Anasayfa / Kütüphane / Sözlük

Aphrodite veya Venüs

Aphrodite veya Venüs kimdir?

 

1. Aphrodite: Yunanlıların cinsel aşk ve güzellik tanrıçası

Romalılarda: Venüs.

Homeros, onu Zeus ile Okeanos kızlarından Dione'nin kızı olarak gösterir; adı köpükten (aphros) çıkmış (dyte) şeklinde açıklanır. A

phrodite'nin, birçok sanatçılara ilham kaynağı olan, denizden doğduğu efsanesi, bu yorumlamadan ötürüdür.

Bir başka efsaneye göre Aphrodite, Uranos (Kronos) un üreme organının kesilmesi sırasında denize damlayan kanlardan olmuştu. Urania, ekadı buradan gelir. Aphrodite, is, duman içinde ve topal, demirci Hephaistos ile evlenmişti. Hephaistos, karısını Ares ile sevişirken yakaladı (Odysseia VIII, 267).

Aphrodite'nin, ölümlülerle olan serüvenleri üzerine de hikâyeler anlatılır (Ankhises, Adonis).

Aphrodite, Yunanistan'a Mykenai çağında deniz yoluyla Doğudan geldi (Asuri tanrıçası Astarte). Bu yüzden başlıca tapım yerleri Kypros (Kıbrıs) ve Kythera adalarıdır.

Aphrodite'ye Kypros'lu, Kythera'lı anlamlarına Kypris, Kythereia da denir. Korinthos'ta Doğu geleneklerine göre tapınak cariyeleri vardı; bu cariyelerin erkeklerle yatıp kalkmaları, tanrıçaya gelir sağlardı.

Aphrodite'nin kemeri (Kestos) büyülüdür, bu kemeri takınan insan, yanar tutuşur.

Güvercin, Aphrodite'nin kutsal kuşudur, serçe de öyle (Sappho'nun "Aphrodite'ye Yakarış" şiiri).

Aphrodite'nin oğlu, Eros'tur. İnandırma, kandırma tanrıçası Peitho, Aphrodite'nin yanındadır hep.

 

2. Aphrodite: Yunan aşk ve güzellik tanrıçası. Aslı doğuludur ve verimlilik tan­rıçasıdır. Adını köpük anlamına gelen Grekçe kelimeden, aphros’tan almış­tır. Hesiodos onun deniz köpüğünden doğduğunu söyler. (Ho- meros’a göre Zeus ve Dione’nin kızı ) Hephaistos’un, kocasını al­datan karısıdır. (Herodotos’a göre Aphrodite’e Asurlular Mylitta, Araplar Alilat, Persler ise Mitra derlermiş) Roma dinindeki eş­değeri Venus’dür. Antik çağ sonrası doğu toplumlar onu Zühre ismiyle bi­lirlerdi. Edebi eserlerde ondan Kıbrıslı tanrıça” olarak bahsedilir. Zira Kıb­rıs’ta Paphos ve Amathous kentlerinde tapımı yaygın idi. Tanrıçalar arasın­daki güzellik yarışmasında Troia’lı Paris adaylar arasından onu en güzel’ seçmiştir. Tapınımı tüm Yunan dünyasına yayılmış olmasına rağmen tapınakla­rı ve adına düzenlenen festivaller diğer önemli Yunan tanrılarıyla yarışacak düzeyde değildir. Yunanlıların insanın verimliliği ile toprağın verimliliği ara­sında bir bağ olduğuna inanmaları Aphrodite’in bitkiler üzerindeki gücüne dayanmaktadır. Cinsellik ve üreme etkinlikleri ile ilişkilendirildiği için kendi­ni ona adayan evlilik çağındaki kızlar onun tapınaklarında kutsal fahişelik ya­pardı. Fahişelerinin güzelliği ve lüks hayat tarzı ile ünlenmiş olan Korinthos’ta Aphrodite’in yerel bir türevi tapınım görürdü. Sappho’dan *Lucretius’a kadar pek çok şair onun aşk üzerindeki hükümranlığını anlatan satırlar yaz­mışlardır. Aşıkları arasında yer alan en ünlü ölümlüler, Aeneas’ın babası olan Troia’lı Ankhises ve Adonis’tir. Simgeleri güvercin, nar, kuğu ve mersin ağacıdır.

