İklim Değişikliğinde Bilgi Bütünlüğü Bildirgesi COP30’da İmzaya Açıldı

İklim değişikliği konusunda dezenformasyonla mücadeleyi kurumsal düzeye taşımayı amaçlayan “İklim Değişikliğinde Bilgi Bütünlüğü Bildirgesi”, Brezilya’nın Belem kentinde düzenlenen COP30 Zirvesi’nde imzaya açıldı. BM, UNESCO ve Brezilya hükümeti öncülüğünde geliştirilen girişim, iklim inkarcılığına, yanlış bilgiye ve bilim insanlarına yönelik saldırılara karşı küresel dayanışma çağrısı yapıyor.

Küresel Bilgi Bütünlüğü Girişimi: Bilim Temelli Mücadeleye Yeni Aşama
Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 30. Taraflar Konferansı’na (COP30) ev sahipliği yapan Brezilya’nın Belem kentinde, “İklim Değişikliğinde Bilgi Bütünlüğü Bildirgesi” uluslararası imzaya açıldı.
Bu bildirge, BM, UNESCO ve Brezilya hükümeti tarafından oluşturulan Küresel İklim Değişikliği Bilgi Bütünlüğü Girişiminin en somut adımı olarak değerlendiriliyor.

Girişim, iklim değişikliğiyle ilgili yanlış, yanıltıcı ya da eksik bilgilerin yayılmasını önlemek; güvenilir, bilimsel bilgiye dayalı iletişimi güçlendirmek ve bilgi kirliliğinin iklim eylemlerini geciktirmesini engellemek amacıyla geliştirildi.

İlk imzacı ülkeler arasında Brezilya, Kanada, Şili, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, İspanya, İsveç, Uruguay ve Hollanda yer aldı. Bildirge, hükümetleri, akademiyi, özel sektörü ve sivil toplumu iklim dezenformasyonuna karşı işbirliği yapmaya çağırıyor.

“Bilimsel Gerçekler Artık Tartışma Konusu Olamaz”
Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva, bildirgenin tanıtımında yaptığı konuşmada, “İklim değişikliği artık geleceğin bir tehdidi değil, bugünün bir trajedisidir.” diyerek, bilimsel kanıtların reddedildiği ve bilim kurumlarının saldırıya uğradığı bir dönemde bilgi bütünlüğünün korunmasının hayati önem taşıdığını vurguladı.
Lula da Silva, “Artık iklim inkarcılığına bir yenilgi daha yaşatmanın zamanı geldi.” sözleriyle bildirgenin politik ve etik yönünü öne çıkardı.

BM Bilgi Bütünlüğü Kıdemli Danışmanı Charlotte Scaddan ise bilgi ekosisteminde eşi benzeri görülmemiş bir erozyon yaşandığını, bu durumun nedenleri arasında yanlış bilgi, çevrim içi nefret ve bilim insanlarına yönelik hedef göstermelerin bulunduğunu belirtti.

Scaddan, “Bilgi aklama” olarak adlandırılan yeni bir olgunun ortaya çıktığını, yanlış bilgilerin kasıtlı biçimde birden fazla platformda dolaştırılarak güvenilir görünmesinin sağlandığını ifade etti.

Dezenformasyon Ekonomisi ve Demokratik Kurumlara Etkisi
Scaddan, iklim değişikliğiyle ilgili yanlış bilgi ekonomisinden en fazla kazanç sağlayanların fosil yakıt sektöründeki çıkar grupları, bazı siyasi aktörler ve dijital alanda öfke söylemini ticarileştiren influencer’lar olduğunu belirtti.
Bu sürecin en büyük zararını ise iklim krizine karşı savunmasız toplulukların gördüğünü vurguladı. Yanlış bilginin yalnızca çevre politikalarını değil, aynı zamanda demokratik kurumları, medya güvenilirliğini ve ekonomik istikrarı da tehdit ettiğini söyledi.

Scaddan’a göre, bilgi bütünlüğü girişimi bu nedenle sadece çevresel değil, aynı zamanda toplumsal ve ekonomik bir güvenlik meselesi olarak görülmeli.

UNESCO Dijital Katılım Direktörü Guilherme Canela, bilgi bütünlüğü ile iklim eylemi arasındaki ilişkinin artık ayrılmaz hale geldiğini belirterek, “Bilgiye güvenin yeniden inşası, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin temelidir.” dedi.

“Doğruluk COP’u” ve Geleceğe Dair Yeni Sorumluluklar
Brezilya Devlet Başkanlığı Dijital Politikalar Sekreteri Joao Brant, bu girişimin ilk kez bir COP zirvesinde gündeme alınmasının, uluslararası toplum açısından önemli bir dönüm noktası olduğunu ifade etti.

Brant, G20 sürecinde temeli atılan girişimin kısa sürede geniş bir destek ağına kavuştuğunu, böylece çok taraflı işbirliği açısından yeni bir model ortaya koyduğunu belirtti.

COP30 Bilgi Bütünlüğünden Sorumlu Özel Elçisi Frederico Assis ise Lula da Silva’nın açılışta kullandığı “Bu zirve, Doğruluk COP’u olmalı” sözlerini hatırlatarak, yanlış bilgi çağında yaşadığımızı ve inkarcılığın bilime, kurumlara ve topluma olan güveni zedelediğini söyledi.

Assis, “Dezenformasyon yalnızca bilime zarar vermiyor, nefret söylemini, aşırılığı ve yıkıcı davranışları da körüklüyor. Bu nedenle buna karşı koymak hepimizin ortak sorumluluğu.” ifadelerini kullandı.
İklim Değişikliğinde Bilgi Bütünlüğü Bildirgesi, COP30’un ardından 2026 yılında uygulanacak Küresel Bilgi Bütünlüğü Yol Haritası için de temel referans belge niteliği taşıyor. Böylece, iklim krizine ilişkin bilginin güvenilirliğini koruma çabası, uluslararası çevre politikalarının ayrılmaz bir parçası haline geliyor.

Yeter Ada Şeko aa
 


Benzer Haberler & Reklamlar