Anasayfa / Etkinlikler

Sapiens ve Homo Deus'un yazarı Yuval Noah Harari yapay zekalı geleceği anlattı

Tarihçi, filozof Yuval Noah Harari, "yapay zekâ çalışmaları, organik yaşamın gelişimiyle kıyaslanacak olursa henüz amip aşamasında. Yepyeni bir evrimsel sürecin hala ilk adımlarındayız. Bu, organik bir evrim değil. İnorganik bir zekâ ve organik varlıklara göre milyonlarca kez daha hızlı ilerliyor. Organik hayat milyarlarca yılda evrildi ama yapay zekâda bu sadece birkaç on yıl sürebilir."

 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından ülkenin ilk milli bankası olarak kurulan Türkiye İş Bankasının, Cumhuriyet'in 100. yıl dönümü kutlamaları çerçevesinde düzenlediği "Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış" konferansı iki gün sürdü. 

İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bali ve Genel Müdürü Hakan Aran’ın ev sahipliğinde, İş Kuleleri Salonu’nda düzenlenen konferans, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un açılış konuşmasıyla başladı. Konferansın ilk gününde Adnan Bali, iktisadi bağımsızlık hedefinde Atatürk’ün ekonomi stratejilerine ilişkin konuşma yaptı.

Roma Sapienza Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fabio L. Grassi "Atatürk’ü yeniden düşünmek, Batı medeniyetini yeniden düşünmek" başlıklı sunum yaparken 2011 Nobel ödülünün sahibi ekonomi profesörü Thomas J. Sargent ise bugünün makro ekonomik politikası üzerine değerlendirme yaptı.

Doç. Dr. Y. Doğan Çetinkaya "Atatürk Dönemi İktisat Politikaları, Çağdaşlık ve Türkiye İş Bankası", araştırmacı yazar Bilsay Kuruç "Cumhuriyet: 20. yüzyıla giriş", eski UNESCO Genel Direktörü Irina Bokova "Atatürk’ün en büyük miraslarından biri olan kadın hakları" temalı konuşmalar gerçekleştirdi.

Konferansın ilk gününde eski UNESCO Genel Direktörü Irina Bokova, araştırmacı yazar Bilsay Kuruç, Doç. Dr. Doğan Çetinkaya konuşma yaparken, Prof. Dr. Çiğdem Gündüz Demir, Prof. Dr. Havva İşkan Işık ve Prof. Dr. Burcu Özsoy'un katılımıyla "Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir" ve genç milli sporculardan tenisçi Çağla Büyükakçay, satranç sporcusu Batuhan Daştan, pentatlet İlke Özyüksel ve güreşçi Evin Demirhan Yavuz'un katılımıyla "Yükselen Yeni Nesil İstikbal Sizsiniz" panelleri gerçekleştirildi.

Irina Bokova, Cumhuriyetin 100. yıl kutlamalarının bir parçası olmaktan onur duyduğunu belirterek, şunları aktardı:

"Mustafa Kemal Atatürk, çok büyük bir dönüşümü gerçekleştirmiş, modern, demokratik ve laik bir ülke kurmuş, uluslararası platformlarda hayranlık ve saygınlık kazanmış, kendi döneminin en ilerici liderlerinden biriydi. Eğitimi, kadın haklarını, bilimsel araştırmaları, kültürel mirasın korunmasını destekledi. Bunlar hala çok önemli değerler. Diğer bir önemli nokta da bu fikirleri daha pek çok ülke tarafından henüz benimsenmemiş olan bir dönemde çok büyük bir sebatla gerçekleştirmiş olması."

Konuşmasında Atatürk'ün kadın hakları konusundaki yaklaşımına değinen Bokova, "Şunu çok iyi biliyordu ki, kadın hakları eğitimden ve politik katılımdan başlar. Bu yüzden Türk kadınları seçme ve seçilme hakkını pek çok gelişmiş ülkeden önce, 1934 yılında elde etti. Bugün de Büyük Önder Atatürk'ün söylediği gibi kadın hakları için her anlamda ve her alanda savaşmaya devam edeceğiz. Sadece Türkiye'de değil dünyanın her yerinde." ifadelerini kullandı.

