Pera Müzesi'den 20. yılında iki iddialı sergi: Ortak Duygular ve Elementlerin Şiiri

Pera Müzesi'den 20. yılında iki iddialı sergi: Ortak Duygular ve Elementlerin Şiiri

Pera Müzesi, 20. yılında geçmişin izlerini ve doğanın elementlerini bir araya getirerek izleyiciyi kolektif hafıza ve maddesel deneyim arasında ritmik bir yolculuğa davet ediyor.

Pera Müzesi, 20. yılında sanatseverleri iki güçlü sergiyle karşılıyor: British Council Koleksiyonu’ndan seçilen yapıtlarla “Ortak Duygular” ve İsveçli sanatçı Åsa Jungnelius’un Türkiye’deki ilk kişisel sergisi “Toprak, Ateş, Su ve Havayla Yazılmış Bir Dize”.

Hafızayı Canlandıran Koleksiyon: Ortak Duygular Pera'da

Pera Müzesi’nin British Council iş birliğiyle düzenlediği “Ortak Duygular: British Council Koleksiyonu’ndan Yapıtlar” sergisi, 29 sanatçının eserleriyle koleksiyonun yalnızca geçmişi muhafaza eden bir arşiv değil, toplumsal ve politik bağlamlarla etkileşen canlı bir organizma olduğunu vurguluyor. Küratör Ulya Soley’in güncel ve spekülatif bir yaklaşımla ele aldığı seçki, 1930’lardan günümüze uzanan ve yaklaşık 9 bin eserden oluşan British Council Koleksiyonu’ndan derleniyor.

Sergi, “Özeni Korumak”, “Tanıdık Yüzler” ve “Hayali Gelecek” başlıkları altında, koleksiyonların geçmişle kurduğu bağın ötesine geçerek bugünün duygusal ve düşünsel ihtiyaçlarına nasıl yanıt verebileceğini araştırıyor. “Duvarları olmayan müze” olarak tanımlanan koleksiyon, uluslararası dolaşımda olan eserleriyle mekân kavramını yeniden düşünmeye davet ediyor.

Lucian Freud’dan Tracey Emin’e, Damien Hirst’ten Sonia Boyce’a uzanan sanatçılar listesi, çağdaş Britanya sanatının çok sesli ve çok katmanlı yapısını gözler önüne seriyor. Sergi, duyguların kapsayıcı ve bulaşıcı doğasını müzeyi bir karşılaşma alanına dönüştürerek yeniden tanımlıyor.

Camın Kırılganlığı, Taşın Direnci: Åsa Jungnelius’un Elementlerle Diyaloğu

Elif Kamışlı küratörlüğünde gerçekleşen “Toprak, Ateş, Su ve Havayla Yazılmış Bir Dize” sergisi, İsveçli sanatçı Åsa Jungnelius’un Türkiye’deki ilk kişisel sergisi olma özelliğini taşıyor. Cam ve taşın karşıt doğalarından yola çıkan Jungnelius, malzeme ile insan arasındaki ilişkiyi hem estetik hem de antropolojik bir düzlemde sorguluyor.

Şişecam’ın Denizli Cam fabrikasındaki ustalarla birlikte üretilen dört yeni büyük ölçekli eser, Jungnelius’un yakın dönem cam ve mermer heykelleriyle birlikte sergide yer alıyor. Sergi mekânı, durgunluk ve yoğunluk arasında salınan bir peyzaj olarak tasarlanırken; tarihi cam objeler, arkeolojik buluntular, göçebe geleneklere ait el dokuması ipler ve Peo Olsson’un fotoğraflarıyla Bitlis, Van ve Kars’taki obsidiyen sahalarına uzanan bir anlatı kuruluyor.

Jungnelius’un eserleri, sözcüklerin ötesinde bir varlık deneyimi sunuyor. Üfleme cam ve mermerin ustalıkla biçimlendirildiği heykeller, izleyiciyi işlev, tarih ve bilinmezlik kavramlarıyla doğrudan ilişki kurmaya davet ediyor. Sergi, elementlerin şiirsel bir birlikteliğiyle insanın doğayla kurduğu kadim bağları yeniden hatırlatıyor.


Benzer Haberler & Reklamlar