İngiltere'deki Exeter Üniversitesinden bilim insanlarının yaptığı araştırmada Avrupa ve Kanada'nın Arktik bölgesindeki turbalık alanların 3'te 2'sinde genişleme saptandı.
Exeter Üniversitesinin araştırmasına göre, asidik torf toprağından oluşan ve ölmüş bitkilerden meydana gelmiş sulak yerler olan turbalık alanlar, genişleyip daha fazla karbon depolayarak gelecekte daha fazla karbon salma potansiyeli taşıyor.
İngiltere'deki Exeter Üniversitesi akademisyenlerince yapılan ve sonuçları bilim dergisi Nature Communications Earth and Environment'ta yayımlanan çalışma kapsamında, bilim insanları, mevcut turbalıkların sınırlarını hesaplamak için uydu verilerini, dron görüntülerini ve yerinde gözlem tekniklerini kullandı.
Avrupa ve Kanada'nın Arktik bölgesindeki 16 turbalık alanı inceleyerek 1985-1995 dönemindeki verileri son 15-20 yıldaki verilerle karşılaştıran araştırmacılar, inceleme yapılan alanların 3'te 2'sinden fazlasında genişlemeye dair kanıtlar buldu.
En büyük değişiklikler yaz sıcaklıklarında en fazla artışın yaşandığı bölgelerde görülürken bu bölgeler arasında Norveç'e bağlı Svalbard Adaları ön plana çıktı.
Elde edilen bulgular doğrultusunda, sıcaklıkların artmasıyla genişleyen Arktik turbalıklar daha fazla karbon depolayarak iklim değişikliğini yavaşlatma eğilimi gösteriyor. Ancak, gelecekte aşırı ısınmanın turbalıklarda yaygın kayıplara yol açabileceği, bunun da depolanan karbonun atmosfere salınarak iklim krizini daha da hızlandırabileceği üzerinde duruluyor.
- "Dünya kara yüzeyinin yüzde 2,83'ü turbalık"
İklim değişikliğinin turbalıklar üzerindeki etkisine dair AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Bursa Teknik Üniversitesi Orman Mühendisliği Bölümü Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Temel Sarıyıldız, her iklim kuşağında bulunabilen turbalıkları az veya çok miktarda suya doymuş ortamlarda, ayrışmanın ve çürümenin yeterli miktarda gerçekleşmemesi sonucu biriken bitki ve hayvan bileşenleri olarak tanımladı.
Turbalıkların toplam alanının yaklaşık 4,23 milyon kilometrekare olduğunu, bu miktarın dünya kara yüzeyinin yüzde 2,83'üne denk geldiğini belirten Sarıyıldız, "Turbalıkların yüzde 38,4'ü Asya'da, yüzde 31,6'sı Kuzey Amerika'da, yüzde 12,5'i Avrupa'da, yüzde 11,5'i Güney Amerika'da, yüzde 4,4'ü Afrika'da, yüzde 1,6'sı Okyanusya'da bulunuyor. Tahmini turbalık alanı, Kuzey Amerika'nın karasal alanının yüzde 5,42'sini oluştururken, bunu Avrupa yüzde 5,2, Asya yüzde 3,6, Güney Amerika yüzde 2,7, Okyanusya yüzde 0,9 ve Afrika yüzde 0,6 ile takip ediyor. Güney Amerika'da Amazon'un bazı bölgelerindeki alanların yüzde 10'undan fazlası turbalıklarla kaplıdır." dedi.
Türkiye'de turbalık ve turbalık benzeri oluşumların yaklaşık 2500-3000 hektar alan kapladığını kaydeden Sarıyıldız, 18 küçük turbalıktan 6'sının Trabzon ve Artvin'de, kalanlarının ise Bolu, Denizli, Afyonkarahisar ve Adıyaman çevresinde bulunduğunu bildirdi.
