Anasayfa / Söyleşi

Koordinatör Kazı Heyeti Başkanı Yusuf Sezgin Bergama'nın önemini ve Koordinatör Başkanlığını anlattı

Bugüne dek Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülen kazılara Bergama Arkeoloji Kazıları Koordinatör Kazı Heyeti Başkanı olarak atanan Manisa Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Yusuf Sezgin, hem Bergama kazılarının önemini anlattı hem de Koordinatör Kazı Heyeti Başkanlığı sistemi hakkında bilgi verdi!

 

Pergamon Asklepion kazı heyetinin başına “Koordinatör Kazı Heyeti Başkanı” unvanıyla  getirilen Türk arkeolog  Manisa Celal Bayar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Yusuf Sezgin, Aydılık Gazetesinden Füsun İkikardeş ile Pergamon’u, arkeolojide milli ve evrensel değerleri konuştu: 

Prof. Yusuf Sezgin’in tanıyalım...

2013 yılında Manisa'da arkeoloji bölümünü kurduk. Tabii Manisa'da olmamın sebeplerinden biri Manisa il sınırlarındaki Aigai Antik Kenti kazı başkanı olmam. Öğrencilik hayatımın on yılı neredeyse Klezomenai, Urla kazılarında geçti. Orada rahmetli Güven Bakır Hoca'nın çok emeği var tabii üstümüzde. Onun öğrencisi olarak yetiştik, asistanlığını yaptım. Sonra 2004 yılında da Aigai'daki kazılara başladık. Orada asistandım, yavaş yavaş akademik kariyerde yükseldik… Hocam Prof. Dr. Ersin Doğer 2016’da emekli olunca kazıyı ben devraldım Bizde bu işler zaten usta çırak ilişkisi ile ilerler. Bu yıl da işte bildiğiniz üzere Pergamon'daki kazılara Kültür Bakanlığı tarafından Koordinatör Kazı Başkanı olarak atandım.

Sayın Bakanın “milli sayfa açtık” vurgusu ne anlama geliyor?

Türkiye’deki kazılarda daha önce yapılmayan bir takım destekler verilmeye başlandı. İlk etapta 12 aylık kazı projesi diye bir isim kondu buna, ama tabii teknik olarak da 12 aylık arkeolojik kazı yapmak mümkün değil. Hele bizimki gibi dağlık bir coğrafyada çok zor. Ve Türk Tarih Kurumu'ndan ilk defa kazılara para aktarılmaya başlandı. Atatürk'ün Türk Tarih Kurumu'nu kurmasının amaçlarından bir tanesi de bu arkeolojik kazıların yapılması ve desteklenmesiydi. Aslında bu görev neredeyse unutulmuş… Türk Tarih Kurumu sadece tarih projelerine destek veren bir kurum haline gelmişti. Fakat Mehmet Nuri Ersoy döneminde Türk Tarih Kurumu'ndan ciddi bütçeler aktarılmaya başladı. Türk Tarih Kurumu üzerinden kazı başkanlığı denetiminde çalışan arkeologlar çalıştırmaya başladık. Bu bizi çok rahatlattı ve kazı süresinin uzamasının temel nedenlerinden biri de bu oldu.

Bergama özelinde 160 yıla dayanan kazıları Alman Arkeoloji Enstitüsü yürütmüş. Bu durum değişecek mi?

Bizim kültürel zenginliklerimiz bugüne kadar yarım yamalak ele alındı. 1870'li yıllarda yabancı arkeologlar diyeceğim ama çoğu da arkeolog değil bu işleri yapanların... Yabancıların Türkiye'deki arkeolojik alanlara bir merakı başlıyor. Bunların en meşhurlarından biri Carl Humann'dır. Bergama kazılarını ilk başlatan aslında kendisidir ve arkeolog falan da değil, demir yolu mühendisi. Ama o dönemde hani öyle çok önemli değil arkeolog olup olmamanız. Gerekli finans var mı? Ne yapmak istiyorsunuz? Osmanlı yönetimi de bunlara izin veriyor. Şimdi çok saçma geliyor bize, ne işi var falan diyoruz… Belki bir yandan ortaya çıkarılmaya başlamış olması da bir avantaj. İnsan emeğiyle yapılan kazılar bunlar. Arkeolojik kazılarda makina, kepçe falan gibi şeyler kullanılmaz. Tamamen insan gücüne dayalı yürür. İlk dönem kazılar özellikle çok ünlü yerlerde başlıyor, tabi yabancılar da seçiyorlar. Şimdi mesela bana deseler ki 150 sene önce nereyi kazmak istersin? Ben de Bergama'yı kazmak isterdim. Çünkü antik dünyanın önemli yerleri.

