Anasayfa / Kütüphane

Bilecik Tarihi Eser Envanteri

Bilecik Tarihi Eser Envanteri

 

Bilecik Tarihi Eser Envanteri

Orhan Gazi Camii: Orhan Gazi Camiinin ilk yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber Orhan Gazinin diğer eserleriyle birlikte 14. yy. başında yapıldığı sanılmakta olup, 365 cemaat kapasiteli mabet 1973 yılında tamirattan geçirilmiş ve restore edilmiştir. Edebalı Türbesine 50 m. uzaklıkta olup, en ilginç yanı, minareler camiye bitişik olurken, burada ise asıl minaresi ana binadan 30 m. uzakta bir kayanın üzerine inşa edilmiş olmasıdır. 

II. Abdülhamid zamanında önemli bir onarım görmüştür. Orhan Gazi Camii Osmanlı Devri Türk mimari sanatının Dini mimari alanında ilk kubbeli yapı denemesinin örneğidir. Kubbe üzeri restorasyon sırasında kurşunla kaplandığı için Kurşunlu Camii adıyla bilinir. 

Köprülü Mehmet Paşa Camii: 1665 yılında Köprülü Mehmet Paşa tarafından yaptırılan cami, Bilecik-Sakarya Karayolu üzerinde Vezirhan beldesinde, Köprülü Mehmet Paşa Kervansarayı yakınındadır. Dikdörtgen planlı, duvarları kesme taştandır. Bilecik, Vezirhan’da olan bu camiyi Köprülü Mehmet Paşa 1665’de yaptırmıştır. Mimar Sinan eseri olduğu ileri sürülen caminin bu iddiayı kesinleştirecek bir belgeye rastlanmamıştır.

Cami dikdörtgen planlı olup, 17.30 X 18.60 m. ölçüsünde, kesme taştan yapılmıştır. Üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Kuzey kenarında birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlı altı sütunlu beş bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yeri ile ibadet mekanı kırma bir çatı ile örtülmüştür. İbadet mekanı sonraki devirlerde yapılmış ahşap bir tavanla örtülmüştür. İbadet mekanı yan duvarlarda ikişer, mihrap duvarında iki sıra halinde yuvarlak kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır. Mihrabı basit olmasına rağmen rozetler, stalaktitlerle süslü minberinin sanat tarihi yönünden güzel bir görünüm vardır.

Kuzeybatı köşesindeki kesme taştan minaresi 1965 yılında yenilenmiştir.  

Hamidiye Camii: Söğüt İlçesinde son Osmanlı döneminin neo-klasik mimari tarzdaki yapılardan güzel bir örnektir. 1903-1905 yıllarında II. Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı olup, duvarları kırmızı kesme taştandır. Yapının üstü kurşun kaplı tek bir kubbeyle örtülüdür. İki minareli olduğu için halk arasında "Çifte Minareli Camii" olarak da tanınır.

Rüstem Paşa Camii: Osmaneli ilçe merkezinde, klasik üslupta yapılmış olan yapı, Ulu Cami adıyla da tanınır. Mimar Sinan'ın çıraklarından biri tarafından yapıldığı tahmin edilen cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, kesme taştan inşa edilmiştir.

Çelebi Mehmet Camii: 1414—1420 yılları arasında Sultan I. Mehmet Çelebi tarafından yaptırılmış olup, Osmanlı Mimarlık Sanatının kubbeli yapılar türündeki ilk örneklerindendir. Dikdörtgen görünümlü olan ve 12 kubbesi bulunan Camii, Sultan II. Abdülhamit tarafından onarılmış ve onarım esnasında genişletildiğinden bazı değişikliklere uğramıştır.

Kasım Paşa Camii: Bozüyük ilçe merkezindeki cami, klasik Osmanlı camilerinin tipik örneklerindendir. 1525-1528 tarihlerinde Kanuni Sultan Süleyman'ın komutanlarından Kasım Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Duvarları kesme taştan olan yapının tek kasnaklara oturan üç kubbeli son cemaat yeri bulunmaktadır. Giriş kapısı ve mihrabın yanındaki pencerelerin ahşap kanatları ağaç işçiliği ve fildişi kakmaları ile ilgi çekici olup minberi ak mermerden çeşitli renkte çinilerle kaplıdır. 1,75 m. yüksekliğinde dört sütunun üstüne kare bir mermer levha konarak kürsü durumuna getirilmiştir.