Araştırmacı-yazar Bilsay Kuruç, Türkiye'nin yoksul bir tarım ülkesi olarak doğduğunu, Atatürk'ün "Köylü milletin efendisidir." sözüyle basit tarımla uğraşan köylüleri çiftçiliğe teşvik ettiğini söyledi.

Türkiye'nin kuruluş yıllarındaki üretim yapısını anlatan Kuruç, "Türkiye birinci sanayi devrimi ürünlerini daha yapmamıştı, insanların ayağında ayakkabı bile yoktu. 1930'larda ilk sanayi programını yaptı. Türkler tarihinde ilk kez yatırım yapmayı öğrendi. Örneğin 1934'te Kayseri Fabrikası kuruldu, Karabük'te demir çelik üretildi. Demek ki yaparak öğrendiler ve öğrenerek yaptılar." diye konuştu.

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Doğan Çetinkaya konuşmasında, çağdaşlık fikriyatının önemine işaret ederek, Cumhuriyetin ve İş Bankasının kuruluşunun bu çağdaşlık fikriyatından doğduğunu vurguladı.

Konferansın ikinci gününde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, tarihçi-yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı ve MIT Dijital Ekonomi Girişimi'nin Kurucu Ortağı Andrew McAfee birer konuşma yaptı.

Hakan Aran, "Geleceğin Bankası Olmak" konulu konuşmasında, İş Bankasının hikayesinin, Atatürk'ün "Vatanı kurtaracak ve yükseltecek tedbirlerin başında olarak halkın doğrudan itibar ve itimadından doğup meydana gelen, tam manasıyla modern ve milli bir banka kurulması." yönlendirmesiyle başladığını aktardı.

Bankanın "Kapsayıcı ve katılımcı bir yaklaşımla sürdürülebilir değer yaratan geleceğin bankası olmak" vizyonuna işaret eden Aran, "Çok sade, basit bir ifade gibi duruyor olabilir ama her kelimenin büyük bir ağırlığı olduğunu, her birinin altının ayrı ayrı çizilmesi, vurgulanması ve doldurulması gerektiğini düşünüyorum. 'Geleceğin bankası' olup bitilen, ulaşılan bir şey değil. Her gün yeniden kazanmanız, hak etmeniz gereken bir unvandır." diye konuştu:

Aran, doğaya, insana, toplumun refahına dair yapılan her şeyin aslında geleceğe bir yatırım olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:

"Cumhuriyet bizlerden 'Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller' ister. Kurucumuzun böyle bir ülküsü varken nasıl olur da bir banka olarak kalabilirsiniz? İş Bankası bu milli ülküyü düstur edinmiş, ülkemizin medeniyet ufkunda bir güneş gibi doğması için çalışmış ve çalışmaktadır. Koç Üniversitesi İş Bankası Yapay Zeka Uygulama ve Araştırma Merkezi, Koç Üniversitesi İş Bankası Enfeksiyon Hastalıkları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi, Yenicami'deki Türkiye İş Bankası Müzesi, Patara, Nysa, Teos, Stratonikeia, Zeugma arkeolojik kazılarına verdiğimiz destek, çocuklarımızın daha iyi eğitim alması için Darüşşafaka ile el ele vermemiz, TEMA ile 81 İlde 81 Orman projemiz, satranca, olimpiyatlarla çocuklarımıza verdiğimiz desteğimiz… Tüm bunlar sürdürülebilir değer yaratmaktan, geleceği inşa etmekten, geleceğin bankası olma vizyonumuzdan ne anladığımızın, ne anlamamız gerektiğinin karşılığıdır.".