Bergama seçiminin sebebi nedir? UNESCO da ilk ‘Dünya Mirası’ olarak burayı seçmiş.

Özellikle Bergama'nın seçilmesinin tabii ki bir nedeni var. Çünkü Helenistik dünyanın en büyük krallıklarından bir tanesinin başkenti. Çok önemli yapılar var. Tabii en önemlisi Zeus sunağı, hedef aslında Zeus. Tabi orada Zeus sunağıyla ilgili hayaller var. Onları götürmek. Çünkü o dönemki Alman İmparatorluğu kültürel olarak da bir şeyler yapmak istiyorlar. Yani ellerinde bir şey yok. İşte sağdan soldan malzeme gelmesi lazım. Büyük müzeler kuruluyor. Londra'da British Museum, Paris'te Lore Müzesi… Bunlarla müzeleri dolduracaklar. Almanya'daki Bergama Müzesi’ndeki eserlerin bir kısmı Bergama değil zaten, Millet’ten veya başka yerlerden giden eserler var. Hedef sadece Anadolu değil, bu arada unutmayın Yunanistan, Mısır, Yakın Doğu her taraftan eser alıyorlar.

Geldik milli arkeoloji kavramına… Bizim topraklarımızdan çıkan eserler geri gelmeli mi?

Ben arkeoloğum. Ben bu konulara belki tarafsız bakamıyorum. Belki tarafsız bakamıyorum ama mesleki olarak baktığım zaman Bergama kazısı, Türkiye'deki en önemli arkeolojik kazılardan bir tanesi. En iyi gerçekleştirilmiş, çok uzun yıllar sistematik çalışılmış. Bizim Türk arkeolojisi özellikle Almanların desteğiyle çok gelişmiştir. Biliyorsunuz İkinci Dünya Savaşı öncesi Almanya'dan kaçan Yahudiler Türkiye'ye sığınıyorlar. Türkiye’de arkeolojinin temelleri böyle atılıyor. Mesela İstanbul Üniversitesinde ilk kez diğer bölüm fakültelerden önce arkeoloji ve astronomi yani gökyüzü ve yeraltı araştırılıyor. Hocalarımızın da çoğu Almanya doktoralıdır. Bizim Almanya'yla arkeoloji açısından çok ciddi bir bağımız var.

Alman arkeolojisinin kazancı nedir?

Şöyle bizim kazancımız kadar onların da kazancı bilimsel kazanç. Başka bir kazanç yok aslında. Şu an ben niye çalışıyorum, işimizi seviyoruz falan dedik ama sonuçta ben orada yaptığım çalışmalarla ilgili yayınlar yapıyorum. Akademik kariyerimi geliştiriyorum. Onlar için de aynı şey geçerli.

Denetim? Bir sahibi, ölçüsü yok mu?

Kültür Bakanlığı’nın denetiminde ve izinleriyle gerçekleşiyor çalışmalar. Biz kafamıza göre istediğimiz yeri kazmıyoruz, bir kazı programımız var. Kazı ekip üyelerimiz bakanlık tarafından bir yıl önceden onaylanıyor, yabancı kazılarda da, Türk kazılarda da Bakanlığın denetçisi yer alıyor. Çıkan eserlerin hepsi depolarda koruma altına alınıyor.

Geri getirmeye çalıştıklarımız? Getirdiklerimiz?