Şeyh Edebalı Türbesi: Şeyh Edebalı 1206 yılında Merv’de doğdu. Selçukluların Şeyh’ül İslam’ı Şeyh Sadrettin Konevi ve Mevlana Celaleddini Rumi’nin çağdaşıdır. Künyesi İmadüddin Mustafa b.İbrahim b.İnac el-Kırşehri’dir. Edebalı ilk tahsilini Karaman’da yaptı. Hanefi hukukçusu Necmeddin ez-Zahidi’nin öğrencisi oldu. Daha sonra Dımaşk’a (Şam) giderek Sadreddin Süleyman b.Ebül-iz ve Cemalettin el-Hasiri gibi dönemin tanınmış alimlerinden dini ilim tahsil etti. Şam’dan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi. Eskişehir yakınlarında bulunan İtburnu Köyü’nde bir zaviye kurarak halkı irşada başladı. Aşıkpaşazade zaviyesinin hiç boş kalmadığını, Edebalı’nın gelip geçen fukaranın hertürlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını, hatta bu maksatla koyun sürüsü bulundurduğunu kaydederler. 

Söğüt ve Domaniç yaylaları, Selçuklu Devleti tarafından aşiretine yaylak ve kışlak olarak verilen Osman Gazi sık sık Edebalı’nın zaviyesinde misafir olarak kalırdı. Orta Asya’dan getirdikleri bir takım özelliklerden dolayı alim ve sufilere karşı son derece hürmeti olan Osman Gazi, mübarek günlerde Edebalı’nın zaviyesine giderek dini ve idari konularda , onun görüşlerini alırdı. 

Misafir olarak kaldığı bir gecede gördüğü rüya şöyle idi. Şey Edebalı’nın koynundan çıkan bir ay geldi kendi koynuna girdi. Göğsünden bir ağaç bitti. Öylesine büyük bir ağaç oldu ki dalları gökleri, kökleri tüm dünyaya sardı. Gölgesi bütün yeryüzünü tuttu. İnsanlar o ağacın gölgesinde toplandılar. Ulu dağlara ve dağların eteğinden çıkan coşkun sulara hep o ağaç gölge etti. 

Osman Bey rüyasını Şeyh Edebalı’ya anlatır. Edebalı rüyayı şöyle yorumlar:”Oğul Osman, Hak Teala sana ve soyuna hükümranlık verdi mübarek olsun, kızım Malhun Hatun senin helalin olsun.” der. Edebalı’nın bu yorumu üzerine Osman Gazi Malhun Hatun (Rabia Bala Hatun) ile evlenir. 

Şeyh Edebalı ahi teşkilatının reisi idi. Ahi Şehliğinin Edebalı’dan sonra kime geçtiği bilinmemektedir; ancak daha sonra I.Murat’a intikal etmiştir. Bilecik’in Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra zaviyesini buraya taşıyan Edebalı, aynı şekilde dini hizmetlerine devam etmiştir. Osman Gazi’nin vefatından sonra kızı ve torunu Alaaddin Bey ile Bilecik’te Edebalı’ya Kozağaç (Şimdiki Karaağaç) köyünün öşür ve hasılatı verilmiş, kızı Rabia Hatun da kendilerine verilen bu köyü tekkeye vakfetmiştir. Şeyh Edebalı uzun bir hayat sürdükten sonra 726(1326)yılında Bilecik’te vefat etti. Zaviyesinin mescid olarak kullanılan odasına defnedildi. 

Edebalı, mutasavvıf olmasının yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür. Dönemin birçok fakihi ile görüşmüş ve onlardan ders almış, çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Önde gelen öğrencilerinden aynı zamanda damadı Dursun Fakih,Edebalıdan sonra Osmanlı Devleti’nin ikinci müftüsü ve kadısı olmuştur. Mevlidi Şerif’in yazarı Süleyman Çelebi,Mahmut Paşa yönüyle ikinci kuşaktan Şeyh Edebalı’nın torunudur. 

Bilecik Edebalı zaviyesine kendisiyle birlikte hanımı,kızı,zamanın büyüklerinden Molla Hattab-ı Karahisar, Şeyh Muhlis Baba ve isimleri bilinmeyen bazı yakınları defnedilmiştir. 

Ahi reisi Şeyh Edebalı kendisini dinleyenlere; 
“Toprağa bağlanın. Suyu israf etmeyin. Mirasınızın sağlam kalmasına dikkat ediniz. Veriniz, cömert olunuz elleriniz yumuk kalmasın. İlim sahiplarini koruyunuz. Ağaç dikiniz. Ödünç aldığınızı fazlasıyla iade ediniz. Kuran-ı Kerimi güçlü olmak için okuyunuz. Bağınızı bahçenizi viran bırakmayınız. Hadis ezberleyiniz. Bildiklerini öğretenler unutmazlar. Asıl ölüm ilimden payını almayanlaradır. Faydalı ile faydasızı bilenler bilgi sahipleridir….” Der ve tavsiyelerde bulunurdu. 

