Anasayfa / Kütüphane / Sözlük

Ağlebiler: Ağlebi Emirliği

Ağlebiler kimdir, Ağlebi Emirliği nedir, Ağlebiler Devleti nerede kurulmuştur?

 

Aglebîler (Aglebîler Emirliği, Aglebîler devleti); 800-909 yılları arasında Kuzey Afrika'nın bugünkü Tunus devletinin bulunduğu bölgesi ile İfrîkıye, Cezayir ve Sicilya’da hüküm süren hüküm süren hanedan ve onların kurduğu devlettir.

Aglebîler Emirliği; Bağdat'ta Abbâsî hâkimiyeti devam ederken, Halife Harun Reşid'in bölgedeki isyanı bastırması için vali olarak gönderdiği İbrahim bin Ağleb tarafından kurulan devlettir. İbrahim bin Ağleb vali olarak atandığı bölgedeki isyanları bastırarak duruma hakim olduktan sonra sonra 801 yılında içişlerinde bağımsız dış işlerinde ise Abbasi Hilafetine  bağlı Ağlebiler Devletini kurmuştur.

AĞLEBÎ EMÎRLERİ
1. İbrâhim b. Ağleb 184 (800)
2. Abdullah b. İbrâhim 196 (812)
3. Ziyâdetullah b. İbrâhim 201 (817)
4. Ağleb b. İbrâhim 223 (838)
5. Muhammed b. Ağleb 226 (841)
6. Ahmed b. Muhammed 242 (856)
7. Ziyâdetullah b. Muhammed 249 (863)
8. Muhammed b. Ahmed 250 (864)
9. İbrâhim b. Ahmed 261 (875)
10. Abdullah b. İbrâhim 289 (902)
11. Ziyâdetullah b. Abdullah 290-296 (903-909)

Bakınız: Harun Reşid

Bakınız: Abbasiler

TDV İslam Ansiklopedisi'nin Abdulkerim Özaydın imzalı Ağlebiler Maddesinde hanedan ve devlet hakkında şu bilgilere yer verilmektedir:

İbrâhim b. Ağleb, göreve başlar başlamaz ülkede huzur ve asayişi sağlamak için harekete geçti. Tunus ve Mağrib’de çıkan isyanları ve daha sonra kumandanlarından İmrân b. Mücâlid’in (İmrân b. Muhalled) isyanını (810) bastırmaya muvaffak oldu. Ancak 812’de Trablus’u kuşatan İbâzî lideri Abdülvehhâb b. Abdurrahman’ın isyanını bastıramadan aynı yıl vefat edince, oğlu Abdullah şehrin iç kısımlarını İbâzîler’e bırakarak onlarla anlaşmak zorunda kaldı.