 

3. Aphrodite: Tanrıça Aphrodite.

Hesiodos Theogonia'da ona ve özellikle doğuşuna ayırdığı uzun bölüm elimize geçen en değerli kaynaklardan biridir. Bu kaynağın daha çok Yunanistan'a yabancı bölgelerle ilişkili olduğu, özellikle Sümer-Bâbil efsanelerine dayandığı sanılır, ne var ki tanrıçanın kişiliğine renk katmakta ve çok güçlü bir tanrısal varlık olarak saygınlık gördüğü halde, hakkında uydurulan öyküler pek zengin ve belirgin olmayan Aphrodite'ye daha yaygın bir nitelik kazandırmaktadır.

Theogonia'da anlatılan Uranos'un erkeklik uzvunun kesilmesi efsanesi destanda en çarpıcı öykülerden biridir.

 Bu öykü tanrıçanın adının da bir açıklamasını sağlar. Aphros "köpük" anlamına geldiğine göre, Aphrodite de “köpükten doğma” anlamına gelir, der Hesiodos, ne var ki bu kaynak gösterme şairin dediği kadar belirgin değildir.

Homeros destanlarında Aphrodite'nin bir anası vardır ve bu, Theogonia'da 3.000 Okeanos kızının biri olarak sayılan Dione'dir.

Dione Zeus ile birleşince Aphrodite'yi doğurur, nitekim Homeros destanlarında Dione'yi Olympos'ta görürüz.

Hesiodos tanrıçayı güçlü bir varlık olarak gördüğü ve Homeros gibi ona "altın" niteliğini yakıştırdığı halde, aşkı ona bağlamaz, doğanın doğuşunda ve khaos'tan çıkıp düzene girişinde rol oynayan birleştirici varlığın Aphrodite değil de Eros olduğunu kabul eder.

Aphrodite köpükten doğduktan sonradır ki, Eros ile "arzu” anlamına gelen Himeros tanrıçanın ardına takılırlar.

Aphrodite'nin kendi aşk maceraları hakkında da Hesiodos fazla bir şey anlatmaz, ancak Harmonia'yı doğurduğunu söyler.

Başka kaynaklara göre Aphrodite Ares ile birleşmiş ve Phobos (bozgun) ile Deimos'dan (korku) başka bir de "uyum", "ahenk" anlamına gelen Harmonia'yı meydana getirmiştir.

Aphrodite'nin en çirkin tanrı olan Hephaistos ile evlendirildiği, onu Ares ile aldattığı, Adonis ve Ankhisses gibi ölümlülerle de" düşüp kalktığı tanrıça hakkında anlatılan öyküler arasındadır. 

Aphrodite:
I. DOĞUŞU. Aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite'nin doğuşu üzerine iki ayrı kaynağımız vardır: Biri Hesiodos, öbürü Homeros. Hesiodos Thegonia'da bu tanrıçanın denizin köpüklü dalgalarından doğduğunu anlatır (Yun. Aphros köpük demek): Uranos, Gaia'dan doğan çocuklarını, doğar doğmaz toprağın bağrına soktuğu için Toprak Ana şişmekte ve korkunç sancılarla kıvranmaktadır, bu yüzden son oğlu Kronos'a bir tırpan verir, Kronos da o tırpanla babasının hayalarını keser ve denize atar (Theog. 160 -206):
Dalgalı denize atar atmaz onları. Gittiler engine doğru uzun zaman, Ak köpükler çıkıyordu tanrısal uzuvdan. Bir kız türeyiverdi, bu ak köpükten, Önce kutsal Kythera'ya uğradı bu kız. Oradan da denizle çevrili Kıbrıs'a gitti, Orada karaya çıktı güzeller güzeli tanrıça, Yürüdükçe yeşil çimenler fışkırıyordu Narin ayaklarının bastığı yerden. Aphrodite dediler ona tanrılar ve İnsanlar, Bir köpükten doğmuş olduğu için.
Homeros'a göre, Aphrodite Zeus ile Okeanos kızı Dione'den doğmadır. İlyada'da yiğit Diomedes'le çarpışıp yaralanan Aphrodite'yi anası Dione kollarına alır, sever, okşar ve bileğinden akan özü silerek yarasını iyileştirir, acılarını dindirir (İl. V.370 vd.). Dert
yanan kızını da şöyle avutur Zeus:
"Böyle dedi o, gülümsedi insanların, tanrıların babası, çağırdı yanma altın Aphrodite'yi, dedi ki: "Cenk işleri sana vergi değil, yavrum, sen evliliğin gönül açan işlerine ver kendini çevik Ares'le Athena uğraşacak savaşla."