Şeyh Edebalı geleceği görebilen bir kişiliğe sahipti. Neyin ne kimin kim olduğunu bilen bir insandı. O gelecekteki Türk birliğini, Kayı Boyunun dolayısıyla Osman Bey’in kuracağını sezmişti. Tüm Kayı Erenleri Edebalı'dan feyiz almıştı. 

Ertuğrul Gazi Türbesi: Ertuğrul Gazi Türbesi, Osmanlı Beyliği'nin kurucusu Osman Gazi'nin babası ve Selçuklu Uçbeyi Ertuğrul Gazi'nin Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde bulunan türbesidir.

13. yüzyıl sonlarında inşa edilen yapının yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. İlk olarak Osman Gazi tarafından açık mezar olarak yaptırılmış, daha sonra I. Mehmet Çelebi tarafından türbe haline getirilmiştir. Sultan III. Mustafa zamanında 1757’de yeniden yapılırcasına onarılmış ve ilk yapılıştaki hali değişmiştir. 1886 yılında II. Abdülhamit tarafından yeniden onartılmış ve yanına çeşme eklenmiştir.

Ertuğrul Gazi Türbesi altıgen planlı, üzeri kubbe örtülü olup, dikdörtgen bir girişten sonra içeriye ulaşılmaktadır. Bu girişin yanlarında ikişer pencere bulunmaktadır. Türbenin duvarları bir sıra taş ve iki sıra tuğladan örülmüştür. Sandukanın bulunduğu türbenin içindeki batı ve güneydoğu duvarlarına dikdörtgen pencereler açılmıştır.
 

Köprülü Mehmet Paşa Kervansarayı: Kervansarayın yapım tarihini gösteren kitabesi olmamakla beraber XVII. yüzyılda (muhtemelen l655 yılında) Kanuni Sultan Süleyman’ın veziri olan Rüstem Paşa tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Köprülü Mehmet Paşa’nın vakıf eseri olarak tapuda kaydı bulunmaktadır. 3008 metrekarelik bir alan üzerinde bulunan kervansaray, 101.52x27.21 m. ölçülerinde dikdörtgen planlı olup taş ve tuğla malzemeden harç ile inşa edilmiştir. Simetrik planlıdır. Üç bölümlü kervansarayın orta kısmı iki yandakilere göre biraz daha farklıdır. Bu bölüm girişe ayrılmış, yapımında taş ve tuğla kullanılmıştır. İç kısmında her iki yanda duvarlara ocaklar yerleştirilmiştir. Yanlara sekiler yapılmış ve bunlar zeminden daha yüksek tutulmuştur. Bu durumda ortada araba ve atlar, iki yanda da yolcuların konaklaması sağlanmıştır. Duvarlardaki ocakların üzerine de küçük, mazgal niteliğinde pencereler açılmıştır. Dışa kapalı, payandalarla desteklenen, kale görünümündeki kervansarayın üzeri iki yana meyilli ahşap kırma bir çatı ile örtülmüştür. İçerideki ahşap sütun dizisi ve kirişler çatıyı taşımaktadır. Bu çatı 1912 yılına kadar sağlam durumda kalmış, bundan sonra yıkılmış ve kervansaray kendi haline terkedilmiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğünün, atıl ve yıkıntı durumundaki vakıf eserlerini ayağa kaldırılmak için başlattığı restorasyon çalışmaları kapsamında projesi hazırlanan ve 2007 yılında 4,5 milyon TL’lik bir ödenekle restorasyonuna başlanan tarihi kervansarayın restorasyonu 3 yılda tamamlanmıştır. Kuruluş amacına uygun şekilde 36 odalı butik otele dönüştürülmesi planlanan Kervansaray, 400 yıl sonra yeni misafirlerini ağırlamaya hazırlanıyor.

Mihal Bey Hanı (Taşhan): Gölpazan ilçe merkezindeki han ilk dönem Osmanlı mimarisinin yapısal örneklerini taşı-maktadır. Kemerli giriş kapısının üzerindeki kitabeden, hanın 1318 yılında Mihal Bey tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Dikdörtgen planlı iri taşlarla yapılmış hanın duvarları ve üzeri tuğla malzemeyle tonoz örtülüdür.