Eski Kartaca şehrinin yerini alan Kayrevan başşehir olmak üzere kurulan hânedanın ilk hükümdarı İbrâhim b. Ağleb’in ölümünden sonra yerine oğlu Ebü’l-Abbas Abdullah geçti (812-817). Ebü’l-Abbas’ın koyduğu ağır vergiler halkın protestolarına sebep oldu. Ölümü üzerine yerine geçen kardeşi Ziyâdetullah b. İbrâhim (817-838) önce iç karışıklıklara son verdi; isyanları bastırdı. Daha sonra büyük bir donanma kurarak Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyetindeki Sicilya’nın fethine teşebbüs etti. Sicilya’yı yöneten Bizans valileri arasında çıkan anlaşmazlıklara müdahale eden Ağlebîler, Halife Muâviye zamanında Sicilya’ya karşı yapılan ilk müslüman akınlarını yeniden başlattılar. Bu suretle Bizans İmparatorluğu’nun Akdeniz ve Adriyatik bölgesindeki nüfuzu büyük ölçüde sarsıldı. Hânedanın en güçlü simalarından biri olan I. Ziyâdetullah’ın emriyle 827’de başlatılan bu fetih harekâtı 902 yılına kadar devam etmiştir. 805 ve 813 yıllarında Sicilya idarecileriyle barış anlaşması imzalayan Ağlebîler, Bizans İmparatoru II. Mikhail’in 826 yılında Konstantin Souda adlı birini Sicilya valiliğine tayin etmesi ve ona adanın deniz kuvvetleri kumandanı Euphemios’u tutuklamasını emretmesiyle başlayan karışıklıklardan faydalanarak Sicilya’nın fethine teşebbüs ettiler. Euphemios, imparatorun bu emrinden haberdar olunca derhal isyan etti ve Sirakusa’yı ele geçirdi. Ancak daha sonra adamlarından birinin ihaneti yüzünden Sirakusa’da etrafı kuşatılınca Ağlebî Hükümdarı Ziyâdetullah’a başvurup yardım istedi. Bunun üzerine Ziyâdetullah, devrin meşhur âlim ve kadısı Esed b. Furât’ı büyük bir ordunun başında Euphemios’a yardıma gönderdi. Bu yardımcı kuvvetler 14 Haziran 827 tarihinde Euphemios’un donanmasıyla birlikte hareket ettiler. Önce Mâzere’ye çıkan İslâm ordusu burada Euphemios’un askerleriyle birleşerek Bizans ordusunu mağlûp etti. Kadı Esed buradan Sirakusa üzerine yürüdü. Şehir uzun süre kuşatıldıysa da alınamadı. Kadı Esed 828 yılında çıkan bir salgın hastalıktan ölünce müslümanlar muhasarayı kaldırdılar. Yerine geçen Muhammed b. Ebü’l-Cevârî, Euphemios ile birlikte önce Mineo’ya gitti. Sonra da adanın içlerine doğru ilerleyip Kasrıyâne’yi (Castrogiovanni) kuşattılar. Fakat Muhammed’in ölümü Euphemios’un da Kasrıyâne halkı tarafından bir suikast sonucu öldürülmesi üzerine sefer başarısızlıkla sonuçlandı ve müslümanlar Mineo’ya geri dönmek zorunda kaldılar.

830 yılında durum müslümanların lehine gelişti. Ziyâdetullah’ın gönderdiği donanma, Endülüs’ten gelen kuvvetlerin başında bulunan Asbağ b. Vekîl el-Hevvânî’nin emrinde toplandı. Önce Mineo’daki müslümanlara yardıma gidildi. Sonra bugünkü Caltanisetta şehri muhasara edildi. Fakat yine salgın bir hastalık çıktı ve Asbağ öldü. Bu yüzden kuşatma kaldırılıp Endülüs’e dönüldü, İfrîkıye kuvvetleri ise Palermo’yu kuşattı ve Bizans valisi şehri müslümanlara teslim etti (12 Eylül 831). Ziyâdetullah, Palermo’nun fethinden beş ay sonra Sicilya emirliğine yeğeni Ebû Fihr Muhammed b. Abdullah’ı getirdi. Ebû Fihr 835 yılına kadar muhtelif seferler düzenledi. Muhammed b. Sâlim emrindeki bir orduyu da Taormina üzerine gönderdi. Fakat bu sırada Ebû Fihr’e karşı bir isyan başlatıldı ve onu öldüren âsiler Bizans’a sığındılar (835). Ebû Fihr’den sonra yerine önce Fazl b. Ya‘kūb, daha sonra da Ebû Fihr’in kardeşi Ebü’l-Ağleb İbrâhim b. Abdullah geçti. Ziyâdetullah’ın 11 Haziran 838’de ölümü üzerine yerine geçen kardeşi Ağleb b. İbrâhim zamanında da (838-841) müslümanlar Sicilya’ya başarılı seferler düzenlediler ve bazı yerleri ele geçirdiler. Emîr I. Muhammed devrinde (841-856) Messina da müslümanlara teslim oldu (843). Aynı yıl Bizans İmparatoriçesi Theodora’nın Sicilya’ya sevkettiği kuvvetler mağlûp edildi. 847’de Leontini, 849’da Raguza şehirleri İslâm hâkimiyetine girdi. 852-853 yılları arasında adanın bütün güneydoğusu tahrip edildi. 859’da Bizans’ın Sicilya’daki önemli şehri Kasrıyâne de teslim oldu. Çok miktarda ganimet ele geçirildi. Aynı yıl gönderilen Bizans takviye kuvveti bozguna uğratıldı. Sicilya bu tarihten itibaren başta İtalya olmak üzere asıl Avrupa kıtasına karşı girişilen fetih harekâtı sırasında mükemmel bir üs vazifesi gördü. Müslümanlar Palermo’nun fethinden sonra teşkil ettikleri donanmalarla Güney İtalya’da hüküm süren ve kendi aralarında kavga halinde bulunan Lombard krallarının ihtilâflarına müdahale ettiler. Lombardlar’ın hüküm sürdüğü Güney İtalya o sırada hâlâ Bizans’ın hâkimiyetinde idi. Napoli şehrinin 837 yılında müslümanlardan yardım istemesi üzerine İslâm orduları yarımadaya geçtiler. Daha sonra Adriyatik denizi sahillerindeki Bârî (Bari) liman şehri ele geçirildi. Aynı yıllarda Venedik önlerine gelen müslümanlar 846 yılında Ostia’ya çıkarma yaparak Batılılar’ın Eternal City (ebedî şehir) dedikleri Roma’yı tehdit ettiler, ancak Roma’nın müstahkem surlarını aşamayıp Saint Peter Katedrali ile Saint Paul Katedrali’ni yağma ettiler. II. İbrâhim de 902 yılında vefatından önce Messina boğazını aşarak İtalya’nın güneyindeki Calabria toprakları üzerinde cihad harekâtında bulundu.