II. KİŞİLİĞİ. Altın Aphrodite der Homeros bu tanrıçaya, altın bir değer ölçüsü olmak üzere. Daha başka sıfatlarla niteler onu şairler: Bu güzeller güzeli tanrıça hep "gülümser"dır, işveli, cilveli ve gönül alıcıdır. Bunun sırrını Homeros, tanrıçanın ak köpüklerden olma bedeninde taşıdığı bir büyülü memelikte görür. Zeus'un aklını çelmeyi aklına koyan Hera bu memeliği ister günün birinde Aphrodite'den, şöyle seslenir ona (İlyada, XIV. Bölüm, 198-201,213-218):
Sende şu sevgi, şu alım var ya, yani şu ölümsüzleri, ölümlüleri alt ettiğin, işte onları bana ver bugünlük."
Aphrodite de verir memeliği:
"... çözdü göğsünden nakışlı memeligini, alacalı bulacalı bir kurdeleydi bu, alımlı ne varsa hepsi onun içindeydi, sevgi onun içindeydi, istek onun içinde, cilveleşme, şakalaşma onun içinde, en akıllı insanı ayartan aşk onun içinde."
Sevgiyi, sevişmeyi simgeleyen bu tanrıça bu büyüyü kendi kendine değil, çevresini saran başka tanrısal varlıkların aracılığıyla gerçekleştirir. Eros bazı efsanelere göre
onun oğludur, ama Theogonia'da Eros, Aphrodite'den çok önce doğmuş evrensel bir güçtür, sonradan katılır Aphrodite'nin alayına (Theogonia, 201 v. d.):
"Doğup da yürüyünce tanrılara doğru Eros'la Himeros (arzu) takıldılar hemen peşine. İlk günden bu oldu onun tanrılık payı insanlar arasında da, ölümsüzler arasında da; ona düştü kız cilveleri, gülüşmeleri, oynaşmaları, sevmenin, sevişmenin tadı büyüsü."
Güzelliği, zarafeti ve bereketi simgeleyen Kharitler, Horalar ve düğün alaylarının başında giden Hymenaios da Aphrodite'nin çevresindeki tanrılardır. Ne var ki aşk tanrıçasının kişiliği çelişkili ve belirsiz olarak canlandırılmaktadır efsanede. Savaş tanrı Ares'le birleşmesinden (ki bu birleşme de anlamlıdır) Phobos (bozgun) ve Deimos (korku), bir de Harmonia doğar. Ahenk, uyum anlamına gelen Harmonia'nın yanı başında korku ve bozgun Aphrodite'nin kişiliğindeki olumlu ve olumsuz yanları ve çelişkileri simgeler. Bu ikiliği en kesin bir tanımlama ile Platon "Şölen" adlı diyalogunda dile getirir. Sokrates'in de bulunduğu bu şölene katılanlardan Pausanias şöyle der (Platon, Şölen, 180 d-e): "Herkes bilir ki, sevgi (Eros) Aphrodite'den ayrılamaz. Aphrodite tek olsaydı, sevgi de tek olurdu, ama mademki iki Aphrodite var, sevginin de iki olması gerek. Hem bu tanrının ikiliği nasıl inkâr edilebilir? Biri, yani en eskisi göksel dediğimiz Aphrodite ana karnından doğmuş değil, göğün kızıdır. Daha sonra gelen bir başkası var ki, Zeus'la Dione'nin kızıdır, ona orta malı Aphrodite diyoruz. Bu tanrılarla ilgili iki tür sevgi de olacak ister istemez, birine orta malı, öbürüne göksel diyeceğiz." (3) EFSANELERİ. Kişiliği