"Yükselen Yeni Nesil İstikbal Sizsiniz" panelinde ise milli tenisçi Çağla Büyükakçay, milli satranç oyuncusu Batuhan Daştan, milli pentatlet İlke Özyüksel ve milli güreşçi Evin Demirhan Yavuz Atatürk’ün gençliğe verdiği önemi ve bıraktığı mirası milli sporcular olarak geleceğe nasıl taşıdıklarını paylaştı.

Konferansın ikinci gününde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, tarihçi-yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı ve MIT Dijital Ekonomi Girişimi'nin Kurucu Ortağı Andrew McAfee konuşma yaptı.

Hakan Aran, İş Bankası'nın hikayesinin, Atatürk'ün 'Vatanı kurtaracak ve yükseltecek tedbirlerin başında olarak halkın doğrudan itibar ve itimadından doğup meydana gelen, tam manasıyla modern ve millî bir banka kurulması' yönlendirmesiyle başladığını belirti.

Bankanın daha fazlasını başarmak için kurulan ve her zaman bir bankadan çok daha fazlası olan bir Cumhuriyet kurumu olduğunu vurgulayan Aran, ''Kapsayıcı ve katılımcı bir yaklaşımla sürdürülebilir değer yaratan geleceğin bankası olmak' çok sade, basit bir ifade gibi duruyor olabilir ama her kelimenin büyük bir ağırlığı olduğunu, her birinin altının ayrı ayrı çizilmesi, vurgulanması ve doldurulması gerektiğini düşünüyorum. 'Geleceğin bankası' olup bitilen, ulaşılan bir şey değil. Her gün yeniden kazanmanız, hak etmeniz gereken bir unvandır. Türk bankacılık sektörünün gelişimi için geçmişte pek çok öncü hizmeti hayata geçirdik ancak Gustav Mahler'in de dediği gibi 'gelenek küllere tapınmak değil, alevin kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır.'' ifadesini kullandı.

Aran, gelecek kuşakların olmadığı bir yerde geleceğin bankacılığının da yapılamayacağını belirterek, bazı işlerin bugünün işi gibi görünse de zamansız olduğunu, faydasını sonraki nesillerin gördüğünü ifade etti.

Doğaya, insana, toplumun refahına dair yapılan her şeyin aslında geleceğe bir yatırım olduğunu vurgulayan Aran, şunları kaydetti:

'Bu, bizim vizyonumuzun ayrılmaz bir parçasıdır. Cumhuriyet bizlerden 'fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller' ister. Kurucumuzun böyle bir ülküsü varken nasıl olur da bir banka olarak kalabilirsiniz? İş Bankası bu milli ülküyü düstur edinmiş, ülkemizin medeniyet ufkunda bir güneş gibi doğması için çalışmış ve çalışmaktadır. Koç Üniversitesi İş Bankası Yapay Zeka Uygulama ve Araştırma Merkezi, Koç Üniversitesi İş Bankası Enfeksiyon Hastalıkları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi, Yenicami'deki Türkiye İş Bankası Müzesi, Patara, Nysa, Teos, Stratonikeia, Zeugma arkeolojik kazılarına verdiğimiz destek, çocuklarımızın daha iyi eğitim alması için Darüşşafaka ile el ele vermemiz, TEMA ile 81 İlde 81 Orman projemiz, satranca, olimpiyatlarla çocuklarımıza verdiğimiz desteğimiz.

Tüm bunlar sürdürülebilir değer yaratmaktan, geleceği inşa etmekten, geleceğin bankası olma vizyonumuzdan ne anladığımızın, ne anlamamız gerektiğinin karşılığıdır. Çocuklarımızın da bizlerle aynı havayı soluyarak, aynı refahı paylaşarak yaşama hakkını ellerinden almamak için sürdürülebilir değer yaratmaya inanıyoruz. Büyük sosyal fayda ve büyük dönüşümler istiyorsak büyük iş birlikleri yapmak zorundayız. Özellikle çevre, eğitim, sosyal adalet, toplum refahının artırılması söz konusu olduğunda hiçbirimiz tek başımıza yeterince büyük etki yaratamıyoruz, mutlaka iş ve güç birliği yapmak zorundayız.