Bizans İmparatoru III. Mikhail Sicilya’yı fetheden müslümanlara karşı mücadeleyi dirayetli kumandanların desteğiyle enerjik bir şekilde yürüttü. Fakat bütün bu çabalara rağmen müslümanların ne Sicilya adasını fethetmelerine ve ne de Güney İtalya’daki ilerlemelerine mâni olabildi. Öyle ki, III. Mikhail’in imparatorluğunun sonlarına doğru Sicilya’daki önemli şehirlerden sadece Sirakusa ve Taormina Bizans İmparatorluğu’nun elinde kalmıştı. I. Basileios ile Alman İmparatoru II. Ludwig’in, Sicilya’daki müslüman Araplar’ın ileri harekâtını engellemek maksadıyla Ağlebîler’e karşı yaptıkları iş birliği bir sonuç vermediği gibi, Ağlebî hânedanına mensup Ahmed b. Ömer’in emrindeki kuvvetler 869 yılında Malta’yı, Ebû Îsâ b. Muhammed kumandasındaki İslâm orduları da dokuz ay süren bir muhasaradan sonra Sirakusa’yı fethetti (21 Mayıs 878). Söz konusu tarihte müslümanlar, adanın büyük bir kısmına sahip olmuştu. Bu durum Akdeniz’deki İslâm hâkimiyetinin giderek güçlendiğini göstermektedir. 902 yılında Taormina, Rametta ve Elyâc (Aci) de müslümanların eline geçti. Ağlebîler kurdukları güçlü filolarla Fransa, Sardinya ve Korsika sahillerini de tehdit etmeye başladılar.

Ağlebîler son dönemlerinde dirayetli hükümdar ve kumandanlar çıkaramadılar. IX. yüzyılın sonlarına doğru sarsılmaya başlayan hânedan son güzel günlerini II. İbrâhim devrinde (875-902) yaşadı. Bu sırada Ebû Abdullah eş-Şiî’nin Mağrib’de Fâtımî devletini kurmak için başlattığı yoğun propaganda ve askerî harekât Ağlebîler’i tehdit ediyordu. Son Ağlebî hükümdarı III. Ziyâdetullah bazı tedbirler aldıysa da başarılı olamadı. Amcazadelerinden İbrâhim b. Ağleb kumandasında Mağrib’e sevkettiği ordunun mağlûp olması üzerine onlara mukavemet edemeyeceğini anladı ve 18 Mart 909’da götürebileceği kadar eşyayı yanına alarak Mısır’a kaçtı. Abbâsî Halifesi Muktedir’in onu Mağrib’e dönüp Ebû Abdullah ile mücadeleye davet etmesine ve hatta kendisine Mısır Valisi Nûşirî’nin askerî ve malî yardımda bulunacağını bildirmesine rağmen o içki ve eğlence âlemlerini bırakmadı. Daha sonra Kudüs’e giderken Remle’de öldü. Böylece hiçbir mukavemetle karşılaşmadan başşehre giren ve her tarafı istilâ eden Fâtımîler, Ağlebî devletine son verdiler.

Makalenin tamamını TDV İslam Ansiklopedisinden okumak için bu linki kullanabilirsiniz