Kaymakam Çeşmesi: Söğüt ilçe merkezinde bulunan, 1919 yılında Kaymakam Sait Bey tarafından yaptırılmış Neo-Klasik üsluptaki çeşme, Osmanlı mimarlık sanatı son döneminin önemli bir örneğidir. Çeşmenin üç kenarının ortalarında dilimli vazo biçiminde yalakları, yalakların iki yanında kabartma yaldız motifleri bulunmaktadır. Yüzeyler ve sivri kemerler niş biçiminde olup, nişin içi ve üstü renkli çinilerle kaplıdır. Çeşme dört cephelidir ve Kütahya çinileri ve mermerden yapılmıştır.

Kilise: Osmaneli ilçe merkezindeki yapı, doğu ve batı sanatının işlendiği üç nefli, haç planlı kubbeli bazilika tarzında bir yapıdır. Ortadaki küçük kubbesi ve çatı örtüsü yıkılmıştır. Kubbe dışında kalan çatı örtüsünün tonozla örtülü olduğu anlaşılmaktadır. Ön cephenin iki köşesinde birer çan kulesi yükselmektedir. Bina, Ortaçağ kiliselerinin XIX. y.y. sonlarına doğru yapılmış bir taklididir.

Metristepe Zafer Anıtı:Yakın tarihimizde çok önemli yeri olan ve Türk İstiklal Savaşımızın en çetin mücadelelerinin geçtiği, dönüm noktalarından biri olan İnönü Savaşları’nın kazanıldığı ve Büyük Önder Atatürk’ün ifadesiyle “milletin makûs talihinin yenildiği yer” olan Bozüyük Metristepe’de şehitlerimizin yüce anılarını yaşatmak amacıyla yapılan Metristepe Anıtı, o muhteşem görünüşüyle Türk’ün yenilmezliğini simgelemektedir.

Betonarme olarak 24 metre yüksekliğinde yapılan anıt üzerinde rölyefler, savaşa katılan birlikler ve komutanlarıyla ilgili bilgiler bulunur. Metristepe’nin tarihsel önemi dikkate alınarak Valilikçe 2001 yılında anıt ve çevresinde yeniden restorasyon çalışmaları yapılmıştır. Anıtın dört bir tarafına ve anıttan ayrı İnönü Savaşları ve tarihi telgrafları içeren dört adet rölyef ile anıtın ön tarafına iki ayrı kaide üzerinde heykeller yapılmış, çevresinde siperler kazılmıştır.

İnönü Şehitliği:Şehitlik; Bozüyük-Eskişehir-Kütahya yol ayırımı ilerisinde, ilçeye yaklaşık 6 km uzaklıkta bir yamaçta bulunmaktadır. Çok sayıda şehit mezarının bulunduğu şehitliğin etrafı çam ve köknar ağaçlarıyla çevrili, ayrıca içerisinde mermerden yapılmış şehitlik nişan taşı bulunmaktadır.

İnönü Şehitlerini Anma Törenleri burada yapılır; devlet yetkilileri, ilden ve çevre illerden gelen çok sayıda izleyiciler, gaziler törenlere katılır. Şehitler anılarak; İnönü Zaferleri’nin duyguları yaşatılır. 

İntikamtepe Şehitliği: Kurtuluş Savaşı’nda şehit düşen çok sayıda yiğidimizin kabirlerinin bulunduğu şehitlik, Bozüyük-Dodurga yolu üzerinde bulunmakta; mezarlardan birinin üzerindeki yazıda; “126. Alay, 3. Tabur, 9. Birlik Kahramanları burada şehit düştüler.30–31 Mart 1921. Mezarları Zaferlerin Beşiği Oldu.” ibaresi yer almaktadır.

 

İnönü Şehitliği
Saat Kulesi
Dursun Fakıh Türbesi
Ertuğrul Gazi Mescidi (Kuyulu Mescid)
Atatürk Köşkü

Rüştiye Mektebi
Dar'ül Eytam
Merdiven Kaya
Karacalar Camii

Sit Alanları 

TESCİL EDİLMİŞ TAŞINMAZ KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI İLE SİT ALANLARI (Temmuz 2013)

Sit Alanları

Arkeolojik Sit Alanı: 47
Kentsel Sit Alanı: 2
Doğal Sit Alanı: 10
Tarihi Sit Alanı: 3

Diğer Sit Alanları

Arkeolojik ve Doğal Sit : 1
Arkeolojik ve Tarihi Sit : -

Toplam : 63

Kültür (Tekyapı Ölçeğinde) ve Tabiat Varlıkları : 318

GENEL TOPLAM : 381