Selimiye Camisi: Sinan’ın Ustalık Eserinde Restorasyonla Yeni Bir Dönem
UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki 450 yıllık Selimiye Camisi’nde 2021 yılında başlayan kapsamlı restorasyon çalışmaları son aşamasına geldi. Türk-İslam mimarisinin zirve eserlerinden biri olan bu abidevi yapıda, Mimar Sinan’ın 16. yüzyıldaki özgün estetik anlayışına dönülmesi hedefleniyor. Minarelerden ana kubbeye, hat sanatından kalem işlerine kadar her ayrıntıda geçmişe saygı, bilimsel hassasiyet ve kültürel sorumlulukla yürütülen çalışmalar büyük bir dikkatle tamamlanıyor
Sinan’ın İzinde: 450 Yıllık Eser Yeniden Hayat Buluyor
Selimiye Camisi, yalnızca Edirne’nin değil tüm İslam dünyasının mimari hafızasında önemli bir yer tutuyor. 1575 yılında ibadete açılan ve Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” dediği cami, Türk-İslam mimarisinin doruk noktası olarak kabul ediliyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu muhteşem yapı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü öncülüğünde, Bilim Kurulu denetiminde 2021 yılında restorasyon sürecine alındı.
Minareler, Kubbeler ve Taşlar: Restorasyonun Ana Başlıkları
Restorasyon süreci, yapının tüm bileşenlerini kapsayacak şekilde titizlikle yürütüldü. Dört minarenin taş onarımları ve yüzey temizlikleri tamamlandı. Ana ve avlu kubbelerinde ise enjeksiyon ve güçlendirme çalışmaları gerçekleştirildi. Ancak restorasyonun en tartışmalı ve dikkat çeken noktası, camideki hat, kalem işi ve tezyinat uygulamaları oldu.
Kalem İşlerinde 16. Yüzyıla Dönüş
Restorasyonun en iddialı hedeflerinden biri, mevcut süsleme ve yazı işlerini 16. yüzyıl tezyinat anlayışına uygun şekilde düzenlemekti. Mimar Sinan dönemindeki özgün estetik çizgileri temel alan ekip, caminin içerisindeki barok etkili süslemelerin yerine, döneme uygun sade ve dengeli motifleri yeniden canlandırmaya başladı. Revak kubbeleri, mahfil tavanları ve kemerlerde Sinan dönemine ait motifler belgelerle tespit edilerek esas alındı.
Hat Sanatında Tartışmalar: "Selimiye’ye Layık Değil"
Restorasyon sürecinde hattatlar ve sanat tarihçileri arasında ciddi tartışmalar yaşandı. Heyet Başkanı Uğur Derman, 19. yüzyılda camide kullanılan hat yazılarının sanat değeri taşımadığını belirterek, “Bunlar Edirne’de mahalli yazı yazan, hattat dahi sayılmayacak kimselerin eserleri. Selimiye gibi bir yapıya layık değil,” ifadelerini kullandı.
Derman, özellikle 19. yüzyılda İstanbul’da zirveye ulaşmış hat sanatına rağmen Selimiye'de bu seviyede sanatçıların yer almamış olmasının, Osmanlı’nın ekonomik sıkıntılarını yansıttığını vurguladı.
Medeniyet Tasavvuru Üzerinden Tezyinat Tartışması
Heyet Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Sadettin Ökten, restorasyonun sadece estetik değil, medeniyet tasavvuru açısından da değerlendirildiğini ifade etti. “Selimiye, Osmanlı medeniyetinin çelişkisiz bir temsilidir. Barok tezyinat gibi dış etkiler, bu yapıya ait değildir,” diyen Ökten, mevcut süslemelerin modernist bakış açısıyla değil, İslam estetik anlayışıyla ele alınması gerektiğini savundu.
Ökten, Selimiye’ye baktığında Mescid-i Nebevi’nin iz düşümünü gördüğünü ifade ederek, restorasyonun bu bilinçle yapılmasının önemine dikkat çekti.
Tezyinat Bilimsel Verilerle Hazırlandı
Nakkaş ve mimar Semih İrteş, yeni tezyinatın bilimsel veriler, tarihi belgeler ve caminin özgün örnekleri üzerinden hazırlandığını belirtti. Yarım kubbelerdeki 16. yüzyıla ait nakışlar orantılı şekilde büyütülerek ana kubbeye taşındı. Bu işlem, yeni bir tasarım değil, caminin kendi özgünlüğüne dönüşü olarak tanımlandı. Üslup transferi yapılmadı; tüm örnekler Selimiye’nin kendi içinden alındı.
19. Yüzyıldan Kalan Yazılar Bilimsel Açıdan Tartışmalı
Hattat Mehmet Özçay, mevcut kubbe yazılarının 1808, 1883 ve günümüzden bir nakkaşa ait olduğunu ve 16. yüzyıla ait olmadığının belgelerle sabit olduğunu söyledi. Özçay, “Bu yazılar ne sanatsal ne de tarihi açıdan değer taşıyor. Selimiye’ye yakışan, Sinan’ın döneminden kalan yazıların korunması ve eksiklerinin tamamlanmasıdır,” dedi.
Barok Etkilerin Yerine Klasik Osmanlı Estetiği
1983 yılında Anıtlar Yüksek Kurulu kararıyla barok etkili pencere çevresi tezyinatlarının klasik üslupla değiştirilmesi, bugünkü uygulamaların temelini oluşturdu. Bugünkü restorasyon da bu çizgiyi devam ettiriyor. Ana kubbenin eteğinde yer alan ve Sinan’a ait olduğu bilinen 25 cm’lik profil hattı geçilmeden, özgün yapıya sadık kalınarak süslemeler yapıldı. Böylece Selimiye Camisi, klasik Osmanlı estetiğine ve İslam medeniyetinin derin sembolizmine yeniden kavuşuyor.
Ali Osman Kaya - aa