Anasayfa / Kültürel ve Doğal Miras

Selanik Atatürk Evi Yeniden Açılıyor: Ortak Kültürel Hafızanın Restorasyonu

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, kapsamlı restorasyon sürecinin tamamlanmasının ardından Selanik Atatürk Evi’nin yeniden ziyarete açılacağını duyurdu. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) iş birliğiyle yürütülen projeyle müze, 1953’teki özgün haline kavuşturuldu. 87’nci ölüm yıl dönümünde anlamlı bir açılışa ev sahipliği yapacak yapı, artık bir kültürel diplomasi merkezi olarak konumlanıyor.

 

Atatürk’ün Doğduğu Ev, Yeniden Hayat Buluyor

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla Selanik Atatürk Evi Müzesi’nin kapsamlı bir restorasyon sürecinin ardından yeniden ziyarete açılacağını duyurdu. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu ev, hem tarihsel hem de sembolik anlamda Türkiye ile Yunanistan arasındaki ortak kültürel hafızanın en önemli unsurlarından biri olarak kabul ediliyor.
Ersoy, paylaşımında “Ata’mızın vefatının 87’nci yıl dönümünde onun kıymetli mirasına sahip çıkan çok anlamlı bir açılışı gerçekleştirmeye hazırlanıyoruz.” ifadelerini kullanarak, projenin sembolik zamanlamasına dikkat çekti.
Bu kapsamlı restorasyon, yalnızca fiziksel bir onarım değil; aynı zamanda iki ülke arasındaki dostane ilişkilerin ve kültürel diplomasi anlayışının somut bir tezahürü olarak değerlendiriliyor.

TİKA İşbirliğiyle Yeniden Özgün Haline Kavuştu
Restorasyon süreci, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) öncülüğünde yürütüldü. Toplam 315 metrekarelik üç katlı yapının tamamı, 1953 yılında açıldığı dönemdeki özgün mimari kimliğine sadık kalınarak yenilendi. Projede, ahşap doğramalar, zemin kaplamaları, cephe rengi ve iç mekan detayları gibi özgün unsurlar titizlikle korunarak orijinal biçimlerine dönüştürüldü.

Bakan Ersoy, açıklamasında, “Bin üzerinde eser, belge ve kitabı titizlikle yenileyerek yeniden Selanik’e taşıdık.” diyerek, müzenin yalnızca bir yapı restorasyonu olmadığını, aynı zamanda içeriksel bir hafıza yenilemesi süreci yaşadığını vurguladı.

Restorasyon kapsamında ayrıca Ali Rıza Efendi’nin diktiği nar ağacı da korunarak düzenlemenin merkezine alındı. Bu sembolik unsur, müzenin hem tarihsel derinliğini hem de duygusal bağını güçlendiren bir detay olarak dikkat çekiyor.

Bir Müzenin Ötesinde: Kültürel Diplomasi Merkezi
Yapının yeniden açılışıyla birlikte Selanik Atatürk Evi, klasik bir müze işlevinin ötesine geçerek bir “Türk Evi konsepti” içinde yeniden tanımlanacak. Bakan Ersoy’un ifadeleriyle, “Bu ev artık sadece bir müze değil, milletimizin hafızasını yaşatan bir kültürel diplomasi merkezi olacak.”

Bu yaklaşım, Türkiye’nin son yıllarda yürüttüğü kültür temelli dış politika vizyonuyla da uyumlu. Selanik Atatürk Evi, yalnızca bir hatıra mekanı değil, Türkiye’nin tarihini, kimliğini ve kültürel sürekliliğini uluslararası platformda temsil eden bir merkez konumuna taşınıyor.

Açılışın, Atatürk’ün ölüm yıl dönümü olan 10 Kasım haftasında gerçekleştirilmesi de, tarihsel bir hatırlama ve sembolik bir buluşma niteliği taşıyor. Bu tarih, geçmişe saygı ile geleceğe yönelik kültürel işbirliğini bir araya getiren anlamlı bir dönüm noktası olarak öne çıkıyor.

Atatürk’ün İzinde: Ortak Hafızayı Yaşatmak

Selanik Atatürk Evi, 1937 yılında Atatürk’ün Selanik Belediyesine hediye edilmesinin ardından müze işlevi kazandı. 1953 yılında ziyarete açılan müze, bugüne kadar hem Türk hem de Yunan halkı için bir barış ve dostluk simgesi olarak kabul edildi.

Ev, Atatürk’ün çocukluk dönemine, ailesine ve erken yaşamına dair çok sayıda belge, fotoğraf ve kişisel eşyayı barındırıyor. Restorasyon sonrasında bu materyallerin dijitalleştirilerek daha erişilebilir hale getirilmesi planlanıyor. Böylece yapı, sadece bir ziyaret noktası değil; araştırmacılar ve tarihçiler için de bir bilgi kaynağına dönüşüyor.
Selanik Atatürk Evi, Türkiye’nin kültürel mirasını koruma ve tanıtma politikasının uluslararası boyutunu temsil eden bir örnek olarak da dikkat çekiyor. Bu bağlamda, TİKA’nın yürüttüğü restorasyon, kültürel sürdürülebilirliğin ve karşılıklı anlayışın somut bir ifadesi olarak değerlendiriliyor.

Bakan Ersoy’un da vurguladığı gibi, nar ağacının gölgesinde yeniden hayat bulan bu ev, hem Atatürk’ün hatırasını hem de iki ülke halkı arasındaki dostluk bağlarını güçlendiren bir sembol olarak varlığını sürdürecek.