Evet, çok fazla geri istediğimiz şey var. Amerika'sından, Louvre'undan pek çok yerde... Zeus Tapınağı da sırada mı bilmiyorum. Onu ben de bilemiyorum. O çok özel bir konu. Bence Kültür Bakanlığı'nın son dönemde yaptığı en iyi işlerden biri Kaçakçılık Dairesi Başkanlığını oluşturmak. Eserin kaçak yollarla Türkiye'den kaçırıldığını ispatlarsan alıyorsun. Bu kadar. Çok basit. Ama kaçak yollarla kaçırıldığını ispatlamak lazım.

Kaçak olmayan yolu var mı?

Parasını verdim kardeşim, öyle aldım, diyor. Kanun diyor ki, Türkiye'de yerin altında, yerin üstündeki bütün kültür varlıkları devletin malıdır. Benim tarlamda çıktı, bahçede buldum, anneannemden kaldı falan dinlemem ben, diyor devlet. Hepsi devletin malı. Onun için bizim kazılarda bulduğumuz her şey devletin malıdır. Yani bunu birinin satın alıp götürmesi yurt dışına falan mümkün değil. Devletin malı o devletin müzelerinde korunur. Fakat 1870'li yıllarda işte bu ilk kazıların başladığı dönemde doğru düzgün bir yönetmelik yok, yönerge yok.

Yeni sayfa açıldı, ne demek? Neler değişecek?

Bakanlığımız diyor ki evet Alman Arkeoloji Enstitüsü kazılara devam etsin. Onlar kendi projelerinin eskiden olduğu gibi devam ettirecekler. Ben de Bakanlık adına yeni projelere başlayacağım. Aslında sanki böyle iki kazı başkanlığı varmış gibi düşünün.

Çift başlılık değil mi?

Değil aslında. Bergama Kazı Başkanı Felix Pirson, tabii benim çok uzun yıllardır tanıdığım eski bir arkadaşım. Biz onunla oturduk, müzakere de ettik. Bergama'nın acil ihtiyaçları ne? Kazıda ne yapılması lazım? Ben onların yaptığı işe karışmıyorum, ama onların fikirini alıyorum elbette. Çünkü onlar 160 senedir orada çalışıyorlar. Yani ellerinde bir sürü doküman var, bilgi var. Onlardan gerekli yerde destek de alıyoruz. Örneğin Bergama’da tiyatronun olduğu düzgün bir Dionysos Tapınağı var. Çok uzun yıllar önce kazısı yapılmış ve birçok parçası da yerinde duruyor enkazın. Fakat bugüne kadar belki maddi yetersizlikten dolayı Almanlar da ayağa kaldıramamış. Çünkü çok büyük maliyetli bir proje. Şimdi mesela bakanlık adına biz bunu yapacağız. Burada kimsenin kaybettiği bir şey yok. Çok dengeli bir şekilde şu an başladık. Hani umarım devam ederiz. Sonuçta kazanan arkeoloji olacak diye düşünüyorum ben.

ALMAN ARKEOLOJİSİNİN ETKİLERİ
“İstanbul’da bir Alman Arkeoloji Enstitüsü var. Lisans öğrenciliğimden itibaren o enstitünün kütüphanesine onlarca kez gitmişimdir. Çünkü o kadar büyük bir arkeoloji kütüphanesi Türkiye'de yok. Türkiye'deki bütün arkeologlar, benim meslektaşlarım, hocalarım da dahil, benim yaşıtlarım, herkesin gittiği yerdir orası. İlla yolunuz oradan geçiyor, mecbur. Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün, Türk Arkeoloji Enstitüsü'nün de çok büyük katkısı olmuştur bence. Tabii ki onlar da Türkiye arkeolojisinden besleniyor, bu karşılıklı bir ilişki. Onun için bizim bir şeyimiz yok. Onlar yabancı, biz Türküz, Türkler yapmalı gibi bu kadar basite indirgemek bana doğru gelmiyor. Arkeoloji Türkiye'de gerçekten uluslararası alanda saygın bilinen bir bilim alanı. Avrupa'da ya da dünyada gerçekten saygın bir yere sahiptir.”


