Arkeogenetik analizlere göre Çatalhöyük’te Kadın, Esnek Aile ve Toplumsal Dönüşüm

Arkeogenetik analizlere göre Çatalhöyük’te Kadın, Esnek Aile ve Toplumsal Dönüşüm

Çatalhöyük'ün Doğu Höyüğü'ndeki arkeoloji kazılarında 7100–5950 BCE tarihli evlerin altından çıkan 395 mezarın 131’inden antik DNA analizi yapıldı. Genetik veriler, hane içi gömülerdeki ilişkilerin \%70–100 oranında maternal çizgiyle kurulduğunu gösteriyor. Yani hem erken hem geç dönem gömülerde eşler, akrabalar ve bakım altındaki çocuklar anne soyu çevresinde kümeleniyor.

Science dergisinde, 26 Haziran 2025 tarihinde yayınlanan Ian Hooder ve 46 araştırmacının imzasını taşıyan "Female lineages and changing kinship patterns in Neolithic Çatalhöyük" (Neolitik Çatalhöyük'te kadın soyları ve değişen akrabalık kalıpları) başlıklı makale medyada yoğun ilgi gördü. 

Makalede yer verilen bilgilere göre; Çatalhöyük’teki bulgular, yerleşik yaşama geçen ilk toplumlardan birinde genetik bağlar yerine sosyal bağların önem kazandığını, kadınların ise bu sistemin merkezinde yer aldığını gösteriyor. Bu da araştırmacılarıa göre; insanlık tarihindeki, toplumsal örgütlenmenin düşündüğümüzden çok daha çeşitli ve dinamik olabileceğini kanıtlıyor.

Her ne kadar, kadın figürinleri ve mezar bulguları, bu alanda toplumun kadın etrafında şekillendiğini gösterse de bunun mutlak bir anaerkillik anlamına geldiğini söylemek için erken. Ancak  kadın merkezde kaldığı bu yapı Avrupa’daki daha sonra gelişen erkek egemen Neolitik düzenlerden hayli farklı ve dikkat çekici.

 9000 Yıllık Bir Toplumun DNA Verileri ile Ortaya Çıkan Şifreleri

Türkiye'nin Konya Ovası’nda yer alan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Neolitik yerleşim Çatalhöyük, 1960’lardan beri arkeologların aklını kurcalayan bir yerdi. İç içe geçmiş evleri, evlerin altına gömülen ölüleri ve gizemli kadın figürinleriyle, bu yerleşim bir zamanlar kadınlar etrafında şekillenmiş bir toplumun izlerini taşıyor olabilir miydi?

Bu soru artık daha güçlü bir cevaba sahip: evet, en azından kısmen.

Science dergisinde yayımlanan araştırmada, Türkiye’deki Orta Doğu Teknik Üniversitesi liderliğindeki uluslararası bir ekip, Çatalhöyük'ten çıkarılan 400 iskeletten 131’inin DNA’sını başarıyla analiz etti. Bu genetik veriler, yerleşimin sosyal organizasyonu hakkında bugüne dek elde edilmiş en somut bulguları sundu.

Dikkat çekici bir bulgu, aynı evin içine gömülen bireyler çoğunlukla anne tarafından akrabaydı. Bu durum, evlerin kadın soyundan gelenlerle dolduğunu ve kadınların erişkinliğe ulaştıktan sonra evlerinde kalmaya devam ettiğini gösteriyor. Erkekler ise yer değiştiriyor; evlilik sonrası başka evlere ya da topluluklara taşınıyor gibi görünüyor.

Araştırmanın eş yazarlarından Muhammed Sıddık Kılıç bu durumu şöyle açıklıyor: “Yetişkinliğe ulaşıldığında kadınlar aynı evde kalma eğilimindeydi, erkekler ise ayrılıyordu. Bu yapı Avrupa Neolitiği’nin erkek merkezli düzenlerinden oldukça farklı.”

