Anasayfa / Aktüel

Sındırgı ve Simav Depremlerinde Magma İzleri: Hibrit Model Tartışması

Balıkesir’in Sındırgı ve Kütahya’nın Simav ilçelerinde son dönemde yoğunlaşan deprem aktivitesinin, yalnızca tektonik süreçlerle değil, magmatik etkilerle de ilişkili olabileceği ileri sürülüyor. ESOGÜ’den Prof. Dr. Özgür Karaoğlu, bölgede 20 bini aşkın sarsıntının kaydedildiğini belirterek, Miyosen dönemi volkanizmasına işaret eden jeolojik yapının hibrit deprem mekanizmasına işaret ettiğini ve jeofizik araştırmaların planlandığını açıkladı.

 

Bölgesel Deprem Aktivitesi ve Yeni Tartışma: Hibrit Sistem
Son aylarda Batı Anadolu’nun Sındırgı–Simav kuşağında olağan dışı bir sismik hareketlilik gözleniyor. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgür Karaoğlu’nun verdiği bilgilere göre, özellikle birbirine yakın bu iki yerleşim çevresinde toplam 20 bini aşkın deprem kaydedildi. Bölgedeki sarsıntıların bir kısmının haritalanmış fay hatlarıyla örtüşmediği, bazılarının ise daha önce tanımlanmamış kırık sistemlerinde meydana geldiği belirtiliyor.

Bu durum, klasik tektonik deprem modellerinin ötesinde bir değerlendirmeyi zorunlu kılıyor. Prof. Karaoğlu, bu depremlerin “hibrit” karakter taşıyabileceğini ifade ederek, aynı faylanma örüntüsünün Santorini çevresindeki volkanik alanlarda da gözlendiğini hatırlatıyor. Bölgedeki sarsıntıların hem kırık aktivitesine hem de magmatik basınç mekanizmalarına işaret ettiğini dile getiriyor.

Jeolojik Arka Plan: Miyosen Volkanizmasının İzleri
Sındırgı ve Simav, Batı Anadolu’nun karmaşık tektonik ve magmatik evrimini yansıtan alanları arasında yer alıyor. Miyosen döneminde etkin olan volkanizmanın, jeolojik kayıtlarda geniş alanlarda iz bıraktığı biliniyor. Karaoğlu, bazı araştırmacıların bölge için “volkanizmanın olmadığı” değerlendirmesini yapsa da stratigrafik ve petrografik bulguların Güney Sındırgı’da geçmiş volkanik faaliyetleri doğruladığını vurguluyor.

Bu bağlamda, bölgede dar bir alanda yoğunlaşan ve bilinen fay hatlarından uzak gerçekleşen sarsıntılar, magmatik kökenli basınçlanmanın yeniden ele alınması gerektiğine işaret ediyor. Karaoğlu'na göre, yer altındaki magma kütlesi, eski kırık sistemlerini zorlayarak hem dikey hem yatay yönde hareket edebiliyor ve bu hareket esnasında yeni mikro çatlak alanları oluşturarak sismik titreşimlere neden olabiliyor.

Hibrit Deprem Modeli: Tektonik–Magmatik Etkileşim
Hibrit deprem modeli, yalnızca kabuk deformasyonuna bağlı tektonik süreçleri değil, magmanın kabuk içinde ilerlerken yarattığı basınç ve sıvı dolaşımı kaynaklı titreşimleri de içeriyor. Karaoğlu, bölgede su, akışkan ve jeotermal sistemlerin varlığının bu mekanizmayı desteklediğini belirtiyor. Bu akışkanların kırık ağları içinde dolaşması, fay sistemlerini tetikleyerek düşük magnitüdlü çok sayıda deprem yaratabiliyor.

Simav yakınlarının uzun yıllardır jeotermal sistemleriyle bilindiği göz önüne alındığında, mevcut sismik yoğunluğun jeotermal–magmatik etkileşimden kaynaklanması olası görülüyor. Dolayısıyla Karaoğlu, “ana motor gücün magma sokulumu” olacağını vurguluyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Bu süreç yalnızca tektonik kuvvetlerle açıklanamaz. Magmanın yerleşimi ve kabuğu mekanik olarak zorlaması, mevcut fayları harekete geçirerek yeni sarsıntılar oluşturabilir.”

Bilimsel Çalışma Planı ve Beklentiler
Bu hipotezin test edilmesi için Karaoğlu ve aralarında farklı üniversite ve kurumlardan uzmanların bulunduğu bir ekip, bölgede detaylı jeofizik araştırmalar yapmayı hedefliyor. Çalışmalar; yeraltı görüntüleme teknikleri, sismik analiz, jeotermal akışkan örneklemesi ve jeomanyetik ölçümleri içerecek şekilde planlanıyor.
Elde edilecek veriler, Batı Anadolu’nun deprem karakteristiğine dair yeni bir perspektif sunabileceği gibi, olası magmatik hareketlilik senaryolarının değerlendirilmesine de katkı sağlayacak. Bu yaklaşım, Sındırgı–Simav hattının yalnızca tektonik bir gerilme bölgesi değil, aynı zamanda derin jeodinamik süreçlerin aktif olduğu bir alan olabileceğini ortaya koyuyor.

 

Ahmet Bayram aa