil, “bilimsel verilerin yok olmasına ve insanlık tarihinin bağlamından kopmasına yol açan organize bir suç” olduğunu vurguladı.
Ersoy, kültür varlığı kaçakçılığının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terörün finansmanında kullanılan bir araç olarak tanımlandığını hatırlatarak, Türkiye’nin bu alandaki kararlılığını şu sözlerle dile getirdi:
“Türkiye, hem emniyet, jandarma ve gümrük birimlerimiz eliyle ulusal düzeyde hem de uluslararası işbirlikleri aracılığıyla küresel ölçekte bu suçla mücadeleyi sürdürmektedir.”
Bu kapsamda, Türkiye son yıllarda yürüttüğü diplomatik ve hukuki girişimlerle dikkate değer sonuçlar elde etti. Son 8 yılda 9 binden fazla kültür varlığı ülkeye geri kazandırıldı. ABD ile yürütülen yakın işbirliği sonucu Marcus Aurelius heykeli gibi önemli eserlerin Türkiye’ye dönüşü sağlandı. Benzer şekilde İsviçre makamlarının işbirliğiyle bu ülkede ele geçirilen 7 tarihi eserin iadesi de geçtiğimiz haziran ayında tamamlandı.
ICOM Kırmızı Liste: Risk Altındaki Eserler İçin Rehber Niteliğinde
Ersoy, Türkiye için hazırlanan ICOM Kırmızı Listesi’nin, uluslararası standartlara uygun biçimde, uzman müzeciler ve akademisyenlerin katılımıyla oluşturulduğunu belirtti. Bu liste, “kaybolan eserlerin envanteri” değil, tam tersine “kaçakçılık riski yüksek eser türlerini önceden tanımlayarak koruma altına alma” amacı taşıyor.
2000 yılından bu yana 40’tan fazla ülke için hazırlanmış olan Kırmızı Liste uygulamasının, kaçakçılığı önlemede etkili bir farkındalık aracı olduğunu belirten Ersoy, Türkiye için hazırlanan listenin ülkenin kültürel çeşitliliğini ve arkeolojik zenginliğini yansıttığını ifade etti.
“Kolluk kuvvetlerince en çok hangi eser tiplerinin yakalandığına, yurt dışında en sık hangi eserlerimizin tespit edildiğine dair analizler dikkate alınarak, hangi eserlerin daha fazla risk altında olduğu ortaya konmuştur.”
Hazırlık sürecine; İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Zeugma Mozaik Müzesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi gibi ülkenin önde gelen kurumları aktif katkı sundu. Bu müzeler, yalnızca kültürel çeşitliliği temsil etmekle kalmadı, aynı zamanda risk analizi sürecinin bilimsel güvenilirliğini de sağladı.
Ulusal Güvenlikten Kültürel Diplomasiye: Türkiye’nin Stratejik Yaklaşımı
Kültür varlığı kaçakçılığı, artık yalnızca bir kültür politikası değil, aynı zamanda ulusal güvenlik ve uluslararası diplomasi meselesi olarak ele alınıyor. Türkiye, bir yandan kendi topraklarından kaçırılan eserlerin izini sürerken, diğer yandan bilimsel köken araştırmaları sonucunda başka ülkelere ait olduğu tespit edilen eserleri de iade ediyor.
Bakan Ersoy, bu kapsamda İran, Irak, Kazakistan, Mısır, Peru ve Çin’e çeşitli dönemlere ait kıymetli eserlerin iade edildiğini hatırlattı. Bu yaklaşımın, Türkiye’yi “karşılıklı güvene dayalı kültürel işbirliği” konusunda örnek bir ülke haline getirdiğini vurguladı:
“İdeal olan, bizim ve diğer ülkelerin bu mücadeleyi vermesine gerek kalmamasıdır. Bunun yolu, eserleri köken ülke sınırları dışına çıkmadan koruyabilmekten geçiyor.”
Ersoy ayrıca, Kaçakçılıkla Mücadele Dairesi Başkanlığı’nın 2020 yılında kurulmasından bu yana yürüttüğü kapsamlı çalışmaların yalnızca operasyonel düzeyle sınırlı olmadığını; aynı zamanda toplumda farkındalık yaratmayı da hedeflediğini söyledi.
Son beş yılda, güvenlik güçlerinin “Anadolu”, “Miras” ve “Define” operasyonları sayesinde 900 bini aşkın eserin yurt dışına çıkarılmadan müzelere kazandırıldığını açıkladı. Bu veriler, Türkiye’nin kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadelede Avrupa ve Orta Doğu bölgesinde en etkin ülkelerden biri haline geldiğini gösteriyor.
Kültürel Mirasın Geleceği İçin Ortak Bir Bilinç
Türkiye’nin ICOM ve ABD Büyükelçiliği desteğiyle yürüttüğü bu proje, aynı zamanda uluslararası kültürel diplomasi açısından da güçlü bir örnek oluşturuyor. Projenin finansmanının ABD Büyükelçiliği tarafından sağlandığını, Amerikan Araştırma Enstitüsü Türkiye Ofisi aracılığıyla yürütüldüğünü belirten Bakan Ersoy, bu işbirliğinin “kültürel mirasın korunmasında ortak sorumluluk bilincinin” somut bir göstergesi olduğunu dile getirdi.
Programda konuşan ICOM Başkanı Emma Nardi ve ABD Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Brian Stimmer, Türkiye’nin yürüttüğü bu kapsamlı çalışmanın, kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadelede uluslararası alanda model teşkil ettiğini vurguladı.
Ersoy, konuşmasını şu ifadelerle tamamladı:
“Kültür varlıklarının yalnızca geçmişimizin değil, kimliğimizin ve geleceğimizin taşıyıcıları olduğunu hatırlatmak isterim. Onları korumak, insanlığın ortak değerlerini korumaktır.”
Türkiye’nin 2025-2030 döneminde hedefi, Kırmızı Liste uygulamasının etkinliğini artırmak, dijital arşivleri güçlendirmek ve eserlerin sahtecilik riskini azaltacak yeni teknolojiler geliştirmek olacak. Böylece hem ulusal hem de uluslararası düzeyde “önleyici koruma” anlayışı daha da yaygınlaştırılacak.
Sonuç: Kültürel Mirasın Korunmasında Türkiye’nin Küresel Rolü
ICOM Kırmızı Liste – Türkiye çalışması, yalnızca risk altındaki eser tiplerini tanımlamakla kalmayıp, Türkiye’nin kültürel zenginliğini de görünür kılan stratejik bir araç haline geldi. Kültürel mirasın korunması artık yalnızca müzelerin veya kolluk birimlerinin değil, toplumun her kesiminin ortak sorumluluğu olarak ele alınıyor.
Bu yeni dönem, Türkiye’nin sadece kayıp eserlerinin peşinde koşan değil, kültür varlıklarını koruma bilincini ihraç eden bir ülke konumuna yükseldiğini ortaya koyuyor.

Suriye'de Kayıp Ebla Arşivi İdlib Müzesi’ne Döndü
Zile’nin Çok Katmanlı Tarihi Turizmde Yeni Bir Dönem Açıyor
Gaziantep Kalesi Restorasyonu Tamamlandı
Karahantepe Ören Yeri'nde Karşılama Merkezi ve Çatı Çalışmaları Sürüyor