FİNANS KAYNAĞI FARKLI
“Bugüne kadar Almanya hükümetinin finansmanıyla onlar proje getiriyorlardı. Şimdi biz kendi kazılarımızı finanse ediyoruz. Türkiye'de yapılan bütün kazıların izinlerini zaten bize Kültür Bakanlığı veriyor. Hepimizin bağlı olduğu yer orası. Sadece onların finans kaynağı farklı. Yapacak olan kişi yine biziz, arkeologlarız. Bergama gibi yerler dünya kültür tarihine çok önemli katkılar sağladı. Bir hanedanlığın kurduğu ve bir ideolojiyle kurulmuş bir şehir Bergama. Helen dünyasının kültürel, siyasi ve dini merkezi Atina, fakat Bergama Krallığı kurulduğu tarihte Atina artık önemini yitirmiş, çok önemsiz bir yer haline dönüşmüş.”


ZEUS TAPINAĞI YENİDEN YAPILACAK

“Bergama, anıtsal mimarisiyle Helenistik dönem şehir planlamacılığının en iyi örneğidir. Bergamalılar mimaride büyük yenilikleri hayata geçirmişler, heykel sanatında kendi ekollerini geliştirmişlerdir. Athena Tapınağı, Helenistik Dönemin Anadolu’daki en karakteristik örneklerinden olan tiyatrosu, Kütüphane, Zeus ve Dionysos Tapınakları, Agora ve Gymnasium gibi yapıları dönem mimarisinin en seçkin örnekleridir. Bakanlık olarak Bergama Akropolünde, kuzey sur duvarları restorasyonu 1. etap çalışmalarını 2015-2017 yılları arasında tamamlamıştık. Bu proje kapsamında 2. etap çalışmalarını başlatıyoruz. Helenistik Dönem tiyatro terasında bulunan ve tiyatro ile birlikte M.Ö. 2. yüzyılda tasarlanan Dionysos Tapınağı, Roma Dönemi’nde tadilata uğramış ve Doğu Roma döneminde kiliseye çevrilmiştir. Proje ile bu yapıyı ayağa kaldıracağız. Bergama’nın en önemli yapılarından Zeus Sunağı’na yönelik olarak, arazide korunan mimari blokların orijinal yerlerine yerleştirilmesi ve kısmi tamamlama çalışmalarını gerçekleştireceğiz. Tiyatroda, geçmiş yıllarda beton ile yapılan tamamlamalar sökülerek orijinalindeki aynı tür taşlarla yeni tamamlamalar yapılacak. Böylece tiyatroyu hem orijinal görünümüne kavuşturmuş hem de sağlamlaştırmış olacağız. Akropoldeki gezi güzergâhında yer alan mevcut travers döşemelerini iyileştireceğiz. Ayrıca antik yapılara ilişkin bilgilendirme ve yönlendirme levhalarını da yenileyerek, sunulan bilgilerle alanı anlaşılır kılacağız.”


KOORDİNATÖR KAZI BAŞKANI ATAMALARI
Kültür ve Turizm Bakanı Mehemt Nuri Ersoy, Bergama Asklepion’unda şunları söyledi: "İlk üçünü Efes, Hierapolis ve Aphrodisias’ta gerçekleştirdiğimiz toplantıların dördüncüsünde bugün 'Geleceğe Miras Bergama' projemizi açıklıyoruz. Söz verdiğimiz gibi 'Geleceğe Miras' projemiz kapsamında, yabancı kazı çalışmalarının başına Türk bilim insanlarından birer 'koordinatör' görevlendirme işlemlerini de tamamladık. Böylece Türk arkeoloji tarihinde, 163 yıl sonra yeni ve millî bir sayfa açtık. Yine arkeolojik kazılarımızın hem bütçelerini hem de lojistiklerini daha önce görülmemiş oranlarda arttırarak kapsamlarını genişletirken, sonuç alma sürelerini mümkün olduğunca kısaltıyoruz.”

Füsun İkikardeş - Ayddinlik.com.tr