Cinsiyet ve Sosyal Statü: Mezar Eşyalarının Dili

DNA analizinin yanında, mezarlarda bulunan eşyalar da toplumun değer sistemine ışık tutuyor. Araştırma ekibi, özellikle bebek ve çocuk mezarlarını incelediğinde çarpıcı bir fark gözlemledi:

Kız çocuklarının mezarlarında erkeklere kıyasla 5 kat fazla eşya bulunuyordu. Bu oran sadece bir istatistik değil, toplumsal değerlerin somut bir göstergesi.

Doktora araştırmacısı Ayça Doğu şöyle diyor: “Bu fark sadece sembolik değil; topluluğun kadınlara biçtiği değerin doğrudan bir yansıması.”

Aile mi, Topluluk mu?

Genetik analizler, Çatalhöyük’ün sosyal yapısındaki dinamik değişimleri de ortaya koydu. Yerleşimin erken dönemlerinde ev içi gömülerdeki bireyler genellikle biyolojik akrabaydı. Ancak zamanla bu bağlar zayıfladı.

Geç dönemlerde aynı evde gömülen bireyler genetik olarak akraba değildi, ancak benzer beslenme alışkanlıklarına sahiptiler. Bu da birlikte yaşamış olabileceklerini ve muhtemelen birbirleriyle sosyal bağlar kurduklarını gösteriyor.

Araştırmacılar bu durumu evlat edinme, çocuk değişimi ve topluluk temelli bakım sistemleriyle açıklıyor. Kimi çocuklar farklı hanelerde büyüyordu—belki de kaynakların eşit paylaşımı için. Bu uygulama, toplumun eşitlikçi değerleri olduğuna dair bir başka güçlü ipucu.

Eva Rosenstock'un ifadesiyle: “Kendi çocuğunuz başka bir evde büyüyorsa, sadece kendi hane halkınızın çıkarına düşünmezsiniz. Bu tür mekanizmalar, topluluk odaklı bir düşüncenin varlığına işaret eder.”

Anaerkillik Tartışması: Gücün Kimde Olduğu Meselesi

Peki Çatalhöyük gerçekten anaerkil bir toplum muydu? Araştırmacılar bu konuda temkinli. Genetik bağların anne üzerinden kurulması ve kadınlara sembolik değer verilmesi net olsa da, mutlak bir güç dengesi analizi için daha fazla veri gerekiyor.

Rosenstock bunu şöyle yorumluyor: Bir toplumun anaerkil veya ataerkil olması, güç dağılımıyla ilgili daha derin göstergeler gerektirir. Ancak kadın merkezli uygulamaların sürekliliği önemli bir işaret.”

Kültürel Bir Ayrılık mı, Yoksa Başlangıç Noktası mı?

Çatalhöyük’teki bulgular, Neolitik Avrupa toplumlarında gözlemlenen erkek merkezli, patrilokal yapılarla keskin bir tezat oluşturuyor. İlginç olan nokta, bu Avrupa toplumlarının çoğunun Anadolu kökenli olması. Bu da şu soruyu akla getiriyor: Çatalhöyük, tarım toplumlarının kadın merkezli ilk örneği miydi?

Araştırmanın eş yazarlarından Merve Nur Güler şöyle diyor: “Çatalhöyük, Avrupa’daki Tunç Çağı’na doğru evrilen ataerkil yapılardan oldukça farklı. Kadınların merkezi rolü bin yıl boyunca istikrarlı bir şekilde sürdürülmüş.”

DNA’nın Fısıldadığı Toplumsal Tarih

Bilimsel gelişmeler, tarihin sessiz tanıklarını konuşturuyor. DNA, mezar eşyaları ve gömü mimarisi; hepsi birlikte Çatalhöyük’ün insanlarını, ilişkilerini ve değer dünyasını gözler önüne seriyor.

Çatalhöyük, yalnızca “ilk evler”in olduğu bir yerleşim değil; aynı zamanda insanlık tarihinin toplumsal çeşitliliğinin ve yaratıcılığının güçlü bir göstergesi.

Zülfikar Emin - Arkeolojikhaber.com

İlgili Haberler


Benzer Haberler & Reklamlar