Sanayi döneminde en önemli iki unsur emek ve sermaye. Cumhuriyet döneminde olmayan teknolojik imkanlar bugün artık mevcuttur. Dijital çağda veri, yapay zeka ve sosyal medya aracılığıyla özellikle interneti köylere ulaştırabildiğimizde, en ücra köşedeki insana dokunduğumuzda aracısız iletişimin kolay olduğu bu dönemde ulaşılamayan insan kalmayacağını düşünüyorum. İnsanımız iyiyi, güzeli, doğruyu gördüğünde anlayabilecek olgunluktadır. Yeter ki güçlerimizi bu amaçla birleştirebilelim.'

Aran, teknolojiyi insanın yerine değil yanına konumlandırdıklarını belirterek, 'Teknolojiyi insanın yerine konumlandırmayı aklımızdan geçirmedik çünkü bugün yapay zeka teknolojileri konuşulduğunda en kolay olan teknolojiyi getirip, sayınızı azaltmak ve kurumun verimliliğini artırmaktır. Biz zor olanı seçtik. Dönüşümü insanla yapacağımıza inanıyoruz.' ifadesini kullandı.

İnsansız bir dönüşümün tatsız, yavan ve üstelik de mümkün olmadığını düşündüklerini aktaran Aran, şu değerlendirmede bulundu:

'Yeni teknolojileri insanlarımızın kabiliyetini artırmak, onların daha hızlı, daha kapsamlı, daha düşük maliyetlerle hizmetler almasını sağlamak ve ülke ekonomimiz için sürdürülebilir değer yaratmak için kullanılması gerektiğine inanıyoruz. İnsanlarımıza teknolojiyi, yeniliği kullanmayı, veriyle çalışmayı öğreteceğiz, sürekli gelişeceğiz. Bu dönüşümün Türkiye’de öncüsü olacağız.

Atatürk bizlere 'yurttaşlarım, efendiler, ey Türk gençliği' diyerek yaptığı konuşmalarda gösterdi ki ne ülkemizin büyüklüğü ne coğrafyası ne iklimi ne doğal kaynakları; en önemli varlığımız, en büyük gücümüz her zaman insan kaynağımızdır. Biz hızlı öğrenen, hızlı adapte olabilen, ufku açık bir halkız. Denemeyi, hatalarımızı düzeltmeyi, bildiklerimizi paylaşmayı biliriz. Atatürk inkılaplarını başarmış bir halkız. Bugün Anadolu'nun köy pazarlarında bile kredi kartıyla alış veriş yapılıyorsa, ustalara cepten EFT ile ödeme yapılıyorsa, 90 yaşındaki annemiz, babamız, teyzemiz, amcamız akıllı telefon kullanabiliyorsa inanıyorum ki ikinci yüz yılımızda Atatürk’ün yapmak istediklerini başarabileceğiz.'

Prof. Dr. İlber Ortaylı Cumhuriyetin kurucularının askeri alanda çok yetkin olmakla birlikte 1. Dünya Savaşı öncesinde savaşa girmeye karşı olan ve Anadolu'ya geçen kadrolardan oluştuğunu belirterek, Türklerin Batılılaşmasının savaş odaklı gerçekleştiğini ve bu yüzden savaşlarda başarı için ihtiyaç duyulan mühendislik, tıp, finans gibi alanlarda geliştiğini ifade etti.

Cumhuriyet öncesinde de eğitim alanında önemli adımlar atıldığını vurgulayan Ortaylı, kadınların sosyal hayatta ve eğitimde yer almaya başladığını, kadın aydınların ortaya çıktığını ancak genel olarak kadın ve erkeklerin bir araya geldiği ortamların oluşmadığını anlattı.

