Türkiye’nin en geniş ovalarından biri olan Muş Ovası, her yıl binlerce göçmen kuşun konaklama alanı olarak ekolojik bir köprü işlevi görüyor. Murat ve Karasu nehirleriyle beslenen sulak alanlar, toy kuşu ve telli turna gibi nadir türlere ev sahipliği yapıyor. Uzmanlar, ovadaki biyolojik çeşitliliğin korunmasının, bölgesel ekosistemin sürdürülebilirliği açısından kritik önemde olduğunu vurguluyor.
Anadolu’nun Göçmen Kuşlar İçin Doğal Köprüsü
Türkiye’nin doğusunda yer alan ve yaklaşık 1.650 kilometrekarelik alanı kapsayan Muş Ovası, her yıl binlerce göçmen kuşun uğrak noktası olarak dikkat çekiyor. Afrika ile Kuzey Avrasya arasındaki göç güzergâhında stratejik bir konumda bulunan ova, barındırdığı zengin su kaynakları ve geniş sulak alanlarıyla kuşların göç sırasında dinlenip beslenebildiği nadir bölgelerden biri.
Muş Alparslan Üniversitesi Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi İskender Dölek, Muş Ovası’nın hem ilkbahar hem de sonbahar göçleri açısından hayati bir durak olduğunu belirterek, kentin “Afrika ile kuzey ülkeleri arasında biyolojik bir köprü” işlevi gördüğünü vurguluyor. Dölek, özellikle toy kuşu ve telli turna gibi nadir türlerin bölgede barındığını, bu kuşların yalnızca kuş göçü değil, tüm ekosistem için kilit rol oynadığını ifade ediyor.
Murat ve Karasu Nehirleri Kuşların Yaşam Alanını Besliyor
Dölek’e göre Muş Ovası’nın kuşlar açısından önemini artıran en temel unsur, bölgenin hidrolojik yapısı. Murat ve Karasu nehirleriyle beslenen sulak alanlar, kuşlara hem su hem de besin kaynağı sağlıyor. Ayrıca İron Sazlığı, göçmen kuşların toplandığı, konakladığı ve yavruladığı ekolojik bir merkez olarak öne çıkıyor.
Dölek, “Bu sulak alanlar kuşlara yalnızca geçici konaklama fırsatı sunmuyor; aynı zamanda göç sırasında güç depolayabilecekleri bir yaşam alanı oluşturuyor. Ekosistemin canlılığı ve sürekliliği açısından Muş Ovası’nın korunması, bölgesel ve küresel ölçekte önem taşıyor.” değerlendirmesinde bulunuyor.
Bölgede gözlemlenen toy kuşu, angıt, sakarmeke, suna, karabatak, balıkçıl ve turna gibi türler, Muş Ovası’nın barındırdığı biyoçeşitliliğin somut göstergesi. Uzmanlar, bu çeşitliliğin devamı için su kaynaklarının korunması ve sazlık alanların tahrip edilmemesi gerektiğini belirtiyor.
Muş Telli Turna Doğa Koruma Derneği’nden 10 Yıllık Gözlem
Bölgede 10 yılı aşkın süredir kuş popülasyonlarını ve habitatlarını izleyen Muş Telli Turna Doğa Koruma Derneği, yaptığı çalışmalarla Muş’un ekolojik değerini belgelemeye devam ediyor. Dernek Başkanı Kasım Avci, yürüttükleri saha araştırmalarında şu ana kadar 390 farklı kuş türünü tespit ettiklerini, hedeflerinin bu sayıyı 400’ün üzerine çıkarmak olduğunu söyledi.
Avci, “Şu anda göç sezonundayız. Kış mevsiminin yaklaşmasıyla kuzeyden güneye doğru büyük bir göç hareketliliği yaşanıyor. Rusya’dan dahi gelen birçok kuş türü Muş Ovası’nda konaklayarak besin depoluyor. Yaklaşık 10 bin kilometrelik bir göç rotasında bu bölge, kuşlar için hayati bir mola noktası.” dedi.
Özellikle leyleklerin büyük çoğunluğunun göç ettiğini, sadece az sayıda bireyin bölgede kaldığını belirten Avci, bu yıl gözlemlenen besin zenginliğinin kuş çeşitliliğinde artış yarattığını dile getirdi.
Ekosistemin Korunması İçin Sürdürülebilirlik Vurgusu
Uzmanlar, Muş Ovası’nın yalnızca kuş göçleri açısından değil, ekosistem bütünlüğü açısından da korunması gereken öncelikli alanlardan biri olduğuna dikkat çekiyor. Hızla değişen iklim koşulları, su kaynaklarındaki azalma ve tarımsal faaliyetlerin yayılması, ovadaki biyolojik dengeyi tehdit ediyor.
Dr. Dölek, “Ekosistemler yalnızca bitkilerden veya hayvanlardan ibaret değildir; her türün birbirine bağlı olduğu bir ağdan söz ediyoruz. Kuşların yok olması, yalnızca bir türün kaybı değil, bütün bir sistemin dengesinin bozulması anlamına gelir.” sözleriyle sürdürülebilir koruma politikalarının gerekliliğini vurguladı.
Avci ise bölgede gerçekleştirilen ekolojik izleme çalışmaları ve doğa fotoğrafçılığı etkinlikleriyle hem halkta farkındalık yaratıldığını hem de doğa turizminin desteklendiğini ifade etti. Muş Ovası’nda artan doğa gözlemciliği faaliyetleri, bölgenin sürdürülebilir turizm açısından da potansiyelini ortaya koyuyor.
Doğaseverler İçin Yeni Bir Çekim Merkezi
Göç döneminde binlerce kuşun aynı anda gökyüzünü doldurduğu Muş Ovası, her yıl artan sayıda doğaseveri ve kuş gözlemcisini ağırlıyor. Gözlemciler, sabahın erken saatlerinde leyleklerin, angıtların ve turnaların kanat çırpışlarını izleme fırsatı buluyor.
Uzmanlar, bu doğal zenginliğin korunması halinde Muş Ovası’nın Türkiye’nin önde gelen kuş gözlem turizmi merkezlerinden biri olabileceğini belirtiyor. Kuşların göç rotasındaki bu doğal durak, yalnızca doğa bilimi açısından değil, kültürel ve ekonomik olarak da bölgeye değer kazandırıyor.
İbrahim Yıldız aa

Suriye'de Kayıp Ebla Arşivi İdlib Müzesi’ne Döndü
Zile’nin Çok Katmanlı Tarihi Turizmde Yeni Bir Dönem Açıyor
Gaziantep Kalesi Restorasyonu Tamamlandı
Karahantepe Ören Yeri'nde Karşılama Merkezi ve Çatı Çalışmaları Sürüyor