Turbalıkların su dengesini koruma, zengin biyoçeşitliliğe sahip olma, arkeolojik koruma ve karbon depolama gibi önemli görevler üstlendiğini vurgulayan Sarıyıldız, şöyle devam etti:
"Turbalıklar, toplam karbon stoku açısından ormanlardan sonra ikinci sırada yer alsa da alan başına karbon yoğunluğu en yüksek ekosistemdir. Küresel kara alanının sadece yüzde 3'ünü kaplamalarına rağmen toplam toprak karbonunun yaklaşık yüzde 20–25'ini barındırırlar ve bu 550 gigatona denk gelir. Ormanlık alanlar küresel kara yüzeyinin yüzde 30'unu kaplıyor ve toprak organik karbon stokları 450 ila 500 gigaton arasında. Dolayısıyla buna baktığımız zaman karbon depolamaları bakımından da farklılık var. Turbalıklar metrelerce kalınlıkta turba tabakaları içerdiğinden karbonu binlerce yıl boyunca depolayabilirler."
Kuzeydeki turbalıkların yaklaşık 415 gigaton karbon tuttuğunu, bu alanların hem toplam karbon stokları hem de alan başına yoğun karbon miktarı açısından önemli havuzlar oluşturduğunu anlatan Sarıyıldız, son yıllarda Arktik'teki sıcaklıkların küresel ortalamaya göre yaklaşık dört kat daha hızlı arttığına dikkati çekti.
- Küresel ısınmayla doğan riskler
Daha sıcak iklim ve yağış düzenlerindeki değişikliklerin turbalık bitki örtüsünün bileşiminde ve fenolojisinde değişikliklere neden olabildiğinin altını çizen Sarıyıldız, bitki örtüsündeki değişikliklerin, özellikle karbon asimilasyonu ve sera gazı salımında değişikliklere yol açabileceğini söyledi.
Sarıyıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Modelleme çalışmalarına göre Arktik turbalıkların yakın gelecekte insan kaynaklı ısınmaya rağmen karbon yutağı olarak kalacağı öngörülüyor fakat yüzyılın ortalarından itibaren bu alanların kuruma, permafrost çözülmesi ve buna bağlı bitki topluluğu değişimleri nedeniyle karbon kaynağına dönüşebileceği tahmin ediliyor.
Doğal turbalık alanların iklim değişikliğine bağlı olarak karbon salan ekosistemler haline gelmesi dört ana nedenden; metan emisyonlarında ve organik madde ayrışmasında yaşanan artıştan, turba yangınlarından ve turbalık alanlardaki arazi kullanım değişikliğinden kaynaklanabilir. Turba yangınları, çok büyük boyutlara ulaşabilir ve alevli yangınlara kıyasla kat kat fazla yakıt tüketebilmekte, dolayısıyla daha fazla karbon salımına neden olmaktadır. Ayrıca turbalık alanlarda farklı nedenlerle meydana gelen arazi kullanım değişikliği, turba topraklarının ayrışmasını hızlandırmakta ve bunun sonucunda karbondioksitin atmosfere önemli ölçüde salıverilmesine neden olmaktadır."
Geçmişe bakıldığında 1850–2015 döneminde ılıman ve boreal bölgelerinde yaklaşık 26,7 milyon hektar turbalık alanın kaybedildiğini, tropikal bölgelerde yaklaşık 24,7 milyon hektar turbalık alanın tarım, ormancılık ve arazi dönüşümleri nedeniyle yok olduğunu hatırlatan Sarıyıldız, bu dönem yaşanan 50 milyon hektar turbalık alan kaybının bugünkü turbalık stokunun yaklaşık yüzde 12'sine denk geldiğinden bahsetti.
- Turbalık alanların korunması
Mevcut koşullarda yıllık 500 bin hektar turbalık alanın insan kaynaklı aktiviteler sonucu yok edildiğine ve turbalık bulunan bölgelerin yasal koruma altına alınması gerektiğine işaret eden Sarıyıldız, şunları kaydetti:
"Tarım, ormancılık veya yerleşim için yapılan kurutma işlemleri turbalıkları yok eder. Kuruyan veya zarar gören turbalıklar yeniden suyla beslenerek eski haline getirilebilir. Bu tür 'yeniden sulama' projeleri karbon emilimini artırır. Yangınlar önlenmeli, sürdürülebilir arazi kullanımı teşvik edilmeli, halk bilinçlendirilmeli, bilimsel araştırmalar desteklenmeli, uluslararası işbirliği güçlendirilmeli, karbon piyasalarında turbalıklar dikkate alınmalı ve turizmle erişim sınırlandırılmalı."
AA Yeşim Yüksel