Türk kurmaylarının hem dünya bilgisi hem dünya görüşüyle çok iyi yetişmiş olduğuna işaret eden Ortaylı, 'Bu bir meşruti monarşi dönemiydi. O dönemde Cumhuriyetçiler var idiyse de bunu açıklamazdı. Yalnızca biri, daha İstiklal Savaşı’nda Ankara yolunda açıkladı. Mustafa Kemal Atatürk, daha kongreler döneminde Ankara’dan davet aldığında oradaki ışığı gördü ve 'şekl-i idaremiz Cumhuriyet' olacak diye Mazhar Müfit Bey'e söyledi. Bu fikri yapı da imparatorluğun eğitiminden geliyordu. İmparatorluğun dış dünyaya açıldığı ölçüde bu fikirler oluşuyordu ve bu fikri yapının içinde şark ve garp bir arada bulunuyordu. Bizim Çanakkale'de, Balkan'da, İstiklal Savaşı'nda kaybettiğimiz sayısız yedek subaylar bu iki dünyanın da efendisiydiler. Garbı da şarkı da biliyorlardı. Bunu biz 100 sene sonra daha yeni yeni yerine koymaya başladık.' ifadesini kullandı.

Ortaylı, Cumhuriyetin bu miras üzerine kurulduğunu ancak önceki dönemden demokrasiye olan eğilimiyle ayrıştığını belirterek, şunları kaydetti:

'Türkiye kanuni olmaya çalışıyor. İttihatçılar gibi değil. Bir demokratik itilim var. Türkiye meşruiyet esaslarına uymak zorundadır, herkesin kendine göre iş yaptığı bir memleket olamaz. Bu kanuni yapı esastır. Darbeler olsa da darbeciler gelip 1,5 sene sonra gider. Cumhuriyet, tıp, mühendislik, askeriye alanlarında başarılı oldu ancak yetişmiş insan kaynağını koruma, entelektüel sınıflara hürmet etme konusunda ve kültürel alanda eksik kaldı. İlk olarak sağlıklı bir doğum politikası sürdürülmesi gerekir. İkincisi, eğitimin kesin surette iyileştirilmesi, eğitime ayrılan bütçe ve imkanların artırılması ve bunun fırsat eşitliğini sağlayacak şekilde gerçekleştirilmesine ihtiyaç var. Üçüncüsü, bazılarının demilitarizasyon kafası yanlıştır. Askeri eğitimi budayamazsınız. Maalesef bulunduğumuz yer buna müsait değildir. Son olarak sanayileşmede eleman yetiştirilmesi ve yetişmiş elemanı tutmamız mühimdir.'

MIT Dijital Ekonomi Girişimi’nin Kurucu Ortağı Andrew McAfee ise günümüzde artık finanstan otomotive, perakendeden gıdaya tüm sektörlerde şirketlerin kendilerini teknoloji şirketi olarak tanımladığını aktararak, dijital çağda teknoloji şirketi olarak başarılı olmanın yalnızca bu alanda çok para harcamakla bağlantılı olmadığını ifade etti.

ABD'de şirketlerin toplam yatırımları içinde diğer tüm alanlara yapılan yatırımın 21. yüzyılın başında dijitale yapılan yatırımın iki katı iken durumun bugün tam tersine döndüğünü anlatan McAfee, 'Bu değişim duracak gibi görünmüyor. Dijitale açlığımız her yıl artıyor. Ancak yatırım dijitale yöneldikçe bunun rekabette ve büyümedeki etkisi aynı şekilde görünmüyor. Süperstarlar kar anlamında da pazar payı anlamında da ayrışıyor. Diğer bir deyişle aynı gelgit bütün tekneleri yükseltmiyor. Süperstarlar ayrışırken, şirketlerin çoğunluğu geride kalıyor.' değerlendirmesinde bulundu.

