Neolitik İğne Kutularının İçine Tomografi ile Bakıldı: Taş Devri Trendi Binlerce Yıl Sürmüş
Arkeologlar, Sibirya'daki 5.000 yıllık Neolitik mezarlardan alınan kemik iğne kutularının içeriklerini bilgisayarlı mikrotomografi kullanarak inceledil ve kullanım yöntemlerini yeniden yapılandırdı. Ulaşılan tespitler, Neolitik'ten modern zamanlara kadar teknolojinin sürekliliğini gösteriyor; benzer iğne kutuları, 19. ve 20. yüzyılın ilk yarısında bölgedeki yerli halklar tarafından kullanılıyordu.
Neolitik Çağ İğne Kutuları Mikro-Bilgisayarlı Tomografi ile Açıldı
İğne kutuları, arkeolojide yaygın olarak karşılaşılan bir buluntu kategorisi. Üst Paleolitik'ten günümüze kadar Avrasya'nın dört bir yanındaki arkeolojik alanlarda iğne kutuları bulunmuştu. Çoğunluğu ince kemik iğneleri ve delgicileri saklamak ve taşımak için kullanılmışlardı. Kutuların, giysi dikiminde kullanılan setlerin temel bileşenlerinden biri olduğu düşünülmekteydi.
Sibirya'da bulunan 5.000 yıllık kemik iğne kutuları, mikro-tomografi ile incelendi. İçlerinde iğne ve boncuklar bulunan kutuların, deri şeritlerle bele asılarak taşındığı ve bu geleneğin günümüzdeki yerli halklarda hâlâ sürdüğü keşfedildi.
Rusya Bilimler Akademisi Sibirya Şubesi'ne bağlı Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsü'nden (IAET SO RAN) araştırmacılar, bilgisayarlı mikro-tomografi kullanarak Neolitik Çağ'a ait kemik iğne kutularının içine bakmayı başardı. Bu yöntemle, sadece kutu içindeki toprak dolgunun içinde ne olduğunu görmekle kalmayıp, bu kutuların nasıl taşındığını da yeniden canlandırdılar. Arkeologlar, bulgularını Archaeological and Anthropological Sciences dergisinde yayımladılar (Makalenin ilk yazarı Darya Kozhevnikova).
Yeni makaleye konu olan iğne kutuları, 1950'lerde Baykal bölgesindeki Verkhnelensk mezarlığı kazıları sırasında keşfedildi. Burada toplam 39 mezar açığa çıkarıldı ve çoğu Geç Neolitik döneme tarihleniyor. Tüm mezarlardaki mezar eşyaları birbirine çok benziyordu: baltalar, taş veya kemik bıçaklar, ok uçları, zıpkınlar, balık kancaları, bizler, delgiciler ve iğneler. Toplamda, ayrı duran 15 kemik iğne ve bunlar için yapılmış, yarısının içinde yine iğneler bulunan 10 kutu bulundu. İğne kutularının kuğu, kaz veya kar tavuğu gibi büyük kuşların kemiklerinden yapıldığı tahmin ediliyor.
Daha sonra bu iğne kutuları, IAET SO RAN bünyesindeki Sibirya ve Uzak Doğu Halklarının Tarih ve Kültürü Müzesi'nde muhafaza edildi. Beş kutunun içindeki toprak dolgu bozulmamıştı ve işte bu dolgu bilgisayarlı mikro-tomografi ile incelendi. Üç kutu "boş" çıkarken, diğer ikisinde kemik iğneler ve deniz kabuğu boncuklar bulundu.
Binlerce Yıllık Süreklilik: İğne Kutuları Hâlâ Aynı Şekilde Taşınıyorİğne kutularından biri, genç bir erkeğin mezarından geliyor. Erkeğin iskeletinin yanı sıra, aynı mezarın bir köşesinde yaklaşık 15 yaşında bir kız çocuğu ve 9 yaşında bir çocuğa ait kemikler de vardı. İğne kutusu, erkeğin bel bölgesinde duruyordu. İçinde iki kemik iğne ve birkaç parçalanmış deniz kabuğu boncuğu bulundu.
İkinci iğne kutusu ise yaklaşık 10 yaşında bir çocuğun mezarına aitti. Bu kutunun içinde sadece tek bir kemik iğne vardı. Her iki mezar da yaklaşık beş bin yıllık.
Her iki durumda da iğneler ve boncuklar, kutuların merkez ekseni boyunca, duvarlara değmeden uzanıyordu. Muhtemelen kutu ile içeriği arasına, zamanla çürüyen deri bir şerit yerleştirilmişti. Bu şeridin uçları giysiye veya bele tutturularak, iğnelerin "el altında" tutulması sağlanıyordu (bkz. illüstrasyon).
İlginç bir şekilde, Sibirya ve Uzak Doğu'nun yerli halkları, iğne kutularını günümüzde hala bu şekilde taşımaktadır. Makalenin yazarları, "Bu şaşırtıcı süreklilik, [iğnelerin ve küçük eşyaların] bu şekilde saklanmasının son derece kullanışlı olduğunu ve özellikle hareketli nüfus grupları için çok uygun olduğunu gösteriyor" diye yazıyor.