ile tanrılar arasında bunca önemli bir yer tutan Aphrodite'nin efsaneleri azdır, daha doğrusu kendine özgü öyküler az da, başkalarının baş kahraman oldukları öykülerde kendisine ikinci derecede bir rol düşmektedir. Aphrodite topal tanrı Hephaistos'la evlendirilir, nasıl ve nedeni belli değil, ama şairler onun çirkin kocasını aldatmasını ballandıra ballandıra anlatırlar. Bu öykülerin başında Homeros'un Odysseia'sındaki serüven gelir Bu serüveni kör ozan Demodokos
anlatır Alkineos'un sarayında toplanmış konuklara Ares'le Aphrodite'nin seviştiklerini güneş tanrı görür ve Hephaistos'a haber verir, ünlü demirci tanrı da kırılmaz, çözülmez zincirlerden büyülü bir ağ örer, yerleştirir onu yatağının altına, sonra da yalancıktan Lemnos adasına gider. İki tanrı sevişirlerken demir ağın içinde tutklu kalırlar, onları suçüstü yakalayan Hephaistos da acı acı bağırır, sahneye seyirci olan tanrılar arasında da dinmez bir kahkaha kopar (Od. VIII, 295 vd.). Aphrodite'nin başka sevgilileri de olur, bunlardan biri Adonis (Adonis), öbürü Troya kral soyundan Aineias'ın babası Ankhises'tir (Ankhises, Aineias). Tanrı Hermes ile sevişen Aphrodite'nin Hermaphroditos diye bir oğlu olur, efsane yazarlarının kimine göre iki tanrı İda, yani Kazdağının tepesinde sevişmişler, orada doğup ikisinin de adını alan çocuğu dağ nympha'ları büyütmüş, başka bir anlatıma göre Halikamassos kentinin batısındaki bir yarda biri Hermes'in öteki Aphrodite'nin birer tapınağı varmış, tanrılar orada sevişip birleşmiş ve orada doğup büyüyen çocukları Hermaphroditos'un başına Salmakis adlı su perisi ile olan serüveni gelmiş (Hermaphroditos, Salmakis). Aphrodite'nin öfkeleri, öç almaları korkunçtur: Şafak tanrıça Eos'a, Phaidra ve Pasiphae'ya belalı aşklar esinler, kendilerine yeterince tapınmayan Lemnos kadınlarına ceza olarak kocalarının bile dayanamadıgı bir koku verir, Kinyras'ın kızlarını kendilerini yabancılara satmaya zorlar. Üç Güzeller yarışmasında oynadığı rol ve Paris'le Helena'nın başına getirdiği bela, dillere destan olmuştur. İlyada destanında oğlu Aineias'ın koruyucusu olarak oynadığı rol bu kişi ile ilgili bölümde anlatılır. Roma'da Venüs Genetrix olarak Aeneas destanıyla ilgili rolü Venüs bölümünde açıklanır. Eros ile Psykhe masalında da adı geçer. Kişiliği Hellenistik çağdan sonra Rönesans sanatına da tükenmez bir konu olmuş, resim ve heykelde işlendikçe işlenmiştir. Kuşlardan güvercin ve serçe, çiçeklerden gül ve mersin tanrıçaya adanmış sayılır. Onun kadar şairleri esinleyen bir tanrıça daha yoktur, ama hiçbir şair de Aphrodite'yi Midillili kadın şair Sappho kadar güzel dile getirmemiştir.