Çorakyerler Omurgalı Fosil Bölgesi’nde yürütülen 2025 kazı sezonunda, geç Miyosen dönemine tarihlenen ve bütüne yakın korunmuş 200 fosil gün yüzüne çıkarıldı. Ankara Üniversitesi öncülüğündeki çalışmalar, Anadolu’nun Asya, Avrupa ve Afrika arasındaki biyocoğrafik köprü rolünü somut verilerle ortaya koyarken, iki fosilin yeni tür olabileceğine işaret ediyor.
Geç Miyosen’e Işık Tutan Sistematik Kazılar
Çankırı–Yapraklı kara yolu üzerinde yer alan Çorakyerler Omurgalı Fosil Bölgesi’nde temmuz ayının ilk haftasında başlayan 2025 yılı kazı çalışmaları tamamlandı. Yaklaşık 7–9 milyon yıl öncesine tarihlendirilen fosiller, Anadolu’nun geç Miyosen dönemindeki ekosistem yapısını ve faunal çeşitliliğini anlamaya yönelik kritik veriler sunuyor. Beş ay süren kazı sezonu boyunca çıkarılan buluntular, Çankırı–Eldivan kara yolu üzerindeki kazı evinde bilimsel incelemelere alınarak depolarda muhafaza ediliyor. Araştırmalar, bölgenin yalnızca yerel değil, küresel ölçekte karşılaştırmalı paleontoloji çalışmaları için de önemli bir referans alanı olduğunu gösteriyor.
Faunal Çeşitlilik ve Yeni Tür Olasılığı
Kazı Başkanı Ayla Sevim Erol, bu yılki çalışmalarda zürafagiller (Giraffidae), hortumlular (Proboscidea), gergedangiller (Rhinocerotidae), koyun ve keçi gibi boş boynuzlular, bizon benzeri bovidae türleri ile sırtlangiller (Hyenidae) başta olmak üzere çok sayıda büyük ve küçük omurgalıya ait fosilin tespit edildiğini belirtti. 2025 sezonunda numaralandırılan 200 fosilin önemli bir bölümünün bütüne yakın korunmuş olması, morfolojik ve taksonomik analizler açısından büyük avantaj sağlıyor. Özellikle iki fosil örneğinin, bilinen türlerle örtüşmeyen ayırt edici özellikler taşıması, yeni tür tanımlama olasılığını gündeme getiriyor. Bu durum, Çorakyerler’in bilim dünyasındaki özgün konumunu daha da güçlendiriyor.
Anadolu’nun Göç Yolları ve Biyocoğrafik Kavşak
Çorakyerler, bugüne kadar tanımlanan 43 büyük ve 12 küçük omurgalı türüne ait toplam 4 bin 520 fosille, Anadolu’nun geç Miyosen dönemindeki biyocoğrafik rolünü açıklamada kilit bir alan olarak öne çıkıyor. Prof. Dr. Sevim Erol’a göre bölge, Asya, Avrupa ve Afrika arasında bir kara köprüsü işlevi görmüş; bu durum, fosil kayıtlarında açık biçimde izlenebiliyor. Endemik ve daha önce bilinmeyen türlerin varlığı, yalnızca göç hareketliliğini değil, Anadolu’nun kendi içinde evrimleşen özgün faunal yapısını da ortaya koyuyor. Bu yönüyle Çorakyerler, çağdaş fosil lokaliteleri arasında hem çeşitlilik hem de karşılaştırmalı analiz potansiyeli bakımından ayrıcalıklı bir konumda bulunuyor.
Koruma, Eğitim ve Bilimsel Gelecek Perspektifi
Araştırma ekibi, Çorakyerler fosil alanının korunarak gelecek nesillere aktarılmasının bilimsel ve toplumsal açıdan zorunlu olduğuna dikkat çekiyor. Şehir merkezine yakınlığı sayesinde erişilebilir olan alan, yalnızca akademik araştırmalar için değil; eğitim, bilim turizmi ve kamuya yönelik farkındalık çalışmaları için de büyük bir potansiyel barındırıyor. Prof. Dr. Sevim Erol, Çorakyerler’in “doğa tarihinin somut bir arşivi” niteliğinde olduğunu vurgulayarak, bu mirasın korunmasının genç kuşaklara bilimsel düşünce ve evrimsel perspektif kazandıracağını ifade ediyor. Uzmanlara göre alanın sürdürülebilir biçimde değerlendirilmesi, Türkiye’nin paleontoloji alanındaki uluslararası görünürlüğünü de artıracaktır.
Muhammed Kaygın aa

Neandertal Burnuna Dair Tahminler, Altamura Neandertal Fosili ile Sarsıldı
Bir Milyon 600 Yıllık Homo Erectus yüzü ve Afrika'daki insansı türlerin çeşitliliği
Safranbolu’nun UNESCO Yolculuğunda 31 Yıl
Roma Metro C Hattında Müze-İstasyon Dönemi Başladı