McAfee, süperstar olarak tanımladığı şirketlere yeni bir adlandırma yapma ihtiyacı hissettiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:

'Bunları geek (teknoloji inekleri) olarak adlandırabiliriz. Eskiden bu bir hakaretti ama artık kelimenin anlamı dönüştü. Bunlar, çok zor sorulara yanıt bulmaya odaklanırken; tuhaf görünen, yeni çözümleri kucaklayan kişiler. 21. yüzyıl başında ABD'nin önde gelen geek'lerini bir araya getiren bir haftasonu buluşmasında, bugün çevik çalışma olarak bilinen yöntemi geliştirildi ve çok önemli bir dönüşüm yarattı. Bugün bu yöntemi benimsemeyen şirketler tüketiciyi etkileyemedikleri için silinmek zorunda kalacak.

Tüm ülke ve tüm sektörler geek'lerin yarattığı enerji dalgasına maruz kalacak. Başarılı olup olmamaları bu dalgaya uyum sağlama yeteneklerine bağlı olacak. Türkiye konusunda çok iyimserim. Buraya gelmeden önce modern Türkiye tarihi hakkında araştırma yaptım. Gördüm ki çağdaş Türkiye de bir geek tarafından kurulmuş. İnanılmaz bir itki, inanılmaz bir azim görüyorum. Atatürk, girmek üzere olduğu yüzyıl için Türkiye’yi güncellemiş ve inanılmaz şeyler yapmış. Öyle bir mirasın üzerinde oturuyorsunuz ki ülkenizin daha çağdaş versiyonlarını kurmak için yeterli enerjiye sahipsiniz. Artık 21. yüzyıldayız ve önünüzde inanılmaz fırsatlar var.

Tarihçi, filozof Yuval Noah Harari, Türkiye İş Bankasının, Cumhuriyet'in 100. yıl dönümü vesilesiyle düzenlediği uluslararası “Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış” başlıklı konferansın son gününde, Bedia Ceylan Güzelce moderatörlüğünde gelecek trendleri ve yapay zekâyla ilgili bir konuşma yaptı.

Konferansın ikinci gününde İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, geleceğin bankası olma vizyonuna ilişkin konuşma yaparken MIT Dijital Ekonomi Girişimi’nin Kurucu Ortağı Andrew McAfee içinde bulunulan dijital çağa ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Prof. Dr. İlber Ortaylı da Cumhuriyet’in kurulduğu ortama, yüz yıl boyunca katedilen mesafeye ve bundan sonrası için yapılması gerekenleri anlattı.

Yuval Noah Harari, konuşmasında, yapay zekânın daha önceki tüm devrimlerden farklı olduğunu, tarihte ilk kez bir teknolojinin kendi kendine kararlar verebildiğini belirterek insanın yarattığı yapay zekânın pek çok yönden insandan üstün olduğunu, insanlardan çok daha farklı şekilde düşünüp karar verebildiğini aktardı.

Harari, "Şu anda aşina olduğumuz ChatGPT gibi yapay zekâ çalışmaları, organik yaşamın gelişimiyle kıyaslanacak olursa henüz amip aşamasında. Yepyeni bir evrimsel sürecin hala ilk adımlarındayız. Bu, organik bir evrim değil. İnorganik bir zekâ ve organik varlıklara göre milyonlarca kez daha hızlı ilerliyor. Organik hayat milyarlarca yılda evrildi ama yapay zekâda bu sadece birkaç on yıl sürebilir." değerlendirmesinde bulundu.

Yapay zekâyla ilgili asıl sorunun, risklerin gerçek anlamda tespit edilememesinden kaynaklandığını ifade eden Harari, insanlığın kendisine göre daha zeki ve güçlü bir şey yarattığını, bunun üzerindeki kontrolünü yitirme riski olduğunu kaydetti.

Harari, "Yapay zekâ yepyeni finansal cihazlar geliştirebilir, bunlar insanların anlayabileceğinin ötesinde olabilir ve 20 yıl sonra hiçbir insan, finansal sistemin nasıl işlediğini anlayamayabilir. Tamamen yapay zekâya güvenmek zorunda kalabiliriz. 2007-2008’de Wall Street’te birkaç deha yeni finansal cihazlar icat etti. Kimse anlamıyordu, kimse regüle etmedi. Birkaç yıl bunlar harika göründü, sonra hepsi çöktü. Yapay zekâya finansal sistem üzerinde artan bir güç verirsek belki birkaç yıl her şey iyi gidebilir, sonra çökebilir ve kimse ne olduğunu anlayamaz. Bu başka alanlarda da olabilir. Öyle bir noktaya geliriz ki kendi yaşadığımız süre içinde dünyayı hiç anlamayabiliriz. Sistemler bizlerle ilgili kararlar almaya başlayabilir. Bizim korkmamız gereken gelecek bu." açıklamasını yaptı.

