Anasayfa / Kültürel ve Doğal Miras

Türkiye’nin Ekolojik Haritası Genişliyor: Beş Yeni Sulak Alan Daha Koruma Altında

Tarım ve Orman Bakanlığı, Bingöl, Çanakkale ve Bilecik’teki beş yeni bölgeyi “Mahalli Öneme Haiz Sulak Alan” ilan etti. Böylece Türkiye’deki korunan sulak alan sayısı 136’ya ulaştı. Bakan İbrahim Yumaklı, bu kararın biyolojik çeşitliliğin korunması, iklim değişikliğine karşı ekosistem direncinin artırılması ve yerel kalkınmanın sürdürülebilir biçimde desteklenmesi açısından büyük önem taşıdığını belirtti.

 

Sulak Alanların Stratejik Önemi
Dünyanın en verimli doğal sistemleri arasında yer alan sulak alanlar, hem ekolojik hem de sosyoekonomik işlevleriyle yaşamın sürdürülebilirliğinde hayati bir rol oynuyor. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Türkiye’nin sulak alan ekosistemlerinin korunması konusunda önemli bir adım daha attıklarını belirterek, beş yeni alanın “Mahalli Öneme Haiz Sulak Alan” statüsüne kavuştuğunu açıkladı.

Yumaklı, “Sulak alanlar, tatlı su temininden gıda üretimine, biyolojik çeşitlilikten sel kontrolüne kadar sayısız ekosistem hizmeti sunar. Aynı zamanda yer altı sularının yenilenmesine ve iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına katkı sağlar,” dedi.

Türkiye genelinde yürütülen projeler sayesinde korunan alan sayısının sürekli arttığını vurgulayan Bakan, korunan sulak alan sayısının 131’den 136’ya, mahalli öneme sahip sulak alan sayısının ise 58’den 63’e yükseldiğini açıkladı.

Beş Yeni Alanla Artan Ekolojik Zenginlik
Yeni kararla birlikte koruma altına alınan alanlar, Bingöl’de Gölbaşı Gölü, Çanakkale’de Kavak Deltası, Çardak Lagünü ve Suvla (Tuz) Lagünü ile Bilecik’te Beşgöller olarak belirlendi.

Bingöl Gölbaşı Gölü, pınar, yağmur ve kar sularıyla beslenen doğal bir tatlı su kaynağı. Gölde bey sümbülü, saz, kamış gibi bitki türleri ile angut, ibibik, yeşilbaş ve saz bülbülü gibi kuş türleri yaşam alanı buluyor.
Çanakkale Kavak Deltası, Ege Denizi’ne dökülen Kavak Çayı çevresinde yer alıyor. “Kıyısal Tatlı Su Lagünleri” ve “Sürekli Tatlı Su Bataklıkları” tiplerinden oluşan delta, üçü endemik olmak üzere 45 bitki türüne ve 247 kuş türüne ev sahipliği yapıyor.

Çardak Lagünü, Marmara Denizi ile Çanakkale Boğazı’nın kesişiminde, ortalama 3 metre derinliğiyle öne çıkıyor. Lagün, flamingo, kuğu, sütlabi ve kulaklı batağan gibi türlerin göç, barınma ve üreme alanı. Burada ayrıca kum zambağı ve deniz börülcesi gibi kıyı bitkileri tespit edildi.

Suvla (Tuz) Gölü ise Gelibolu Yarımadası’nda yer alıyor ve Anadolu’nun en önemli kuş toplanma merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. Alanda lavanta ve tülpembe kum zambağı gibi bitkiler, dikkuyruk, pasbaş patka, suna ve kaşıkçı gibi kuş türleri gözlemleniyor.

Son olarak Bilecik Beşgöller, Sakarya Nehri kenarında yer alıyor ve kum alımı sonrası oluşan beş gölden meydana geliyor. Su mercimeği, saz, sandalye sazı gibi bitkiler ve alaca balıkçıl, gri balıkçıl, gece balıkçılı gibi kuşlar burada yaşam sürüyor.

İklim Değişikliğiyle Mücadelede Ekosistem Temelli Yaklaşım
Yumaklı, Türkiye’nin sulak alan yönetiminde karşı karşıya olduğu zorlukların farkında olduklarını belirterek, ekosistem temelli koruma stratejileri geliştirdiklerini vurguladı. “İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak, su kaynaklarını sürdürülebilir biçimde yönetmek ve tür çeşitliliğini korumak için yeni eylem planları hazırlıyoruz,” dedi.

Bakanlık, son yıllarda Ramsar Sözleşmesi kapsamında uluslararası öneme sahip alanların korunmasının yanı sıra, yerel ölçekteki hassas ekosistemlerin de statü kazanmasını hedefliyor. Bu yaklaşımla, yalnızca büyük ölçekli alanlar değil, bölgesel ekolojik dengenin temelini oluşturan küçük sulak alanlar da koruma kapsamına alınıyor.

Yerel Kalkınma ve Biyolojik Çeşitliliğin Uyumu
Yeni ilan edilen alanların, yalnızca çevresel değil, aynı zamanda sosyoekonomik katkılar da sağlayacağı öngörülüyor. Tarım, hayvancılık ve ekoturizm potansiyeli yüksek bu bölgelerde, sürdürülebilir kullanım ilkeleriyle uyumlu projeler geliştirilecek.

Yumaklı, “Sulak alanlar yalnızca doğanın değil, yerel halkın da yaşam kaynağıdır. Bu alanları korurken aynı zamanda ekonomik ve kültürel sürdürülebilirliği de gözetiyoruz,” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin 2025 itibarıyla ulusal sulak alan eylem planını güncellediğini belirten Bakan, ilerleyen dönemde yeni bölgelerin de koruma statüsüne dahil edileceğini açıkladı. Böylece hem iklim dirençli ekosistemler oluşturulacak hem de Türkiye’nin biyolojik çeşitliliği uluslararası ölçekte daha güçlü biçimde temsil edilecek.


Mehmet Can Toptaş aa