İçinde bulunulan dönemin deneysel özelliğinin bir diğer riskinin, insan zihni ve psikolojine ilişkin olduğuna işaret eden Harari, insanların kültürel varlıklar olduğunu, belirli bir kültürün içine doğduğunu ve tarih boyunca zihnimizi ve psikolojimizi şekillendiren tüm kültürel ürünlerin insanlar tarafından yaratıldığını anlattı.

Yapay zekâ ile insan arasındaki ilişkiyi rekabet yerine iş birliği temelinde ele almak gerektiğini ifade eden Yuval Noah Harari, herkesin daha güçlü yapay zekâ üretme konusunda birinci olmak istediğini ama bunu yaparken güvenlik ve kontrol konusunu geride bıraktığını aktardı.

Harari, "Şu anda yapay zekâya inanılmaz bir yatırım yapılıyor ama bunun çok küçük bir yüzdesi güvenlik ve kontrol alanına gidiyor. Otomotiv şirketleri nasıl emniyet kemeri ve fren olmadan araç üretemiyorsa ve yatırımlarının yüzde 20’sini güvenliğe yönlendiriyorsa, yapay zekâda da güvenliğe yüzde 20 yatırım yapmalıyız. Sağduyulu olan bu ama tarihte her zaman sağduyu kazanmıyor." ifadelerini kullandı.

Evrensel değerleri, küresel iş birliğini reddeden değil, ulusal çıkarlara sadık kalıp uluslararası iş birliklerinin yapıldığı bir anlayışın olması gerektiğini aktaran Harari, iklim değişikliği gibi küresel zorlukların ancak iş birlikleriyle aşılabileceğini ifade etti.

Harari, "Bu, tarihin ya da geçmişin sonu olmayacak ama insanın günlük hayatı belki sona erecek. Şu ana kadar verdiğimiz bütün kararlar insanlar tarafından verildi. Çiftçi tarlasına ne ekileceğine kendisi karar veriyordu, liderler ülkeleriyle ilgili kararları kendileri alıyordu ama artık insanların verdiği kararlar yapay yetkin zekâ tarafından veriliyor. Dünya nüfusu 8 milyar. 8 milyardan fazla yapay zekâ ajanı yaratabiliriz. İnsanlar karar vermede azınlıkta kalabilir." değerlendirmesinde bulundu.

Yapay zekânın verdiği kararları tanımaya yönelik kanunların çıkmaya başladığına işaret eden Harari, "Her bir yapay zekâ ajanını kişilik olarak kabul ettiğinizde milyarlarca bağımsız kişilik ortaya çıkarılabilir. Bunlar kanun tarafından tanınan tüzel kişilik olabilir. Bunların banka hesapları olabilir, çalışan istihdam edebilirler. Şimdiye kadar şirketlerin kararları vardı, bunlar insanlar tarafından verilen kararlardı ama artık yapay zekâ tarafından yönetilen şirketler göreceğiz. Elbette ekonomik hareketler, kültürel hareketler olmaya devam edecek." açıklamasında bulundu.

Etkinlikte, Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Prof. Dr. Havva İşkan Işık, Prof. Dr. Burcu Özsoy, Dr. Doğan Çetinkaya, Prof. Dr. Çiğdem Gündüz Demir gibi tarihten arkeolojiye, yapay zekâdan bilime ve sanata çeşitli alanlarda ülkemizin önde gelen isimleri de Atatürk vizyonundan yola çıkarak ihtisas alanlarında konuşmalar yaptı.